TUTARSIZLIKTA (YA DA SİYASAL AKROBASİ VE BUKALEMUNLUKTA) ERDOĞAN’LA YARIŞAN, ONU ALTEDEBİLECEK POLİTİKACI: KILIÇDAROĞLU

 




Kılıçdaroğlu, Ocak 2015’te Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem için çirkin karikatürler yayınlayan Charlie Hebdo’ya yönelik saldırı üzerine “Je suis Charlie” (Ben Charlie’yim) şeklindeki sloganı paylaşabilmişti.

Söz konusu olay üzerine Fransızlar’dan bile Fransız bir tepki göstermişti.

Milliyet.com.tr’nin haberi şöyle:

Kılıçdaroğlu: Paris'teki saldırıyı nefretle kınıyoruz

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Fransa'nın başkenti Paris'teki bir dergi merkezine yapılan saldırı hakkında yaptığı açıklamada saldırıyı kınayarak "Paris'te mizah dergisi Charlie Hebdo'ya yapılan saldırıda 12 kişinin öldüğü ve 4 kişinin yaralandığı menfur saldırıyı CHP ailesi olarak büyük bir nefretle kınıyor, bu saldırganların biran önce yakalanması ve cezalandırılmaları hususunda Fransız devleti ve halkının yanında olduğumuzu ifade ediyoruz. Ölenlerin ailelerine başsağlığı ve sabır, yaralılara acil şifalar diliyoruz. Son zamanlarda İslam dininin bütün yüce değerlerini ayaklar altına alan, İslam adını kullanarak insanlık dışı katliamlar yapan terör örgütlerinin giderek yaygınlaştığını görüyoruz. Bu örgütlerin tüm dünya için daha büyük bir tehdit haline gelmesi Müslüman, Hristiyan, Yahudi, gibi hiçbir din ve inanç ayırımı yapmadan hepimizin bu ortak düşmana karşı birlikte mücadele etmemizi zorunluluk haline getirmiştir. Başta İslam dininin bir barış ve kardeşlik dini olduğunu bilen gerçek Müslümanların bu canilere karşı kendi ülkelerinde gerekli tedbirleri alıp bu teröristleri içlerinden defetmeleri büyük önem taşımaktadır. Özgür düşünce ve ifade hürriyetini algılayamayacak, basın özgürlüğünü kavrayamayacak ölçüde bağnaz çevrelere ise çağrımız, dini hisleri rencide olduğu zaman dahi 'bir insanı öldürmek bütün insanlığı öldürmektir' ilkesini hiç akıllarından çıkarmamalarıdır" ifadelerini kullandı.

(https://www.milliyet.com.tr/siyaset/kilicdaroglu-paristeki-saldiriyi-nefretle-kiniyoruz-1995528)

Evet, Kılıçdaroğlu’nun açıklamaları böyle..

Sonradan bu adamın bir de seyyidlik iddiası ortaya çıktı.. Nasıl seyyidse?..

İmdi, bir defa o saldırıyı yapanlar zaten polis tarafından öldürülmüştü, bir de senin medyada öldürmeye kalkışman gerekmiyordu.

İkincisi, asıl insanlık dışı olan, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e ve onun şahsında bütün dünya Müslümanlarına yapılan saldırıdır.

*

İnsan bazen şeref ve haysiyeti için ölür ve öldürür.

Sen tutup şimdi “seçim hatırına” bayrağı ve vatanı kırmızı çizgi ilan ediyorsun.

Bunun anlamı, bayrak ve vatan için ölürüm ve öldürürüm demektir.

Bayrak için (Ki son tahlilde bir bez parçasıdır) ve vatan için (O da son tahlilde toz topraktır) ölüyor ve öldürüyorsun, fakat Allah’ın Rasulü’nün şeref ve haysiyeti için ölmeyi ve öldürmeyi aşağılıyorsun..

Sen ne biçim "samimi müslüman"sın?

*

Madem öyle, Atatürk için de aynı şeyleri söyle..

Şu Atatürk’ü Koruma Kanunu için harekete geç!..

Mesela birileri Atatürk’ün timsah şeklinde çirkin karikatürlerini yapıp yayınlasınlar, ve buna karşı harekete geçenlere sen “Özgür düşünce ve ifade hürriyetini algılayamayacak, basın özgürlüğünü kavrayamayacak ölçüde bağnaz çevreler” diyerek tepki göster.

