MİLLETSİZ ATATÜRK MİLLİYETÇİLİĞİ VE KANLI ATATÜRK LAİKLİĞİ

 







Türkiye’de bir Atatürk milliyetçiliğinden söz edildiği malum.. Hatta Anayasa’ya bile girmiş durumda.

Ancak, Atatürk laikliğinden söz eden yok.

Oysa, bir Atatürk milliyetçiliği olabiliyorsa, Atatürk laikliğinin de olması gerekir.

Laikliği Türkiye’ye Selanikli Mustafa Atatürk getirdiğine göre, Türkiye laikliğinin Atatürk laikliği ya da laikçiliği olarak adlandırılması isabetli olur.

Gerçekten de Türkiye’deki laiklik Atatürk’e özgü bir laiklik.

Kanlı canlı.. Her anlamda “kanlı”.. Geçmişte görüldüğü gibi, biti kanlandığı zaman ne yapacağı kestirilemeyen bir laiklik.

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geçmişte milliyetçilik konulu bazı açıklamaları olmuştu:

“Bizde ayrım yok, bölücülük yok, bölgesel milliyetçilik yok, etnik milliyetçilik yok, dinsel milliyetçilik de yok. … Biz her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına almış bir iktidarız” dedi.”

(https://www.sozcu.com.tr/2013/gundem/milliyetciligi-ayak-altina-aldik-227165/)

“Biz ne dedik yola çıkarken etnik milliyetçilik yapmayacağız bölgesel milliyetçilik dini millliyetçilik yapmayacağız dedik.”

(https://www.yenisafak.com/politika/erdoganin-tarihi-konusmasi-412292)

“Yola ilk çıktığımız andan beri etnik, bölgesel, dinsel milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık.

(http://www.radikal.com.tr/politika/erdogan-alevilik-din-degil-ali-ile-alakalari-yok-1122494/)

“Etnik milliyetçiliği ayaklarımız altına aldık, bölgesel milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık, dinsel milliyetçiliği ayaklarımızın altına aldık. … Tüm dini gruplar bizim güvencemiz altındadır. Hepsi ibadetini güvencemiz altında yapar, hepsine eşit mesafedeyiz.”

(https://www.sabah.com.tr/gundem/2013/05/04/basbakan-erdogan-konusuyor)

*

Görüldüğü gibi, “dinsel/dinî milliyetçiliği” ayaklarının altına alıyor.

Ayaklarının altına almadan da konuşabilir ama alıyor.. Aldı.. (Konuşma metinlerini cahil cühela yazınca böyle oluyor.. Erdoğan da onlara allame-i cihan muamelesi yapıyor.)

Tabiî bundan kasıt aşağılama, hakaret, tahkir..

Çünkü dinsel milliyetçilik, ayaklar altına alınabilecek müşahhas/somut/mücessem bir varlık değil.

Peki, dinsel milliyetçiliği, yani ümmetçiliği tahkir etmenin İslam’a göre hükmü ne olur?

Birçokları hiç sakınmadan, dinî bir değeri, dinin bir hükmünü aşağılamanın küfür (dinden çıkma nedeni) olduğunu söyleyecektir.

Mehmed Zahid Kotku rh. a. şöyle diyor:

Kim olursa olsun, tâzimi (yüceltilmesi) vacip (şer’an zorunlu) olan birşeyi tahkir (aşağı görme) ve tahkiri vacip olanı tâzim eden kâfirdir.”

(Mehmed Zahid Kotku, Nefsin TerbiyesiKonya: Vuslat Vakfı, 2010, s. 82.)

Erdoğan’ın başkanlık külliyesinde lüzumlu lüzumsuz sürü sepet “din cahili danışman ve karışman” var.. Makam ve mevkiye tamah etmeyen, hak sözü hatır gönül dinlemeden söyleyecek yaşlı başlı bir alimi de danışman olarak yanı başında tutsa, “içinden din geçen” lafları için onunla istişare etseydi ahireti için “eyi olurdu”.

Fakat iş işten geçmiş değil..

Hepimiz için ölene kadar hatadan dönme ve tevbe kapısı açık.

