HADÎS: HAK (FİKREN) DAİMA ÜSTÜNDÜR, (ZORBALIKLA SUSTURULABİLİR FAKAT) ONA (ASLA) GALİP GELİNEMEZ (EL-HAKKU YA'LÛ VE LÂ YU'LÂ ALEYHİ)

 



“SİYASAL İSLAM’DAN MÜSLÜMAN DEMOKRASİYE” İMİŞ..

 




Yeni Şafak gazetesinin iki yazarı, farklı tarihlerde (2016 yılının 29 Mayıs’ı ve 5 Kasım’ı) yazılarına aynı başlığı uygun görmüşlerdi:

Siyasal İslam’dan müslüman demokrasiye”.

Mesaj gayet açık, öz, yalın ve anlaşılır..

Söz konusu yazılar Tunus için yazılmış, Raşid Gannuşi adlı kafası karışık aptalın dönüşüm serüvenini anlatıyor, fakat seçilen başlık, Türkiye’deki “İslamcı” bilinen camianın değişim ya da dönüşüm sürecini de çok güzel özetliyor.

*

Bu ifadedeki niteleme sıfatlarını kaldıralım, geriye şu kalır: 

İslam’dan demokrasiye..

İslam’ı bırakıyor, terk ediyorsunuz..

Ne için?..

Demokrasi için..

İslam, Allahu Teala’nın müslümanlar/müminler için seçtiği, “razı olduğu” din..

Demokrasi ise, eski bir Eski Yunan icadı..

Adamlar, İslam’ı beğenmiyorlar, bunu da, başına bir “siyasal” kelimesi ekleyerek gösteriyorlar.

Bunların demokrasisi, “İslam’ın siyasal olmayan kanadını yasaklamıyoruz, fakat siyasal kanadı olmayacak, onu keseceksiniz, uçabiliyorsa tek kanatla uçsun; İslam’ın siyasalı işimize gelmiyor, ona izin vermeyiz” diyor.

Bu icatlarına bir de utanmadan “müslüman demokrasi” diyorlar..

Utanmadan..

Müslüman demokrasiymiş.. Nasıl müslümanlıksa?!

*

Ey geri zekâlılar!

Ey ahmaklar!

Ey eblehler!

Ey soytarılar!

Müslüman demokrasi” dediğiniz zaman, (demokrasi bir yönetim biçimi olduğu, ve yönetim biçimi de siyasetin/siyasalın ta kendisi demek olduğu için) “müslüman siyaset”ten söz etmiş olacağınızı anlamanızı sizdeki hangi haslet ya da meziyet engelliyor?

Kronik eblehliğiniz mi, paslanmış beyniniz mi, küf tutmuş idrakiniz mi?

Ha “Siyasal İslam” demişsiniz, ha “müslüman siyaset”, aradaki fark nedir?!

Ha “Öğretmen Ali” demişsin, ha “Ali öğretmen”.. Ha “Kaptan Hasan” demişsin, ha “Hasan Kaptan”!..

*

Evet, bazıları tedavi kabul etmez budalalığı, giderilmesi mümkün olmayan geri zekâlılığı yüzünden bu hataya düşüyor.

Ne dediğini bilmezlik sergiliyor.

Ancak, “Siyasal İslam”a karşı “müslüman demokrasi”yi piyasaya sürenlerin hepsi bunu ahmaklığından dolayı yapıyor değil.

Bazıları bu hatayı şeytanî kurnazlığından dolayı bile bile yapıyor.. Hatada örnek olmak suretiyle ahmak müslümanları peşine takıp sapıklık bataklığına götürmek için.

Biliyor ki ahmaklara bir defa “demokrasi” hapını yutturduğunuz zaman geride “müslümanlık” diye birşey kalmayacaktır.

Su ile şarabı karıştırdığınız zaman o artık şarap olur, içilmesi helal su olmaz.. Belki “sulandırılmış şarap” diyebilirsin ama artık o, su değildir.

