Victor Hugo Müslüman mıydı: Ebubekir Hugo... Hayatını değiştiren ölüm... Hz. Muhammed'e şiir
Dünyaca ünlü Fransız Yazar Victor Hugo'nun, 56 yaşına kadar İslam'a yakınlık duymadığı bilinirken, yaşadığı acı kayıp sonrası hayatı değişti. Hugo'nun İslam ile olan ilişkisini ortaya çıkaran Dr. Louis Blin, Osmanlı tarihinin Hugo üzerindekini ve
Louis Blin, 2012 yılında Fransa'nın Cidde Başkonsolosluğu görevini yürütürken, Fransız edebiyatı ansiklopedisinde şehre yapılan atıfları derlemeye başladı. “Notre Dame'ın Kamburu”, “Sefiller” gibi eserleri ile tanıdığımız ünlü Fransız şair ve yazar Victor Hugo’nun yine çok ünlü insanlık tarihi ve evriminin bir tasvirini yaptığı “La Légende Des Siècles” (Yüzyıllar Efsanesi) adlı şiirlerden birinde Cidde'den bahsedildiğini görünce şaşırdı. Blin, daha fazla araştırma yaptıktan sonra, eserlerinde Hz Muhammed ve Kur'an-ı Kerim'den yüzden fazla kez bahsedildiğini keşfetti. Ve “Victor Hugo ve İslam” (Victor Hugo et L’Islam) kitabını yazdı. Peki kim bu Blin? İlginç bir biyografisi var…
FRANSA’NIN ORTA DOĞU UZMANI DİPLOMATI: İLGİNÇ SUUDİ ARABİSTAN BAĞLANTISI
Dr. Louis Blin 1995 yılından bu yana Fransa Dışişleri Bakanlığı'nda diplomat olarak çalışmaktadır. Cezayir, Suriye, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Fas'ta görev yapmıştır. Blin şu anda İtalya'nın Floransa kentinde Robert Shuman Centre'da Orta Doğu Politikası Araştırma Programını yönetmektedir. Ayrıca Ocak 2021'den bu yana Riyad merkezli Kral Faysal Araştırma ve İslami Çalışmalar Merkezi'nde kıdemli araştırma görevlisi olarak çalışmaktadır. Diplomatik kadroya katılmadan önce, CNRS (Fransız Ulusal Bilimsel Araştırmalar Merkezi ) bir birimi olan CEDEJ, (Kahire) Ekonomi, Hukuk ve Sosyal Araştırmalar ve Dokümantasyon Merkez araştırmacı ve daha önce Paris'teki "Arab Oil and Gas Magazine"in genel yayın yönetmeniydi. “Kara altından Kızıldeniz'e Suudi Arabistan”, “ Alexandre Dumas'nın Arabistan Seyahat Günlükleri”, “Havva'nın Şehri Cidde”, “Tenten albümlerinde Arap dünyası”, “Mısır'da liberalleşmenin ekonomisi” gibi ilginç kitaplar yazmış bir isim.
İSLAMOFOBİYE KARŞI YAZDI YAYINEVLERİ BASMAK İSTEMEDİ
Blin, bu kitabı yazmaktaki ana motivasyonunun Avrupa'da artan İslamofobiye karşı koymak olduğunu ortaya koymaktadır. Bu durum, kitabın Erick Bonnier tarafından basılmadan önce 67 Fransız yayınevi tarafından reddedilmiş olmasından da anlaşılmaktadır.
56 YAŞINDAN SONRA NE OLMUŞTU
Diplomat Blin kitabı ile ilgili verdiği söyleşilerde Hugo’nun sadece pasif bir gözlemci değil, Müslüman kültürünün ve İslam'ın insanlık medeniyeti üzerindeki etkisinin bir hayranı olduğunu açıklıyor. Ancak durumun tüm hayatı boyunca olmadığının da altını çiziyor. Gençliğinde İslam'a karşı ırkçılık besleyen Hugo, 56 yaşında kızının trajik ölümüyle kişisel bir trajedi yaşayıncaya kadar ruhani bir yolculuğu olmamıştı. Ve bu trajik ölüm Hugo’nun hayatını değiştirir.
