ATATÜRK'E PADİŞAHIN SARAYI... MİLLÎ MÜCADELE'NİN FEDAKÂR KAHRAMANLARINA İDAM, HAPİS, SÜRGÜN, İTİBAR SUİKASTİ




Dr. Seyfi Say


Bir önceki yazıda, Halide Edib'in anlatımı çerçevesinde, Mustafa Kemal'in ikili oynadığını, takiyye yaptığını (daha açık ifadeyle ikiyüzlü davrandığını) ve insanlara yalan söylediğini görmüştük.

Görünüşte, Padişah ve İstanbul hükümeti tarafından kendisine verilen emirleri kabul etmiş ("Başüstüne efendim" demiş), fakat gizlice başka işler çevirmiş. 

İstanbul'da işgalci İngilizlerle Pera Palas Oteli'nde yaptığı görüşmeler de bu gizli kapaklı işler arasında yer alıyor. 

İngiliz İstihbaratı'nın İstanbul şefi Rahip Robert Frew ile iki üç defa yalnız başına buluşup konuşuyor. Bu mülakatlardan biri, otelin Fransız müdürü Mösyö Martin'in evinde gerçekleşiyor.

Dahası, İtalyanlar'ın İstanbul komiseri Kont Carlo Sforza ile de görüşüyor. 

Evetlerinin ve hayırlarının, verdiği sözlerin, ettiği yeminlerin bir çöp kadar bile kıymeti yok.. Çünkü, kendisine verilen emirleri kabul etmiş gibi görünürken gizlice başka işler çevirebilme, karakterinin en keskin hatlarından birini oluşturuyor. 

*

Onu, verdiği sözler ve ettiği yeminler değil, ancak şartlar durdurabiliyor ve sınırlandırabiliyor.

Evet, Halide Edib'in anlatımına göre, durum bu:

Padişah ve Damat Ferit, onu Doğu’yu yatıştırmak için göndermişti. Görünüşte hükûmetin emrini kabul etmiş gibi davranırken, gizliden gizliye Ali Fuad Paşa (Ankara’da On İkinci Ordu Kumandanı), Kâzım Karabekir Paşa (Erzurum’da Dokuzuncu Ordu Kumandanı) ve Rauf Bey ile anlaşmıştı. Onunla beraber [Samsun'a] gidenler arasında Miralay Refet (Refet Paşa) de bulunuyordu. Refet Paşa, Samsun’da Üçüncü Ordu Kumandanı’ydı. Bundan başka da Miralay Arif (Sakarya’da Mustafa Kemal Paşa ile beraberdi), Amasya’da ilk tarihî toplantıda hazır bulunmuştu.

Rauf Bey, İstanbul’dan Ankara’ya giderek orada Ali Fuad Paşa ile birleşip Amasya’ya hareket etmişti. 9 Haziran’da Amasya’da, Mustafa Kemal Paşa, Ali Fuad Paşa, Miralay Refet ve Rauf beylerin imzasıyla bir protokol imzalandı. Miralay Arif, Anadolu İnkılâbı adı altında [1924 yılında] yayımladığı kitapta bu protokolün diğerleri tarafından da tasdik edilen şeklini şöyle tarif ediyor:

“Mustafa Kemal Paşa, Amasya’dan muhtelif kimselere mektup yazmıştır. ... Meâli şudur: Merkezî hükûmet tamamen ecnebi kontrolü altındadır. Türk milleti, ecnebi hâkimiyetini reddetmeye karar vermiş ve bunu memleketin her tarafındaki teşekküllerle [cemiyet, dernek gibi oluşumlarla] isbat etmiştir. Bu, muhtelif teşekküllerin faaliyetleri birleştirilmelidir. Sivas’ta bir kongre toplanmalı ve bunun yeri ve tarihi –açılıncaya kadar– gizli tutulmalıdır. İstanbul’dan gönderilen ve millî nokta-i nazardan kanaatleri şüpheli olan kumandanlar kabul edilmemelidir.”

