Yerli-milli yandaş tiplere laf anlatamıyoruz.
Haktan,
hakikatten bahsediyor, sonra da araya “batıl”ı usulca ve ustaca
sokuyorlar.
Batılı
hak ile harmanlayıp servis edenler, batılı açıkça ve yalın biçimde savunanlardan, bir bakıma,
daha tehlikeli ve zararlı.
Türkiye’de
bu alavere dalaverenin merkezlerinden biri, Yeni Şafak gazetesi.
*
Bu
gazetenin derinlikli, derin köklere sahip cahillerinden İsmail Kılıçarslan, bugünkü
(5 Ocak 2025 tarihli) yazısına “Ömer olmak” başlığını uygun görmüş.
Hz. Ömer r. a.’in torunlarından Emevî
halifesi Ömer bin Abdülaziz rh. a. için “… devletin dininin adalet
olduğunu bir kez daha seriyor göz önüne” diyerek, mevcut laik (siyasal
dinsiz) “düzen”e saygılarını sunmuş.
Laik (siyasal dinsiz) “düzen”in de
bize kabul etttirmeye çalıştığı hurafe bu: “Devletin İslam devleti (din
devleti) olmasına ne lüzum var cancağızım, devletin dini adalettir, o da
bizim işimiz, mesele hepi topu bir adalet bakanlığı kurmaya bakıyor.”
Bu kurnaz çenebaz, 22 Aralık 2024
tarihli “O büyük şarkının peşinde” başlıklı yazısında ise “Her türden mezhepçilik de her türden ‘dincilik’ de ayağımın altındadır” diye yazmıştı.
'Böyük' şarkısı, siyasal dinsizlik.. Sıfatsız söylemek
gerekirse, saf ve som dinsizlik.
Şımarık
ukala, dinciliği ayak altına almak, dini ayak altına almaktır.
“Sanat-çılığa
düşmanım” diyen kişinin düşman olduğu şey, gerçekte sanatın kendisidir.
“Sanat
iyi, sanatçılık kötü!” Böyle bir saçmalığı "yumurtlayana" ne derler?
İbn
Haldun’un Mukaddime’de dile getirdiği gibi, Hz. Ömer, “Şeriat’ın
terbiye etmediğini Allah terbiye etmemiş, edeplendirmemiştir” demiştir.
Şeriatsız
ne terbiye, ne ahlâk, ne maneviyat, ne tasavvuf, ne de adalet vardır!
“Ömer olmak”mış!..
Hadi ordan!
Ömer’den
ve adaletten söz edene bak!
*
İmam
Matüridî rh. a., kendi döneminde yaşayan "müslüman" idareciler için “adil”
nitelemesini yapanın kâfir olacağı fetvasını vermiş durumda. (Bkz. TDV
İslâm Ansiklopedisi, “Mâtürîdî” maddesi.)
Müderris ve Nakşî şeyhi Ahmed Ziyaüddin Gümüşhanevî rh. a., Ehl-i Sünnet İ’tikadı adlı kitabında bunu şöyle açıklıyor:
Adalet ancak Şeriat’in tam ve eksiksiz
uygulanmasıyla gerçekleşir. Şeriat’i eksiksiz uygulamayan yöneticiler adil
değildir, zalimdir. Zulme adalet demek ise, harama helal demek olur.. Küfürdür..
Haramı salt işlemek kişiyi (fasık ve zalim yapmakla birlikte) küfre düşürmezse
de, işlediği haramı helal kabul etmesi onu kâfir yapar.
Bu iş şakaya gelmez!.. Bunun lam'ı, cim'i yok!
*
İşte bu
nedenle, Maide Suresi’nde belirtildiği gibi “Allah’ın indirdiği ile
hükmetmeyenler”in bazısı kâfir (aynı zamanda fasık ve zalim), bazısı da (kâfir
olmamakla birlikte) fasık ve zalim konumundadır.
Bir
devletin dinsiz (“hak” dinsiz, İslamsız) “adil” olması (yani zalimlikten kurtulmuş
olması) mümkün değildir.
Allah’in
indirdiği ile hükmetmeyen devlet (inkâr etmiyor, anayasasında İslam devleti olduğunu dile getiriyor olsa bile) zalim devlettir.
Buna karşılık, bir devlet, İslam devleti olmadığını açıkça söylüyor, dini devlet işlerine karıştırmamakla övünüyor, kendi
kafasından bir (PKK'nın "sözde"liği gibi) bir "sözde" adalet icat ediyor, sonra da “Ben dinci değilim, bütün
dincilikler ayağımın altındadır” diyorsa, o zaman da küfür devletidir.
Şekilde görüldüğü gibi..
*
Evet, bu
İsmail gibi beslemeler reklamlarda haktan bahsediyor fakat teslimatta alavere dalavere
ve elçabukluğu ile işi batıl'a bağlıyorlar.
Yoruluyorlar
fakat derin efendileri emeklerinin karşılığını veriyor, azıklarını eksik
etmiyorlar.