MÜSLÜMAN OLDU İDDİASI: EBUBEKİR HUGO
El Mecelle’de yer alan makalede “Hicretin 9. Yılı”( 1855-56 yıllarında yazdığı L'An Neuf de l'Hégira şiiri, Hz. Muhammed'in ortadan kaybolmasının acısını dile getiriyor. Victor Hugo'nun başyapıtı "Çağların Efsanesi", insanın evrimini konu alan bir dizi şiiri içeriyor) şiiri Hugo’nun İslam ile bağında önemli bir yer tutar. Şiir, peygamberin hayatının çeşitli yönlerini araştırır ve ölümüyle sona erer ve “İslami referanslar açısından zengindir” diye yazıyor. Her ne kadar bazı Müslümanlar bu eseri Hugo'nun İslam'a geçişinin kanıtı olarak gösterse de - hatta bazıları kendisine 'Ebu Bekir Hugo' dediğini iddia etse de Blin, bunu destekleyecek güvenilir bir kanıt olmadığını ve Hugo'nun dinle ilişkisinin doktriner olmaktan çok mistik olduğunu savunur.
HUGO’NUN ŞİİRİ VE OSMANLI AYRINTISI
Katolik dünyasının içindeki siyasi sonuçlarından hayal kırıklığına uğrayan Hugo, maneviyata yönelmiş ve örnek bir şahsiyet olarak Hz. Muhammed'e hayranlık duymuştur. Peygamber hakkındaki şiiri, Kur'an'daki “Sidretü'l-Münteha” referansına dayanan Le Cèdre (Sedir) adlı eseri gibi bu hayranlığı yansıtmaktadır. Hugo, Le Cèdre'i 20-24 Ekim 1858 tarihleri arasında, Fransız konsolosu, İngiliz konsolos yardımcısı ve 24 kişinin o zamanlar Osmanlı yönetimi altında olan Cidde'de öldürülmesinden kısa bir süre sonra yazdı. Yerel halk, o gün İngilizlerin ekonomi üzerindeki büyüyen mücadelesini protesto etmek için ayaklanmış ve yirmi üç Avrupalıyı katletmişti; bu olay manşetlere taşınmış ve Fransız kamuoyunu derinden etkilemişti. Basın eylemi “fanatizm”e bağlamıştı. Victor Hugo bu çelişkilerin yaşandığı bir ortamda “Sedir” şiirini yazdı. Peki ne anlatıyordu bu şiir? İslam’ın ikinci Halifesi Hz. Ömer ile Aziz John arasında ve Cidde şehri ile Yunanistan arasında İslam ve Hıristiyanlık arasındaki derin bağı sembolize eden mistik bir diyaloğu yazdığı.
LAMARTİN’İN TÜRKİYE TARİHİ ESERİ VE HUGO’ NUN İLGİSİ NEYDİ?
El Mecelle’de yer alan makalede, Lamartine’in 4 ciltlik “Türkiye Tarihi” eserinin öneminin de altı çiziliyor. Blin, Lamartine’in 'Türkiye Tarihi' adlı eserinin Hugo üzerinde büyük etkisi olduğunu belirtiyor. Gazete çıkan yazıda bu ayrıntı şöyle dile getirilmiş: “Hugo bazen Kur'an ayetlerinin doğrudan çevirilerini şiirlerine dahil etmiştir. Ancak İslam hakkındaki bilgilerinin çoğunu, Hugo'nunkilerden farklı olarak yazıları Arap dünyasında kayda değer bir üne sahip olan Alphonse de Lamartine'in (1790-1869) eserlerinden - özellikle de 1858'de Histoire de la Turquie'nin (Türkiye Tarihi) bir parçası olarak yayınlanan Hz Muhammed’in biyografisi Vie de Mahomet (Hz. Muhammed’ in Hayatı)'den – almıştır. Blin, Lamartine'in İslam'a duyduğu hayranlık üzerine ayrı bir kitap da yazmış. Blin, bu etkiyi vurgulamaktadır” diye yazıyor.
