قُلْ للحَبيبِ بِجَوْفِ اللَيْلِ مُشْتاقُ

 



TİYATRODA YENİ PERDE: FİLİSTİN VE SURİYE'Yİ KURTARAN SELANİKLİ MUSTAFA, BU DEFA İSTANBUL'U KURTARMAK ÜZERE TRENE ATLAR

 




KÂZIM KARABEKİR'İN DAMADI PROF. ÖZERGİN ANLATIYOR – 16

 

Bir önceki bölümde demiştik ki, Lozan’da sadece Misak-ı Millî sınırları içindeki vatan toprakları değil, İslam, millî ve manevî değerler ve Hilafet de feda edildi.

Lozan Antlaşması, sadece metninde yer alan ifadelerden hareketle değerlendirme konusu yapılamaz.

Onu anlamak için şu dört hususun ayrıntılı bir şekilde analiz edilmesi gerekir:

Birincisi, Selanikli Mustafa Kemal’in Adana’dan İstanbul’a geldiği (ve aynı zamanda İstanbul’un düşmanlar tarafından işgal edildiği gün olan) 13 Kasım 1918’den İstanbul’dan ayrıldığı 16 Mayıs 1919’a kadar olan altı ay üç gün zarfında Osmanlı’nın payitahtında çevirdiği dolap ve dümenlerin, özellikle İngiliz, Fransız ve İtalyanlarla olan açık ve gizli görüşmelerinin masaya yatırılması gerekiyor.

İkincisi, İngilizler’in İstiklal Harbi sırasında izledikleri politika ve attıkları adımların, görünüşteki söylemler değil, yol açtığı sonuçlar açısından incelenmesi önem taşıyor.

Üçüncüsü, Selanikli’nin İstiklal Harbi sırasında attığı adımların, gizli ve açık beyanlarının oluşturduğu büyük resmin ne söylediğinin anlaşılması icab ediyor.

Dördüncüsü, Cumhuriyet’in ilanından sonra yapılan ve adına Atatürk ilke ve inkılapları denilen (gerçekte İngiliz ilke ve inkılapları olan) yenilikler ile, izlenen yeni dış politikanın Lozan’la bir ilişkisinin bulunup bulunmadığının araştırılması  gerekiyor.

*

Şunu açıkça söylemek gerekiyor: Lozan Antlaşması’nın temellerine ilk harç, Pera Palas’ta İngiliz komutanlar ile Selanikli Mustafa arasında gerçekleşen görüşmeler sırasında atılmıştır.

Hatta belki de Halep’te..

Halep’te teslim olduğu İngiliz generali Henry Macandrew’le görüşmesi sırasında..

General Henry John Milnes Macandrew, daha önce teslim alınan binlerce, onbinlerce Türk askerinin aksine Selanikli’yi niçin bırakmış, gitmesine müsaade etmişti?

Aralarında nasıl bir konuşma geçmişti?

*

Selanikli Mustafa’nın bu şekilde serbest bırakılması hadisesi bana, CIA’in taşeronu sözde Şeriatçı DAEŞ (IŞİD) örgütünü kuran Ebubekir Bağdadî soytarısının macerasını hatırlattı..

1971 doğumlu bu soytarı, Irak’ta basit bir imamdı.

2003’teki Amerikan işgalinden bir yıl sonra birçok Iraklı gibi hapse girdi.. Hapisten çıktıktan sonra artık radikal bir adamdı..

Buraya dikkat.. Hapishaneler, istihbarat örgütlerinin (gizli servislerin) birtakım vaatlerle eleman devşirdikleri birer ajan serasıdır.

Nitekim, Türkiye’de de son MİT yasasında, MİT’çilere mahkumlarla diledikleri gibi görüşme izni verilmiş bulunuyor. (Bunu zaten yapıyorlardı da, yasa şemsiyesi altına alındı.)

Sizce bir istihbaratçı bir mahkumla niçin görüşür?

Ebubekir Bağdadî denilen soytarı niçin hapisten çıkarıldı ve önü açıldı?.. 

