DERİN SANAT: İŞBİRLİKÇİ TAŞTAN MUHALİF LİDER YONTMAK

 







Springfield Rifle, Amerikan iç savaşını (Kuzey-Güney Harbi'ni) konu edinen 1952 tarihli bir sinema filmi..

İlk sahnede Albay George Sharpe'ı Colorado'daki Hedley Kalesi'nin komutanı Yarbay John Hudson'ın talebini General'e iletirken görürüz. 

Haydutlar üç ayda 4 bin atlarını nakil sırasında gasp etmişlerdir, onları General'in bulunduğu bölgeye güvenli biçimde ulaştırmak için daha çok adama ihtiyacı vardır Yarbay'ın. 

General'in muhatabı Yarbay Hudson değildir, Albay Sharpe'a, "Kimseye adam veremem, sorumlu sensin, o atları getir!" der.

*

Atlar, Austin McCool adlı bir at tüccarından satın alınmaktadır.

Alınan atların hangi yoldan nereye götürüleceği meçhulken, her seferinde yolda haydutları kendilerini hazır beklerken bulmaktadırlar.

Bu sırada Yarbay'ın emrine yeni bir binbaşı verilir: Alex Kearney.

Yarbay, sıradaki nakil için Binbaşı'yı görevlendirir.

Binbaşı, haydutların asla tahmin edemeyeceği bir yolu izler.. Güzergâhtaki en yüksek tepelere tırmanır, bütün sene karla kaplı olan, deniz seviyesinden 9 bin feet yükseklikteki Grey Rock Geçidi'ne yönelir. 

Geçidi aştıklarında hiç beklemedikleri bir şeyle karşılaşırlar, haydut topluluğu askerî birliği beklemektedir. Sayıları onların dört katıdır. Binbaşı, emrindeki Yüzbaşı Edward Tennick'e atları bırakmasını, çarpışmaya girmeden kaleye döneceklerini söyler. 

Yüzbaşı itiraz eder, "Bu bir kaçış!.. Adamları benim emrime ver, sen atları alıp götür, ben haydutları oyalarım" der.

Binbaşı kabul etmez, "Hayır," der, "atları bırakıp çekiliyoruz".

*

Kaleye döndüklerinde Binbaşı, raporunu vermek üzere Yarbay'ın makamına çıkar. O sırada Yarbay'ın yanında, haydutlar için casusluk yapan kişiyi bulmak üzere Albay Sharpe'ın görevlendirdiği dedektif Matthew Quint de bulunmaktadır. 

Binbaşı Yarbay'a, "Talimatta belirtildiği gibi, izleyeceğimiz rotayı gösteren mühürlü emri Taos kuyularına ulaşıncaya kadar açmadım. Emredilen yolu takip ettik, fakat haydutlar Grey Rock Geçidi'nin ardında bizi bekliyorlardı" der. 

Yarbay, "Emri sizden başka kim gördü?" diye sorar. Yüzbaşı Tennick ile Çavuş Snow'un görmüş oldukları cevabını alır.

Dedektif Quint, Binbaşı'ya, "Rotayı öğrendikten sonra hiç gözden kayboldular mı?" diye sorar. Binbaşı "Ara sıra" diye cevap verir. Fakat kendisinin de bazen birlikten ayrılmasının gerektiğini de ekler. 

Tam bu sırada Yüzbaşı Tennick gelir.. Yarbay'dan, Binbaşı'nın "emre itaatsizlik ve kötü yönetim" suçlarından askerî mahkemede yargılanmasını talep eder. 

Binbaşı öfkelenir, "İhanetten tutuklamış olmam gereken bir adamdan garip suçlamalar!.." diye karşılık verir.

Yüzbaşı, "Emir, haydutların saldırısına karşı sürünün korunmasıydı, sürünün haydutlara bırakılması değildi" der. 

*

Binbaşı daha sonra Yarbay'a, Yüzbaşı'nın kendi rütbesine göz koyduğu için böyle bir suçlamada bulunduğunu söyler.

Fakat yargılanır ve suçlu bulunur. "Görevi ihmal, korkaklık, ve askerî nitelikteki devlet malına zarar verme" suçlamasıyla ordudan tard edilir. Zaten sicili çok parlak değildir, şaibelidir. 

Bu arada at tüccarı McCool yeni bir sürü getirir.

