EVRİMCİ NEBBAŞLAR, VE "HAZRETİ FOSİL"Cİ YERLİ-MİLLİ DARWIN'LİK HEVESLİLERİNİN UYDURDUKLARI "AYET"LER






Tarih, 2 Şubat 2018..

Darwin’in ölümünün üzerinden 136 sene geçmiş (yazıyla yüzotuzaltı).

Koca bir yüzyıl.. Ve ayrıca 36 sene..

Darwin’in meşhur Türlerin Kökeni kitabının yayınlanmasının üzerinden ise 161 yıl geçmiş.. 

Yüzaltmışbir sene..

İşte, Türlerin Kökeni’nin yayınlanmasından 161 yıl sonra Odatv.com adlı haber sitesinde nihayet müjdeli bir haberle karşılaşıyoruz.

Haberin başlığı şöyle: İnsan evriminin kanıtları avucumuzun içinde!

Yani?..

Yanisi şu: Şu ana kadar insan evrimini (Darwin’in teorisini) kanıtlayacak birşeye sahip değildik ama kanıtlar artık nerdeyse avucumuzun içinde..

161 sene sonra nihayet kanıta kavuşmanın mutluluğunu yaşayabileceğiz..

Çok bekledik ama değdi..

Peki bu müjdeyi veren kim?

“Ünlü paleoantropolog” Prof. Tim White.

Kaliforniya Üniversitesi İnsan Evrimi Araştırma Merkezi’nin yöneticisi.

*

Haberin spotunda şu ifade yer alıyor:

“Dünyaca ünlü paleoantropolog Prof. Tim White Bilim ve Gelecek’e konuştu...”

Bari haberin tamamını da verelim:

İnsan evrimi çalışmalarına çok önemli katkılar yapan Etiyopya - Middle Awash Projesi’nin yöneticisi, alanında dünyaca otorite kabul edilen ünlü paleoantropolog Prof. Tim White, Bilim ve Gelecek  dergisine konuştu.

Kendisi de paleontolog olan ve Tim White ile arazide aynı ekipte çalışan Dr. Ferhat Kaya’nın yaptığı, Bilim ve Gelecek’in yeni çıkan Şubat sayısında yer bulan söyleşide Tim White şunları söyledi: “Dünyada birçok insanın halen evrimsel bir geçmişe sahip olduğumuza şüphe ile yaklaştığını maalesef biliyorum. Bilim kanıt temellidir ve eğer gerekli kanıt olmazsa insanlar spekülasyon yapabilirler. Bu adli bir olaya benzer, eğer kanıta sahip değilseniz suçu ya da herhangi bir olayı kimin gerçekleştirdiği hakkında ancak spekülasyon yapabilirsiniz. Fakat [adlî olayla ilgili] kanıta sahipseniz, örneğin bu [suçluya ait] bir DNA olabilir, spekülasyona yer kalmaz. Paleontoloji de böyledir, o fosile sahipseniz herhangi bir spekülasyona ya da şüpheye yer kalmaz. Biz Middle Awash Projesi kapsamında bu kanıtları keşfediyor ve eksik parçaları bir araya getiriyoruz. Bu kanıtlar sayesinde herkes kendi gözleri ile evrimleştiğimizi görebilir ve kendi atalarının fosillerini avuçlarının arasına alabilir.”

Tim White Kaliforniya Üniversitesi’nde İnsan Evrimi Araştırma Merkezi’nin Yöneticisi ve aynı üniversitenin Bütünleşik Biyoloji Bölümü’nde öğretim görevlisi. Kaliforniya Üniversitesi’nin Antropoloji Bölümü ile Biyoloji Bölümü’nü birlikte okuyarak, çift anadal yapmış. Afrika’da insanın evrimi araştırmalarını başlatmış ünlü aile Leakey’lerden Richard Leakey ile Kenya’da, Mary Leakey ile Tanzanya’da çalışmış. 1981 yılında arkeolog Desmon Clark’ın çağrısıyla, Etiyopya Afar çöküntüsüne gelerek, burada bulunan fosiller üzerinde çalışmaya başlamış. Awash Nehri’nin iki yakasında yürüttükleri Middle Awash kazılarının daha ilk ayında, birçok hominid fosili ve arkeolojik materyal keşfetmişler. Dr. Tim White, Middle Awash Projesi’ni, 1980’li yıllardan beri 35 yıldır sürdürüyor; Dr. Berhane Asfaw ve Dr. Yonas Beyene ile birlikte çalışıyorlar.

