Elhamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ Rasûlinâ ve alâ âlihî ve sahbihî ...
ALLAHU TEALA’YI TANIMIYOR, KÜRD’Ü TANISA NE OLACAK Kİ?
Odatv.com ve
Yeni Şafak gibi uzaktan kumandalı yayın organlarının kimi zaman
kavga ediyor olmalarına bakmayın, “derin” meseleler söz konusu olduğunda gayet
iyi paslaşırlar.
Odatv’nin
şu haberi bunun bir örneği:
Yeni Şafak HÜDA
PAR tartışmasına girdi: 'Kürtçü' beklenti
Yeni Şafak yazarı
Ersin Çelik, "Hani ortak payda Müslümanlıktı?"
başlıklı yazısında, HÜDA PAR’ın laik ulus devleti hedef aldığı çalıştayını,
"HÜDA PAR, coğrafyayı birbirinden koparan Sykes-Picot sınırlarını
hatırlatırken 'Kürtçü' ve haliyle milliyetçi bir beklentiyi dile
getiriyor" dedi.
Hür Dava Partisi (HÜDA PAR) tarafından 15-16 Şubat’ta
düzenlenen “Kürt meselesine insani çözüm” konulu
çalıştay tartışılmaya devam ediyor.
Yeni Şafak yazarı Ersin Çelik,
"Hani ortak payda Müslümanlıktı?" başlıklı yazısında, "HÜDA
PAR’ın 'yeni yüzyılda Kürt Meselesinin çözümü için aşağıdaki tespit ve çözüm
önerilerimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz' diyerek sıraladığı maddelerden biri ve
sunuş metninde yer alan bir öneri hem tezatlar barındırıyor hem de Türkiye
Cumhuriyeti Devletine açıkça çözümsüzlükler dayatıyor" diye
yazdı ve şöyle devam etti:
"Önce sonuç bildirgesinden şu cümleyi
aktarayım: 'Kürt meselesinin çözümü ancak ulus devlet paradigmasının ve
ırkçı/kavmiyetçi bakışın terk edilmesi suretiyle mümkün olabilir.'
HÜDA PAR'ın terk edilmesini arzuladığı 'ulus
devlet paradigması', geçmişte Türklüğe dayalı ulusal kimliği esas alan ve
Kürtlerin asimilasyonu üzerine kurulmuştu evet. Fakat günümüzde ve özellikle
son 20 yılda bu paradigma kendi içinde büyük değişimlere uğradı, devletin
anlayışında büyük değişimler yaşandı. Hâlihazırda ilerlenen yola da ırkçı ve
kavmiyetçi anlayışı terk etmek üzere girildi. Böylesine derin bir anlayış
değişikliğini amaçlamasa; daha evvel denenmiş ve sabote edilerek yarıda
bırakılmış sürecin nihayete erişmesi için, muhafazakâr ve milliyetçi kodlardaki
iki lider siyasi bagajlarını boşaltmazlardı."
"KÜRTÇÜ'
BEKLENTİ"
Büyük güçlerin Sykes-Picot Anlaşması'nı
hatırlatan Çelik, "HÜDA PAR, coğrafyayı birbirinden koparan Sykes-Picot
sınırlarını hatırlatırken 'Kürtçü' ve haliyle milliyetçi bir beklentiyi dile
getiriyor. Çünkü 'Kürtleri birbirinden ayıran demek' ayrımcılıktır. Birinci
Dünya Savaşı sonunda Osmanlı Devleti’nin sınırları kalemle çizilirken sadece
Kürtler birbirinden ayrılmadı. Araplar ve Türkmenlerin köyleri, şehirleri de
ikiye bölündü. Bütünüyle dağıtılan coğrafyada bir tek Kürtler yaşamıyordu. Hâlâ
da böyle. Net olsan ise şu: Sykes-Picot sadece Kürtleri değil tüm Müslümanları
ayırdı" dedi.
ÇALIŞTAYIN
SONUÇ BİLDİRGESİ
Çalıştayın sonuç bildirgesi ise ayrı bir
tartışma konusu oldu. Sonuç bildirgesinde, "İslamî
değerlere aykırı hiçbir çözüm modeli Kürt halkı nezdinde karşılık
bulmayacaktır. Şeyh Said–i Palevi gibi isimlere
yapılan zulümlerden dolayı devlet adına özür dilenmeli ve mezar yerleri
ivedilikle açıklanmalıdır" ifadesi dikkati çekti.
Laik ulus devlet de "Laik temelde
bir ulus devlet inşasına girişen cumhuriyetin yeni yönetici kadroları, homojen
bir toplum üretme adına farklılıkları eritmeyi, asimilasyonu, yok saymayı
dayatmış ve uyguladıkları politikalarla kardeşlik, adalet ve merhamet
duygularını tahrip etmiştir. Kürt meselesinin çözümü ancak ulus devlet
paradigmasının ve ırkçı/kavmiyetçi bakışın terk edilmesi suretiyle mümkün
olabilir. Devlet, çözüm için bu iradeyi ortaya koymalıdır. Meselenin adalet
temelinde çözümü, insani ve İslami bakış açısı ve tarihi tecrübelerden istifade
edilerek mümkün olabilir. Maalesef şu ana kadar doğru bir yaklaşım
sergilenmediği gibi tarihi tecrübelerden de istifade edilmemiştir"
sözleriyle hedefe oturtuldu.