Ordudan atılan Binbaşı ise memleketine dönmek yerine kale civarında ikamet etmekte, aylak aylak dolaşmakta, Yüzbaşı'yla karşılaştığında ona sataşmakta, aralarında tartışma çıkmaktadır.

Yeni sürüyü nakil görevi Yüzbaşı'ya verilir. Haydutlarla çatışmaya giren Yüzbaşı, adamlarından yarıya yakınını kaybeder. Bununla birlikte, atları vurulduğu için kaçamayan iki haydutu canlı yakalayıp beraberinde getirmiştir. 

Haber, Kale civarına Yüzbaşı'nın kendisinden önce gelmiştir. Ona sataşmak için bir fırsat yakalamış olan Binbaşı karşısına çıkıp laf atar: "Yüzbaşı, üniformanda gördüğüm leke de nedir, senin için ölen askerlerin mi kanı yoksa?"

Yüzbaşı cevap vermez, yoluna devam eder. Fakat Binbaşı sataşmayı sürdürür:

"Kendinle gurur duyuyor musun, Yüzbaşı? Kendini yeterince cesur hissediyor musun ha, ne dersin?"

Yüzbaşı cevap vermez, atından inip yumruğunu Binbaşı'nın suratına indirir. Yaka paça birbirlerine girerler, yumruklaşırlarken Yüzbaşı bir yandan da Kale kapısından içeriye doğru geriler, Binbaşı da onu takip eder.

İçeri girdiklerinde Yüzbaşı hemen emir verir: "Tutuklayın onu! Askerî alana girdi."

Binbaşı tuzağa düşmüştür. Tard edilmiş olduğu için askerî alana girmesi ağır suçtur. Savaş şartlarında cezası kurşuna dizilmektir.

*

Binbaşı'ya haydut muamelesi yapılır, yakalanan haydutlarla birlikte hapsedilir.

Ancak haydutların dışarıda işbirlikçileri vardır, gece hapsedildikleri odanın penceresinden bir tabanca ulaştırılır. Haydutlar, kendilerini bekleyen askere içki karşılığında bol para teklif ederler, ve parmaklıkların ardından şişeyi uzatan askeri tabancayla tehdit ederek kapıyı açtırırlar. 

Binbaşı tabancayı aldıkları sırada onları ele vermediği gibi, kaçışları sırasında diğer engelleri aşmaları için onlara yardımda bulunup eşlik eder. 

Kaçan haydutlar ve Binbaşı, doğruca at tüccarı McCool'ün çiftliğine giderler. Binbaşı ondan, kendisine iş vermesini ister. 

Onu işe alan McCool, yanında birkaç adamı olduğu halde onunla birlikte yüksek tepeler arasındaki bir vadiye gider. Orada birtakım adamların gözetiminde yaklaşık bin at bulunmaktadır, haydutların ordudan gasp ettikleri atlar.. Bunların alıcısı Güneyliler'dir.

Böylece Binbaşı, McCool ve adamlarıyla birlikte Güney'e doğru yola koyulur. Yanlarında birkaç da Güneyli asker vardır. Genç askerlerden biri Binbaşı ile samimiyeti ilerletir, ve bu arada, haydutların Kuzey Ordusu'nun atları hangi güzergâhtan götüreceklerini kimden öğrendiklerini açıklar: McCool'dan.

"O olmadan Yankee'lerin sürülerini hangi yoldan götürdüklerini bilemezdik" der. "Bu bilgilere nasıl ulaştığını ona her sorduğumuzda, o sadece güler" diye sözlerini sürdürür.  

*

Günler veya haftalar sonra Binbaşı'yı bir gün Kale yakınlarındaki dar sokaklarda kimseye görünmeden tedbirli ve ihtiyatlı bir biçimde yürüyüp bir eve girerken görürüz. 

Ancak, Yüzbaşı elindeki kınından sıyrılmış kılıcıyla sinsice onu izlemektedir.

Binbaşı'nın girdiği evde Albay Sharpe, bir çavuş ve bir de sivil vardır. Yüzbaşı da aynı eve girer, asker selamı verir. Binbaşı ile Yüzbaşı dostça el sıkışırlar. Albay, Binbaşı'ya, raporunu vermeye devam etmesini söyler.

Binbaşı, haydutların McCool tarafından yönetildiğini, adamları arasında 30 kadar da Güneyli asker bulunduğunu, çalınan atların Güneyliler'e satıldığını bildirir.