Çalışmalarda ilk önceleri, şempanze ve insanın ortak atasından evrimsel olarak bize yönelen çizginin erken üyelerinin kimler olduğunu yanıtlamaya çalışmışlar. 90’lı yıllarda Middle Awash’ta 4,4 milyon yıl öncesine tarihlendirilmiş, özellikle şu an benzer zaman dilimine ait erken hominid türleri arasında ortak atadan evrimsel olarak bize yönelen çizginin en erken üyelerinden biri olduklarını keşfettikleri Ardipithecus ramidus’u bulmuşlar. 90’lı yılların sonunda evrimsel olarak Ardipithecus ramidus ve Australopithecus afarensis arasında yer alan Australopithecus anamensis’e ait fosilleri keşfetmişler. Bu dönemlerde insan evrimi konusunda öne çıkan bir soru anatomik olarak modern insanın ilk ne zaman ve nerede ortaya çıktığıymış; özellikle bazı önemli hipotezler (Afrika’dan Çıkış hipotezine karşı Çok Merkezli Evrim hipotezi gibi) bağlamında bu soru yoğun olarak tartışılıyormuş. 2003 yılında Middle Awash’ta Herto Köyü yakınlarında keşfettikleri ve yaklaşık olarak 165 bin yıl öncesine ait olan Homo sapiens idaltu’yu anatomik olarak modern insanın ilk temsilcisi olarak analiz etmişler. Bu keşif aynı zamanda anatomik olarak modern insanın evrimsel kökenine dair başka soruları da doğurmuş: O zaman anatomik olarak modern insan nereden geliyordu, ona atalık eden türler neredeydi? Çok geçmeden, aynı bölgede Herto Köyü yakınlarındaki Bouri bölgesinde yaklaşık 1 milyon yıl öncesine tarihlendirilen Homo erectus fosillerini de keşfetmişler. Bu keşif ise 1 milyon yıl ile yaklaşık olarak 200 bin yıl arasında hangi türlerin yer aldığı ve ne tür bir evrimsel değişim gerçekleştiği sorularına odaklamış onları. Tim White, bu son sorunun, bugün insan evriminin en problemli ve tartışılan sorularından biri olduğunu söylüyor. Awash Nehri’nin iki yanına yayılan çalışmalarını tamamladıklarında, “Middle Awash’ın tek bir vadide insan evriminin birbirini evrimsel olarak takip eden kayıtlarını içeren eşsiz bir yer olarak kabul edileceğini” düşündüğünü belirtiyor.

Söyleşiyi yapan Dr. Ferhat Kaya, Tim White’ın Etiyopya’da yürüttüğü Middle Awash Projesi’nin üyelerinden biri. Helsinki Üniversitesi’nden Ferhat Kaya, Middle Awash Projesi kapsamında bulunan kemirgen ve diğer küçük boyutlu memeli gruplarına ait fosillerin bilimsel çalışmalarını sürdürüyor. Çalışmalara Türkiye’den katılan ve Middle Awash Projesi’nin en deneyimli üyelerinden biri olan Prof. Dr. Cesur Pehlevan ise (Yüzüncüyıl Üniversitesi Antropoloji Bölümü) bu kazılarda bulunan Rhinocerotidae (Gergedangiller) ailesine ait fosil buluntuların bilimsel çalışmalarını sürdürüyor.

