Bir
önceki yazımızı şu ifadelerle bitirmiştik:
Buradaki temel sorun, bazı ülkelerde
bazı memuriyetler (mesela milletvekilliği) için ‘tağutun ilke ve
inkılaplarına bağlılık yemini etme’ şartı getirilmiş olmasıdır.
Meselenin can alıcı noktası burası:
Tağut tarafından dayatılan küfür ilke ve inkılaplarına bağlı kalma sözü
vermek, insanı küfre düşürür mü, düşürmez mi?
Aslında
bu sorulara, Türkiyecilik (yani dolaylı olarak, evet sağ kulağını sol eliyle
tutar gibi dolaylı biçimde mahcup Türk ırkçılığı ve devletçilik, yani “devletluculuk”)
yapan, ve bu Türkiyeciliği Ehl-i Sünnet anlayışını savunma refleksi gibi
göstermeye çalışan sahtekârlar cevap vermeliler.
Biz bu
sorulara onlarca, hatta belki yüzlerce yazımızda cevap verdik.
İnternete
yüklemiş olduğumuz kitaplarımızda da var.
*
Tağut tarafından dayatılan küfür ilke
ve inkılaplarına bağlı kalma sözünü samimi bir biçimde veren kişinin küfründe
şüphe yoktur.
Peki, mesele
bu olunca birden bire en ateşli bir Şiî halini alıp “takiyye” bayrağını göndere
çekmek caiz midir?
Şia’nın
“takiyye”sini reddeden Türkiyeci bir ehlî (ehlileştirilmiş) sünnetçi iseniz,
Şah İranı’nda şiî mollaların bile yapmaya tenezzül etmedikleri, kabul
edemedikleri bir takiyyeye onay vermeniz elbette mümkündür.
Ama Türkiye'de takiyyecilerin sayısı az.. "Laik Türkiye Cumhuriyeti tipi güncellenmiş müslümanlık" samimi surette büyük ölçüde benimsenmiş durumda.
*
Bu tür
konuları tartışanlar, Firavun ailesinden olup da imanını gizleyen zatı örnek
göstermeyi de unutmuyorlar.
Onunla
ilgili ayetlere baktığımızda, imanını, bu zamanın "imanını izhar ettiğini
zannedenlerinin" birçoğundan neredeyse daha fazla açığa vurmuş olduğunu görüyoruz:
28 - Firavun ailesinden imanını saklayan bir adam da şöyle dedi: "Bir
adamı, Rabbim Allah dediği için öldürecek misiniz? Halbuki o size Rabbinizden
delillerle gelmiştir. Hem o bir yalancı ise çok sürmez, yalanı boynuna geçer.
Fakat doğru ise size yaptığı tehditlerin birkısmı olsun başınıza gelir. Şüphe
yok ki Allah aşırı giden bir yalancıyı doğru yola çıkarmaz."
29 - "Ey kavmim! Bugün mülk sizindir. Dünyada yüze çıkmış
bulunuyorsunuz. Eğer gelecek olursa Allah'ın hışmından bizi kim kurtarır?"
Firavun: "Ben size görüşümden başkasını göstermiyorum ve herhalde ben size
doğru yolu gösteriyorum" dedi.
30 - O iman etmiş olan kimse de: "Ey kavmim! Doğrusu ben sizin
hakkınızda Ahzab (önceki çeşitli toplumlar)ın günleri gibi bir günden
korkuyorum."
31 - "Nuh Kavmi'nin, Âd'ın, Semud'un ve daha sonrakilerin
maceraları gibi (bir günün geleceğinden korkuyorum). Allah, kulları için bir
zulüm istemez."
32 - "Ey kavmim! Ben size gelecek o çağrışma gününden (kıyamet
gününden) korkuyorum."
33 - "O gün arkanıza dönüp kaçacaksınız. Fakat sizi Allah'tan
koruyacak olan yoktur. Her kimi Allah şaşırtırsa, artık ona bir yol gösterici
bulunmaz."
34 – “Bundan önce size delillerle Yusuf gelmişti. O zaman da onun size
getirdiği hakikatte şüphe edip durmuştunuz. Nihayet vefat ettiğinde de ‘Bundan
sonra Allah asla peygamber göndermez’ dediniz. İşte aşırı şüpheci olanları
Allah böyle şaşırtır.”
35 - Onlar, kendilerine gelmiş bir delil olmaksızın, Allah'ın âyetleri
hakkında mücadele ederler. Bu durum, Allah katında ve iman edenler yanında
büyük bir buğzu gerektirir. İşte Allah, her böbürlenen zorbanın kalbini öyle
bir tabiat ile mühürler.