Albay Binbaşı'ya, McCool'ün sürülerin geçiş güzergâhını kimden nasıl öğrendiği bilgisine ulaşması gerektiğini ifade eder. 

Binbaşı'ya göre, McCool kimseye güvenmeyen biridir ve bunu kimseye söylemeyecektir.

Albay, şunu sorar: "Eğer o, işten uzaklaştırılırsa, onun görevinde çalışabilir misin?"

"Bu, mümkün" der Binbaşı.. Çünkü atlarla birlikte Güney'e yaptıkları yolculuk sırasında askerî bilgisi ve liderlik yeteneğiyle adamların saygısını kazanmıştır.

Albay, "O halde McCool işten uzaklaştırılmalı" diye konuşur.

Yüzbaşı, "Onunla dövüşmek için bana izin verir misiniz?" diye sorar.

Albay, "Kavgayı o başlatsın" diye karşılık verir. "Senin görevin McCool'ü öldürmek" der.

McCool ölünce, ona istihbarat sağlayan kişinin, onun yerini alacak olan Binbaşı ile temas kuracağı öngörülmektedir. 

*

Derin işler böyledir. Birçok şey, göründüğü ya da gösterildiği gibi değildir.

Her zaman her yerde Kuzey-Güney Savaşı gibi bir savaş olması gerekmiyor, hukuka bağlılık konusunda itibardan tasarrufu dert edinmeyen devletlerin içindeki "kendisini daha fazla devlet" zanneden bazı kişi ya da gruplar, kendilerince tehdit ya da tehlike kabul ettikleri gruplara hükmetmek için, onların liderlerini ortadan kaldırırlar.

Pazarlıkla (birtakım vaatlerle), şantajla ya da (üstü açık ya da örtülü) tehditle yola getirebiliyorlarsa ne âlâ, aksi takdirde hunharca katledebilirler. 

Ve yerlerini, angaje edilmiş kişiler alır.

Bu "temizlik" operasyonu birtakım kazalarla da olabilir, zehirlemelerle de.. 

Yöntem, zamana, zemine ve hedef kişiye göre değişir.

*

Kanal A Genel Yayın Yönetmeni Alper Tan, 8 Mayıs 2014 tarihli bir yazısında şöyle diyordu:

"28 Şubat döneminde yasakçı sisteme uymayan, yasakçı düzenin değişmesi için gayret eden veyahut ‘şimdilik’ bir şey yapmasa bile ileride sistem açısından tehlikeli olabileceği varsayılan insanlarla ilgili infaz kararları veriliyordu. Anlatıldığına göre infaz kararı çıkanların sayısı 11 bin 800 civarındaydı. Çok çeşitli yol ve yöntemlerle infazlara da başlanıyordu. 2003 yılına kadar devam eden süreçte bu 11 bin 800 infaz kararından yaklaşık 3 bin 600’ünün uygulandığı anlaşılıyor. Faili meçhul kalan cinayet, kayıp, çatışmada öldürülme, trafik kazası, intihar, evinde veya işyerinde ölü olarak bulunma, gizlice zehirlenme uygulanan yöntemlerden sadece bazıları…. Bunların bazıları ‘Kürtçü’ bazıları ‘Bölücü’ bazıları da ‘İslamcı’ yaftalarıyla suçlandılar, fişlendiler ve infaz edildiler.”

(https://www.habername.com/haber-esad-cosan-24-sene-once-ne-demisti-108661.htm)

*

Mesele sadece suikast değil..

Suikastten sonrası için neyin planlandığı belki daha önemli..

Sadece ölene değil, (varsa eğer) ölenin yerini alana da dikkat etmek gerekiyor. 

Hem de daha fazla..

Tıpkı Springfield Rifle'de olduğu gibi..

McCool'lerin ölümüne odaklanıp Binbaşı'ların gelişine hiç dikkat etmemek, meselenin bam teli, püf noktası..

Bütün aldanışlarımızın, oyuna gelişlerimizin, istismar edilişlerimizin, kendi ayağımıza kurşun sıkmalarımızın temelinde bu gafletimiz ya da saflığımız yatıyor.


SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN VAHİDEDDİN'E GİZLİ İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 38   Önceki bölümlerde, Selanikli Mustafa Atatürk’ün mütareke döneminde 13 Kasım ...