VAHİDEDDİN'İN SUÇU

 




UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 14

 

Kâzım Karabekir Paşa’nın yazdıklarından, Selanikli Mustafa Atatürk’ün bir ara halife olma hevesine kapıldığı anlaşılıyor.

Osmanlı hanedanının saltanatına son verilmesi, fakat halifeliğin onlarda bırakılması konusunda anlaşmışlarken iş bu yönde kanun çıkarılmasına gelince Selanikli’nin bir katakulli ile işi oldubittiye getirip hilafet makamını da onların elinden alacak şekilde yasa teklifi hazırlatmasının ardındaki sırrın bu olduğu görülüyor.

Bu hevesinin ardındaki etken, hilafet kurumuna duyduğu saygı değil.. Sadece Türkler’in (Türkiye insanının) değil, tüm müslüman toplulukların lideri haline gelmeyi istemiş olabilir.

İngilizler’in buna müsaade edeceğini düşündüğü anlaşılıyor..

Çünkü İngilizler için önem taşıyan husus, Osmanlı Devleti’nin ortadan kaldırılmasıydı.

Ancak, Selanikli’nin hilafeti kendi uhdesine alma niyetinin gerisindeki etken konusunda bir ihtimal daha var.

*

İkinci Adam İsmet İnönü’nün İstiklâl mücadelesinin başarısı da esasında İngilizlerin buna karar vermesi ve diğer müttefikleri de bunu kabule mecbur etmesiyle mümkün olmuşturdediğini görmüştük (Milliyet Gazetesi‘nin 29 Ekim 1973 tarihli sayısından aktaran Fikret Başkaya, Paradigmanın İflası, İstanbul: Yordam Kitap, 2018, s. 60).

İngilizler’in karar verdikleri diğer hususları anlamamızı ise, birincisi Selanikli’nin Erzurum Kongresi sırasında bir gece yarısı hempaları Mazhar Müfit Kansu ile Süreyya Yiğit’e açıkladığı gelecekle ilgili kehanetler sağlıyor (Osmanlı saltanatına son verilmesi, cumhuriyet ilan edilmesi, tesettürün kaldırılması, şapka “devrim”i yapılması, Latin harflerinin kabulü).

Meseleyi anlamamızı sağlayan ikinci done ise, Lord Curzon’un yeğeni Yarbay Rawlinson’un (o sıralarda Selanikli’nin tek dayanağı ve destekçisi olan) Karabekir’e İngiltere adına yaptığı açıklamalar.

Karabekir’e verilen mesajlar şunlardı (Bkz. Uğur Mumcu, Kazım Karabekir Anlatıyor, 17. b., İstanbul: Tekin Yayınevi, s. 41-42.):

1. İngiltere olarak siz Türkler’le barış yapmak istiyoruz, fakat muhatap olarak karşımızda Osmanlı padişahı ve onun hükümeti değil Mustafa Kemal bulunmalı..

2.  Padişahlık kaldırılmalı, cumhuriyet ilan edilmelidir.

3. Halifelik kurumu siyasî niteliğinden arındırılmalı, hükümet üzerinde hiçbir etki ve yetkisi bulunmayan (non-governmental türde) sembolik bir sivil makama dönüştürülmelidir.

4. İstanbul'un Türkler’de kalmasına razıyız, siz de Çanakkale'nin Müttefikler’de (İngiltere, Fransa, İtalya) kalmasına razı olun.

5. Bununla birlikte İstanbul Türkler’e, başkent olmama şartıyla bırakılacaktır. Başkent Anadolu’daki (mesela Bursa gibi) bir şehir olacaktır.

6. Türkler, gelecekte başkent yapılacak olan şehirde (ileride cumhuriyet ilan edecek) yeni bir hükümet kurmakta serbesttirler. Anadolu'da güçlü bir hükümetin bulunmasını yapacağımız barış açısından faydalı ve gerekli görüyoruz. (Yani “Anadolu’da, İstanbul’daki Osmanlı Hükümeti’nin pabucunu dama atacak bir hükümet kurun, destekleyelim”.)