HUGO İLE İSLAM BAĞI; DAHA ÇOK RUHANİ
El Mecelle’deki yorum yazıda Victor Hugo ile İslam arasındaki bağı “ruh çağırma seansları kavramına daha yakın olan eskatolojik” olarak vurgulanıyor: “Eğer Hugo'nun adı İslam'la birlikte anılacaksa, bu onun belirli bir ruhani kültüre duyduğu hayranlıktan kaynaklanır; o bu kültüre, geleneksel İslami ahiret anlayışından ziyade ruh çağırma seansları kavramına daha yakın olan eskatolojik bir anlam vermeye çalışmıştır. Hugo, İslam'ın mantıksal ve ruhani olanı birleştirme biçiminden etkilenmişti. Bu gözlem, din ve aklın birbirine karşıt olarak görüldüğü bir dönemde Hugo'da derin bir yankı uyandırmıştı.”
Odatv.com
(https://www.odatv.com/dunya/victor-hugo-musluman-miydi-ebubekir-hugo-louis-blin-anlatti-hayatini-degistiren-olum-hz-muhammede-siir-120071220)
*
HZ. PEYGAMBER SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEM İÇİN YAZDIĞI ŞİİRİN TERCÜMESİ
MAHOMET
HZ. MUHAMMED
(Türkçesi: Yakup Yaşa)
Vazifesinin yakın olduğu içine doğmuştu
Metindi, kimseyi kınamıyor, incitmiyordu
Yolda gördüğü kimselerle selamlaşıyordu
Her gün sanki biraz daha yaşlanıyordu
Oysa sadece yirmi ak vardı siyah sakalında
Durup su içen develeri izliyordu arada sırada
Böylece, deve güttüğü zamanları hatırlıyordu.
Sanki Cenneti görmüş, İlahi Aşkı bulmuştu
Sanki kâinatın yaratılışına şahit olmuştu
Alnı dik, yanakları kusursuz, benzersizdi
Kaşları ince, bakışları anlamlı ve keskindi
Boynu, gümüş bir testinin boğazıydı sanki.
Tufanın sırlarını bilen Nuh'un havası vardı.
Ona danışmaya gelenlere, adil davranırdı
Kimi itiraf eder, kimi güler ve inkâr ederdi
Sessizce dinler, en son konuşurdu kendisi
Ağzından dua ve zikir hiç eksik olmazdı
Çok az yer, karnının üzerine taş koyardı.
Boş durmaz, koyunlarını sağıp oyalanırdı
Oturur yere, elbiselerini kendi yapardı
Artık genç değildi, eski gücü de kalmamıştı
Yine de, herkesten daha fazla oruç tutardı
Altmış üç yaşında, bir ateş sardı vücudunu
Kutsal Kitap Kur'an'ı bir kez daha okudu
Sonra, sancağı, Said'in [Zeyd'in] oğluna teslim etti.
Onlara: "Artık aranızdan ayrılma vakti geldi
Allah birdir, hep onun yolunda savaş" dedi.
Mahzundu, bakışlarında, yurdundan zoraki
Sürülen yaşlı bir kartalın hüznü vardı sanki
Yine, her günkü vaktinde mescide geldi,
Ali'ye tabi olanlar da arkasından geliyordu
Ve, kutsal sancak rüzgarda dalgalanıyordu.
Benzi soluktu, döndü ve kalabalığa seslendi
"Ey insanlar, ömür bitiyor, hayat gelip geçici
Biz, karanlıkta birer zerreyiz, yüce olan O'dur
Ey insanlar, O'ndan başka rehberim yoktur
Onsuz bir değerim olmazdı."
Bir zat ona : "Ey müminlerin gerçek Sultanı!
Seni dinler dinlemez, herkes inandı sözüne
Sen doğduğunda, bir yıldız doğdu gökyüzüne
Kisra sarayının üç kulesi birden devrildi" dedi.