Kayserili ilahiyatçı Mehmet Göktaş'ın
Şeyh Said hakkındaki "Bir Şeyh Said’in bir de onu şehit edenlerin
fotoğraflarını alıp bakın, kim İngilizlere benziyor. Özür dilemek yetmez, çıkıp
‘Biz hainlik yaptık’ deyin" sözleri ise tepki topladı.
(https://www.odatv.com/guncel/yeni-safak-gazetesi-huda-par-tartismasina-girdi-kurtcu-beklenti-120086890)
*
Ersin Çelik adlı şahsın
sorusuna bakın: "Hani ortak payda Müslümanlıktı?"
Adamlar "İslamî değerlere aykırı hiçbir çözüm modeli Kürt
halkı nezdinde karşılık bulmayacaktır” diyor, bu angut
ne anlıyor?
Angut dediysek aslında
angut değil, angut numarası yapan bir hinoğlu hin.. (Hinoğlu olmayabilir de,
onu bilemem, fakat kendisi hin.)
Klasik taktik; Yeni
Şafak takımından biri din istismarı topunu ortalayacak, Odatv de
pası alıp topu ileriye taşıyacak.
*
Odatv, haberine Mehmet Göktaş’ın videosunu da eklemiş.. Görüntüde Mehmet
Göktaş ile Vahdettin İnce yer alıyor..
Göktaş’la 44 sene öncesine
dayanan bir muarefem var. Lise öğrenciliğim sırasında bizim ilçede müftüydü.. Vahdettin
İnce’yle muarefem ise 28 yıllık.. Uzun zaman komşuluk yaptık.
İkisiyle de hukukum var.
*
Bu HÜDA PAR olayının
kökü Türkiye Hizbullahı’na dayanıyor.
1990’lı yıllarda derin devlet, yüzeysel devletin izni (!) ile, PKK’ya alternatif bir terör örgütü kurdu: Hizbullah.
(“PKK’yı kuran, kurdurtan kimdi ki?” diyeceksiniz belki de, o bahse girmeyelim..
Hizbullah’ın arkasında derin kuklacıların yer alıyor olması, bütün efradının
derin devletin adamı olması anlamına gelmiyor.. İpleri elinde tutanların derinlerin
güdümünde olması yeterlidir.)
Adı gayet güzel: Hizbullah.. Kur’an-ı
Kerim’de yer alan bir tabir. Dindar Kürt gençlerini gaza getirmek için
ideal.
Bu iki örgüt arasında kavga
çıkartmak “ehli” için zor değil.. PKK’daki ajanlarınız Hizbullahçılar’a,
Hizbullah’taki ajanlarınız da PKK’lılara saldırdığında gerisi gelir.
Zaten bölge halkı kan
davasına yatkın.
Ancak, 1999 yılı başında CIA
Abdullah Öcalan’ı stratejik ortağı, müttefiği ve “partner”i MİT’e
verince ve PKK bir süre sessiz kalınca Hizbullah’ın tasfiyesi gündeme geldi.
(Dönemin başbakanı Ecevit,
ABD’nin Öcalan’ı niçin verdiğini anlayamadığını ifade etmişti.. Belki de
ABD, Erbakan’ı tasfiye eden “dostlarına, müttefiklerine” bir jest yapmak
istemişti.. Veya belki, MİT’le geçmişten gelen derin bağları bulunan Öcalan
yerine başka birinin PKK’nın başına geçmesinin önünü açmaya çalışmıştı.
Bilmiyoruz.)
*
Evet, PKK durgunluk
sürecine girince Hizbullah’ın tasfiyesi gündeme geldi, ve 2000 yılı başında bu
örgüt militanları armut gibi toplanarak hapishanelere yerleştirildiler.
Bunlar cezalarını çekip
hapisten çıktıklarında Peygamber Sevdalıları olarak arz-ı endam etmeye
başladılar.
Artık ellerindeki
silahların yerini dillerindeki ilahiler almıştı.. Peygamber Sevdalıları olarak
mitingler düzenliyor topluca ilahiler vs. söylüyorlardı.
O günlerde bir yazımda,
bunun bir imaj operasyonu olduğunu, bir zaman sonra hareketin partileştirileceğini,
bunun altyapısının hazırlandığını tahmin ettiğimi yazmıştım. Tahminim doğru
çıktı, HÜDA PAR kuruldu.
Maksat, 1980 öncesinde MİT’in
kontrolünde olmakla birlikte 12 Eylül darbesinden sonra kontrolden çıkan ve yabancı
istihbarat servisleriyle irtibat kuran PKK ile onun iç siyasetteki
uzantılarının yerini alacak “yerli milli”, yani dış bağlantıları bulunmayan “dindar”
bir Kürt siyasal hareketi oluşturmaktı.