Türkiye’nin bu proje ile tanışması antropolog Prof. Dr. Erksin Güleç’in 90’lı yıllarda Türkiye’de sürdürdüğü paleontolojik kazı ve yüzey araştırmaları sırasında Tim White ile geliştirdiği akademik ortaklıkla başlıyor. Türkiye’de süren omurgalı fosil yatakları araştırmaları sırasında Tim White, Erksin Güleç ve dönemin Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü Doğa Tarihi Müzesi’nde paleontolog olan Gerçek Saraç’ı Middle Awash projesine katılmaları için davet eder. Türkiye’den ilk katılımlar böylece başlar. Ardından o dönem Erksin Güleç’in ekibinde yer alan araştırmacılardan da kısa süreli katılımlar gerçekleşir. Ancak Türkiye’den gerçekleşen bu katılımlar çoğunlukla Middle Awash projesinin nasıl gerçekleştiği ve işlediği konusunda deneyim ve bilgi kazanma amaçlı kısa süreli ziyaretlerdir. Bu süreçte, Cesur Pehlevan ve Ferhat Kaya ise kazının deneyimli üyeleri haline gelirler.

Middle Awash’ın özelliği başka bir yerde tekrar edilemeyen benzersiz fosillere sahip olmasının yanı sıra benzersiz bir jeolojiye de sahip olması. Halen yayınlanmayı bekleyen birçok fosil sırada bekliyor ve kazı ekibi, tabakalar arasında çok daha fazlasını bulmayı umut ediyor.

Bilim ve Gelecek dergisinde kapak dosyası olarak geniş yer bulan söyleşide, Middle Awash kazılarında 35 yıl boyunca bulunan fosiller, keşif süreçleriyle, bilimsel değerlendirilmeleriyle birlikte ayrıntılarıyla anlatılıyorlar. Bunun dışında, Türkiye’nin paleontolojik önemi, medyatiklik çabasının bilime verdiği zarar ve Tim White’ın alanda çalışmak isteyen gençlere verdiği öneriler de, dergideki yayında yer buluyor.

(https://odatv.com/insan-evriminin-kanitlari-avucumuzun-icinde-0202181200.html)

*

Tim White’ın sözleri önemli:

“Dünyada birçok insanın halen evrimsel bir geçmişe sahip olduğumuza şüphe ile yaklaştığını maalesef biliyorum. Bilim kanıt temellidir ve eğer gerekli kanıt olmazsa insanlar spekülasyon yapabilirler. Bu adli bir olaya benzer, eğer kanıta sahip değilseniz suçu ya da herhangi bir olayı kimin gerçekleştirdiği hakkında ancak spekülasyon yapabilirsiniz. Fakat [adlî olayla ilgili] kanıta sahipseniz, örneğin bu [suçluya ait] bir DNA olabilir, spekülasyona yer kalmaz. Paleontoloji de böyledir, o fosile sahipseniz herhangi bir spekülasyona ya da şüpheye yer kalmaz. Biz Middle Awash Projesi kapsamında bu kanıtları keşfediyor ve eksik parçaları bir araya getiriyoruz. Bu kanıtlar sayesinde herkes kendi gözleri ile evrimleştiğimizi görebilir ve kendi atalarının fosillerini avuçlarının arasına alabilir.”

Buradan anlaşılıyor ki, Tim White ve arkadaşları, kendi çalışmalarından önce evrimin kanıtsız biçimde savunulmuş olduğunu kabul ediyorlar.

Elde kanıt yok, sadece iddia (ya da inanç) var.

Elde kanıt yoksa, insanlar elbette şüphe duyacaklar.

Dedikleri şu: Kanıt yok ama olsun, biz inanıyoruz.

Tamam inan da, bunun adına niçin "bilim" diyorsun?

*

Tim White’ın yaptığı “adlî olay” benzetmesi üzerinden gidelim: 

Ortada bir cinayet bulunduğunu iddia ediyorsunuz, “Ölen şu, öldüren de şu şu özellikte biridir” diyorsunuz, fakat ortada kanıt yok.

Hayır, kanıt eksikliği sadece cinayeti işlemiş olduğunu düşündüğünüz kişinin kimliğiyle ilgili değil.

