BU ACZİMENDEBURİ SOYTARILARI "DERİN"LER, SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK'E YÖNELİK ELEŞTİRİLERİ VE ŞERİAT DAVASINI ÇIĞIRINDAN ÇIKARMAK VE İTİBARSIZLAŞTIRMAK İÇİN ARASIRA PİYASAYA SÜRÜYORLAR

 







Aczmendi'ler yine sahnede: Risale-i Nur cemaati diye pazarlıyorlar


ekran-goruntusu-2024-11-27-092658.png


İstanbul'da 28 Şubat günlerine benzer görüntüler yaşandı

Aczimendi grubuna mensup kişiler İstanbul Üsküdar Meydanı’nda kadınlı erkekli bir araya gelerek tekbir getirdi.

İşin ilginç tarafı medyanın bu grubu "Risale-i Nur cemaati" olarak duyurması ve Aczmendi ifadesine yer vermemesi oldu.

Görüntüleri yayınlayan T24 sitesi "Üsküdar'da tekbirli gösteri: Risale-i Nur talebeleriyiz" başlığını kullandı.

Haber şöyle:

"İstanbul Üsküdar Meydanı’nda bugün öğleden sonra Risale-i Nur cemaati bir gösteri düzenledi. T24’ün çektiği görüntülerde göstericilerin “Ya Allah Bismillah Allahu Ekber” diyerek slogan atıldığı görüldü.

2 resmî polisin gösteriyi izlediği, telsizli bir sivil polisin ise merkezle görüşüp durumu aktardığı ve sonrasında gösteriye müdahale etmeden izlediği öğrenildi. Çevredeki bazı vatandaşlar duruma tepki gösterdi."

RİSALE-İ NUR ANLAYIŞINA, TARZINA AYKIRI

Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur'un tarzına tamamen zıt olan nümayişin, üzerine basa basa "Risale-i Nur cemaati" olarak duyurulması dikkat çekti.

Gösteri sırasında erkekler "halay çeker gibi" elele tutuşup tekbir getirirken, çarşaflı bir grup kadın da bağırarak onlara destek verdi.

ASKERİ KIŞLADA EĞİTİLMİŞLERDİ

Tamamen tezgah olan ve sipariş üzerine yapıldığı anlaşılan gösteri, 28 Şubat dönemindeki benzer hareketleri akıllara getirdi.

O dönemde de Aczmendiler, inançlı insanlara özellikle de Risale-i Nur talebelerine zarar vermek üzere kullanılmıştı.

28 Şubat günlerinde bir anda ortaya çıkan grubun askeri kışlada eğitildiği, içlerinde istihbarat subaylarının da olduğu ortaya çıkmıştı.


Kaynak: Aczmendi'ler yine sahnede: Risale-i Nur cemaati diye pazarlıyorlar


LAİK DEVLETİN MOLLALARI TEKFİRCİLİĞİN ZEKİ (KURNAZ), ÇEVİK (CANBAZ) VE AYNI ZAMANDA FETÖ'LÜ OLANINI SEVİYOR

 



Sosyal medyada Halis Bayancuk ile İhsan Şenocak kapışmışlar.

Şenocak, Hz. Yusuf aleyhisselam üzerinden birşeyler söylüyor, Bayancuk’u aşağılıyor.

İhsan efendi, senin Halis Bayancuk’a karşı ileri sürdüğün argümanların hepsini bir FETÖ’cü de (Fethullahçı Takiyye Örgütü mensubu da) sana karşı aynen kullanabilir.

Aynen..

Kendilerinin bugünkü durumlarını aynı gerekçelerle savunabilir ve haklı gösterebilirler.

Bu noktada Halis Bayancuk’un tekfirci olarak nitelenen tutumu ile FETÖ’ye karşı kullanılan “resmî” söylem arasında bir fark yok.