PKK ile “legal”
uzantılarına sempati duyacak kitlelere bir alternatif sunmak gerekiyordu.
*
Doğal olarak, HÜDA PAR’ın alternatif
konumuna gelebilmek için radikal ve rijit söylemler de üretmesi gerekiyor.
PKK ile uzantılarının
alternatifi haline gelmesi başka türlü mümkün değil.
Dolayısıyla, bu parti
çatısı altında dile getirilen söylemlerin gerisinde derin parmakların bulunuyor
olması ihtimalini yabana atamayız.
Ancak, o söylemleri dile
getirtenler, bir taraftan da onları itibarsızlaştırmak için karşıt söylemler
geliştirir, genel kabul görmesini engellemeye çalışırlar.
Yani, PKK’ya sempati
duyacak kitleleri celbedip onların “derin kontrol” altına girmelerini sağlayacak
şekilde söylem tellallığı veya pazarlamacılığı yaptırılır fakat bir yandan da onların “marjinal”
olarak gösterilip değersizleştirilmesi için elden gelen yapılır.
*
“Oyun kurucu”
olmakla övünen derin ağababalarımızın “strateji”sinin bu olduğunu
düşünüyorum.
Ancak, bundan bir sonuç
alamazlar.
Bu tür samimiyetsiz
kurnazlıklar uzun vadede ters teper.
Evet, Ersin denen acemi hin'in dile getirdiği gibi, devlet Kürt meselesinde bazı olumlu adımlar attı..
Ama bunu, bir PKK terörü yaşanmadan ve ABD hem Kuzey Irak’ta hem de Suriye’de (İsrail
hesabına) Kürtleri “devletleştirmek” için adım atmadan önce yapmalıydı.
İşte o zaman, devletin bu değişimi "oyun kuruculuk" gereği değil, "iyi" olduğu için yaptığı düşünülürdü.
Irak ve Suriye Kürtleri'nin "devletçilik" oyunu tamam.. Sırada Türkiye ve İran Kürtleri var..
İş ciddi.. “Oyun” oynayacak
zaman değil.. Samimi olmak gerekiyor.
*
Şu ne konuştuğunu bilmeyen hin'in sorusuna
dönelim: "Hani ortak payda
Müslümanlıktı?"
Bunun adı, Müslümanlığın
(İslam’ın) Kürd’e (ve başka etnik kökenlere) karşı bir silah olarak
kullanılmasıdır.. Bu, istismardan da fazla birşey..
Kullanışlı zekâ, Şeyh Said İngiliz tipi (çağdaş) rejime tam
da bu soruyu yöneltmişti: "Hani ortak payda
Müslümanlıktı?"
Senin anayasan bu anayasa
oldukça, senin TBMM’nde vs. Atatürk ilke ve inkılapları denilen İngiliz ilke
ve inkılaplarına bağlılık yemini edildikçe, MİT’in ambleminde Kelime-i
Tevhid yerine Selanikli Mustafa Atatürk’ün resmi bulundukça, “müslüman” Kürtler
o soruyu bu rejime sormaya devam edeceklerdir:
"Hani ortak payda
Müslümanlıktı?"
*
Bu ülkede "vatandaşlık ortak paydası" olarak "Türklük" gösteriliyor.
"Müslümanlık" değil.
Anayasadan İslam atılmış, yerine Türklük konulmuş..
Sen önce anayasanı değiştirirsin, İslam'ı ortak payda ilan edersin, gayrimüslim vatandaşlara İslamî değerlere saygısızlık etmeme şartı getirip bunu "vatana ihanet" suçu sayarsın, ölmüş Selanikli'yi koruma kanunu yerine "İslam'ı koruma kanunu" çıkarırsın, ondan sonra Kürt eğer Kürtçülük vs. yaparsa, bölücülük türküsü söylerse, işte o zaman bunu demeye hakkın olur:
"Hani ortak payda Müslümanlıktı?"
BU YAZI, DR., DOÇ. VE PROF. UNVANLI (CEHL-İ MÜREKKEPTEN MUZDARİP) BAZI KATMERLİ CAHİLLER İÇİN: BİLİM, BİLİMSELLİK, DARWIN, NEWTON, YERÇEKİMİ VE EVRİM
Darwin’in teorisi gerçekte “ bilim-kurgu ” mahiyetinde bir çalışma durumunda. Bildiğimiz bilim-kurgu eserlerinden farkı, bunun çalışmasının ...
-
Şu Hiranur Vakfı hocasının kızının evliliği meselesi, 28 Şubat 'taki (derin tezgâh) Müslüm-Fadime olayı gibi arsızca köpürtülüyor. ...
-
Erdoğan’la ilgili iki rüyamı yorumsuz olarak aktaracağım. Birincisini, Suriye’deki son gelişmeler başladığı sırada gördüm.. Erdoğan, de...
-
Odatv.com ’da “istihbarî” bilgileri “kulis” diye Hürrem Elmasçı takma adıyla aktaran kişi, son yazısına şu başlığı uygun görmüş: “ Er...