36 - Firavun dedi ki: "Ey Hâmân! Bana bir kule yap, belki ben o
yollara ulaşabilirim."
37 - "Göklerin yollarına ulaşabilirim de, Musa'nın ilâhının ne
olduğunu anlarım. Ben onu mutlaka yalancı sanıyorum." İşte böylece
Firavun'a kötü ameli süslü gösterildi de yoldan çıkarıldı. Çünkü Firavun düzeni
hep boşa çıkar.
38 - O iman etmiş olan kimse dedi ki: "Ey kavmim! Bana uyun ki
size doğru yolu göstereyim."
39 - "Ey kavmim! Bu dünya hayatı ancak geçici bir menfaatten
ibarettir. Ahiret ise durulacak karar yurdudur."
40 - "Her kim bir kötülük yaparsa, ona ancak yaptığının bir misli
ile ceza verilir. Erkek veya kadın, her kim de mümin olarak iyi bir amel
işlerse, işte onlar cennete girerler. Orada kendilerine hesapsız rızık verilir."
41 - "Hem ey kavmim! Niçin ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz
beni ateşe davet ediyorsunuz?"
42 - "Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve bence hiç ilimde yeri
olmayan şeyleri O'na ortak koşmaya davet ediyorsunuz. Ben ise sizi o çok güçlü
ve çok bağışlayıcı olan Allah'a davet ediyorum."
43 - "Hiç inkâr edilemez ki, gerçekten sizin beni davet ettiğiniz
şeyin dünyada da, ahirette de bir davet hakkı yoktur. Hepimizin dönüşü
Allah'adır. Şüphesiz haddi aşanların hepsi cehennemliktir."
44 - "Siz benim söylediklerimi sonra anlayacaksınız. Ben işimi
Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını görür, gözetir."
45 - Allah o mümini, onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden
korudu. Firavun'un adamlarını ise, o kötü azab kuşattı.
(Mü’min,
40/28-45)
Firavun'un milli güvenlik kurulu, bakanlar kurulu veya parlamento hükmünde olan bir danışma meclisinde biri çıkıp bunları söyleyebiliyor.
Evet,
imanını gizleyen o zat, imanını gizleme adına hiçbir küfür söz sarfetmiyor.
Hz. Musa için “O size Rabbinizden delillerle gelmiştir” diyor.
Şunu
demiyor: “Firavun’un ilke ve inkılaplarına bağlıyım. Ona her daim minnet ve
şükranlarımızı sunmamız gerekir. O, ‘ortak değer’imizdir.”
Tam
aksine, ona itiraz ediyor, tartışıyor.
Açıkça
“Musa peygamberdir” demiyor, ima ile yetiniyorsa da, Hz. Yusuf aleyhisselam’ın peygamberliğine
iman ettiğini ilan ediyor.
Kavmini
Firavun’a değil, Allah’a davet ediyor.
İnsanları
Firavun’un ilke ve inkılaplarına değil “Allah’ın doğru yolu”na çağırıyor.
*
Bu, Firavun Mısırı'ndan bir tablo..
Günümüze gelelim..
O
imanını gizleyen zat Mısır’da yaşadı, Erdoğan da arasıra Mısır’a gidiyor.
Gidişlerinden
birinde verdiği mesajın özeti şuydu: “İslam Şeriati’ni bırakın, Batılı yahudi
ve hristiyan siyaset felsefecilerinin ve kamu hukukçularının icat ettikleri laikliği
(siyasal dinsizliği, devletin dinsizliğini) benimseyin.”
O
zatın yaptığı şey imanını gizlemeyse (Ki, Allahu Teala'nın bildirdiğine göre, gizleme), Erdoğan’ın yaptığı şey nedir?
Erdoğan
Mısırlılar’ı kimlerin yoluna ve neye çağırmıştı?
Erdoğan’ın
etrafındakilere, Erdoğancılık yapan yazar çizer ve ilahiyatçı makulesine
bakıyoruz, aralarından “imanını gizleyen” biri çıkar da, o Firavun ailesinden olan zatın
Firavun’la tartıştığı gibi Erdoğan’la bu tür sözleri hususunda tartışır mı diye gözlüyoruz, tı, kimseden ses çıkmıyor.
Tam
aksine, Erdoğan’ın her sözünde bir hikmet bulmak için yarışıyor, kendilerini
paralıyorlar.
Biz
de, “Bunlarda, gizledikleri bir iman var mı, kalmış mı acaba?” diye kara kara düşünüp
duruyoruz.
İmanları varsa eğer, gizlemeyi çok iyi başarıyorlar.. Hiç açık vermiyorlar.. Firavun ailesinden olan zat gibi acemi değiller.