Peki, ey “laik Türkiyeci, devletçi” Ehl-i Sünnetçiler, FETÖ’ye yönelik tekfirci söyleme karşı, Halis Bayancuk ile arkadaşlarına karşı sergilediğiniz şiddet ve celalin bir kırıntısını olsun sergilediniz mi?

(FETÖ karşısında laik devletin sorgusuz sualsiz safında yer alan tüm cemaat ve gruplar bu sorunun muhatabı.. Aynı şekilde Diyanet Teşkilatı da.)

*

FETÖ ile mücadele siyasal iktidarın (ve devletin) hakkıydı.. Çünkü dış bağlantıları vardı.

Ancak, FETÖ’cü diye nitelenen insanlara yapılan muamele haddini aştı.

Haklı haksız denilmeden bir sürü insan aynı torbaya konuldu, zulüm gördü.

Ve bu insanlara olmadık hakaretler reva görüldü.. Tekfir edildiler.

Tamam, bu Halis Bayancuk ile arkadaşları da birilerini tekfir ediyorlar da, tekfir ettikleri kişilere, sizin FETÖ’cülere yönelttiğiniz hakaretleri yaptılar mı?!

Onların şirketlerine el mi koydular?!

Onları işlerinden mi attılar?!

Açlığa mı mahkum ettiler?!

Kelin ilacı olsa kendi başına sürer.. Halis’in kendisi hapis yattı, nerde kaldı ki başkalarını hapse göndersin..

Asıl tekfirci Halis değil, bu laik (siyasal dinsiz) devletin eli sopalı, dili uzunları.

Madem devlet laik, FETÖ ile uğraşılırken din iman işin içine katılmadan salt siyasal mülahazalarla hareket edilmeliydi.

Üstelik bu Türkiyeci Ehl-i Sünnetçilerin (devletin her dine eşit mesafedeki laikliğinin hatırına) “Her inanç saygındır” dediklerine de şahit olunabiliyor.. 

Şahit olduk.. 

Eğer her inanç saygın ise, FETÖ’cülerin “özel” inançlarına da saygı duyulması gerekirdi.

Hayır, her inanç saygın değildir.. Fakat bu laik (siyasal dinsiz) devletin birilerinin dindarlığı hakkında not vermeye de hakkı yoktur.. 

Tutarlılık devlete de lazım.. Beyan, öncelikle sahibini bağlar.

Devlet (adına devlet denilen siyasetçi ve bürokratlar taifesi) önce kendisine baksın.. Doğru yolda olmak istiyorsa, önce devletin resmî dininin İslam olduğunu ilan etsin, ondan sonra konuşsun.. 

“Dinime dahleden bari müselman olsa!”.. Dinsiz (siyasal dinsiz) değil de müslüman olduğunu söyleyebilse..

Kamalist (Selanikli Mustafa Atatürk’ün ilke ve inkılaplarına iman etmiş) bir devletin İslam ve müslümanlar hakkında konuşmaya hakkı yoktur.

*

FETÖ’cülerin, Hristiyan ve Yahudiler’in küfrünü (ve cehennemlik olduklarını) ilan noktasından (yani Ehl-i Kitab’ı tekfir noktasından) sorun yaşadıkları görülüyor.

Böylece, başka yazılarımızda açıkladığımız gibi, Kur’an’la ters düşüyorlar.. Hristiyan ve Yahudiler’in Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’i ve Kur’an’ı tasdik etmelerinin şart olmadığını savunur hale gelmiş durumdalar.

İçlerinden bazıları, küfür olan bu düşünceyi yaymaya çalışıyor, ve diğerleri bunu sessizce izliyorlar.

Bu, kabul edilebilecek, hoş görülebilecek birşey değil.. Küfre küfür demedikleri için küfre düşüyorlar.

Aynı durum, laiklik (siyasal dinsizlik) bahsinde de geçerlidir.

Laikliğin küfür olduğunu kabul etmeyen, İslam’a aykırı olmadığını ileri süren, küfre düşer.