Atatürk için söylediğimi Hz. Ali k. v. için söylemeyeceğim, çünkü Hz. Ali’yi biz senden daha çok seviyoruz.

Biz Hz. Ali’yi seviyoruz, siz Aliciliği seviyorsunuz.

*

Paris’teki olayın yaşandığı sıralarda Cumhuriyet adlı çamur gazete de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e yönelik çirkin karikatürleri yayınlamaya kalkışmıştı.

Kılıçdaroğlu da onlara destek vermişti.

Haberi okuyalım:

Kılıçdaroğlu'ndan Cumhuriyet"e destek "

CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu, Hz. Muhammed tasviri karikatürünü yayınlayan Cumhuriyet Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakırözer’i telefonla aradı.

CHP Genel Merkezi’nden yapılan açıklamaya göre Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Utku Çakırözer’i telefonla arayan CHP lideri Kılıçdaroğlu, "Dağıtıma giden gazete kamyonlarının durdurularak, sakıncalı haber veya karikatür aranmasının tam bir 12 Eylül uygulaması" olduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu yaşananları kınayarak, Çakırözer’e üzüntülerini ve geçmiş olsun dileklerini iletti.

(https://www.trthaber.com/haber/gundem/kilicdaroglundan-cumhuriyete-destek-162121.html)

Cumhuriyet gazetesi çalışanlarının “basın özgürlüğü ve özgür düşünce” için kahramanlık yapma adına Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i arayıp bulmalarına ve Danimarka’dan karikatür ithal etmelerine gerek yok.

Ellerinde hazır malzeme var: Atatürk.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in mübarek nurlu simasını, sadece onu rüyasında görenler biliyor, halbuki Atatürk’ün suratı herkes tarafından bilinmekte.

Ayrıca, Atatürk’ün suratının (gerek iki gözü arasındaki farklılık, gerek burnu, gerek kafa yapısı, gerekse alnı itibariyle) karikatür için gayet uygun olduğu da bir gerçek..

Evet, el kesesinden cömertlik yapmanıza gerek yok..

Buyrun kendi kesenizden cömertlik yapın, elinizi tutan bulunmuyor.

Atatürk’ünüzün karikatürlerini çizin, böylece “özgür düşünceye, basın özgürlüğüne” verdiğiniz değeri ispatlayın.

Kemal Kılıçdaroğlu, buyur Cumhuriyet gazetesini bir de bunun için ara..

Madem “samimi” adamsın, samimiyetinin ölçüsünü alalım..

*

Evet, Kılıçdaroğlu, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in şeref ve haysiyetine yönelik saldırıya tahammül edemeyenleri, yukarıya aldığımız açıklamasında görüldüğü gibi, “İslam dininin bütün yüce değerlerini ayaklar altına almak”la suçluyordu.

İslam dininin bütün yüce değerlerini ayaklar altına alanlar Danimarkalı adi karikatürcüler ve onların suç ortağı Charlie Hebdo’cular değilmiş, bu karikatürlerden incinen Müslümanlarmış..

Demek ki bu ülkede birileri çıkıp Atatürk’ün, Kılıçdaroğlu’nun vs. timsah, domuz, öküz, eşek vs. şeklinde karikatürlerini yapsalar, Kemal efendi bunu “özgür düşüncenin, basın özgürlüğünün” gereği sayacak..

Savcılar buna karşı harekete geçse, o karikatürleri yapanlara telefon edip destek verecek..

Mi?

Mi, yoksa bu cömertlik, bu özgür düşünce aşkı sadece Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in yağmalanan haysiyet ve şerefi için mi?

*

Evet, Kılıçdaroğlu, seyyid diye reklamı yapılan Kılıçdaroğlu o süreçte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in haysiyet ve şerefi için bir inilti, bir mırıltı, bir fısıltı, bir vızıltı bile çıkarmamış, o karikatürlerle hakaretin ve aşağılamanın dibini bulanların yanında saf tutmuştu.

“Je suis Charlie” sloganına sarılmıştı.

Charlie Kemal haline gelmekten utanmamıştı.

*

Charlie’cilerin avukatlığını yaparak “Bunlar sadece Hz. Muhammed’i değil, Papa’yı da eleştiriyorlar” demekten de geri kalmıyorlardı.

