Elhamdulillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ Rasûlinâ ve alâ âlihî ve sahbihî ...
ANLATILAMAYAN
Şu sözler Erdoğan’a
ait:
Bakınız bunu gerçekten söylemek istemezdim.
Bunu söylemeye gerek duymazdım.
Ama mecbur kaldım.
Hiç kimse ne şahsımın ne de bu kutlu kadronun Filistin
meselesindeki sorgulayacak kalibrede kapasitede değildir.
Biz devlet yönetiyoruz. 85 milyonun emanetini taşıyoruz.
Bazı adımlarımız görünmüyor olabilir.
Bazı yaptıklarımızı anlatamıyor olabiliriz.
Ancak çıkıp da bizim Filistin hassasiyetimizi sorgulayanlar er ya
da geç mahcup olacaklar. Rezil olacak tarih önünde. Haksızlık yaptıklarını
göreceklerdir.
Biz Filistin davasını sadece savunmuş değil, bu uğurda çok ağır
bedeller de ödemiş bir hareketiz, bir kadroyuz.
Böyle bir dönemde hakkı ve hakikati haykırmanın zor olduğunu biliyoruz.
Ama bütün bir dünya bilsin, anlasın, idrak etsin, ne suikast girişimlerine,
ne darbe girişimlerinize, ne ekonomik saldırılarınıza, ne de algı
operasyonlarınıza boyun eğmeyeceğiz.
Tayyip Erdoğan olarak tek başıma kalsam dahi, Allah ömür verdikçe
Filistin mücadelesini savunmaya, mazlum Filistin halkının sesi olmaya devam
edeceğim, devam edeceğiz.
(https://x.com/TheLaikYobaz/status/1808552358428746084)
*
Kutlu kadrodan söz ediyor..
Asr-ı Saadet
simülasyonu yapar gibi..
Sanki karşımızda ashab-ı
kiram var..
Sanki Allahu
Teala’nın indirdiği ile yönetiliyoruz, ülkemizde Şeriat hakim.
Neyin kutluluğuysa?.
Herhalde totem boş ya da yoz kurt (haydut, yol kesici, eşkıya hayvan) kutluluğu.
Kurtlanmış, kurtlu kutluluk.
*
Tuhaf bir nostalji duygusuyla “Bazı adımlarımız
görünmüyor olabilir” diyor.
Bazı adımlarınızın görünmediği
doğru..
Muhtemelen sadece Filistin’de değil, memleket içinde de attığınız bazı adımlar görünmüyor.
Bazı şeyleri
göstermeden yapıyorsunuz.
Peki, bir şekilde görenler
için “paranoyak, vehimli, evhamlı” vs. denilmesini sağlıyor da olabilir
misiniz?
Körler ve sağırların
sizi ağırlayacağı şekilde.
Vazifesi görünmeyen adımlar atmak, görünmeyen işler yapmak olan kurumlarınız da var zaten.
Birinin adı galiba MİT’ti.
*
Erdoğan, “Bazı yaptıklarımızı
anlatamıyor olabiliriz” de diyor.
Anlatmadığınız,
anlatamadığınız kesin.
Nitekim, eski Dışişleri
Bakanınız, Başbakanınız Ahmet Davutoğlu da aynı şeyi söylüyor.
Zamanında şöyle
konuşmuştu:
"Terörle mücadele konusunda defterler
açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Bizi bugün eleştirenler
insan yüzüne çıkamazlar, açık söylüyorum. Neden mi? Gelin hafızanızı bir
yoklayın. İleride birgün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik
dönemlerden, aylardan biri 7 Haziran-1 Kasım arasındaki dönem olarak
yazılacaktır."
*
Erdoğan gibi
isimlerin “görünmeyen”li, Davutoğlu gibilerin de “insan içine çıkamaz”lı
lafları beni derinden, çok derinlerden etkilediği içindir ki, Kayseri’de
Suriyeliler’e yönelik saldırılar yaşanınca aklıma, “Görünmeden çalışanlar
taifesi acaba bu işin neresinde?” sorusu geldi.
Gördüğünüz gibi,
acizane, devlet adamlarımızın sözlerinden çok etkileniyor, laflarının
etkisinden bir türlü kurtulamıyorum.
Kayseri’deki “görünmeyen”
zamanlama ilginçti.
Normalde Sinan
Ateş cinayeti davasının konuşulacağı, herkesin bu davaya odaklanacağı bir
günün sabahına insanlar Kayseri’deki olayları konuşarak girdiler.
Yaşanan tuhaf
olaylar yüzünden Sinan Ateş davası unutuldu, arada adeta kaynadı gitti.
*
Eski Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı (şu anki Ordu Büyükşehir Belediyesi Başkanı) Hilmi Güler’den
duyduğum bir “Ordu atasözü” var, “Davulcu yellenmesi duyulmaz”
derdi.
Zurnacı yellenmesi
hiç duyulmaz.
Evet, Kayseri’de ne
kadar çakal varsa sokağa salındı ve MHP’den çıkan yellenme sesi o gürültü ve
şamata arasında kayboldu gitti.
Allah var, taciz diye yorumlanan görüntüleri sosyal medyada yayanlar (O görüntüler muhtemelen eskidir.. Birileri hîn-i hacette lazım olur diye arşivlerinde saklamışlardır), bunun ardından adres gösterip Kayserili çapulcuları sokağa yönlendirenler, büyük iş çıkardılar.. Tam da Sinan Ateş davasına saatler kala.