Aynı zamanda, ihtiyaç hâsıl olunca, Ali Fuad Paşa’nın Orta ve Batı Anadolu’da askerî ve sivil idareyi eline alması kararlaştırılmış. Konya’daki Kumandan Mersinli Cemal Paşa ve Kâzım Karabekir Paşa bu kararları telgrafla kabul etmişlerdir. Amasya Protokolü’nün imzasına kadar İstanbul Hükûmeti’nden ayrılmak ve Anadolu’da yeni bir hükûmet kurmak arzusu belirmişti.

(Halide Edip Adıvar, Türk'ün Ateşle İmtihanı I, İstanbul: Cumhuriyet Gazetesi, 1998, s. 47-8.)

Asıl maksat, İstanbul Hükümeti'nden ayrılmak ve Anadolu'da yeni bir hükümet kurmak.

Bahaneyi de, donanmalarını İstanbul'a gelip yığan, Pera Palas Oteli'ni karargâh yapan ecnebiler (İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar) hazırlamışlar: Merkezî hükümet (İstanbul'daki hükümet) üzerindeki ecnebi baskısı.

Ecnebileri diline dolayan adam, İstanbul'da İngiliz ajanlarıyla, İtalyan ve Fransızlarla al takke ver külah samimi görüşmeler yapan adam. 

Kendisini Anadolu'ya gönderen de, "tamamen ecnebi kontrolü altında" olduğunu söylediği hükümet.

Vizeyi veren de doğrudan İngiliz...

Ve şu mutlu tesadüfe bakın ki, Atatürk'ün yapmayı düşündüğü şey, tam da bir İngiliz albayının Halide Edib'e açıkladığı projedir:

Kolonel H. Symythe, saat on biri geçe geldi. ... 

İngiltere [İstanbul'da düzenlediğimiz] bu millî hissiyatı, yani mitingleri çok beğeniyormuş. Bundan başka da, İngiltere'nin milleti temsil eden [meclise/parlamentoya dayanan] bir hükümeti mutlakiyete [padişahlığa] tercih edeceğini de ekledi. ...

«Aynı zamanda Sultanahmet'teki gibi bir miting daha yaparak padişahı seçime ve Meclis'i açmaya zorlamak istiyormuşsunuz.» ...

«Buna devam ediniz. ... Meclis'in iadesine karar verirseniz, İngiltere de sizi tutar ve halkın temsilcileriyle anlaşmayı padişahla anlaşmaya tercih eder

(A.g.e., s. 43-5.)

*

Atatürk'ün Samsun'a çıktığı tarih, 19 Mayıs.. 

Amasya'da protokolün hazırlandığı tarih ise 9 Haziran.. Yani 21 gün (üç hafta) sonrası.

Altında imzası olan isimlere gelince..

Biri, Mustafa Kemal.. Sonradan "Cumhuriyet ilan ettik, ben ebedî (sonsuza kadar) şefim, cumhurbaşkanıyım" demiştir. 

Padişah gibi köşk ve saraylarda yaşamış ve ölmüştür.

*

İkincisi Hamidiye kahramanı Rauf Orbay..  

Zaferden sonra, Atatürk'ün başında bulunduğu Cumhuriyet Halk Partisi'nin rakibi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası/Partisi kurucuları arasında yer aldı. 1926 yılında Atatürk'e karşı tertiplenen İzmir suikasti girişiminde tuzu biberi bulunduğu iddiasıyla yargılandı ve 10 yıl hapse mahkum edildi. 

Üçüncüsü, Miralay Arif.. 

Meşhur Ayıcı Arif.. 

Aynı İzmir Suikasti davasında yargılandı ve idam olundu. Yağlı iple astılar.

Dördüncüsü Refet Paşa.. 

Rauf Orbay gibi Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası/Partisi kurucularından... 

Aynı İzmir Suikasti davasında yargılanıp terbiye edilmiş, ıslah olup Atatürk'e layıkıyla biat edeceği anlaşılmış olacak ki beraat etmiştir. 

*

Beşincisi Ali Fuat Cebesoy.. 

O da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası/Partisi kurucularından.. 

Böylece, İzmir Suikasti davasının sanık kadrosu içindeki yerini garantiye almış.. 

