Elhamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ Rasûlinâ ve alâ âlihî ve sahbihî ...
ÖLÜLERE, ÖLÜME, ESAD COŞAN HOCA'YA VE 28 ŞUBAT'A DAİR
(İlk yayın tarihi: 21 Haziran 2013, https://tebyin.wordpress.com/2013/06/21/sahtekar-hesaplar/)
ESAD COŞAN’IN ÖLDÜĞÜ KAZAYI ÇÖZMEK İÇİN ARSLAN BULUT’U KILAVUZ EDİNENLER
Dr. Seyfi Say
Bir başka yazımda da belirttiğim gibi, Mehmet Çevik’in Esad Coşan suikastine dair yazdıklarını önemli buluyorum.
Son yazısında, İskenderpaşa adlı bir facebook sayfasına da atıfta bulunuyor.
Bu arada, AKRA FM’in de “Sosyal medyadaki sahte hesaplara ve kamuoyunu yanlış yönlendirmeye yönelik maksatlı yayınlara karşı dikkat olunuz” açıklamasını yaptığı görülüyor (Bakınız: pic.twitter.com/6dFMLdNL3P).
“Dikkat olunuz” ifadesiyle, muhtemelen, “dikkatli olunuz” demek istiyorlar. Bu uyarıyı yapmaları yersiz değil, kendileri de biraz dikkatsiz.
*
Mehmet Çevik’in atıfta bulunduğu facebook sayfasının, sözü edilen türden bir “sahte” hesap kabul edilebileceği anlaşılıyor.
Belli ki, taklit ürün..
Ancak, gerçeğinden farksız bir taklit. Aslından bile daha sahici.
Hani Şarlo (Charlie Chaplin) taklitçileri arasında bir yarışma düzenlenmiş de, katılan 40 yarışmacı arasında gerçek Şarlo ancak dokuzuncu olabilmiş ya.. Onun gibi birşey..
Esad Coşan’ın matruş, şapkalı ve astsubay kıyafetli ilk fotoğrafıyla, Nurettin Coşan’ın kartel medyasından Avni Özgürel’e verdiği röportaj sayesinde müşerref olmuştuk.
Yukarıdaki iki fotoğraf da, AKRA FM tarafından reklamı yapılan bir siteden, http://www.iskenderpasa.com/6ED16ECE-79A4-4647-86A0-C0885DA2A45B.aspx adresinden alınmış bulunuyor.
*
Bu www.iskenderpasa.com “sahte(kâr)” mı, hakiki ve dürüst mü, benim sorunum değil.
AKRA FM’in söz konusu açıklamasının devamı da var:
“Herhangi bir konuyla ilgili haber ve yorumlar, tarafımızdan, sosyal kuruluşlarımızdan veya web sitemizden yapılan açıklamalara dayanmadıkça, gerçek dışı ve kamuoyunu yanlış yönlendirmeye yönelik maksatlı yayınlar olarak değerlendirilmelidir.”
Ne demek bu?.. Mesela Mehmet Çevik ortaya çıkıp şu “tarafımız, sosyal kuruluşlarımız veya web sitemiz” tarafından unutturulmaya çalışılan S. G. adlı şahsa projektör tutunca, yazdıkları, gerçek dışı ve kamuoyunu yanlış yönlendirmeye yönelik maksatlı yayın mı oluyor?
Neden insanlara “Aklınızı kullanmayın!” mesajı veriyorsunuz?
Neden başkalarına, neyi nasıl “değerlendirecekleri”ni siz “öğretmeye” kalkışıyorsunuz?
*
“Gerçek dışı ve kamuoyunu yanlış yönlendirmeye yönelik maksatlı yayınlar” olarak “değerlendirilmelidir”miş.
“Değerlendirilebilir” bile değil, “değerlendirilmelidir”.
Vay uyanıklar vay!.. Hani siz insanlara çılgınlar gibi kritik ve analitik düşünme tavsiyesinde bulunuyordunuz..
N’oldu?!..
Bütün o koparttığınız gürültü nereye gitti?..
(Ne kadar “analitik” düşündükleri ve ne ölçüde “kritik/eleştirel” akıl yürütebildikleri, “Herhangi bir konuyla ilgili” diye başlayan ifadelerinde kendisini gösteriyor.
