UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI - 2
Uğur Mumcu’nun
Kazım Karabekir Anlatıyor adlı kitabında (17. b., İstanbul: Tekin
Yayınevi) belirttiği gibi, 1933 yılında Paşa’ya karşı Milliyet
gazetesinde Selanikli Mustafa Atatürk tarafından saldırı başlatılmış, bunun
üzerine Paşa, İstiklal Harbimizin Esasları adlı kitabını yazmıştı.
Fakat bu kitap, daha baskıdayken toplatılıp
yakılmış; Paşa'nın İstanbul Erenköy'deki evi basılarak kitabın kaynağı olan belgelere el konulmuştu.
Ancak, Selanikli’nin bu kitaba karşı yazdığı dokuz sayfalık
notları var.
Bazıları eften püften lüzumsuz şeyler..
Önem taşıyanlardan birini Uğur Mumcu şöyle aktarıyor (s. 30):
İstiklâl Harbimizin
Esasları adlı kitabında
1918'de komutanlığını Mustafa Kemal'in yaptığı 7. Ordu'nun İngilizler
karşısında yenildiği ve geri çekilmek zorunda kaldığı yazılıyor.
Atatürk, Karabekir'e bu konuda da karşı çıkıyor ve şunları yazıyor
:
6) «S:
37'de 7. Ordu hakkındaki sözleri yalandır. Katma sırtlarındaki muharebeyi yapan 7. Ordu'dur. 2. Ordu Adana havalisine nakil olunmuştur.»
*
Burada Selanikli’nin, “Kur’an’da ‘Namaza
yaklaşmayın’ emri var, o yüzden namaz kılmıyorum” diyerek ayetin baş tarafını (“sarhoşken”
kaydını) saklayan Bektaşî gibi konuştuğu görülüyor.
İmdi, Birinci Dünya Savaşı’nda Yedinci Ordu’nun savunmakla
görevli olduğu yer, Nablus..
Ve Selanikli, Katma sırtlarında yapılanı
yapmak yerine Nablus’u bırakıp kaçmış, gerideki orduların da İngilizler
karşısında hazırlıksız yakalanmalarına neden olmuş.
Evet, İngiliz 20’nci Kolordu birlikleri
Nablus’a yürüyünce Selanikli 1918 Eylülü’nün 20’sini 21’ine bağlayan gece (Mondros
Mütarekesi’nden 40 gün önce, Vahideddin padişah olduktan iki buçuk ay sonra) Nablus’u
boşaltmaya başladı.
Resmen kaçtı.
“Ya istiklal, ya ölüm!” demedi.
Ve 21 Eylül günü bir İngiliz uçağı, kaçmakta olan Yedinci Ordu’nun bir bölümünün güzergâhını tespit etti.
Bunun üzerine İngiliz uçakları Yedinci
Ordu’yu bombalamaya başladı.
Askerlerin büyük bölümü öldü, kalanlar bütün askerî malzemeyi geride bırakarak başıboş, nizam ve intizamdan uzak bir kitle olarak canlarını kurtarmaya çalıştılar.
İngilizler arkada bırakılan 87
top, 55 kamyonet, 4 motorlu araç, 75 araba, 837 dört tekerlekli vagon ve çok
sayıda su arabasını, sonradan, meyve bahçesinden elma toplar gibi
topladılar.
Meşhur Lawrence bu
konuda şunu yazdı:
“RAF
(Kraliyet Hava Kuvvetleri) dört askerini kaybetti. Türkler ise bir kolordu
kaybettiler.”
İngiliz generali Allenby,
savaşla ilgili raporunda şunları kayda geçirmişti:
“Operasyonlar
birbirini takip eden beş aşamadan oluşuyor.
“İlk
aşama kısa sürdü.
“Otuz
altı saatte, 19 Eylül 04:30 ile 20 Eylül 17:00 saatleri arasında 8. Türk
Ordusu’nun büyük bir kısmı altüst olmuştu. 7. Ordunun birlikleri, çıkışları
süvarilerimin elinde olan Samiriye tepelerinde tam olarak geri
çekiliyorlardı.
“İkinci
aşamada bu başarının meyveleri toplandı.
“Geri çekilen düşmanın arkasına acımasızca bastıran piyade, onu süvarilerimin kollarına itti ve sonuç olarak neredeyse 7. ve 8. Türk Ordusu’nun tamamı silahları ve nakliye araçlarıyla ele geçirildi. Bu aşama aynı zamanda Hayfa ve Akka’nın ele geçirilmesine ve Taberiye’nin ve Celile Denizi’nin güney ve batısındaki toprakların işgaline de sahne oldu. 7. ve 8. Orduların bozguna uğratılması sonucunda Ürdün’ün doğusundaki 4. Türk Ordusu geri çekildi ve Maan tahliye edildi. (...)
“Beşinci
aşamada birliklerim muhalefet görmeden Humus ve Trablusşam’a
ulaştı. Süvarilerim daha sonra Halep’e doğru ilerledi ve 26 Ekim’de o şehri
işgal etti.”
*
Yedinci Ordu’nun hikâyesi bu..