Ortada, böyle bir cinayetin işlenmiş olduğunu gösteren bir işaret de yok.

Sadece ölmüş olan bir tandığınız var.

Onun ölümü için şaşaalı ve parlak bir destan yazmak istiyorsunuz.

Bunun için bir cinayet hikâyesine ihtiyacınız var. O yüzden kolları sıvıyor, ölen tanıdığınız için bir “cinayet senaryosu” yazıyor, cinayet teorisi oluşturuyorsunuz.

Diyelim ki ölen tanıdığınızın ismi Türker.

İçinizden ağzı laf yapan biri çıkıyor “Türker mutlaka birisi tarafından öldürülmüştür, kendiliğinden ölecek biri değildi” diyor.

Bu iddia sizin aklınıza değilse de kalbinize ve duygularınıza hitap ettiği için yürekten benimsiyor, sorgulamadan sahipleniyorsunuz.

Sonra iddianın sahibi oturup bir kitap yazıyor: “Türker’lerin Ölümünün Kökeni”.

Böyle bir kitap yazıldığını duyan pekçok kişi sormadan, sorgulamadan Türker’in öldürülmüş olduğuna inanmaya başlıyor.

Ölmüşse, öldürülmüştür yav, durduk yere ölecek değildi ya, kesin öldürülmüştür,” diyorlar, "hem de, öldürülmemiş olsa böyle bir kitap yazılır mıydı?!"

Aklı başında birileri itiraz ediyorlar: “Kardeşler, ölenin illa da öldürülmüş olması gerekmiyor. İnsan kendiliğinden de ölebilir, hemen gaza gelmeyin” diyorlar.

Öbürleri bunları cahillikle, bilimden, adlî meselelerden habersiz olmakla, geri kafalılıkla suçluyorlar.

Böylece, Türker’in bir cinayetin kurbanı olduğu inancı zihinlere paslı çivi gibi çakılıyor.. 

Hatta hukuk fakültelerindeki ceza hukuku ve kriminoloji derslerinde “Türker’in ölümü” ciddi ciddi bilimsel bir mesele olarak okutulmaya başlanıyor.

Fakat, bazı “geri kafalı cahil”ler, “Türker öldürüldü diyorsanız, bir katilin varlığını kabul ediyorsunuz demektir. Kim bu katil?.. Canisi olmayan cinayet, katili olmayan öldürme olur mu?! Siz aptal mısınız?!” diyerek itirazda bulunuyorlar.

Bunun üzerine, adamlarımız vargüçleriyle katil arayışına giriyorlar.

Cinayetin çok uzun zaman önce işlendiğini kabul ettikleri için katilin de ölmüş olduğunu varsayıyorlar ve bundan dolayı dağ tepe dere orman demeden katilin mezarını aramaya koyuluyorlar.

İşte evrimcilerin dağ bayır, dere yokuş demeden fosil aramalarının nedeni bu.

*

Peki, Prof. Tim ile arkadaşlarının çalışmaları hangi tarihe uzanıyor?

Habere göre, Prof. Dr. Tim White ve ekibi, proje üzerinde, 1980’li yıllardan beri 35 yıldır çalışıyorlarmış.

Demek oluyor ki, kanıt bulmaya 1983‘te başlamışlar.

Henüz tam bulamamış olacaklar ki, aramaya devam ediyorlar.

Demek ki, onlara göre, 1983 yılı öncesinde kanıt diye birşey yok.. Olsa, yeni kemik aramak yerine, onların tanıtımıyla uğraşırlardı. 

Evet, kanıt yokmuş, sadece spekülasyon ya da senaryo varmış.

Çalışmaların seyrine gelince..

İlk önceleri, “şempanze ve insanın ortak atasından evrimsel olarak bize yönelen çizginin erken üyelerinin kimler olduğunu” bulmaya çalışmışlarmış.

Yani,  “işkembe” mahsulü olarak ortaya atılmış bulunan bir “önceki çizgi” düşüncesi için “üye” aranıyor.