Bunu nasıl
yorumlamalıyız?
Şöyle mi demeliyiz: Birileri
göstere göstere yellenmeyi de, yellenmenin üstünün nasıl örtüleceğini de
gayet iyi biliyorlar.
Belki de
tesadüftür.. Ancak, şöyle diyenler de var: “Başarı gayrete aşıktır. Hiçbir
başarı tesadüf değildir.”
ABD
eski başkanı Franklin D. Roosevelt hazretleri de şöyle demiş: “Siyasette hiçbir
şey tesadüf değildir. Bir şey vuku buluyorsa o şeyin önceden
planlandığından emin olabilirsiniz.”
Türkiye Cumhuriyeti’nin
Başkanı Erdoğan da diyor ki: “Siyasette bazı adımlar görünmüyor
olabilir. Bazı yapılanlar görünmüyor olabilir.”
Elhak, görünmüyor.
*
[Kayseri’de
yaşanan türden olaylar bazen, saldırıya uğrayan kitleye “Önünüzde üç seçenek
var, ya her konuda entegrasyona, asimilasyona razı olacaksınız, ya
pılınızı pırtınızı, tasınızı tarağınızı toplayıp defolup gideceksiniz, ya
da böyle şeyler yaşayacaksınız, seçim sizin” mesajının verilmesini, mültecîlerden
şikayetçi kitlenin de “gazının alınmasını” sağlar.
Fakat bizim
devletimizin derinlikleri böyle “anlatılamayacak” şeyler planlamazlar ve yapmazlar,
çok dürüst, çok ahlâklıdırlar.
Onların kitabında suikast
tipi şeyler de yer almaz.
Güldür Güldür Show’da (Tarkanvari Kara
Mesut’un hanına, hanesine tecavüz ettiği) hancı İbrahimus’un “Hanıma tecavüz
ettiniz” diye feryat etmesine yol açan türden sapıkça işler onların kitabında
yazmaz.
Böyle işler
akıllarına bile gelmez.
Ancak, bazı FETÖ’cüler gibi yurtdışına kaçmış hainler Atatürk tipi “namus” abidesi devlet görevlilerine, tutuklanmış FETÖ'cü kadınlardan bazılarına yapılan muamele hakkında böylesi iftiralar atabilirler.. Aldırmayın.. Ne mutlu Türküm diyene!. Bir Türk dünyaya bedeldir.. Türküm doğruyum çalışkanım…]
*
Bu söylediklerimizi
detaylandırmak, derin analizler yapmak mümkün, fakat gerek yok.. Anlayana
sivrisinek saz.
Ancak, şunu
biliyoruz: Erdoğan, Filistin konusunda bedel ödemesini gerektirecek
herhangi birşey yapmadı.. Bedel de ödemedi.
İktidarının ilk
yıllarında Yahudiler’le yediği içtiği ayrı gitmiyordu.. Onlardan madalya vs.
alıyordu.
Burada kritik dönemeç
Aralık 2008.. O ay İsrail bir kalleşlik yaptı, Erdoğan’ı “ofsayt”a düşürdü..
Gazze’ye yaptığı saldırıya Erdoğan vize vermiş gibi bir izlenim uyandırdı.
Erdoğan, bu durum
karşısında “saf seçmek”, İsrail’e tepki göstermek zorunda kaldı.
İsrail’le arası
bozuldu.. Arası bozulmasaydı bu defa Necmettin Erbakan ona bedel
ödetecek, onu “yahudi hortumu, maşası, uşağı, işbirlikçisi, acentası”
olarak damgalayıp bütün imajını yerle bir edecekti.
İşte Erdoğan’ın
ödediği bütün bedel bu..
Şimdi bize tutmuş “Bedel ödedim” diyor. Hangi bedel?.
*
Bir de suikast
konusu var..
Burda kastedilen Bediüzzaman
gibi zehirlenenler, Prof. Mahmud Esad Coşan Hoca gibi “tır”larla tokuşturulan, hurdahaş edilenler değil.
Sümeyye Erdoğan
böyle bir konuda gazetelere manşet olmuştu.
Teferruatına
girmeyelim.
*
Erdoğan’ın hiç
hayırlı işi yok demiyoruz, fakat yanlışları tüm doğrularını götürüyor, ve
geride devasa bir yanlış yığını kalmaya devam ediyor.
LAİKLİĞİN (SİYASAL DİNSİZLİĞİN) BATIL DİNİ: ATATÜRKÇÜ PUTPERESTLİK
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem gelecekle ilgili haberler vermiş, istikbalde neler olacağını bildirmiştir. Kendisini Atatü...
-
Şu Hiranur Vakfı hocasının kızının evliliği meselesi, 28 Şubat 'taki (derin tezgâh) Müslüm-Fadime olayı gibi arsızca köpürtülüyor. ...
-
Erdoğan’la ilgili iki rüyamı yorumsuz olarak aktaracağım. Birincisini, Suriye’deki son gelişmeler başladığı sırada gördüm.. Erdoğan, de...
-
Odatv.com ’da “istihbarî” bilgileri “kulis” diye Hürrem Elmasçı takma adıyla aktaran kişi, son yazısına şu başlığı uygun görmüş: “ Er...