Nablus ile Katma sırtları arası 500 (yazıyla beşyüz) km..
İstanbul ile Ankara arasının sadece 350 km olduğunu gözönüne
alırsanız, mesafenin büyüklüğünün zihinde canlandırılması kolaylaşır.
Şöyle anlatalım: Mesela şimdi Allah göstermesin Yunan Türkiye’ye
saldırsa, İzmir’e tekrar girse, ve sen “Yunan ordusu çok kuvvetli” diyerek
tabanları yağlayıp tek kurşun atmadan kaçsan, ricat psikolojisiyle dağınık halde kaçan askerlerini Yunan süvarileri ve piyadeleri keklik gibi avlasalar, ordunun bütün ağır silahları, araç gereç ve malzemeleri ganimet olarak düşmanın eline geçse, sonra (500 km uzaklıktaki) Kayseri’de (artık yorulmuş, işgal ettiği
topraklarla ve ganimetlerle gözü doymuş) Yunan’ı durdurmuş olsan, yenilmemiş, zafer kazanmış mı olursun?
Sen yenilmediysen, burada kim yenildi, Yunan mı?
İşte her meydana heykeli dikilmiş, deha diye pazarlanan adamın
akıl yürütüşü..
Bu, deha ise, çocuk aklı nedir?
*
İkincisi, Katma sırtlarındaki Yedinci Ordu, başlangıçtaki
Yedinci Ordu da değil..
Durum şöyle:
“General Allenby, Halep kuzeyinde bulunan
Katma’da İngiliz ve Arap Ordularını durduran ve geri atan 7. Ordunun mevcudunu,
4 ve 8. Orduların kalan personeli dâhil 2.500 piyade, 150 süvari ve 8 top olarak
değerlendirmiştir.”
(Cemal Kemal, “Osmanlı’nın Filistin
Cephesi’ndeki Son Muharebesi”, Atatürk
Yolu Dergisi, Cilt: 12, Sayı: 45, Yıl: 2010, s. 57.)
Yani bu orduya Yedinci yerine Dördüncü veya Sekizinci Ordu demek de mümkün.
Nasrettin Hoca'nın hanımıyla olan "Bu kediyse, et nerde, etse, kendi nerde?" muhasebesi gibi..
Elde kalan asker 2 bin 650 kişi.. Düz hesap 2 bin 700 diyelim.. Üçe bölersek eski Yedinci Ordu'ya 900 kişi düşer.
Saldıran
İngiliz kuvvetleri ise 500’er mevcutlu iki süvari alayıyla çeşitli cins 200
otomobilden kurulu bir birliktir. (A.g.m., s. 57.)
İngiliz ordusunun bütün mevcudu bu kadar mıydı?!
Anlaşılıyor ki İngilizler daha fazla ilerlemek istememişler, küçük bir kuvvetle şöyle
bir yoklamışlar.
Ve Selanikli, bundan büyük bir kahramanlık hikâyesi, yenilmezlik
destanı üretiyor.
Yenmek, senin elinden toprağını almış olan gücü durdurmak
değildir, topraklarından çıkarmak, ondan toprak almaktır.
Düşman senin evine girmiş, bütün odaları işgal etmiş, sen de mutfağa çekilmiş, düşman oraya da girmesin diye kapıya omuz vermişsin.. Ve, girmemişler, böylece güya hane tecavüzcülerini durdurmuşsun..
Ve de bunu yenilmezlik olarak gösteriyorsun.
Burada gerçekten de bir deha var.. Mağlubiyeti bile zafer gibi
gösterebilme dehası..
Dehanın bu palavrasını iştahla yeme ahmaklığı ise “aziz” Türk
milletine düşüyor.
*
Mumcu’nun Mustafa Atatürk’ün notlarından yaptığı bir alıntı da şu
(s. 30):
7) S: 38. “21 Eylül'de taarruz edecek düşman bulunmayan İngilizler”.. Yalan!. İngilizler 7. Ordu tarafından muhasara
edildikleri icin durduruldular; aksi takdirde niçin Adana'ya
kadar yürümeyeceklerdi?
Karabekir’i
yalancılıkla suçlayan adama bakın!
21
Eylül’deki olay, Nablus Savaşı..
Katma
sırtlarındaki savunma ise 35 gün sonra, 26 Ekim’de oldu..
Selanikli’nin
illüzyonist abrakadabrasına bakarsanız, 21 Eylül’de İngilizler’i muhasara
etmiş, kuşatmış, ve durdurmuş olduğunu düşünmemiz gerekiyor.
Halbuki, ardına bile bakmadan topukları yağlayıp kaçmış..
Ve İngiliz, savaşmak için kendisine düşman aramış, Selanikli’nin kaçış hnızına gözleri yetişememiş, ancak
uçaklarıyla yerini tespit edebilmişler.
Üstelik,
Katma sırtlarında bile İngilizler’i muhasara diye birşey söz konusu değil.. Sadece,
küçük bir İngiliz birliğinin karşısında kaçmadan durmayı başarmışlar.. Hepsi
bu..
*
Mumcu’nun
kitabını okumaya devam edeceğiz inşaallah.