Ortada, bulunan "üye fosil"lerden hareketle zihinlerinde oluşturdukları bir "çizgi" düşüncesi yok, önce kafalarında bir "çizgi masalı" oluşturmuşlar, sonra da o masal için üye bulma umuduyla yollara dökülmüşler.

Bunu gazeteye ilan vererek yapamadıkları için çölde kemik arıyorlar.

90’lı yıllarda Middle Awash’ta 4 milyon 400 bin yıl öncesine tarihlendirilmiş Ardipithecus ramidus’u bulmuşlarmış (Bu şatafatlı ad, bir kemiğe ait).

90’lı yılların sonunda ise evrimsel olarak Ardipithecus ramidus ve Australopithecus afarensis arasında yer alan Australopithecus anamensis’e ait fosilleri keşfetmişlermiş.

2003 yılında Middle Awash’ta Herto Köyü yakınlarında keşfettikleri ve yaklaşık olarak 165 bin yıl öncesine ait olan Homo sapiens idaltu’yu anatomik olarak modern insanın ilk temsilcisi kabul etmişlermiş.

Çok geçmeden, aynı bölgede Herto Köyü yakınlarındaki Bouri bölgesinde yaklaşık 1 milyon yıl öncesine tarihlendirilen Homo erectus fosillerini de bulmuşlarmış.

Bu keşif ise 1 milyon yıl ile yaklaşık olarak 200 bin yıl arasında hangi türlerin yer aldığı ve ne tür bir evrimsel değişim gerçekleştiği sorularına odaklamış onları.

Tim White, “Bu son sorunun, bugün insan evriminin en problemli ve tartışılan sorularından biri olduğunu söylüyor”muş.

Yani ortada, bir problem ya da tartışılan sorun var.

Cevap ise yok.

*

İşin özüne gelelim..

Söz konusu kemiklerin bulunması, sadece o kemiklerin varlığını ispatlar. Bulunan farklı kemikler arasında soy bağının bulunduğunu kanıtlamaya, kemiklerin varlığı tek başına yetmez.

Tim White’ın “adlî olay” benzetmesi çerçevesinde konuşalım: 

Bir yerde ölüler ve de birtakım cinayet aletleri bulmanız, orada mutlaka cinayet yaşanmış olduğunu göstermez. 

Hatta ölünün birinin vücudunda öldürülmüş olduğunu gösteren darbe ve kurşun izleri görseniz bile, yine de bir cinayetin varlığından kesin olarak emin olamazsınız. Adam intihar etmiş de olabilir. Veya kaza kurşununa kurban gitmiştir, ortada bir tesadüf söz konusudur. 

Bundan hareketle “cinayet teorisi” (ya da yasası) icat ederseniz, bu sadece, sizin, (aranızda soy bağı yoksa da) zekâ bakımından maymunlarla bir benzerliğinizin bulunduğunu kanıtlar.

“Mantık” ve de “bilimsel yöntem” gereği, böylesi durumlarda bir kanıtlamadan söz edilemez.

Yine, eski bir mezarlığı kazdığınızda bulduğunuz kemiklerin form bakımından benzer olmaları, onların aynı soydan geldiklerini (mesela hepsinin Türk, ya da hepsinin İtalyan vs. olduğunu) göstermez.

Farklı milletlerin mensubu olabilirler.

Bulunan çok eski fosillerden hareketle o fosiller ile bugünkü canlılar arasında bir soy bağı icat etmeniz, köyünüzdeki bir kazı sırasında bir insan iskeleti ile eşek iskeletinin yan yana yatıyor olduğunu keşfetmenizden hareketle (Sonuçta ikisi de kemik) o insan ile eşek arasında soy bağı bulunduğunu (birinin diğerinin uzak atası olduğunu) iddia etmenizden, mahiyet itibariyle farksızdır.

Evrimci mantık, akıl yürütüşündeki sağlamlık ve kanıtlama biçiminin kesinliği bakımından bundan daha iyi durumda değildir.

