SUUD TİPİ SAHTE SELEFÎLİĞİN AKILSIZLIĞI

 







Sahte sufîlerin boylarının ölçüsünü alırken Suud beslemesi sahte ve sahtekâr selefîleri “es” geçmek, onların yüzüne ayna tutmamak haksızlık olurdu.

Gerçekten selefî olan, müteşabih ayetlere muhkem muamelesi yapmayan, “İnandık” deyip geçen kişilere bir sözümüz yok.. Matüridî ya da Eş’arî olduklarını söylemeleri gerekmiyor.

Ancak, yakın zamanda yaşamış bazı aklı kıt ve de akıl düşmanlığı yapan kişilerin “mezheb”ine tabi olup kendilerini selefî zanneden budalalar da mevcut.

Bunların bazıları İbn Teymiyyeci.. Bazıları da Muallimîci..

Kim bu Muallimî muhallebisi derseniz, bir Suud memuru.. Ebû Abdillâh Abdurrahmân b. Yahyâ b. Alî el-Muallimî el-Yemânî diye biliniyor. Ölüm tarihi 1966.

Türkiye’de yaşayan birtakım dangalaklar bu adamdan “akaid” öğreniyorlar, ve kendilerini selefin izleyicileri zannediyorlar.

Ondan bin küsur sene önce yaşamış İmam Eş’arî’den akaid dersi alırsan selefî olmuyorsun, fakat bu Suud beslemesine tabi olursan selefî oluyorsun.. 

Selefî geçinen zavallının idrak durumu bu..

*

Bu Suud muhallebisinin yazdığı kitaplardan biri, el-āʾid ilâ taṣḥîil-ʿaāʾid adını taşıyor. el-Elbânî, 1984 yılında yayınlamış.

Yazdıklarına gelince..

İddiasına göre, adam akaidi tashih ediyor.. Düzeltiyor.. Sanki haşa Allah.. Ya da bir peygamber..

Adamın kafatasındaki beyin zannedilen yağ tulumunda mercimek kadar akıl olsa, akaidi tashihten değil, öğrenmeden söz ederdi.

Sen kimsin ki tashih ediyorsun?..

*

Tashih dediği de şu: Kâfirler ve münafıklar hakkındaki ayetleri doğrudan Eş’arîlere yamıyor.

Kendisini selefî zanneden muhallebi kıvamındaki bir Muallimîci (Muallimiyye mezhebi tabisi), “İmâm el-Muallimî el-Yemânî "el-Kâid ilâ Tashîhi-l Akâid" adlı eserinin, 68. sayfasında Kelamkolikler hakkında der ki” diyerek bu paçavrasının bir sayfasını internete koymuş.

Kendisinde ilim ve akıl namına birşey bulunmadığı için, peşinden gittiği "halef" akılsızların videolarını ve laflarını nakletmekten başka bir marifeti bulunmayan bu geri zekalı “taklitçi” kopyala-yapıştır allamesi, bu haliyle bir de kendisini selefî zannediyor.

Lan dangalak, sen Muallimî denen Suud beslemesinin muhallebî mezhebindensin, haberin yok.

*

Bakın bu Muallimî (Kelamkolikler denilerek alay edilen) Kelamcılar hakkında ne diyormuş:

Onlara, “Peygamberlerin getirdiklerini tasdik edin” denildiğinde, dediler ki: “Biz, ancak aklımızın kavradığı veya bilgilerimizin ulaştığı akla dayalı konulara inanırız.”

Bunu diyen adama “Çüşşş, eşşekoğlu eşşek!” denir.

Kur’an ayetlerini alalım, mesela peygamberlerin haberleri “bilgilerimizin ulaştığı akla dayalı konular” değildir.. Bir defa onların haberleri akıl yürütülerek bilinebilecek şeyler değil.. İkincisi, onlara bilgilerimizin ulaşması da söz konusu olamaz.. Bu durumda, Muallimî denilen aklı kıt dangalağa inanacak olursak, Kelamcılar Kur’an’daki peygamberlerle ilgili haberlere inanmayan kişiler..