“Müslüman demokrasi” denilen şey de asla müslüman olamaz.

O, “kulların uydurduğu”nu “Allah’ın indirdiği”ne tercih anlamına gelen şirktir.

Küfürdür.

*

Peki bunların sözünü ettiği “müslüman” demokrasi, “Siyasal İslam”a izin veriyor mu?

Demokrasi gereği Siyasal İslam da, siyasal dinsizlik kadar iktidar olma hakkına sahiptir” diyen bir demokrasi mi bu “müslüman demokrasi”?

Hayır!. Öyle olsa bu “müslüman demokrasi” pazarlamacı ve çerçilerinin “Siyasal İslam”dan vazgeçtiklerini, artık “müslüman demokrat” olduklarını söylemelerine gerek kalmayacak.

Bunların “müslüman demokrasi”si, Siyasal İslam’a iktidar olma yolunu kapatıyor.

Oysa, böyle bir (yasakçı, Siyasal İslam’ı dışlayan, iktidar olma tekelini siyasal dinsizliğe veren) demokrasiyi içlerine sindirebiliyorlarsa, Siyasal İslam’ı da rahatlıkla savunmaları gerekir.

Çünkü, siyasete hakim olan İslam, “Hristiyanlığa da, Yahudiliğe de, başka dinlere de toplumda yer var, fakat bu dinlerin müntesipleri siyasal alanda hristiyan ya da yahudi olarak boy gösteremezler, ancak bizim sistemimize iman etmeleri şartıyla buna izin veririz” diyor.

Yasakçılık” ve “tekelcilik” bakımından senin demokrasin ile İslam (Siyasal İslam) arasında ne fark var?!

Bu demokrasi de, “Siyasal alanda var olmak istiyorsan Siyasal İslam’ı reddedecek, toplumun ‘Allah’ın indirdiği’ ile değil ‘tanrılaştırılmış kulların uydurduğu’ ile yönetilmesi ilkesini benimseyecek, İslam açısından müslüman değil müşrik olacaksın, aksi takdirde sana siyaset yasak” diyor.

*

İşte büyük alim Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır Hoca’nın Hak Dini Kur’an Dili tefsirinde Tevbe Suresi’nin 31’inci ayetini açıklarken, çağımızda “parlamentolara ve parlamenterlere” “rablik” atfedildiğini, Batı’da eskinin rableştirilen papazlarının yerini artık parlamentoların (millet meclislerinin) almış bulunduğunu yazmış olmasının nedeni budur.

Yine, İslam'ın İslam Şeriati’nin yürürlükte olmadığı bir ülkede insanların (itikadî şirkten değilse bile) amelî şirkten kurtulamayacaklarını söylemiş olması da aynı nedenden kaynaklanıyor.

Ancak, başına yalandan bir “müslüman” kelimesi ister eklesinler ister eklemesinler, Siyasal İslam’a karşı demokrasiyi savunanlar itikaden de müşriktir.

Bilerek veya bilmeyerek Allahu Teala’ya şirk koşma durumundalar.

Ki şirk, tevbe edilip terk edilmemesi durumunda asla affedilmeyen, insanı ebedî cehennemlik yapan bir günah.

Böyle birinin "Ben de müslümanım" diyerek İslam'ın bazı iman esaslarını kabul ediyor olmasının bir değeri yoktur.. Yahudi ve Hristiyan da, Tevrat ve İncil'den dolayı, inanılması gereken birçok şeye inanıyor ve tasdik ediyor.

*

Yukarıda şunu demiştik: “Yasakçılık” ve “tekelcilik” bakımından senin demokrasin ile İslam (Siyasal İslam) arasında ne fark var?!

Farklılık var da, yasakçılığın gayesi ve kapsamı bakımından..

İslam (Siyasal İslam) “batıl”a hakimiyet kapısını kapatıyor.. Allah’ın indirdiği ile hükmedilmesini sağlıyor..

Batıl’a iktidar olma serbestisi ve vizesi, öncelik ve üstünlük verilip hak bundan mahrum hale getirilemez” diyor.