*

Şempanzeler ve goriller, insana bir ölçüde benzeyen hayvanlardır. Geçmişte insana (daha doğrusu şempanzelere) benzeyen başka hayvan türleri de yaşamış olabilir.

Kur'an'da bunlardan bahsedilmemiş olması önem taşımaz. Kur'an, bir canlı türleri ya da hayvanlar âlemi antolojisi değildir.

Dünyadaki canlı türlerinin (böcek, kuş, vahşi hayvan, balık, sürüngen) fazlalığı, Allahu Teala'nın kudretinin ve sanatının gözle görülen ve akla hitab eden, peygamberlerin haber vermesini gerektirmeyen delilleridir.

Evrimciler insanın maymundan (ya da maymunlarla aynı ortak atadan) türediğine gerçekten inanıyorlarsa, ve de bunu kanıtladıklarını düşünüyorlarsa, artık bu konudaki araştırmalara son verip, daha öncesini araştırmaya başlamalılar.

Onlara göre, evrim gereği maymunlar birdenbire öylece ortaya çıkmış türler olamayacağına, ondan önce de evrim geçirmiş bulunduklarına göre, maymunun atalarının evrim şemasını çizerlerse, ve de o evrim şemasına uygun iskeletler bulurlarsa, atalarının (ya da atalarının akrabalarının) ruhlarını değilse de kemiklerini şad etmiş olurlar.

Bu yönde niçin hiç gayretleri yok, anlamak mümkün değil.

*

Yoksa, evrimin sadece insana mahsus olduğunu, ve de maymunun (Hz. Adem atamız gibi) evrim geçirmeksizin, öylece bir anda ortaya çıkmış bulunduğunu mu kabul ediyorlar?

Etmiyorlarsa, niçin o maymunların atalarının kuzeni olan atalarını hiç merak etmiyor ve araştırmıyorlar?

Onların kemiklerine niçin hiç saygıları yok?

Birşey daha: 

Modern insan“ın yüzbinlerce, milyonlarca yıl önceki maymun (veya maymun benzeri) atalarının (evrim gereği) “modern insan”dan farklılık arzettiğini kabul ettiklerine ve onların kemiklerini bulmaya çalıştıklarına göre, “modern maynun“ların atalarının da yine evrim gereği bugünkü maymunların görünümünden farklı olduklarını kabul ediyorlar demektir.

Niçin araştırmaları sırasında onlara hiç rastlamıyorlar?

Evrim sadece insana çıkmış bir piyango olamayacağına göre, bugün mevcut olan her canlının evrim geçirmiş atalarının bulunması gerekiyor.

Mesela fillerin milyonlarca yıl önceki ataları nasıl birşeydi?.. Onların fosillerini bulup müzelere koymak ilginç olmaz mı?

Evrimciler yine mesela inek ve öküzlerin evrim geçirmiş atalarını bularak Hindistan'ın putperestlerini sevindirmeyi deneyebilirler. Hindistan'ın sapıkları tanrılarının atalarıyla müşerref olmaktan kesinlikle mutlu olacaklardır. 

Yine evrimciler, boz kurtların atalarının evrim sürecinin ilk aşamalarındaki hallerine ait fosilleri bularak yoz kurtçu (ya da boş kurtçu) Türkçüleri de sevindirebilirler. 

Allah'tan ki hayvanlar âleminde onların kafalarını karıştıran Darwin'ler yok.. Olsaydı, mesela serçelerin, içlerinden çıkan Serçe Darwin'in aklına uyup atalarına lanet okuduklarına şahit olunabilirdi.. "N'alet olsun, niye kartal gibi olma yönünde evrim atakları gerçekleştirmediniz de bizi bu perişan hale düşürdünüz?" diyebilirlerdi.

Evrim teorisi tek birşeyi ispatlıyor: İnsanoğlu zekâ bakımından maymunlaşabilir.

*

Mustafa İslamoğlu adlı yerli-milli amatör Darwin'lik heveslisinin Tim White gibilerden farkı, onların aksine bilim yöntemi ve bilimsel kanıtların niteliği hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyor olması.