[Merhum Prof. Necmettin Erbakan’ın, alimlere danışma işini bir ölçüde yaptığı söylenebilir.. Erdoğan bu yönden Erbakan’dan da şanslı, İslam dünyasının seçkin alimlerinden de görüş alabilir. Prof. İhsan Süreyya Sırma, Erbakan’ın bu yönü hakkında şunu söylüyor:

 “… Allah rahmet eylesin, bir Mela [Molla] Ali vardı Van’da.. Çok büyük bir hocaydı. Rahmetli Erbakan Hoca çok mühim meselelerde onu uçakla getirtir; sorar geri gönderirdi. Türkçe’yi sonradan öğrenmiş, … Arapça’sı çok iyiydi. Muazzam bir vahiy kültürü vardı…. Bir bayramda, Beşir Atalay Bey’le Van’a gidip Molla Ali’yle bayramı yapalım, diye bir karar verdik…. Oraya ulaştığımızda Hoca namazı kıldırmış, eve geçmişti. Hoca’nın bir salonu vardı. Oturmuş, suratı beş karış.. “İstemiyorsan gidelim, bu ne surat böyle bayram sabahı? Böyle surat edeceksen biz gidelim” dedim. “Sizinle alâkası yok, kendime kızıyorum. Bu genç, Ankara’dan gelmiş, birşeyler soruyor. Sorduğunu dahi anlamıyorum, onun için kendime kızıyorum” dedi…. “Gel oğlum, gel bakalım.. Hoca’ya ne soruyorsun?” dedim. “Hocam, ben Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde okuyorum … Hoca’yı duymuştum….” “Peki sorun ne?” dedim. Soru “ülke”“Darü’l-İslam, darü’l-harb” meselesini soruyor. Ama “ülke” diyor, Seyda [Molla Ali Hoca], “ülke”nin ne olduğunu bilmiyor. “Seyda! Bu, dâr meselesini soruyor” dedim. “Öyle mi, gel oğlum gel. Kâğıdın kalemin var mı?” dedi…. Yazdırdığı cümleyi aklımda tutuyorum: … “Ülke… virgül…” Noktalamasını da söylüyor. “Başkalarının değil… Noktalı virgül… Benim ilkelerimin uygulandığı yerdir… Nokta.” 

(Adnan Demircan, İhsan Süreyya Sırma Kitabı, İstanbul: Beyan, 2018, s. 136-8.)]

*

Bu söylediklerimize karşı Erdoğancılar taifesi, ya dinsel milliyetçiliğin dinden olmadığını göstermek, ya da yaptıklarının aşağılama anlamına gealmediğini ortaya koymak durumundadırlar.

Dinsel milliyetçiliğin dinden olmadığını iddia etmeleri, kendileriyle çelişmeleri anlamına gelir, çünkü, adı üstünde “dinsel/dinî” (dine ait) diyorsunuz.

Aşağılama anlamına gelmediğini düşünüyorlarsa, o takdirde aynı şeyi Atatürk milliyetçiliği için de söylesinler.

Atatürk milliyetçiliği ayağımızın altındadır” diye konuşsunlar. İtiraz edenlere de “Burada aşağılama yok” desinler.

“Yanlış anlaşılsa” bile, şayet bu bir aşağılama değilse, fikir hürriyetlerini başkalarının “yanlış anlama” arızası yüzünden ayaklar altına almamalı, özgürlüklerinden taviz vermeyi kabul etmemelidirler.

*

“Son kale” Türkiye laik (siyasal dinsiz) ya, Allahu Teala’nın dinine, “dinsel” değer ve kurumlara atıp tutmak serbest.

Ama “içinden Atatürk geçen” bir şey söz konusu olunca birden ayarlar değişiyor.

Sonra da, “Efendim asıl din hürriyeti laiklikte var” masalları, mavalları, palavraları.

Şayet “Atatürk milliyetçiliği ayağımın altındadır” sözünün Atatürk’e hakaret anlamına geleceğini düşünüyorsanız, “Din milliyetçiliği ayağımızın altındadır” sözünün de dine (İslam’a) ve dolayısıyla dinin sahibi Allahu Teala’ya (bilinçli veya bilinçsizce) hakaret demek olduğunu anlıyorsunuz demektir.

Yok, “Din milliyetçiliği ayağımın altındadır” sözünün hakaret içermediğini kabul ediyorsanız, dediğimiz gibi, aynı şeyi Atatürk milliyetçiliği için de söyleyin.

*

Sizin senelerce dur durak bilmeden böylesi laflar söylemeniz, ve “İslamcı değilim, müslümanım” diyerek müslümanlığı kimseye bırakmayanların da sizi açıkça ya da “Sükut ikrardan gelir” fehvasınca zımnen onaylamaları yüzünden neredeyse başımıza taş yağacak, fakat haberiniz yok, kendinizi çok doğru yolda zannediyorsunuz.


DÜZELTME VE ÖZÜR

  "Sen Utanmazlığın ve Karaktersizliğin Resmini Yapabilir misin Abidin?" başlıklı yazımız şu satırlarla başlıyordu:  MİT’i (Milli ...