Niçin palazlanıp büyümesine göz yumuldu?

*

Yakın zamanda Afganistan’a gidip İçişleri Bakanı Siracüddin Hakkanî de dahil olmak üzere birçok yetkiliyle görüşen bir tandığımın anlattığına göre, Amerikalılar bu DAEŞ’i Afganistan’da da Taliban’a karşı kullanmışlar..

Taliban ile DAEŞ arasındaki çatışmalar sırasında Amerikan helikopterlerinin gelip bunları kurtardığı oluyormuş. (Tıpkı PKK’lılar gibi.)

Bazen de, sözde DAEŞ’lileri tutuklama görüntüsü altında, Taliban’ın karşısında savunmasız kaldıkları zamanlarda onları koruma altına alıyorlarmış.

*

Biz, Selanikli Mustafa Atatürk’e dönelim..

Mehmet Hasan Bulut imzalı önemli bir kitap var: İngiliz Derviş.

Kitabın adının devamı da var: Yeni Türkiye’nin Doğuşu ve Aubrey Herbert.

Kitabın internetteki tanıtımında şu ifadeler yer alıyor:

“Bu kitap, Türkiye’nin yakın tarihindeki hemen hemen her hadisede yer almasına rağmen adına kitaplarda pek rastlamadığımız İngiliz casus Aubrey Herbert’ın hayatını anlatıyor. İttihat ve Terakki liderlerinin ve Lawrence ve Mark Sykes gibi meşhur casusların yakın dostu Aubrey Herbert, Mustafa Kemal’i de evinde misafir etmiş İngiliz bir aristokrat. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin doğuşunda büyük rolü var; fakat hep perde arkasında kalmayı tercih etmiş. Araştırmacı yazar Mehmet Hasan Bulut, bizim için bu perdeyi aralıyor.

İstihbaratçı Aubrey Herbert aynı zamanda bir subay..

Çanakkale Savaşı’na da katılmıştı.. Çanakkale anılarını Türkçe’ye tercume etmiştim ve “Devler Ülkesinde Devler Savaşı” adıyla yayınlanmıştı.

Evet, İttihat ve Terakki subaylarının yakın dostuydu..

Mesela Birinci Dünya Savaşı’nın akabinde yurtdışına kaçan Talat Paşa’yı Berlin’de ziyaret etmeyi ihmal etmemiştir.

İmdi, bu istihbaratçının Selanikli Mustafa’yı evinde misafir etmiş olmasını nasıl yorumlamak gerekir?

*

Kısacası, Selanikli Mustafa’nın İngiliz istihbaratı ile olan ilişkilerinin kökleri derin..

İlişkisi İstanbul’da, Mütareke döneminde gizli görüşmeler yaptığı (İngiliz gizli servisinin İstanbul şefi) Rahip Frew (Fro) ile yaptığı gizli saklı, başbaşa görüşmelerle başlamış değil.

*

Her neyse.. Biz, Selanikli’nin Halep’te İngilizler'e teslim olup serbest bırakılması hadisesine dönelim.

Yukarıda sözünü ettiğimiz kitapla ilgili bir tanıtım yazısında şu ifadeler yer alıyor:

'19 MAYIS 1919 EFSANESİ'NE BİR DE BURADAN BAKIN! / Hüseyin Yağmur

Bugünlerde bir aziz dostumun tavsiyesi üzerine, Mehmet Hasan Bulut tarafından kaleme alınan ve İngiliz Ajan Aubrey Herbert’in Ortadoğu ve Balkanlarda yaptığı çalışmaları anlatan İngiliz Derviş* isimli kitabı okuyorum.

