Bir
önceki yazıda, Zafer Partisi’nin şımarık ve ayarsız genel başkanı Ümit
Özdağ’ın ukalaca laflarını görmüştük.
Partisinin 2022 yılında Ankara’da
toplanan Olağanüstü Büyük Kongresi'nde şunları söylemiş:
“Sizinle
çok önemli bir şey konuşacağım. Hiç açıklanmamış bir husus. Bunu bütün
Türkiye'de birkaç kişi biliyor... 2009'dan itibaren Recep Tayyip Erdoğan,
FETÖ'nün bir casusluk örgütü olduğunu biliyordu.”
Bütün Türkiye’de
sadece birkaç kişinin bildiği bir olaya vakıf olma gibi bir imtiyaza sahip bulunan
bu şımarık tip sözlerini şöyle sürdürmüş:
Ardından da Erdoğan’a
ayar veriyor, hesap soruyor, dalgasını geçiyor:
“Madem casus olduklarını biliyordun,
neden 2010’da referanduma bunlarla gittin? Neden FETÖ’cü generallerin casus
olduğunu bile bile atadın? Şimdi Erdoğan merak edecek bunu Özdağ’a kim söyledi
diye… Eniştem söylemedi emin ol!”
(https://www.milligazete.com.tr/haber/12311135/umit-ozdag-erdogan-bombasini-patlatti-ilk-defa-acikliyorum)
*
İmdi, Özdağ’ın “Türk
istihbaratçılar” lafı bana, Doğu Perinçek muhibbanı gazetecilerden Arslan
Bulut’un Prof. Dr. Mahmud Esad Coşan hocanın Avustralya’daki vefatına dair (2003
yılında) yazdıklarını hatırlattı.
Dediğine göre, Türk
istihbaratçılar ona, Esad Coşan hocanın İngiliz istihbaratının bir “tır”lı
suikasti sonucunda vefat etmiş olduğunu söylemişlerdi.
Konuyu
bir yazımda tartışmış bulunuyorum (Bkz. PROF. ESAD COŞAN HOCA'NIN ÖLÜMÜ VE
TÜRK İSTİHBARAT KAYNAKLARI
https://seyfisay.blogspot.com/2025/01/prof-esad-cosan-hocanin-olumu-ve-turk.html).
Söz konusu yazımız
okunduğu zaman görülebileceği gibi, ne yazık ki “Türk istihbaratçılar” her
zaman (belki de çoğu zaman) doğruyu söylemiyorlar..
Algı operasyonu, gri propaganda,
kara propaganda, devlet sırrı vs. derken her yalanı su içer gibi
söyleyebiliyorlar. (TRT’nin MİT’i anlatan Teşkilat
dizisi de her bölümünde bu mesajı veriyor.)
*
Evet, Türk
istihbaratçılar (MİT’çiler), bırakın milleti, hükümetleri ve başbakanları
bile aldatabiliyorlar.
28 Şubat’taki ihanetleri malum.
Fakat ayak oyunu
yaptıkları tek başbakan, Prof. Necmettin Erbakan değil.
Demirel de onlardan
şikayetçiydi.. Şu söz ona ait:
"Genelkurmay ve MİT, Patagonya'da herhangi bir depremi
bile tüm detaylarıyla sana bildirir ama bir yandan da altınızı oyar, bundan
haberiniz olmaz. Ben 11 Eylül akşamı saat 17.00'de evime gittim. Ertesi gün
baraj açılışları vardı. Fakat 12 Eylül beni Zincirbozan'a [hapse] götürdü."
Evet, MİT’in (Türk istihbaratçılarının) meziyetlerinden birisi bu:
Rastgelenin altını oymak.
*
Ümit Özdağ’ın iddiasına
gelince..
FETÖ (Fethullahçı
Takiyye Örgütü) bir yabancı servisin Türkiye’de yaptığı istihbarat
operasyonunda aktif rol almış olabilir mi?
Mümkün.
Ancak, Arslan Bulut’un
Esad Coşan hocanın ölümü ile ilgili olarak Türk istihbaratçılardan yaptığı
naklen yayındaki akla ziyan saçmalıkları dikkate aldığımızda, onların her
sözlerine inanmamak gerektiği de ortaya çıkıyor. (Eksik olmasın, Teşkilat dizisi de
aynı mesajı veriyor.)
MİT’in içindeki bir
kliğin FETÖ’cülere kumpas kurmadıklarından, mesela şu İzmir’deki
askerlerin (yargıya taşınan) telekızlı casusluk maceralarının intikamını
almaya çalışmadıklarından nasıl emin olabiliriz?