O yüzden, Kur’an ayetlerinin karşısına aklınca kevnî ayetleri koyuyor.. Böylece Tim White'ın bulduğu fosiller, Develili azgelişmiş zekâ için Hazreti Fosil haline geliyor.

Delil olarak ileri sürdüğü şeyler de tam bir sefil tiyatro, zavallı komedya.. Dediğine göre, (aklımda kaldığı kadarıyla) Oxford’lu bilmem kimler üç santim uzunluğunda parmak kemiği bulmuşlarmış, bu, ayetmiş, Allah’ın ayetiymiş.. Allah her zaman gökten ayet indirmezmiş, bazısını da yerden çıkarırmış. (Vatandaş evrimci nebbaş ve mezar soyguncularının Oxford'lu olduklarını öyle bir iştahla söylüyor ki, zannedersiniz ki bunlar Allahu Teala'dan "ayet" getiren birer İbrahim, Musa, Davud, İsa a.s. ...)

Develili Darwin karikatürü, Stand-up'çı artistliği ve iğrenç edebiyat paralama tutkusuyla pis pis sırıtarak bunu söylüyor.

Allah dostları, görüldüklerinde Allah'ı hatırlatırlar, buna ait bir fotoğraf ya da video kaydını bir şekilde görme bahtsızlığına uğradığımızda nedense İblis'i hatırlıyoruz.

Evet, Develili Darwin'lik heveslisinin sözünü ettiği o kemik de bir ayettir de, o ayetten hareketle ürettiği hurafe (teori), ayet değildir. 

Dalalettir.

O kemiği ayet olarak alıyor, daha doğrusu o kemikten hareketle kendisi bir ayet üretiyor, Allahu Teala adına konuşma hadsizliği sergiliyor, bu sözde ayetten (evrim hurafesinden) hareketle resmen Kur’an ayetlerine “ayar” veriyor.

*

İmdi, yaratılmış olan herşey aslında birer ayettir.. 

Herşey bize Allahu Teala'yı tanıtır.. 

Günah diye birşey olmasaydı, Allahu Teala'nın Settar ve Gaffar olduğunu bilemezdik. 

Zulüm diye birşey olmasa Allahu Teala'nın el-'Adl ismini de, Azîzün Züntikam olduğunu da bilemezdik. 

Küfür ve inkâr diye birşey olmasa, Allahu Teala'nın Hâdî ve Kahhâr olduğunu bilemezdik.. 

Açlık ve ihtiyaç olmasa, Rezzak olduğunu bilemezdik. 

Ölüm olmasa, Allah'ın el-Mümît olduğunu bilemezdik.

İşte, o “üç santimlik ayet”, Allahu Teala’nın varlığının, birliğinin, yaratıcılığının bir delilidir, bu anlamda ayettir, fakat Hz. Adem’in nasıl yaratılmış olduğunu gösteren bir ayet değildir.. 

O konuyla ilgili ayet, Kur’an’da..

O Oxford’lular sahtekâr bilimciler değil de doğrucu Davutlar olsalar bile, o kemiğin sahibi ile Hz. Adem arasında bir soy bağı bulunması gerekmiyor.. 

Bu tür kemikler, bir soy bağı iddiası için “sübutu ve delaleti kat’i” delil olmaktan uzaktırlar. En iyi ihtimalle “zan” ifade ederler.

Ve Allahu Teala seni bu tür “zan”larla da imtihan edebilir.. Bakalım kendi yarım bile olamayan çeyrek aklınla ulaştığın, bilim ve bilgi felsefeleri alanındaki cehaletinle beslenen aptalca zannına mı (daha doğrusu peşine takıldığın Darwin gibi ins şeytanlarının yaldızlı laflarına mı) tabi olacaksın, yoksa Allahu Teala’nın kelamına mı?


SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN VAHİDEDDİN'E GİZLİ İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 38   Önceki bölümlerde, Selanikli Mustafa Atatürk’ün mütareke döneminde 13 Kasım ...