… Kitabın en önemli özelliği, dönemle ilgili Türk halkının okullarda okuduğu, resmi kaynaklarda yer alan ve resmi tarihçiler tarafından yazılan ‘pagan ezberi’ bilgiler yerine, İngiliz, Amerikalı, Fransız gibi yabancılar tarafından o günün Türkiye'si ve o günün Türkiye'nin kurucu kahramanları ile ilgili yazılmış gerçek bilgilerden ibaret  olması…,

Kitabı okurken özellikle 340. sayfasından itibaren ‘19 Mayıs 1919 Efsanesi’  bilgilerini tebessümle izletecek bilgiler karşıma çıktı. Bu bilgileri bugün  sizlerle paylaşmak istedim:

(…..) Yıldırım Orduları komutanı olarak ricat ederek Halep'e çekilen Mustafa Kemal, Halep'in 40 mil dışında kamp kurdu. Buraya bir kaç gün sonra gelen General Macandrew'a kendisi teslim oldu (Bulut, 2019: 344-345).

(…..) Gelen emir üzerine  General Macandrew, Mustafa Kemal'i serbest bıraktı ve Onu lüks bir arabaya bindirip tren istasyonuna uğurladı. Trenle Anadolu'ya Geçen Mustafa Kemal, Adana'da kısa bir mola verdikten sonra*(1) 13 Kasım'da işgal altındaki İstanbul'a döndü.

(…..) Halep’ten gelen Mustafa Kemal, annesinin (Beşiktaş) Akaretler’de evi olmasına rağmen İngilizlerin kontrolü altındaki mıntıkada kalan ve casusların cirit attığı Pera Palas'a yerleşti, Mustafa Kemal, ertesi gün Daily Mail gazetesinin muhabiri ve arkadaşı George Ward Price ile buluştu. Mustafa Kemal, George Ward Price’a, “Eğer İngilizler Anadolu için mesuliyet kabul edecek olurlarsa, tecrübeli Türk valileri ile işbirliği halinde çalışmak ihtiyacını duyacaklardır. Böyle bir salahiyet dahilinde hizmetlerimi arz edebileceğim münasip bir yerin mevcut olup olmayacağını bilmek isterim” dedi. ve kendisini İngilizlerin Karadeniz ordusunun başındaki Korgeneral Harrington ile görüştürmesini istedi. …

Sultan, Anadolu'da silahları teslim alınmamış orduları ve İstanbul'un işgaline karşı gösterilen reaksiyonu organize ederek anlaşma esnasında işgal güçlerine karşı koz olarak kullanabileceğini düşündü. İstanbul’u işgal kuvvetlerine bırakarak kendisi Anadolu'ya geçemezdi. İstese bile İngilizler buna müsaade etmeyecekti. ,,,

Sultan, 22 Kasım'da Mustafa Kemal ile görüşürken endişeli olduğu her halinden belliydi. Ona “Ordu'nun kumandan ve subayları eminim ki seni çok severler. Onlardan bana bir fenalık gelmeyeceğine teminat verir misin?” diye sordu. Ertesi hafta Yıldız Sarayı'nda tekrar görüştüler ve Sultan taşıdığı tüm şüphelere rağmen, Mustafa Kemal'i Anadolu'ya göndermeye karar verdi (Bulut, 2019: 348).

(…..) (Batılı Filozof) Makyavelli, “Kendi kanunları ve hürriyet içinde yaşayamaya alışkın devletler ele geçirildiğinde  elde tutmanın 3 yolu vardır: İlki, onları ortadan kaldırmak. İkincisi, gidip orada yerleşip oturmak. Üçüncüsü, vergiye bağlamak ve içeride sana yerli halkın dostluğunu sağlayacak az sayıda kişiden oluşmuş bir hükümet kurarak kendi kanunları ile yaşamalarına izin vermektir. Böylece bu hükümet o hükümdar tarafından kurulduğu için onun gücüne ve dostluğuna ihtiyaç duyduğundan o Devleti ayakta tutmak için her yola başvurur. Hür yaşamaya alışkın bir kenti, başka yollara müracaat etmek yerine, kendi halkı ile idare ederek elde tutmak daha kolaydır” diyordu.

