EHL-İ SÜNNET'İM DEYİP LAİK REJİME PERESTİŞ EDENLER.. SELEFÎLERİ TEKFİR ETMEYELİM, BAŞLARINI EZELİM, DİYENLER

 

(DÖRT YIL ÖNCESİNDEN BİR YAZI)










“BEN DERVİŞİM DİYENLER, HARAMI YEMEYENLER

 HARAMIN YENMEDİĞİ ELE GİRİNCE İMİŞ”

 

Böyle diyor Yunus Emre:

“Ben dervişim diyenler, haramı yemeyenler
“Haramın yenmediği ele girince imiş.”

Haram yeme imkânı bulunmayan insanın takvalı olması ne kadar da kolaydır!..

Muhalefetteyken ve iktidar olma umudun yokken Hz. Ömer adaleti uygulamak, tüyü bitmedik yetim edebiyatı yapmak ne kadar da kolaydır!

Düzenin imkânlarından faydalanma, taze “havuc“undan tıkınma fırsatın yokken “radikal” olmak ne kadar da kolaydır!

*

Bunları yazmama neden olan kişi, Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Ağırakça..

Öncelikle şunu bilmemiz gerekiyor: “Düzen” (yani rejimin kurum ve kuralları) salt “iktidar”dan ibaret değil.

“Muhalefet” de düzenin bir parçası. Protokolde önemli bir yeri var.

Yani rejimin bir kanadı iktidar, diğer kanadı muhalefet.. Çark böyle dönüyor. Sistem böyle işliyor.

Ve düzen, ya da rejim, muhaliflerini yola getirmek için sadece sopa ya da sadece havuç kullanmıyor.

Bazen birini, bazen diğerini kullanıyor.

Bazen de her ikisini birden..

*

İmdi, bir zamanların “radikal”i Ahmet Ağırakça’ya, düzenin iktidar kanadı tarafından havuç verilmiş.. Rektör olmuş..

Muhalefet kanadı ise dayıyor sopayı..

Havucu veren de, “Yer misin yemez misin!” diye sopayı dayıyan da aynı “üst akıl”..

Tabiî bu çarkın bir ayağını da medya oluşturuyor.

Yandaş medya ile Odatv gibi “muhalif” medya, sistemin işlemesi, rejimin “beka”sının garantiye alınması, muhaliflerin ehlîleştirilmesi, sisteme entegre edilmeleri için “birbirini tamamlayan bir işlev” görüyorlar.

*

Olayı özetleyelim..

CHP Milletvekili Dr. Ali Şeker, Prof. Dr. Ahmet Ağırakça’yı, Başbakan Binali Yıldırım’ın cevaplandırması istenen bir soru önergesiyle TBMM gündemine taşımıştı.

Derdi, Şamil Yayıncılık tarafından yayınlanmış olan 6 ciltlik Şamil İslam Ansiklopedisi’nde yer alan “mürted” maddesi..

Ansiklopedinin genel yayın yönetmenliğini ve ilmî redaksiyonunu yapan kişi Ağırakça..

Ansiklopedide “Kâfirleri tekfir etmeyenlerin [yani kâfirleri müslüman sayanların], kâfirler hakkında şüpheye düşenlerin [yani kâfir sayıp saymama konusunda kararsız kalanların] ve uydukları İslam dışı ideolojilerinin doğru olduğuna inananların [Tanım gereği, İslam dışı olduğunda yanlıştır]; anıt mezar ve ölülere tapanların [Ki Allahu Teala’dan başkasına tapmak şirktir]; Yahudilik, hristiyanlık, komünizm, kapitalizm, demokrasi, sosyal demokrasi vb. şirk düzenlerini doğrulayıp tasdik edenlerin [Hüküm koyma bakımından kulları Allahu Teala’ya denk ya da üstün tutmak şirk ve küfürdür] ” mürted, yani İslam’dan dönmüş olacakları ifade ediliyormuş. 

Ayrıca, “Mürted’in cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmesidir” deniliyormuş.

CHP milletvekilinin bir başka derdi de şu: Aynı ansiklopedinin "nüşüz" maddesinde evliler için “erkeğin isteğini yerine getirmeyen kadın Allah’a isyan etmiş sayılır” ifadesi yer alıyormuş.

CHP’li milletvekili, soru önergesinde “Sayın Başbakan’a soruyorum sizce de öyle midir?” diyor.