*
Şöyle emin olabiliriz:
Erdoğan’a söz konusu
dosya sunulunca, eldeki belge ve bilgiler çerçevesinde sorumlular hesaba çekilmiş
olsalardı, ve bir casusluk davası çerçevesinde yargı önünde hesap
verselerdi, “Evet, böyle birşey varmış, ortada (tıpkı İzmir casusluk davasında
olduğu gibi) belgeler, kanıtlar, video kayıtları vs. var, ve FETÖ’cüler
kendilerini savunamadılar, iddialara cevap veremediler” derdik.
(Telekızlı İzmir casusluk davasına ait yaklaşık bin adet –rakamla 1000 adet— video kaydı bulunuyor.. Hatta Müyesser Yıldız, “Neden bunlar hâlâ Genelkurmay arşivinde tutuluyor; imha edilmelilerdi” diye yazmıştı.)
Ümit Özdağ’ın sözünü ettiği dosya çerçevesinde bir dava açılmamış olduğuna göre, ortada ciddiye alınacak birşey yok demektir.
Masumiyet karinesi diye kapı gibi evrensel bir hukuk
kaidesi var, boru değil.. Beraet-i zimmet asıldır.
Ancak, MİT’çilerin halihazırda bizi “yargısız” da ikna etmeleri mümkün..
Söz konusu dosya MİT’in
de, hükümetin de arşivinde bulunuyordur.. Kamuoyuna açıklanır, millet de
onların nasıl hain casuslar olduklarını görür, anlar.
Yapmalılar..
Yapmamaları ya da yapamamaları kendilerini töhmet altında bırakır.
*
Ancak, sorun sadece
bundan ibaret değil.
Ümit Özdağ’ın, “Ey
Erdoğan, neden bu casusları tutuklatıp yargılatmadın?” demek yerine, “Madem
casus olduklarını biliyordun, neden 2010’da referanduma bunlarla gittin? Neden
FETÖ’cü generallerin casus olduğunu bile bile atadın?” demesi ilginç.
Çok ilginç.
Casusluğun şu sizin lehçede manası ve cezası bu mudur?
Casussun, ve sadece terfi etmiyorsun, başka da birşey yok.. Ha bir de herhangi bir referandumda AKPARTİ'ye destek vermeyeceksin..
Çok ağır bir ceza!. Göz korkutucu!
(2015 yılı sonlarında dönemin TBMM Başkanı İsmet Yılmaz, TBMM'de müşavir olmamı teklif etme ve atamamı yapma alicenaplığında bulunmuştu.. Ancak, 2018 yılının 1 Ocak günü bir yılbaşı hediyesine layık görüldüm, TBMM Başkanı İsmail Kahraman'ın imzasıyla, tenzil-i rütbe ile "müze araştırmacısı" kadrosuna kaydırıldım ve maaşım, yarıya yakın azaltıldı.. Demek ki benim cürmüm, FETÖ'nün casusluğundan daha büyüktü.. İtiraz etmedim, idare mahkemesine de gitmedim, fakat o sırada TBMM'ye bağlı olan İstanbul'daki saraylardan birine gönderilmemi talep ettim.. Aklımda, evime daha yakın olduğu için Beylerbeyi Sarayı vardı, ne var ki Dolmabahçe'de kalmam istendi.. Kasım 2019'da ise, yeni TBMM Başkanı Prof. Mustafa Şentop ile İsmet Yılmaz telefonla beni arayarak tekrar Ankara'ya davet etme centilmenliğinde bulundular. Kabul etmedim, düşük maaşla emekliliği tercih ettim.)
*
Evet, bu komedya (belki
de kumpas) 2009 yılında yaşanmış.
Benim merak ettiğim şu:
2009 yılı, aynı zamanda Muhsin Yazıcıoğlu’nun öldüğü yıl.
MİT’çiler, bir dosya da Yazıcıoğlu için hazırlamışlar mıydı?..
Bunu cidden merak ediyorum.. Çook..
Ayrıca, 2009 yılı, benim
zehirlendiğim yıl..
Ne yazık ki, MİT denilince tüylerimin
diken diken olmasına engel olamıyorum..
Merhum Esad Coşan
hocanın, 2000 yılında Almanya’da cemaat mensuplarına benim için, “Onu
buraya yerleştirebilir misiniz?.. Ben bu çocuğun canından endişe ediyorum, her
zaman MİT bunun karşısına çıkıyor” derken, herhalde bir bildiği vardı.