O da: "Melekler ölümümü müzakere etti;
Vakit tamam, dinleyin! Eğer herhangi birinize
Bir kötülük yaptıysam, çıksın herkesin önünde
Ben ölmeden, gelsin intikamını alsın şimdi;
Kime vurmuşsam, o da bana vursun" dedi.
Ve uzattı usulca asasını oradan geçenlere.
Yaşlı bir kadın, bir koyunu kırpıyordu eşikte
Ona: "Tanrı yardımcın olsun!" diye seslendi.
Bakışlarında bir hüzün vardı, oldukça bitkindi
Dalgındı; birden, şöyle dedi: "Herkes duysun!
Allah benim adımı andı! Bundan emin olun
Topraktan insan, nurdan bir peygamberim
İsa'nın getirdiği dini tamamlamaya geldim.
Ashabım, ben sabır taşıyım, İsa tatlı dilliydi.
Zira her şafak, doğacak güneşin müjdecisi
İsa benden önce, ama ne Tanrıdır ne de oğlu
O, gülü koklayan Bakire Meryem'den doğdu.
Unutmayın, ben de etten kemikten bir faniyim
Kuruyan bir balçıktan başka bir şey değilim;
Şu dünyada başıma gelmeyen şey kalmadı;
Çektiğim çilelere, yol olsa, dayanmazdı
Baskı ve işkenceden, şu bedenim çok çekti;
Ve eğer işlediğimiz her bir günahın bedeli
Korkunç bir haşere olsaydı, o karanlık mezarı
Bize dar eder, cehenneme çevirirdi orayı.
Tekrar tekrar bedenlenir cehennem ehli
Ve kurtlar yeniden kemirir tüm bedenlerini
Böylece, defalarca tükenir ve yeniden dirilir
Cezalarını çekince de, yeniden huzura erişir.
Ben, kutsal savaşların mütevazı meydanıyım
Bazen bir efendi bazen de bir köle gibiyim
Kelamım, tıpkı çöldeki kum ve kuyular gibidir
Bir sözüm korkutuyorsa, bir diğeri müjdecidir;
Ey inananlar! Çektiklerimi görüyorsunuz işte!
Karşıma alıp, insanı aldatıp yeniden delalete [dalalete]
Sürüklemek isteyen o dehşet saçan iblisleri
Engellemeye çalıştım, bağladım o pis ellerini
Çoğu zaman, Yakup gibi, karanlıklar içinde
Çarpıştım durdum, görmediğim kimselerle;
Fakat insanlar beni özellikle öldürmek istedi
Bana karşı sürekli kin ve kıskançlık besledi
Ben ise, asla, Hak davamdan vazgeçmedim
Onlarla savaştım, ama kimseden incinmedim
Savaş boyunca: "Bırakın yapsınlar!" diyordum
Kanlar içinde tek yaralı ben olayım istiyordum
Varsın hepsi vursun bana, zaten durmazlar ki
Zira sağ ellerine Ayı, sol ellerine Güneşi
Versem de, düşmanlarım vazgeçmezdi asla
Yine de saldırırlardı bana şu çileli yolculukta
Fakat ne olursa olsun geri adım atmadım
Zira bu kutsal dava uğruna tam kırk yıl savaştım
İşte, böyle geçen bir ömrü nihayet tamamladım
Şimdi Allah'a gidiyorum, dünyayı geride bıraktım.
Greklerin Hermès'i, Yahudilerin de Lévi'yi
Desteklediği gibi siz de hiç bırakmadınız beni
Çektiğiniz bu sıkıntılar, mutlaka son bulacak
Bu soğuk, ıssız geceye elbet Güneş doğacak
Müminler, asla ümidinizi kesmeyin O'ndan
Zira Kronnega dağlarını aslan yuvası yapan,
Denizleri incilerle, karanlıkları da yıldızlarla
Donatan Allah, elbet sizleri de koymaz darda.