*

CHP milletvekilinin bir başka sorusu daha var:

“Komünizm, kapitalizm, demokrasi, sosyal demokrasi vb düzenleri savunmak kafirlik olarak tanımlanmakta ve tıpkı IŞİD zihniyeti gibi cezaları ölümdür denmektedir. Hem bu ifadelerin, hem de kadına bakışın IŞİD zihniyetinden bir farkı yoktur. Bu zihniyete gençlerimizi ve üniversiteleri neden teslim ediyorsunuz?”

Bir de sarık meselesi var..

Ansiklopedide “Sarıkla kılınan namaz, sarıksız kılınan 25 namaza, sarıklı Cuma da sarıksız 70 cumaya bedeldir. Melekler sarıklı olarak Cuma namazını müşahede eder ve güneş batıncaya kadar, sarıkla namaz kılınarak dua ederler. Sarıklı kılınan iki rekat, sarıksız 70 rekattan daha hayırlıdır. Sarıkla kılınan namaza on bin sevap vardır” deniliyormuş.

CHP milletvekili çok akıllı ya, şu soruyu yöneltiyor:

“Rektör Ağırakça’nın ifade ettiği şekliyle sarıklı kılınan namazın sarıksız kılınan namaza göre oransal olarak daha yukarıda olması durumu hangi ilmi çalışmalar neticesinde tespit edilmiştir?”

*

Ağırakça, konuya ilişkin bir yazılı açıklama yapmış.

“Son günlerde şahsı ile ilgili basın ve sosyal medyada çıkan gerçek dışı, karalama amaçlı, suçlayıcı, kurgusal haber ve yorumları büyük bir şaşkınlık ve ibret ile izlediğini” belirtmiş.

Yani troller iş başında..

Ağırakça’nın ifadeleri şöyle:

28 Şubat zihniyetinin refleksleriyle yaklaşım gösterenlerin her hâlükârda mahcup ve mağlup olmaları kaçınılmazdır. Buna rağmen, özellikle siyasal iktidara talip bir ana muhalefet partisi mensubu milletvekilleri ve Genel Başkanlarının araştırma ve inceleme zahmetinde bulunmadan bu saptırmaların maşalığına soyunmalarını hayretler içinde müşahede etmekteyim. Yazımı 30 yıllık evveliyata dayanan bir ansiklopedide yer alan bazı maddelere ait bilgilerin kırpılarak gündeme getirilmesi ve adeta cımbızlanarak kamuoyuna ahlaksızca sunulması vicdani sorumluluktan fersah fersah uzak kalmaktadır. Yüzlerce yazar tarafından kaleme alınmış ve binlerce maddeden oluşan bu yayında ‘çamur at izi kalsın’ yaklaşımından hareketle aslı astarı olmayan çirkin savlarla şahsıma isnat edilerek servis edilen demokrasi, kadın ve sarığa dair bilgilerin hiçbirisi bana ait değildir. Basın etik ilkelerini çiğneyerek kirli odaklara kalemşorluk yapan şahısların, iyi niyetten uzak kalemleriyle yazdıkları bu asılsız iftiraları bilerek sosyal medyada dolaşıma koyup sahiplenmeleri, vicdan ve ahlak açığının aleni bir göstergesidir. Akademik temellendirmeden tamamen uzak bir üslupla şahsımı hedefleyerek, yıllar önce yayınlanmış bir ansiklopedide yer alan ve kesinlikle bana ait olmayan bilgileri manipülatif çerçeveye oturtarak, yıllardır ulaşamadıkları iktidar hırslarını kara çalarak beslemeye çalışanları şiddetle kınıyor ve vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum.”

*

Bilgilerin hiçbirisi Ağırakça’ya ait değilmiş..

Ansiklopedide dile getirilen hususlarda hiçbir yanlışlık yok. Neden bunu söylemiyorsun?..

Başına taktığın sarık, farz olan birşey değil.. Fakat burada hakkı söylemen farz.

Sen de söylemeyeceksen, kim söyleyecek? Muhatap doğrudan sensin. Top, ayağına gelmiş.

“Dindarlık olsa idi ruhsuz cübbe ile sarık
“Senden üstün olurdu sarıklı cübbeli sırık.”

*

İmdi, mesela Roma İmparatorluğu ile ilgili bir ansiklopedi hazırladığımızı düşünelim. 

Roma’da kölelik yasal mı? 

Yasal.. 

Bir köle kaçmaya kalkışırsa öldürülür mü? 

Öldürülür. 

Peki, Roma ile ilgili ansiklopediye bunu yazmayacak mısınız?