Laik (siyasal dinsiz) demokrasi ise İslam’a (siyasal kısmı budanmamış tam İslam’a), Allah’ın indirdiği ile hükmedilmesine yasak getiriyor, dinsizliğe ise iktidar olup hükmetme (hükümet etme) kapısını sonuna kadar açıyor.

Siyaseti “İslam dışılığın”, batılın, küfrün, tağutun, her tür putperestliğin tekeline veriyor.

Çünkü onlara göre, “siyasal” olma hakkı ve imtiyazı “batıl”a ait.. Putperestliğe ait.. Küfre ve şeytaniyete ait.

Onlara göre, Allah’ın dini haddini bilmeli, siyasete karışmamalı, siyasal olmamalıdır..

Çünkü siyasal olma hakkı ve imtiyazı, Allah’ın indirdiğine değil, heva ve hevesini ilah edinen beşerin hurafe ve safsatalarına aittir.

*

Siyasal İslam’ın durduğu yerin karşısında, karşı kutupta siyasal küfür yer alır.

Siyasal İslam’a karşı müslüman” (İslamcı olmayan müslüman) olduklarını söyleyenler şunu demiş oluyorlar: Biz, İslam’ın (Allah’ın indirdiklerinin, Peygamber’in tebliğ ettiklerinin) siyasal olmayan kısmına iman ettik, siyasal kısmını ise inkâr ediyoruz, onun kâfiriyiz.

Dolayısıyla küfür için de şunu söylemiş oluyorlar: Küfrün siyasal olmayan kısmını kabul etmesek de siyasal küfür başımızın tacı.. Siyasal İslam ile siyasal küfür karşı karşıya geldiğinde tercihimiz siyasal küfürden yana.

Buna bir de, Müslümanlar’la alay eder gibi “müslüman demokrasi” etiketi yapıştırmazlar mı; güler misin, ağlar mısın!

Şunu açıkça söyleyelim: Siyasal İslam’a karşı müslüman demokrasi safsatasını savunanların hepsi (İslam’ı doğru dürüst öğrenememiş zır cahil değilse) münafıktır.

Su katılmamış, has halis, som ve saf münafık.

*

“Siyasal İslam’dan müslüman demokrasiye..” imiş..

İslam’ın “siyasal” yönü ile Eski Yunan puta taparlığının demokrasisini tokuşturuyor, sonra da tercihlerini putperestliğin demokrasisinden yana yapıyorlar.

Bunlara göre, Eski Yunan putperestliğinin demokrasisi İslam’ın siyasetinden daha iyi.

Ancak, müslümanlar tarafından (Artık nasıl müslümanlarsa?) hayata geçirilen demokrasiye “müslüman demokrasisi” diyorlar.

İslam’dan “müslüman küfür”e geçiş diye bir şey olabilir mi ki böyle bir laf söylenebilsin?!

İslam’dan “müslüman” sapıklığa geçiş olabilir mi?!

İslam’dan “müslüman” dinsizliğe geçişten söz edilebilir mi?!

İslam’dan “müslüman” şeytanlığa geçiş diye birşey mümkün müdür?!..

Küfür ve sapıklık, başına müslüman kelimesi eklenmekle İslamî hale gelebilir mi?!

*

Allahu Teala c. c., “Allah’a çağıran, salih amel işleyen ve ‘Kuşkusuz ben müslümanlardanım’ diyenden daha güzel sözlü kimdir?!” buyuruyor. (Fussilet, 41/33)

Bunların “müslüman demokrasi”si ise, insanları Allahu Teala’ya isyan edip baş kaldırmaya, tuğyana ve azgınlığa, Şeriat’i bir tarafa atıp heva ve hevese tabi olmaya çağırıyor.

Şeriat’in belirlediği salih amellere “demokratik” sınırlar ve sınırlamalar getiriyor.