Böyle mi?

Tabiî ki değil..

Doğrusunu söylemek gerekirse, ben selefî olduklarını söyleyenleri biraz daha aklı başında insanlar zannediyordum.. 

Değillermiş.. 

Bunlara Haşviyye, Ğusâ ya da Ğasir denilmez.. Doğrudan öküz..

*

Muallimî adlı öküz, bu sözlerinin ardından “Kelamkolikler” aleyhine olarak şu ayeti aktarıyor:

“Peygamberleri onlara açık delillerle geldiğinde, yanlarında bulunan bilgi (ilim) ile şımardılar ve alay etmekte oldukları şey kendilerini çepeçevre kuşattı.” (Mü’min Suresi, 83.)

Lan öküz, bu “Kelamkolikler”, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bize ne getirmiş diyerek çocuk yaşta ilimsiz olarak medreseye gidip İslam’ı öğrenenler..

Bu ayet Mekke müşrikleri bile değil, daha önceki ümmetlerle ilgili.. 

“Kelamkolikler”e gelince… Onlar Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in hangi açık deliliyle alay ettiler, eşşekoğlu eşşek?!

*

Bu eşşekoğlu eşşek bir de şunu diyor:

“Onlara ‘Salih selefin iman ettiği gibi iman edin’ denildiğinde ise, dediler ki: ‘Onlar akliyatı bilmeyen, kaba ve cahil Bedevilerdi’.”

Lan öküz, en azından Mekke ve Medine halkı bedevî değilken, böyle bir sözü nasıl söylemiş olabilirler?.. 

Bu nasıl genişlikte bir öküz işkembesi.. Böyle bir işkembe olsa olsa fil işkembesi olabilir.

Salih selef” hakkında hangi müslüman böyle bir cümle kurabilir?..

Eşşekoğlu eşşeğin biri çıkıp, kafasındaki uydurmaları ulemaya izafe ediyor, ve sözde selefin peşinde gitme iddiasındaki muhallebi selefîcileri de bunların uydurmalarına ve iftiralarına ayet ve hadîs muamelesi yapıyorlar.

Selefîlik adına bu herzeleri yumurtlayanları görünce, Selman oğlu Muhammed soytarısının başında bulunduğu Suud’da yaşanan son rezaletler bana hiç de tuhaf gelmedi.

Öyle bir muhallebî selefîliğin varacağı yer ancak bu olabilir.

*

Bu, Kelamcı alimlerin her birinin her sözünün doğru olması, hiç hata yapmayacakları anlamına gelmiyor.

Her alim hata da edebilir, sürçebilir de.. Fakat böyle toptancı, iftiralara, yakıştırmalara dayalı aptalca suçlamaları kesinlikle hak etmiyorlar.

Muallimî denilen paçavranın kitabının sadece bir sayfasını görmek bile, onun akıl, izan ve idrak bakımından gerçek bir eşşek olduğunu anlamama yetti.

Tek bir sayfayla hüküm verilebilir mi diyebilirsiniz.

Bir göletin suyunu analiz ederken oradaki suyun tamamını alıp incelemeniz gerekmez. Bir bardak su kafidir.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OSMANLI'NIN YETİŞTİRDİĞİ MEHMED AKİF ERSOY'DAN LAİK (SİYASAL DİNSİZ, SİYASAL KÂFİR) DÜZENİN VE ONUN YEŞİL KEMALİST DİNDARLARININ ÜRETTİĞİ MEHMED AKİF ERSOY'A...

  LAİKLERİN ÇÖZÜMSÜZ DİLEMMASI:  İSLAMCILAR (İSLAMİSTLER) DÖNSÜN İSLAMCILIK KARŞITI (ANTİ-İSLAMİST) VE "LAİK DÜZEN" YANLISI "...