Düşünebilseler, böylesi bir cümlenin “Herhangi bir konuyla ilgili” diye değil, en iyi ihtimalle “Bizimle ilişkili bir konuyla ilgili” diye başlaması durumunda bir ölçüde mantıklı kabul edilebileceğini anlayabilirler.
Bu durumda bile, “analitik ve kritik” olması şöyle dursun, birazcık “düşünebilen” herkes, bir insanın kendisiyle ilgili konularda hem bilgi vermekten kaçınması hem de başkalarını toptancı bir tavırla suçlaması durumunda, gerçeği gizlemediğinden veya çarpıtmadığından emin olunamayacağını bilir.)
*
Niye, “Herhangi bir konuyla ilgili olarak okuduklarınızı ya da duyduklarınızı on yıl boyunca size (sözde) öğretmeye çalıştığımız kritik ve analitik düşünme yöntemleriyle değerlendirmeye tâbi tutun” demiyorsunuz da, “Şöyle şöyle değerlendirilmelidir” diye “talimat” veriyorsunuz.
Niye, “Aklınızı kullanmayın, düşünmeyin, sizin yerinize biz düşünüyoruz. Konuyu şöyle değerlendireceksiniz, bu bir emirdir” makamından gazel okuyorsunuz?
Neden böyle bir açıklamayı yapmak için, Mehmet Çevik’in yazılarını beklediniz?.
Neden Mehmet Çevik’in, “İskenderpaşa” adlı (sahte) facebook hesabında yer verilen bilgileri sorgulamasının ardından böylesi bir açıklama yapmayı gerekli gördünüz?
(Bu “sahte” hesap sahipleriyle Arslan Bulut gibiler ve Arslan Bulut gibilerin tekerleme ve nakaratlarını ezberleyenler, hiç değilse başlığa aldığımız basit soruya cevap vermelidirler. Ancak, ne hikmetse, o bahse hiç girmiyorlar.
Onlara bir basit soru daha yöneltelim: Esad Coşan dostunu düşmanını hiç ayıramayacak, nerede “daha” güvende olacağını bilemeyecek kadar firaset ve basiret yoksunu muydu?
Bir basit soru daha:
Esad Coşan’a doğrudan veya dolaylı olarak “Bizimle işbirliği yaparsın ya da sen bilirsin” mesajını verenler, onu kendilerine bağlı bir kukla olmaya davet edecek kadar pervasızlaşmış, ölçüyü kaçırmış ve haddi aşmış bulunanlar kimlerdi?)
[Ek not: Bunlar, Esad Coşan Hoca'nın. vefatından beş ay önce, son haccı sırasında cemaate açıkladığı gibi, CIA ile müttefiklik (işbirlikçilik, ittifak ve vifak) ilişkisi içindeki, (moda tabirle konuşmak gerekirse CIA ile iltisaklı) MİT'çilerdi.]
*
Neden, Arslan Bulut’un “Türk istihbarat kaynakları”na dayandırdığı “iddia”ların “Cemaat” mensupları tarafından “kritik ve analitik düşünme süzgeci”nden geçirilmeden benimsenmesine ve savunulmasına bugüne kadar göz yumdunuz (ve hâlâ da bazen doğrudan, bazen de dolaylı olarak bunu teşvik ediyorsunuz)?
Şimdi mi aklınız başınıza geldi de, Mehmet Çevik’e itiraz edercesine böylesi bir açıklama yapmayı gerekli görüyor, “Madem ki bu konuda biz bir birşey söylemiyoruz, o halde Mehmet Çevik’in yazdıklarını gerçek dışı ve kamuoyunu yanlış yönlendirmeye yönelik maksatlı yayınlar olarak değerlendirmelisiniz” demeye getiriyorsunuz?.
Utanmıyor musunuz?!..
*
ÖLÜLERE VE ÖLÜME DAİR BİR NOT:
Her ne kadar Allahu Teala katında kimin mertebesinin ne olduğunu bilmesek de, Esad Coşan gibi hocalara, salt İslam’ı bir bütün halinde kabul ettikleri ve Şeriatçı oldukları için dünyayı zindan etmeye çalışmış olanların gerçekte Allah’ın düşmanları olduklarını biliyoruz.