*

Ansiklopedide ne denildiğini hatırlayalım:

“Kâfirleri tekfir etmeyenlerin [yani kâfirleri müslüman sayanların], kâfirler hakkında şüpheye düşenlerin [yani kâfir sayıp saymama konusunda kararsız kalanların] ve uydukları İslam dışı ideolojilerinin doğru olduğuna inananların [Tanım gereği, İslam dışı olduğunda yanlıştır]; anıt mezar ve ölülere tapanların [Ki Allahu Teala’dan başkasına tapmak şirktir]; Yahudilik, hristiyanlık, komünizm, kapitalizm, demokrasi, sosyal demokrasi vb. şirk düzenlerini doğrulayıp tasdik edenlerin [Hüküm koyma bakımından kulları Allahu Teala’ya denk ya da üstün tutmak şirk ve küfürdür]” mürted, yani İslam’dan dönmüş olacakları ifade ediliyormuş.

*

Diyelim ki siz, bir siyasal parti olarak, Anayasa’nın İslam Şeriati‘ne uygun hale getirilmesini talep ettiniz.

İlgili makamlar hemen harekete geçerler. 

Bunun Anayasa’ya, Atatürk ilke ve inkılaplarına vs. aykırı olduğunu söylerler. 

Sonra da partinizin kapısına kilit vurulur. 

Önde gelen yöneticilere siyaset yasağı getirilir. Yani ikinci sınıf vatandaş haline gelirler. 

Yönetilme hakkınız bâkidir, yönetici olma hakkınız elinizden gider. 

“Laik rejimin zimmîsi” haline gelirsiniz. 

Mevcut durumda zaten, “müslüman/Şeriatçı” kimliğinizle siyaset yapmak isterseniz, Osmanlı’nın zimmîleri gibi önünüze siyaset yasağı geliyor.

Şeriat nizamından farklı olarak, devlet için gidip ölme “hakkınız” elinizden alınmaz. 

"Şehit" olma hakkınız bâki.

*

“Hayır, ben Şeriat istiyorum, ama bunu Atatürk ilke ve inkılaplarına aykırı saymayacaksınız.”

Böyle dersen, birileri “Yok öyle 25 kuruşa simit” derler.. 

“İslam Şeriati’ni istemen, anayasal düzene karşı olman demektir” denilir.

Ama İslam'ın kendisi söz konusu olunca standart farklı olmalıymış.. 

Hem İslam’a aykırı olan herşeyi savunabilecekmişsin, hem de sana bunun İslam’dan dönmek olduğu söylenemeyecekmiş..

CHP usulü taksim.. "Hakça" bölüşüm ve paylaşım..

Uyanık CHP'li, Atatürkçülüğünden, “düzen”bazlığından taviz vermiyorsun, aforoz ve tekfir müessesesini kutsalların için sonuna kadar kullanıyorsun.. 

Ama sana göre İslam, senin gibi (Darwinci bilim çerçevesinde ifade etmek gerekirse) maymun soyundan geldikleri söylenenlerin serbestçe otladığı sahipsiz bahçe, öyle mi?

İtiraz ediyorsan buna itiraz et!..

Etmez..

*

Sarık mevzuuna gelelim..

Bu memlekette, sırf şapka giymediği için idam edilmiş, asılmış dünya kadar insan var..

İskilipli Atıf Hoca, şapka giymediği için de değil, Frenk Mukallitliği (Batı Taklitçiliği) adıyla bir kitap yazdığı için idam edildi.

Kitap yazdığı için..

Üstelik ortada henüz Batılılaşma serüveni de yoktu. 

Mustafa Kemal, henüz (Erzurum Kongresi sırasında Mazhar Müfit’e açıkladığı) gizli gündemini aşikâr gündem haline getirmemişti.

Buna rağmen, İskilipli Atıf Hoca, Atatürk ilke ve inkılapları aleyhinde kitap yazmakla suçlanarak idam edildi.

Kuzu, ırmağın yukarısındaki kurdun suyunu bulandırmıştı..

*

Şimdi düşünün.. Diyelim ki Türkiye’de Şeriat ilke ve inkılapları yürürlüğe konuldu. 

Sarık giymeyi mecbur hale getirdiniz. 

Ankara’da Kızılay Meydanı’nda sadece bir kişiyi bile sarık giymediği için sallandırsanız, ikinci olmamak için artık herkes sokağa sarıkla çıkar.

Türkiye’de bu yapıldı. Sırf şapka giymedikleri için insanlar idam edildiler.

Allahu Teala’nın hak dininden değil, Batılı keferenin şapkasından dönenler (daha doğrusu şapkaya iman etmeyenler) asıldılar.

Öldürüldüler.