Sonra: "O'na inanıp teslim olun " diye ekledi
İnanmayan, ancak, inkâr da etmeyenlerin yeri
Cennet ile cehennemi ayıran duvarın üzeri
Kararmıştır kalpleri, günah işlemek tek işleri;
Hiç kimse tamamen günahsız değildir belki
Ama çabalayın ki, Allah cezalandırmasın sizi
Namaz kılın, bütün azalarınız değsin yere
Zira o dayanılmaz cehennem ateşi, sadece
O'nun için yere kapanmayan bedenleri yakar
O, kapkaranlık dünyayı, masmavi gökle açar;
Misafiri sevin, dürüst olun, adaletle hükmedin
Yüce katında türlü türlü nimetler var sizin için
Yedi göğü geçmek için altın eğerli atlar,
Ve yıldırımları geride bırakan hızlı arabalar
Huriler, tertemiz, hep ter ü taze ve neşeli
İncilerden yapılmış köşklerde oturur her biri
Cehennem ateş ehlini bekler, vay hallerine!
Ateşten ayakkabıları olacak ve giydiklerinde,
Sıcaklıkları kazan gibi beyinlerini kaynatacak
Cennet ehli ise, pek neşeli ve gururlu olacak."
Biraz durdu, hep ümitli olmalarını öğütledi
Sonra, ağır adımlarla yürümeye devam etti
Ardından : "Ey insanlar! Size sesleniyorum
Vakit saat doldu, ebedi bir âleme gidiyorum
Belki bu sizinle son görüşmemiz, acele edin
Beni tanıyan herkes gelip son kez dinlesin
Bir hatam olduysa, yüzüme söylesin" dedi.
Kalabalık sessizce sağa sola açılıp yol verdi
Gitti ve Ebufleya Kuyusunda sakalını yıkadı
Biri ondan üç drahmi istedi, çıkardı verdi
"Şimdi, mezara bırakmaktan daha iyi" dedi.
Herkesin, bir güvercininki gibi ışıl ışıldı gözleri
Bakıp, kendilerini hep kollayan o yüce insana,
Ağlıyordu halk; evine kadar eşlik ettiler ona
Birçoğu gözünü bile kırpmadan orada bekledi
Bütün geceyi dışarıda taşların üzerinde geçirdi
Ve ertesi sabah, günün ağardığını fark edince
"Ben artık kalkamıyorum, dedi, Ebubekir'e
Kitap'ı alıp yanına, sen kıldıracaksın namazı."
Eşi Aişe de o sırada cemaatin arkasındaydı
Ebubekir okuyor, Muhammed ise dinliyordu
Nihayet, okuduğu ayetleri usulca bitiriyordu
O, dua ve zikrini yaparken herkes ağlıyordu
Ve, Ölüm Meleği çıka geldi akşama doğru
"İçeri girebilir miyim" diye müsaade istedi
"Gelsin" dedi. Dünyaya açtığı o ilk günkü gibi
Yine ışıl ışıl parlıyor ve gülümsüyordu gözleri,
Ve, Melek ona : "Allah seni bekliyor" dedi
Memnuniyetle, dedi. Şakakları şöyle bir titredi
Bir an aralandı dudakları ve ruhunu teslim etti.
(https://www.sabah.com.tr/kultur-sanat/2014/04/20/iste-v-hugonun-hz-muhammed-icin-yazdigi-dizeler)
*
HUGO'NUN, KIZININ ÖLÜMÜ ÜZERİNE YAZDIĞI ŞİİR
GELDİM, GÖRDÜM, YAŞADIM
Victor Hugo
(Türkçesi: S. Say)
Gereğinden uzun yaşadım,
çünkü içinde acılarımın,
Bana yardım edecek bir kol bulamadan yürüyorum,
Çünkü çevremdeki çocuklara zorlukla gülümsüyorum,
Çünkü görmüyorum çiçeklerde artık coşkusunu hayatın;
Çünkü baharda Tanrı’nın
doğayı süslediği devran,
Bu muhteşem aşka duygusuzca şahitlik ediyorum;
Çünkü kaçınılan saate ulaştım artık gün ışığından,
Ve herşeydeki depderin acıyı hissettiği insanın;
Çünkü umudunun mağlup
olduğunu gördü ruhum;
Çünkü mevsiminde bu güllerin ve güzel kokuların,
Benim kızım! Dinlendiğin karanlığı paylaşmak istiyorum,
Çünkü öldü kalbim, yaşamda haddinden fazla kaldım.