Fakat şanslılardan, Refet Paşa gibi beraat etmiş, yani ıslah olacağı düşünülmüş. (Ali Fuat Paşa, Mustafa Kemal daha ortada yokken Batı Anadolu'da millî mücadeleyi başlatan adam.. Batıdaki en üst düzey komutan.. Mustafa Kemal onu görevden alıp yerine İsmet'i getirecektir. Yeni görevi Moskova büyükelçiliğidir. Sakarya Savaşı öncesinde kendisinin başkomutan olup cepheye gitmesini isteyenlere "Amacınız beni Ankara'dan uzaklaştırmak" diyen Mustafa Kemal Atatürk, gelecekte kendisine rakip olabilecek adamları araziden uzaklaştırıp yerlerine sadık ve uysal yardakçılarını getirmekte mahirdir.)

*

Bir de, protokolü telgraf vasıtasıyla onaylayan Kâzım Karabekir var.. 

Yeni hükümet ve devlet fikrini, daha İstanbul'dayken ilk dillendiren adam.. (Ancak onun kafasındaki yeni hükümet ve devlet, halka dayanma iddiasıyla Padişah'ı ve hilafet kurumunu İngiliz'le birlikte tarihe gömecek bir devlet değil, onların da hukukunu savunup koruyacak bir devlet.)

Yalnız bir kusuru var: Mustafa Kemal gibi birilerine görünüşte evet deyip gizliden gizliye iş çevirme, yüze gülüp arkadan kuyu kazma gibi "zekâ ürünü" bir meziyet, karakterinde yok.

O da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası/Partisi kurucularından ve İzmir Suikasti davasının yargılanan sanıklarından.. Karabekir yanlısı muvazzaf subaylar mahkemeye silahlı olarak gelip gövde gösterisi yaptıkları, istenmeyen bir karar çıkması durumunda mahkeme üyelerini vurmayı kararlaştırdıkları izlenimi verdikleri için, beraat ediyor.

Sonrası trajedi.. En düşük maaşla emeklilik, fakr u zaruret, polis takibi, suikast tezgâhı, medyada "İstiklal Harbi'ne, Millî Mücadele'ye karşıydı, Atatürk'ün zoruyla katıldı, vatan hainiydi" şeklinde algı operasyonu, itibar suikasti...

*

Geriye Mersinli Cemal Paşa (Mehmed Cemal Mersinli) kalıyor.. 

Sonraki süreçte TBMM'de Atatürk karşıtı (Şeriatçı, Hilafetçi) İkinci Grup içinde yer alacaktır. 

Ancak, öncesi var.. 

Her ne kadar Amasya kararlarını onaylamışsa da, İstanbul'a başkaldıranlardan değil. 

Bu yüzden olacak ki, İngilizler bu Padişah yanlısı adamın görevden alınmasını istiyorlar. 

Kimden? İstanbul Hükümeti'nden.. 

Ve Amasya protokolünün imzalanmasından yedi ay sonra, bu yüzden, 20 Ocak 1920'de görevinden ayrılıyor.

İstanbul hükümeti "tamamen ecnebi kontrolü altında" olduğuna, ve Mersinli Cemal Paşa da hükümete itaat ettiğine göre, İngilizler onu ödüllendirmeliydi, değil mi? 

Hayır, Mustafa Kemal'in âlâ-yı vâlâ ile kalabalık bir maiyetle Samsun'a gitmesi için vize veren İngilizler onu tutuklayıp Malta'ya sürüyorlar. 18 Mart'ta, yaklaşık bir ay sonra.. 

Sürgünden dönünce TBMM'ye katılıyor. Safı, Atatürk karşıtı İkinci Grup..

1926 yılında ise, tahmin edilebileceği gibi, İzmir Suikasti davasında yargılanıp terbiye ediliyor.

*

Kısacası, Mustafa Kemal, Atatürk olmasının önünü açan ilk kadroyu idamla, hapisle, idam tehdidiyle tasfiye etmiş durumda. 

Suikast davasına bakan (hakimleri hukukçu olmayan, hukuk bilmeyen) İstiklal Mahkemesi adlı ucube, doğrudan Mustafa Kemal'e bağlıydı.

Gizliden gizliye ondan talimat alıyorlardı. Malum, gizliden gizliye iş çevirmek, Atatürk'ün karakterinin karakteristik özelliği.


SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN VAHİDEDDİN'E GİZLİ İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 38   Önceki bölümlerde, Selanikli Mustafa Atatürk’ün mütareke döneminde 13 Kasım ...