Sadece “Ben müslümanlardanım” demeye izin veriyor. “Siyasal İslam’a karşıyım, Şeriat istemiyorum” deme zorunluluğunu da yanına ekleyerek tabiî..

“Müslüman kelimesi”, “müslüman kelimesi” olalı böyle zulüm gördü mü?!..

*

Batılı birilerine şunu derseniz size gülerler: 

Siyasal Batı idealinden vazgeçin, Batı İslamı’na yönelin.. Bakın, Batılılığınızı kabul ediyoruz, fakat Batı olarak siyasal bir varlığınız bulunmamalı; coğrafya bakımından Batı olun, kültür bakımından Batı olun, yaşayış bakımından Batı olun, fakat kendinize özgü bir siyasetiniz, bizimkinden farklı bir siyasallığınız, bağımsız bir siyasal yapınız zinhar olmasın!. Siyasal Batı diye birşeyi kesinlikle kabul etmiyoruz.” 

Buna karşı, “Bizi kelime oyunlarıyla aldatılacak kadar ahmak mı sandınız? Biz çocuk muyuz?!” derler..

Benzer şekilde, Moiz Kohen tipi Türk milliyetçilerine “Siyasal Türkçülük’ten, Türk Şeriatçılığa geçiş yapın!” derseniz, “Siz çok akıllısınız, biz de geri zekâlıyız, öyle mi?! Sizin şeriatinizin hatırı için kutsal boz kurtumuzdan vazgeçer miyiz, kahrolsun kuzular koyunlar, ölsün onların koruyucusu çobanlar, yaşasın kurtlar” diye karşılık verirler.

Atatürkistlere “Siyasal Atatürkçülüğü bırakın, Atatürk İslamı’na gelin” deseniz, “Böyle saçmalık mı olur, Atatürkçülüğün ‘siyasal’ yanından vazgeçtiğinde ortada Atatürkçülük mü kalır, hem de Atatürk İslamı diye bir saçmalık olabilir mi, siz kimi kandırıyorsunuz?!” derler.

Bu ahir zaman dünyasında ahmaklığı ve geri zekâlılığı gönüllü biçimde kabul etme “ılımlılığı” ve "uzlaşmacılığı" sadece “Müslümanız” diyenlere lâyık görülüyor.

Tabiî zerre kadar aklı fikri, ilmi irfanı, firaset ve basireti olan müslüman bunu “yutmuyor”, fakat bu budalaca laflar münafıkları ortaya çıkaran turnusol kâğıdı işlevi görüyor, onların iyot gibi açığa çıkmalarını sağlıyor.

*

Demokrasi, çoğunluğun heva ve hevesinin, azınlıkta kalanların tercihlerine galip geldiği siyasal düzenin adıdır.

Peygamberlerin durumuna bakıldığında hepsinin “demokrasi” açısından kaybeden tarafta olduğu görülür.

Hz. İbrahim de öyle, Hz. Lut da, Hz. İsa da, Hz. Musa da, Hz. Salih de (a.s.)..

Hz. Nuh a. s. insanları demokrasiye mi çağırmıştı?!.. Demokrasi sayesinde bir gün mesajı hakim hale mi gelecekti?!

Bedir Savaşı’nda Mekkeli muhacirlerin sayısı 64 (veya 67) idi.. Karşılarındaki müşrik Mekkeliler ise yüzlerce..

Mekke demokrasisinde sözü geçerli olan, kanun çıkarıp uygulayan Ebu Cehil’di..

Oradaki demokrasiye göre, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in “putları koruma kanunu”na muhalefet etmemesi, onlar aleyhinde konuşmaması, millî birlik ve beraberliği zedeleyecek davranış ve söylemlerden kaçınması, bölücülük yapmaması, fitne çıkarmaması gerekiyordu.

 

"DERİN" SİYASETİN DİAMOND PİYONU

  Diamand adlı sümsük ve sünepe süprüntü, "Şeriatın haricindeki hiçbir sistemde altı yaşındaki bir kızla evlenemezsin" diyormuş. Ö...