Yeryüzü görevimden
kaçmayı hiç mi hiç düşünmedim.
Saban izlerim işte orda, ve işte burda hasadım.
Hep gülümseyegeldim hayatta, gitgide inceldim,
Başımı dik tuttum hep, yalnız hikmete boyun eğdim.
Âlâsını yaptım
yapabildiğimce, hizmetle, bakıp, yıprandım,
Ve nicelerini dertlerimle alay ederlerken gördüm.
Bu nedensiz nefrete şaşırıp hayretlere gömüldüm,
Oysa nice acılar çekmiş, nice uğraşta ter dökmüştüm.
Hiç kanat sesi kuşların
duyulmayan bu dünya hapsinde,
Sızlanmadan, kan ağlayıp, ellerimin üstüne düşmüş halde,
Sessiz ve yorgun, kürek mahkumu mücrimlerin alayları içinde,
Taşıdım hep kendi halkamı, sonsuzca uzanan o zincirde.
Şimdi benim yorgun göz
kapaklarım sadece yarı açık;
Seslendikleri zaman hiç dönüp bakmıyorum bana artık;
Sersem ve bitkinim, bende hali var evet şu adamın
Gün doğmadan kalkmış ayağa, hiç uykuya dalmaksızın.
Hiç kalkışmıyorum artık
kasvetli durgunluğumla,
Cevap vermeye bile kıskançların beni inciten ağızlarına.
Ey benim Rabbim, gecenin kapılarını şimdi artık aç bana,
Gidebileyim böylece uzaklara, bilinmedik diyarlara!
Veni, Vidi, Vixi
J'ai bien assez vécu, puisque dans mes douleurs
Je marche, sans trouver de bras qui me secourent,
Puisque je ris à peine aux enfants qui m'entourent,
Puisque je ne suis plus réjoui par les fleurs ;
Puisqu'au printemps, quand Dieu met la nature en fête,
J'assiste, esprit sans joie, à ce splendide amour ;
Puisque je suis à l'heure où l'homme fuit le jour,
Hélas ! et sent de tout la tristesse secrète ;
Puisque l'espoir serein dans mon âme est vaincu ;
Puisqu'en cette saison des parfums et des roses,
Ô ma fille ! j'aspire à l'ombre où tu reposes,
Puisque mon coeur est mort, j'ai bien assez vécu.
Je n'ai pas refusé ma tâche sur la terre.
Mon sillon ? Le voilà. Ma gerbe ? La voici.
J'ai vécu souriant, toujours plus adouci,
Debout, mais incliné du côté du mystère.
J'ai fait ce que j'ai pu ; j'ai servi, j'ai veillé,
Et j'ai vu bien souvent qu'on riait de ma peine.
Je me suis étonné d'être un objet de haine,
Ayant beaucoup souffert et beaucoup travaillé.
Dans ce bagne terrestre où ne s'ouvre aucune aile,
Sans me plaindre, saignant, et tombant sur les mains,
Morne, épuisé, raillé par les forçats humains,
J'ai porté mon chaînon de la chaîne éternelle.
Maintenant, mon regard ne s'ouvre qu'à demi ;
Je ne me tourne plus même quand on me nomme ;
Je suis plein de stupeur et d'ennui, comme un homme
Qui se lève avant l'aube et qui n'a pas dormi.
Je ne daigne plus même, en ma sombre paresse,
Répondre à l'envieux dont la bouche me nuit.
Ô Seigneur, ! ouvrez-moi les portes de la nuit,
Afin que je m'en aille et que je disparaisse !