Genel olarak şunu söyleyebiliriz:
Sahih hadîste belirtildiği gibi, “Allah’ın dostları” olan kâmil iman sahibi müminlere düşmanlık edenlere [bir de, Kur’an’da belirtildiği üzere faizcilere] Allahu Teala harp ilan eder. Müminlere/müslümanlara savaş açanlara ulusalcı/ırkçı duygularla sempati besleyen ve destek verenler, Allah düşmanlarının yardakçıları durumuna düşerler.
Öyleleri de vardır ki, İskilipli Atıf Hoca gibi mazlum müslümanlara düşmanlık yaptıkları ve yaşayan Ebu Cehillere övgüler dizdikleri halde, birtakım şaşkın insanlar tarafından zamanın büyük velîsi muamelesine layık görülürler.
Bunlar, insanların cehaletinden istifade ederek kendilerini “Allah dostu” gibi göstermeyi gayet iyi başaran şarlatanlardır ve genellikle kurdukları tezgâh, tasavvuf ve tarikat istismarına dayanır.
Kendilerinden başkasını beğenmez, İskilipli Atıf Hoca gibi isimleri bile tahkir eder, şarlatanlıklarını yüzlerine vuranları tekfir etmiyormuş gibi yaparak tekfir eder, bir yandan tasavvuf ve zühd edebiyatı yaparken diğer yandan dünyayı yalayıp yutup götürürler.
Bunlarla, zenginleşmenin binbir türlü yolunu bulmakta maharet kesbetmiş olan tefeci Yahudiler arasında birçok benzerlik vardır.
Bu benzerliklerden birini, “Allah’ın dostları” (evliyaullah) olma iddiaları ve Allah dostluğunu kendi tekellerinde görme tutumları oluşturur.
Gerçekte “Şeytan’ın dostları” olan Yahudiler’in bu durumu, Cum’a Suresi’nde şu şekilde açıklanmaktadır:
62-el-CUM’A
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.
1. Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, eksiklikten münezzeh, azîz ve hakîm olan Allah’ı tesbih eder.
2. Çünkü ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara Kitab’ı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderen O’dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.
3. (Peygamberi) müminlerden henüz kendilerine katılmamış bulunan diğer insanlara da göndermiştir. O, azîzdir, hakîmdir.
4. Bu, Allah’ın lütfudur. Onu dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
5. Tevrat’la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah’ın âyetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
6. De ki: Ey yahudiler! İnsanlar arasında yalnız sizin Allah’ın dostları olduğunuzu iddia ediyorsanız, bunda da samimi iseniz, haydi ölümü temenni edin (bakalım)!
7. Ama onlar, önceden yaptıklarından dolayı ölümü asla temenni etmezler. Allah, zalimleri çok iyi bilir.
8. De ki: Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır. Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah’a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.
9. Ey iman edenler! Cuma günü namaza çağırıldığı(nız, ezan okunduğu) zaman, hemen Allah’ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.
10. Namaz kılınınca artık yeryüzüne dağılın ve Allah’ın lütfundan isteyin. Allah’ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz.
11. Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki: Allah’ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
LAİKLİĞİN (SİYASAL DİNSİZLİĞİN) BATIL DİNİ: ATATÜRKÇÜ PUTPERESTLİK
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem gelecekle ilgili haberler vermiş, istikbalde neler olacağını bildirmiştir. Kendisini Atatü...
-
Şu Hiranur Vakfı hocasının kızının evliliği meselesi, 28 Şubat 'taki (derin tezgâh) Müslüm-Fadime olayı gibi arsızca köpürtülüyor. ...
-
Erdoğan’la ilgili iki rüyamı yorumsuz olarak aktaracağım. Birincisini, Suriye’deki son gelişmeler başladığı sırada gördüm.. Erdoğan, de...
-
Odatv.com ’da “istihbarî” bilgileri “kulis” diye Hürrem Elmasçı takma adıyla aktaran kişi, son yazısına şu başlığı uygun görmüş: “ Er...