Şeyhülislam Mustafa Sabri Efendi'nin söylemiş olduğu gibi, böylesinin küfre düşmüş olacağından şüphe eden de küfre düşer.

Küfür, küfürdür kardeşim!

Küfür, yerli ve milli olunca, senin ağababaların tarafından benimsenince makbul hale gelmez.

FETÖ'yü tarttığınız terazi ile kendinizi de tartmaya ihtiyacınız var.

*

FETÖ'nün tek kusuru "dinler arası diyalog" hurafesi değil.. 

Bir zamanlar yerli-milli idiler, "laik devletçilik" yapıyorlardı.. Fethullah'ın "Devlet-i Ebed Müddet" diye bir şiiri var.. "Devletçilik" yapıyordu.. Sıkı devletçiydi.

Cemaat (klik) olarak Siyasal İslam'a karşı "kültürel müslümanlığı" savundular, İslam'ı bölüp parça parça ettiler.. 

Abant Platformu toplantılarında laiklik ve demokrasi havariliği yaptılar.. 

Adamlardaki yamukluk ve sapmalar kimsenin umurunda olmadı, Fethullah'a bol keseden "hocaefendilik" madalyası takıldı.

Şunu da unutmayalım: 

FETÖ'nün hristiyan Batı ile "sivil toplum" ayağından kurduğu ittifak/müttefiklik ilişkisini laik Türkiye Cumhuriyeti "devlet" düzeyinde kurdu, ve "değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez" Avrupa Birliği hedefinin ortaya koyduğu gibi, bu ittifak bağını kopmaz hale getirmeye çalışıyor.


SÖZDE EHL-İ SÜNNETÇİ SAHTEKÂR KALEMLER, VAİZLER!.. BEĞENMEDİĞİMİZ ŞİÎ "BİZ HİZBULLAHIZ, ALLAH'IN TARAFTARLARIYIZ" DİYOR, SİZ İSE "RESMEN" ANCAK TAĞUT İLKE VE İNKILAPLARINA BAĞLILIK YEMİNİ EDİLMESİNİ SÜKUTUNUZLA İKRAR VE TASDİK EDİYOR, BUNA BİR İNİLTİ, VIZILTI, MIRILTI VE SIZILTI İLE BİLE TEPKİ GÖSTERMİYOR, SONRA DA UTANMADAN TAĞUTUN KÜFÜR DÜZENBAZLIĞI HESABINA BİD'ATÇI ŞİÎ YA DA VEHHABÎ İLE UĞRAŞILMASINI İSTİYOR, VE TAĞUTÇU KÜFÜR DAVASINI EHL-İ SÜNNET MÜDAFAASI GİBİ GÖSTERMEYE ÇALIŞIYORSUNUZ.. ALÇAKSINIZ!

 

“Size ne oluyor ki, Allah yolunda, ve de zayıf düşürülmüş (mustad'af), «Ey Rabbimiz, bizi ahâlîsi zalim olan şu memleketten kurtarıp çıkar, bize tarafından bir sahip (velî) gönder, bize katından bir yardımcı yolla» demekte olan erkekler, kadınlar ve çocuklar uğrunda savaşmıyorsunuz?

“Îmân edenler, Allah yolunda savaşırlar. Küfredenler ise, tağut yolunda savaşırlar; öyleyse şeytanın dostlarıyla savaşın! Şüphesiz ki şeytanın hîlesi zayıftır.”

(Nisa, 4/75-76)


BU YAZI, DR., DOÇ. VE PROF. UNVANLI (CEHL-İ MÜREKKEPTEN MUZDARİP) BAZI KATMERLİ CAHİLLER İÇİN: BİLİM, BİLİMSELLİK, DARWIN, NEWTON, YERÇEKİMİ VE EVRİM

Darwin’in teorisi gerçekte “ bilim-kurgu ” mahiyetinde bir çalışma durumunda. Bildiğimiz bilim-kurgu eserlerinden farkı, bunun çalışmasının ...