İmdi, bir adam senin karşına geçip önce kendi anasına söverse, senin anana da sövme hakkına sahip olabilir mi?!

Bunu normal mı karşılayacaksın?

Görünüşe göre o kafadasınız, sizde bu yetenek var gibi görünüyor.

Bir insan kendi çocuğunu öldürse, senin çocuğunu da öldürme hakkını elde edebilir mi?!

Bir akıl hastası kendi gözünü çıkarsa, senin gözünü de çıkarma özgürlüğüne sahip olabilir mi?!


E-KİTAP: KADER RİSALESİ

 

https://www.academia.edu/100616853/Kader_Risalesi


KADER

RİSALESİ

 

Dr. Seyfi SAY


İÇİNDEKİLER

 

TAHAVÎ AKAİDİ’NDE (EL-AKÎDETÜ’T-TAHÂVİYYE) KADER 3

MUTEZİLE AKIL(SIZLIĞ)I İLE YOLA ÇIKMAK, CEBRİYECİLİK LİMANINDA DEMİR ATMAK 5

KADER VE KABİR AZABI 9

İMAM-I AZAM VE KADER 20

CÜZ’Î VE KÜLLÎ İRADE 26

SIRLARIN SIRRI: KADER 29

KADERSİZ ABDÜLAZİZ 37

BAHTSIZ İLAHİYATÇILARIN KADERİ 52

*

MUTEZİLE AKIL(SIZLIĞ)I İLE YOLA ÇIKMAK, CEBRİYECİLİK LİMANINDA DEMİR ATMAK

 

Kendilerini çok “akıllı” sanan ve Kur’an‘ı iyi anladıklarını ileri süren kafasız birilerinin, “Allahu Teala, geleceği bilmez” dediklerini görüyoruz.

Konu aslında açıktır. Allahu Teala herşeyi bilir ve herşey nasıl olacaksa o şekilde zaten yazılmıştır.

Buna karşı bazı tiplerin, “Allah, geleceği yazmışsa bilir, yazmamışsa bilmez” diyerek kafadan bir “yazma-yazmama” ayrımı uydurduklarını görüyoruz. 

“O (Şeytan; insan ve cin şeytanları), size ancak kötülüğü, hayasızlığı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi emreder.” (Bakara, 2/169)

Âl-i İmran Suresi’nin 186’ncı ayetinin meali şöyle: 

“Andolsun ki, mallarınız ve canlarınız konusunda imtihana çekileceksiniz; sizden önce kendilerine kitap verilenlerden ve müşriklerden birçok üzücü sözler işiteceksiniz. Eğer sabreder ve takvâ gösterirseniz, muhakkak ki bu, (yapılacak) işlerin en değerlisidir.”

Böylece, istikbali bilen Allahu Teala, gelecekten haber veriyor.

Şayet Ehl-i Kitap ve müşriklerden birçok üzücü sözler işitilmesinin nedeni, bunu Allahu Teala’nın yazması ise, bu takdirde, o üzücü sözleri söyleyenlerin bunu kader gereği yapmak zorunda oldukları sonucu çıkar.

Böylece, Mutezile kafası ile yola çıkan kafasızlar, onun tam zıddı olan Cebriye mezhebinde karar kılmış oluyorlar.

Kafasızlık böyle birşeydir, insan neyi savunduğunun bile farkında olmaz.

*

Maide Suresi’nin 13’üncü ayetinin meali ise şöyle: 

“Sözlerini bozmaları sebebiyle onları lânetledik ve kalplerini katılaştırdık. Onlar kelimelerin yerlerini değiştirirler (kitaplarını tahrif ederler). Kendilerine öğretilen ahkâmın (Tevrat’ın) önemli bir bölümünü de unuttular. İçlerinden pek azı hariç, onlardan daima bir hainlik görürsün. Yine de sen onları affet ve aldırış etme. Şüphesiz Allah iyilik edenleri sever.”

Burada da gelecekle ilgili bir haber verilmekte, pek azı hariç Yahudiler’den daima bir ihanet görüleceği bildirilmektedir.

Şayet bu ihanetleri yazmadıysa, kafasızların görüşüne göre, Allahu Teala’nın bunları bilmemesi gerekiyor.

Bildiğine göre, yazmış; yani yazdığı için biliyor, yoksa haşa bilmeyecek..

Bu durumda da, Yahudiler’in ihaneti, Allahu Teala’nın yazmış olmasından kaynaklanan zorunlu bir fiile dönüşüyor.

