EHL-İ SÜNNET'İN SÜNNETİ

 






TABERÎ’NİN RİVAYETİ:

 

‘Hamd, Allah’a mahsustur. Ona hamd eder, ondan yardım diler, ondan af talep eder, ondan hidayet dilerim. Ona iman eder, onu inkâr etmem. Onu inkâr edene de düşmanlık ederim. Allah’tan başka ilâh bulunmadığına, bir olduğuna, onun ortağının olmadığına, Muhammed’in onun kulu ve elçisi olduğuna, Muhammed’i hidayet, hak din, nur ve fetret döneminde öğütle gönderdiğine şahitlik ederim.

O ki, Muhammed’i, ilmin az olduğu, insanların sapıklıkta bulunduğu, kıyametin yakın olduğu, ölümün yaklaştığı bir zamanda elçi olarak göndermiştir. Allah’a ve Resûlü’ne itaat eden doğruyu bulmuştur. Onlara isyan eden dalalete gitmiş, doğrudan uzak bir sapıklığa düşmüştür. Size de Allah’a karşı gelmekten sakınmanızı tavsiye ederim. Müslüman’ın Müslüman’a yapacağı en hayırlı tavsiye onu ahirete teşvik etmesi, Allah’a karşı gelmekten sakınmayı ona emretmesidir.

Allah’ın sizi kendi nefsinden korkuttuğu şekilde siz, ondan korkup sakının. Bundan daha faziletli bir öğüt, bundan daha üstün bir nasihat yoktur. Doğrusu bu, Allah’tan korkup, sakınarak amel eden kimseler için bir sakınma ve takvadır. Arzu ettiğiniz ahiret işleri için de gerçek bir dost ve yardımcıdır.

Kendisiyle Allah arasındaki gizli ve aşikâr işleri düzelten ve bununla sadece Allah rızasını amaçlayan kimseye gelince, bu yaptığı iş onun dünyası için bir nasihat, ölüm sonrası için de bir azık olur. Çünkü o zaman insan dünyada yaptığı güzel amellere muhtaç olur.

Dünyada sâlih amel işlememiş kimselere gelince onlar ahirette kendileri ile kötü amelleri arasına uzak bir mesafe konulmasını isterler. Allah sizi kendi nefsinden sakındırıyor. Allah kullarına karşı şefkatlidir. O Allah ki onun sözü doğrudur. Allah vaadini yerine getirir. Bu hususta kesinlikle bir hilâf yoktur. Çünkü o; ‘Benim katımda söz değişmez, ben kullara asla zulmetmem!’ [Kâf Sûresi, 29] diye buyuruyor.

Dünyada ve ahrette gizli ve aşikâr her hususta ve her zamanda Allah’tan korkun. Çünkü o buyuruyor ki; Kim Allah’ın buyruğuna karşı gelmekten sakınırsa Allah, onun kötülüklerini örter. Kim Allah’ın buyruğuna karşı gelmekten sakınırsa şüphesiz büyük bir kurtuluşa ermiş olur. Allah’a karşı gelmekten sakınmak, insanı Allah’ın gazabına, azabına ve öfkesine karşı korur. Allah’a karşı gelmekten sakınmak, insanın yüzünü aydınlatır. Rabbi hoşnut kılar. Kişinin derecesini de yükseltir. Payınızı alın, Allah’ın hukuku konusunda aşırıya kaçmayın.

Allah size kitabını öğretmiş, yolunu göstermiştir ki doğru sözlü olanlarla yalancılar ortaya çıksın, onları bilsin. Allah size nasıl ihsanda bulunduysa, siz de ihsanda bulunun ve iyilik yapın. Onun düşmanlarına karşı düşmanlık edin. Allah yolunda hakkıyla savaşın. O, sizleri seçti. Sizleri Müslüman olarak adlandırdı ki helak olanlar bir delile bağlı olarak helak olsun, yaşayanlar da bir delile bağlı olarak yaşasın. Güç ve kuvvet Allah’ındır.

Allah’ı çokça zikredin. Ölüm sonrası için çalışın. Allah ile kendisi arasındaki münasebeti düzelten kimsenin, insanlarla kendisi arasındaki ilişkiler kendiliğinden düzelir. Çünkü Allah, insanlara hükmeder. İnsanlar ona hükmedemezler. O, insanlara sahiptir. İnsanlar ona sahip olamazlar.

Allah, her şeyden daha büyüktür. Güç, kuvvet ve büyüklük Allah’a mahsustur.

 

BEYHAKÎ’NİN RİVAYETİ:

(İlk iki hutbe)

‘Ey insanlar! Kendiniz için bir şeyler hazırlayın. Allah’a yemin ederim ki ayrılacaksınız. Sonra sürünüzü çobansız olarak bırakacaksınız. Sonra Rabbiniz tercümansız ve arada bir şey olmaksızın diyecek ki; Resûlüm tebliğ etmedi mi? Size mal vermedim mi, ihsanda bulunmadım mı? Kendinize ne hazırladınız?

Fakat insan sağına soluna bakar, bir şey göremez. Sonra önüne bakar, Cehennem’den başka bir şey göremez. Madem böyle olacak, kendisini ateşten korumaya gücü olan bir hurmanın yarısıyla da olsa bunu yapsın. Bunu bulamayan kimse güzel bir söz söyleyerek bunu yapsın. Çünkü onun sebebiyle iyilikler, on mislinden yedi yüz misline kadar mükâfatlandırılır.

Selam ve Allah’ın rahmetiyle bereketi üzerinize olsun.’

 

(Diğer bir hutbe):

‘Hamd, Allah’a mahsustur. Ona hamd ederim. Ondan yardım dilerim. Nefislerimizin şerlerinden ve amellerimizin kötülüklerinden Allah’a sığınırız. Allah, kime doğru yolu gösterirse onu sapıklıkta bırakacak kimse yoktur. Şehâdet ederim ki, Allah’tan başka ibadete layık hiçbir ilâh yoktur. Yalnız o vardır. Onun ortağı da yoktur.

Sözlerin en güzeli yüce Allah’ın kitabıdır. Allah’ın, kalbinde o kelamı güzel gösterdiği ve küfürden sonra İslâm’a getirdiği ve o kelamı, insanların sözlerine tercih eden kişi kurtulmuştur. O, sözün en güzeli ve en anlaşılırıdır.

Allah’ın sevdiğini seviniz. Allah’ı bütün kalbinizle seviniz. Allah’ın kelamından ve zikrinden bıkmayınız. Kalpleriniz ona karşı katı kalmasın. Çünkü Allah, yaratıklarından ve insanlardan seçer. Allah seçtiği amelleri, seçtiği kulları, sözün iyisini ve insanlara kıldığı her haram ile helali zikretmiş, ismini belirtmiştir.

O halde Allah’a ibadet edin. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ve ondan hakkıyla sakınıp takvalı olun. Ağızlarınızla söylediğiniz şeylerin iyisi ile Allah’a doğru söz söyleyin. Ve ilâhî bir ruhla birbirinizi sevin.

Allah, ahdinin bozulmasına gazaplanır.

Allah’ın selamı üzerinize olsun.’

 

(http://isamveri.org/pdfdrg/D03262/2013_7/2013_7_KULEKCIC.pdf)

SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN OSMANLI DEVLETİ’NE "AÇIK" İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 39   Bir önceki bölümde, Selanikli’nin, (Tevfik Paşa kabinesinin güvenoyu almasın...