*

Karabekir, Rawlinson’un bu açıklamalarına eleştirel yaklaştığını, Çanakkale ve İstanbul’a ilişkin laflarına tepki gösterdiğini yazıyor.

Öyle anlaşılıyor ki, Rawlinson’la Karabekir’den önce birkaç defa görüşmüş olan Selanikli, İngilizler’le bu konularda çoktan mutabık kalmış.

Anlaşmış.

Zaten, Samsun’a çıkmadan önce İstanbul’da İngiliz İstihbarat Teşkilatı’nın İstanbul şefi Rahip Robert Frew (Fro) ile başbaşa gizlice birkaç defa görüşmüş olduğu biliniyor.

Karabekir, Rawlinson’la olan görüşmesini hemen telgrafla Selanikli’ye bildirmişken, Selanikli’nin casus Frew ile olan görüşmeleri konusunda Osmanlı Hükümeti’ne bilgi vermesi gibi bir durum yaşanmamış.

Selanikli’nin bu tavrı “yabancı devletler hesabına casusluk” suçuna girer mi girmez mi, bu konuda ben birşey söylemeyeyim.

*

Rawlinson’un Karabekir’e yaptığı açıklamalardan şunu anlıyoruz ki, o gün için İngilizler’in hilafetin kaldırılması gibi bir talebi yok.

Günümüzde bazılarının Siyasal İslam’a (siyaseti de olan İslam’a) karşı olmasına benzer şekilde, siyasal hilafete karşılar.

“Hilafet varsın olsun, fakat İngiliz siyasetinin ayağına taş değdirmesin, arabasının tekerine çomak sokmasın, suya sabuna dokunmayan bir kültürel hilafet olsun” diyorlar.

Buradan hareketle, Selanikli’nin, “İngilizler Osmanlı hanedanından birinin değil de benim halife olmamı kendi siyasetleri için daha elverişli bulurlar” diye düşündüğü sonucuna varılabilir.

*

Fakat, saltanatın kaldırılması görüşmeleri sırasında işler umduğu gibi gitmedi, TBMM’de istediği çoğunluğu sağlayamıyordu.

Karabekir’in muhaliflere destek vermesi ve o günkü başbakan Rauf Orbay’ın bile öfkelenerek “Ne oluyoruz, nereye gidiyoruz?” diye bağırarak tepki göstermesi üzerine geri adım atmak, hilafeti Osmanlı hanedanının uhdesinde bırakmak zorunda kaldı.

Ve, bu arada İngilizler’in hesabı değişti.

Muhtemelen şunu düşündüler: “Bu hilafet Osmanlı ailesinde kaldığında, yarın bir gün onlardan biri siyasete de atılabilir, ve hem devlet başkanı hem de halife olma imkânına kavuşabilir. O zaman da Osmanlı Devleti dirilmiş, yeniden kurulmuş olur.”

Öyle birşey yapılmalıydı ki, Osmanlı Devleti bir daha dirilememeliydi.

Mezarının üstüne beton dökülmeliydi.

*

Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, Lozan görüşmeleri sırasında Türkiye’ye, beş yıl içinde hilafetin kaldırılması ev ödevinin verildiğini açıklamıştı.

Yanı sıra Osmanlı hanedanının vatandan kovulması emrini de vermiş olmalılar.

Osmanlı hanedanının Sultan Vahideddin dışındaki üyeleri de onun gibi kaçsalardı, arkalarından ne güzel “teneke çalma” ve “Bunlar sülalece vatan haini, işte kaçtılar, vatanını seven yaban ellere kaçar mı?!” diye tantana çıkarma imkânına kavuşacaklardı.

Vahideddin’in suçu, kovulmayı beklemeden kendiliğinden gitmesi.. (Daha doğrusu, Ali Kemal gibi linç edilip öldürülmeyi kabul etmemesi, katillere “Gelin beni öldürün!” dememesi.)

*

Bu ülkede bazılarının suçu, “Gelin beni öldürün!” dememeleri, seslerini yükseltmeleridir. 


SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN VAHİDEDDİN'E GİZLİ İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 38   Önceki bölümlerde, Selanikli Mustafa Atatürk’ün mütareke döneminde 13 Kasım ...