Bu yerli halkın dostluğunu sağlayacak az sayıda kişinin halkın gözünde nasıl büyütüleceklerini  ise şu şekilde izah ediyordu: Çoğu kişi akıllı bir hükümdarın fırsatını bulur bulmaz, kurnazlıkla kendisine düşmanlar meydana getirerek ve meydana getirdiği bu düşmanları tepeleyip itibarını kendiliğinden artırması icab ettiğini düşünür.

O zaman kendi kendilerini idare edecek Türklere liderlik yapacak kişiye bir düşman lazımdı, New Europa grubu harekete geçti ve Rothschild’lerin Vickers silah şirketinin başındaki Zaharoff, İngiltere başvekili Lloyd George ve Yunanistan başvekili Venizelos ile buluşarak onlarla Anadolu'ya asker çıkarma meselesini konuştu. Zaharoff, Yunan ordusunun Anadolu operasyonunu kendi cebinden finanse edecekti,

Bunun üzerine İngiltere başvekili Lloyd George, Mustafa Kemal'in muayene olduğu Rothschild Hastanesi'nin Başhekimi Otto Zuckerkandl’ın akrabası ve Fransa başvekili Clemenceau, İtalya başvekili Orlando ve Amerika Birleşik Devletleri Reisi Wilson, Paris'te Yunanlıların Anadolu'ya çıkışı üzerinde anlaştılar. Yunan ordusunun çıkışından evvel, İngiliz, İtalyan ve Fransızlar Anadolu'da işgallere giriştiler.

Anadolu'nun her yerinde peş peşe müdafaa-i hukuk cemiyetleri kuruldu. Minber ve Büyük Mecmua gibi İttihatçıların çıkarttıkları gazete ve mecmualarda Mustafa Kemal'in reklamı yapılmaya başlanmıştı, Anadolu artık halaskar kurtarıcı Mustafa Kemal'in gelişini bekliyordu (Bulut,2019: 352-353).

(…..) Yakın Doğu Yardım cemiyetinim mensuplarından gazeteci William T.Ellis,  Mustafa Kemal Samsun'a çıkmadan bir ay önce New York Herald gazetesinde çıkan makalesinin sonunda Türkiye'nin son yıllarını şöyle anlatmıştı: Dünyanın bu köşesi yine karışıklık içerisinde. Yeni ve daha iyi bir liderlik beklerken insan merak ediyor. Selanik'in güçlü Yahudileri tekrar günün adamını çıkaracak mı? (Bulut, 2019: 357-358).

(…..) Bu arada Fransız ihtilaline ve Napolyon'a olan hayranlığını her fırsatta dile getiren Mustafa Kemal, Samsun'a çıkmış, buradaki İngiliz subaylarla bir toplantı yaptıktan sonra Havza ve Amasya gitmişti. (Bulut,2019:359). (Bu yol, günümüzde Havza Belediyesi tarafından ‘Kurtuluş  Yolu’ olarak ilan edilmiş durumdadır/Yazarın Notu)

Velhasılıkelam, yazarın değerli araştırmasını şöyle özetleyebiliriz: Bir ilçenin kaymakamı ile bir köyün muhtarı bir plan dahilinde köy halkını ikiye bölüp önce savaştırsa, sonra barıştırsa, köylülerin bu planı ruhu bile duymayabilir. Hatta birer şükran abidesi olarak kaymakamın heykelini ilçe merkezine, muhtarın heykelini köy meydanına dikebilirler.

Ortadoğu ve Afrika’daki ülkelerin 1. Dünya Savaşı ve kolonyal dönem sonrası umumen kaderleri bu anlamda tecelli etmiştir. Özellikle Afrika ülkelerinin en büyük meydanları kolonyal dönem valilerinin devasa heykelleri ile süslüdür. 