CHP milletvekili önce bunun hesabını versin, mürtedlik konusunu ondan sonra konuşuruz. 

CHP'li biri kalkmış İslam’a (Erdoğan’ın tabiriyle “af buyurun) “şamar oğlanı” muamelesi yapıyor.

Diyanet, Hayrettin “Karaman koyunu” vs. ne yapıyor?..

CHP’li hadsiz karşısında (şeytan-ı ahras / dilsiz şeytan demeyelim) lal ü ebkem..

Güçleri gariban müslümanlara yetiyor.

*

Kaldı ki, İslam’a göre sarık mecburî değildir. “Şu kadar sevaptır” diye özendirilir, fakat giymemek ne suçtur, ne de günah.

Giyersen sevaptır, giymezsen birşey yok.

Ama, CHP milletvekili, bunun bir ansiklopedide yazılmış olmasından bile rahatsız.

Vatandaş, kanun çıkartıp sana “İlla da sarık giyeceksin! Yoksa seni Kızılay Meydanı’nda sallandırırız. Meclis’in önü daha iyidir” diyen mi var?

*

Ansiklopedide ayrıca, “Mürted’in cezası, eğer tevbe etmezse öldürülmesidir” deniliyormuş.

Putu vatan kavramı ve devlet kurumu olanlar için affedilmeyen suçların başında devlete ve vatana ihanet gelir.

Mesela şimdi Erdoğan ikide bir “İdam cezası gelsin.. 15 Temmuz darbecisi vatan hainlerini asalım” anlamına gelen şeyler söylüyor.

İtiraz eden?..

Yok!..

Putperest toplumlardaki devlete ve vatana ihanet suçunun İslam’daki muadili, Allahu Teala’ya ihanettir..

(TBMM‘nin açılışından sadece altı gün sonra, yani 29 Nisan 1920 günü Hıyanet-i Vataniye Kanunu çıkarılmıştı. Kanun, TBMM’nin meşruiyetine karşı her türlü sözlü ve yazılı muhalefette bulunmayı vatana ihanet sayıyor, bu suçları işleyenlerin idamla cezalandırılmasını hükme bağlıyordu. 

Yani TBMM’ye iman etmemenin cezası idamdı.

İmandan/ahdinden/sözünden dönme de değil, iman etmeme.. 

CHP’li ukala, İslam dininde Allahu Teala’nın mevkîinin TBMM’ninkinden daha düşük olmadığını öğrenememiş. Öğrensin!)

Senin vatanının da, toprağının da, milletinin de, milletvekillerinin de yaratıcısı olan Allahu Teala’ya ihanet.. İşte İslam için, idamı hak eden ihanet bundan ibarettir.

*

Bu da, sadece müslüman olup da İslam’dan dönenler, bunu tutup ulu orta ilan ederek dinden dönüşünün reklamını ve propagandasını yapanlar içindir. 

Baştan beri gayrimüslim olanlar için birşey yok..

Üstelik bu, bir İslam devleti için geçerli kuraldır. Senin laik devletini ilgilendiren bir mesele değil. 

Bir İslam devletinin yasa ve kurallarının CHP milletvekilinin keyfine uygun olması gerekmiyor.

Artı, böyle bir mürted, tevbe etmesi, yani Kelime-i Şehadet getirmesi durumunda idam edilmez.

Kendisini kurtarması için sadece beş altı kelime söylemesi kâfidir.

Yani şöyle birşey yaşanmaz:

“- Nasıl öldürülmek istersin, yağlı urganla mı, cellat baltasıyla mı?

“- Niye ki?

“- Şapka giymedin.. Seni takkeli görmüşler. Ata’mızın şapkasına ihanet ettin.. Cezası idam..

“- Tamam giymiştim ama, tevbe ettim.

Yaşasın şapka! Bak şimdi başımda takke yok. Şapka var

“- Olsun.. Ulu Atamızın Şapka Kanunu’na muhalefet ettin mi? Ettin!. Cezası sabit oldu.. Hemi de Atamı koruma kanunu var. Atam bunu yapmışsa iyi yapmıştır. Atam yanlış yapmış olabilemez. Eğer dersen ki ‘Atanız yanlış yapiy, zulmediy’, senin ölünü de ikinci kez idam ederiz. Atamızın şapkasına ihanetin cezası ölümlerden ölüm beğenmektir. Burayı ne sandın, İslam devleti mi sandın?.”

 

SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN VAHİDEDDİN'E GİZLİ İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 38   Önceki bölümlerde, Selanikli Mustafa Atatürk’ün mütareke döneminde 13 Kasım ...