Görüldüğü gibi, Mutezile kafası(zlığı) yine Cebriyecilik limanında demir atmaktadır.

*

Kehf Suresi’ndeki Hızır kıssasına bakalım.. Allahu Teala’nın kendi katından ilim verdiği zat (Hızır a.s.) akil-baliğ olmamış çocuğu öldürüyor ve gerekçe olarak da, onun, ileride ana babasını da saptıracak bir kâfir olacağı bilgisini gösteriyor.

Ve Hızır a.s., Hz. Musa’ya, bunu kendiliğinden yapmadığını, Allahu Teala’nın emri doğrultusunda çocuğu öldürdüğünü açıklıyor.

Allahu Teala o çocuğun büyüyünce şakî olacağını yazmadan bilmiyorduysa, bunu yazmış olması ve çocuğun büyüyüp yazının gereğini yapması gerekirdi.

Bilmesi, yazmasına bağlıysa, bunun yazılı olması ve gerçekleşmesi lazım gelirdi.

Ancak, söz konusu çocuk büyümeden öldüğüne göre, büyüyüp kâfir olması, yazılmamış demektir.

Yazılmamış olduğuna göre de, Allahu Teala’nın, geri zekâlı sapıklara göre, çocuğun büyüklük hali hakkında bilgisinin bulunmaması gerekiyor.

*

İmam Gazzalî, “Sizi denemeliyiz (sınamalıyız) ki, içinizden kimlerin mücahid ve sabreden olduğunu bilelim” (Muhammed, 47/31) ayeti gibi ayetlerin (Ki bu ayet, Allahu Teala’nın denemesinin “kader” çerçevesinde ortaya çıktığını gösterir), “O, her şeyi bilendir (ve hüve bi kulli şey’in alîm)” (Bakara, 2/29) ayetini geçersiz kılacak şekilde yorumlanamayacağını söylemektedir.

Mesela diyelim ki siz astronomi alimisiniz, Güneş’in falanca zaman tutulacağını tespit ettiniz ve birileri itiraz ediyorlar. “Tartışmaya lüzum yok, o vakit gelsin, kimin haklı olduğunu hep beraber öğreneceğiz!” dediğinizde bu, kimin haklı olduğunu bilmemeniz anlamına gelmez.

İmam’ın sözleri şöyle:

… Aklın, iki yönünden birine delalet ettiği hiçbir şeyde tearuzun yeri yoktur. Zira aklî delillerin neshi ve birbirini yalanlaması imkânsızdır. Eğer akla aykırı sem‘î bir delil varid olmuşsa, ya mütevatir değildir ve böylece sahih olmadığı bilinir ya da mütevatirdir ve tevil edilir. Her iki durumda da tearuz söz konusu olmaz. Akıl deliline aykırı olarak, hata[lı olan] ve tevile ihtimali bulunmayan mütevatir bir nassın bulunması mümkün değildir; çünkü akıl delili nesh ve butlanı kabul etmez. (…)

‘O, her şeyi bilendir (ve hüve bi kulli şey’in alîm)’ (Bakara, 2/29) ayetini ele alacak olursak; akıl bu ayetin umum olduğuna delalet etmektedir ve … ‘Sizi denemeliyiz (sınamalıyız) ki, içinizden kimlerin mücahid ve sabreden olduğunu bilelim’ (Muhammed, 47/31) ayeti de bu ayete muarız değildir [Yani Allahu Teala, gelecekte olacak şeyler de dahil her şeyi bilir]; zira bu ayetin anlamı ‘Allah, mücahedeyi (cihadı) olmuş ve gerçekleşmiş olarak bilmektedir’ şeklinde olup, ezelde O’nun bilgisi, daha gerçekleşmeden önce, mücahedenin gerçekleşmesine tealluk etmekle vasıflanamaz [Yani Allahu Teala’nın bilgisi, olayın gerçekleşmesine bağlı değildir].” 

(Gazzâlî, Mustasfâ – İslâm Hukuk Metodolojisi, C. 2, çev. Yunus Apaydın, İstanbul: Klasik, 2006, s. 145.)


SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN VAHİDEDDİN'E GİZLİ İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 38   Önceki bölümlerde, Selanikli Mustafa Atatürk’ün mütareke döneminde 13 Kasım ...