İLAVE NOTLAR:

*1) Mustafa Kemal Paşa’nın Halep’te İngilizler tarafından serbest bırakılmasının ardından ülkenin kurtuluşu için bulduğu çözümlerden biri ‘kendisinin Harbiye Nazırı olarak Ahmet İzzet Paşa Hükümeti’ne dahil olabilmesidir.’ …

*2) Kemalist Araştırmacı Alev Coşkun da Ward Price görüşmesini doğrulamakta ve bu konuya şöyle destek vermektedir: Mustafa Kemal, Pera Palas'ta bir İngiliz Generalle konuşur. Kimilerine göre bu General, Harrington'dur. İngilizlerle konuştuğu da sabittir, yani generalin direk kendisiyle görüştüğü sabittir (Coşkun, 2011:74).

(https://www.yenisoz.com.tr/yazarlar/19-mayis-1919-efsanesine-bir-de-buradan-bakin-2422/)

*

Wikipedia’daki “Henry Macandrew” maddesinin ilk cümlelerinde, bu adamın (Herbert Aubrey gibi) aynı zamanda istihbaratçı (intelligence officer) olduğu belirtiliyor.

Bu adam, Selanikli’yi sadece serbest bırakmakla yetinmiyor.. “Tamam, serbestsin, çek git!!” demesi de iltimas (torpil) olarak yeterliyken, lüks arabayla, onu İstanbul’a götürecek olan trene yetiştirmek üzere istasyona bıraktırıyor.

Selanikli söz konusu olduğunda kafalarının çalışma düzeneğini beş yaşındaki çocuk vitesine takan Kemalist uyurgezerlerin inandığı masallardan biri, İstanbul’u işgal eden İngilizler’in Mustafa Kemal’den çekiniyor olması efsanesi..

Çekinseler, Suriye’de teslim aldıkları bu adamı böyle özel arabaya bindirip tren istasyonuna yetiştirerek İstanbul’a gönderirler miydi?! (Lenin'in de bir tren hikâyesi var.. Almanlar, düşmanları Rusya'yı "dizayn" etsin diye trene bindirip göndermişlerdi.)

Bu soru, Kemalistlerin zekâ seviyesini aşan bir soru olduğu için cevap vermekten muaflar..

*

Evet, Selanikli Kemal efendi trene atlıyor ve "Bekle beni İstanbul" diyor.

Tesadüfen İngilizler’in İstanbul’u işgal ettiği gün (13 Kasım) İstanbul’a gelen Selanikli, anasının evine değil, işgalci İngiliz kuvvet komutanlarının karargâh haline getirdikleri Pera Palas’a yerleşiyor. 

(Tesadüf deyince aklımıza, Amerikan başkanlarından Franklin D. Roosevelt'in şu sözü geldi: "Politikada hiçbir şey tesadüfen olmaz. Olmuşsa, öyle planlanmıştır." Biz yine de, Selanikli'nin işgalcilerle aynı gün İstanbul'a gelişini İngiliz'in planı olarak görmek yerine tesadüfe bağlayalım.. Fakat, Selanikli'nin anasının evi yerine Pera Palas'a yerleşmesi kesinlikle tesadüf değildir.)

Vatandaş sanki işgal gücü subayı..

“Şeytan görsün şu emperyalist vampirlerin yüzünü!” deyip anasının evine gitmek yerine bunların yanı başına yerleşiyor.

(Ve biz bu defa da, Mevlana ve Şeyh Sadi-i Şirazî'nin "Farklı cinsten iki canlı bir araya geliyor, birlikte yaşayabiliyorlarsa, mutlaka aralarında bir müşterek nokta vardır" anlamına gelen sözlerini, ve verdikleri [ortak noktaları topallıkları olan] leylek ile karga birlikteliği örneğini hatırlıyoruz.)

*

13 Kasım günü İstanbul’a gelen Selanikli, hemen bir gün sonra ayağının tozuyla temaslarına başlamıştı.

Evet, bir gün sonra, 14 Kasım’da Daily Mail gazetesinin muhabiri George Ward Price ile görüşmüştü.

Bir sonraki yazıda buradan devam edelim inşallah.


SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN VAHİDEDDİN'E GİZLİ İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 38   Önceki bölümlerde, Selanikli Mustafa Atatürk’ün mütareke döneminde 13 Kasım ...