Önce kısa bir
hafıza tazeleme..
Bilindiği gibi
1979 yılında mollalar, Şah’ı İran’dan kovmuş, yönetimi ele
geçirmişlerdi.
Bir yıl sonra
ABD, Baasçı (Arap milliyetçisi) Saddam’ı gaza getirerek İran-Irak Savaşı’nı
başlattı.
22 Eylül
1980’de başlayan savaş sekiz yıl sürdü.. 20 Ağustos 1988’de savaşı bitiren de,
ABD’nin devreye girmesi ve İran’ı tehdit etmesi oldu..
Humeyni karizmasının çizilmesi pahasına barışı kabul etti..
Kabul etmek zorunda kaldı.
O gün bugündür
İran ABD’nin tehditlerinden korkuyor.
*
İki yıl sonra,
2 Ağustos 1990’da ABD, Saddam’ı bir petrol ihtilafından dolayı Kuveyt’e
saldırması yönünde cesaretlendirdi.
ABD’nin Irak
Büyükelçisi April Glaspie’nin Saddam’ı bu yönde umutlandırdığı biliniyor.
Saddam,
ABD’nin, İran Savaşı’nda olduğu gibi yine arkasında duracağını zannetti.
Gerçekteyse tuzağa
çekilmişti.
Ocak 1991’de ABD ve müttefikleri Irak’a saldırdı. Buna Birinci Körfez Savaşı deniliyor.
O süreçte Amerikalılar Özal’ı ve Türkiye’yi de oyuna getirdiler.
*
Asıl gaye,
Irak’ta uzun vadede (İsrail’in güvenliğine hizmet edecek) bir Kürt devletinin
kurulmasıydı.
Bunun için de
önce Irak’ta merkezî idarenin zayıflatılması gerekiyordu.
Ancak Irak’a
durduk yere saldıramazlardı.. Önce ona bir suç işletmeleri, onu bir suça
bulaştırmaları, bir bahane üretmeleri gerekiyordu.
(Yeri gelmişken söyeyelim, “çağdaş” istihbarat servislerinin tasfiye etmek istedikleri kendi ülke vatandaşlarına karşı başvurdukları “terbiye” yöntemlerinden biri budur.
Adamı şantaj yapıp kontrol altına almak için bir şekilde bir suça bulaştırırlar ya da bundan bir sonuç alamasalar bile itibarsızlaştırmak ve etkisizleştirmek için dedikodu çıkarırlar.
Bazen sorunu kökten çözmek
için trafik kazası ve ziraî “ilaçlama” hizmetleri de sunarlar [Zehirleme
demeyelim, zülfiyâre dokunnmasın].)
*
Ancak, ABD
Irak’ta bir Kürt devletinin kurulması yönündeki çabalarından kesin sonuç
alabilmiş değildi.
Böylece
İsrail’in geleceği ve güvenliği için İkinci Körfez Savaşı’nı başlattı.
Tarih 20 Mart
2003’tü..
Türkiye’de AK
Parti daha yeni iktidar olmuştu.. Başbakan, Abdullah Gül’dü.. Erdoğan
ise fiilen çok etkiliydiyse de, “yasal” olarak Sarı Çizmeli Mehmet Ağa
durumundaydı.
Erdoğan, ABD
ile birlikte Irak’a saldırma konusunda son derece iştahlıydı.. İran’a ve
Kuveyt’e saldıran Saddam gibi ağzının suları akıyordu.
Abdullah Gül
ise “siyaseten” Irak’a girilmesi taraftarı gibi konuşuyordu, gönlü ise (kankası
Fehmi Koru gibi) bu işten uzak durulmasından yanaydı.
Türkiye, TBMM
kabul etmediği için Irak meselesine bu defa bulaşmadı.
*
Erdoğan, 2003’teki tutumundan pişman olmadı..
Görece yakın
zamanlarda “uçak gazetecileri” hazeratına en az iki defa bu konudaki
teessüflerini bildirdiği, bunu bir fırsatın kaçırılması olarak gördüğünü
söylediği biliniyor.
Erdoğan,
aradığı “ABD’li fırsat”ı sekiz yıl sonra, 2011 yılında Suriye’de
yakaladı.
Bir yandan
Suriye ile dostane görüşmeler yaparken diğer taraftan (Davutoğlu taifesi ile
MİT’çi üstün zekâların gaz vermesi sonucu) perde arkasında ABD ile
anlaşıp Türkiye’yi Suriye bataklığına soktu.
Bataklıktan
Türkiye’ye çamur değilse de insanlar aktı.
ABD’nin asıl
hedefi, Kuzey Irak’ta oluşturdukları Kürt yapılanmasının bir benzerini
Suriye’de de oluşturmaktı.
“Uzak görüşlü”
Hariciyemiz ve MİT’çi “üstün zekâlar” bunu biraz geç farkettiler.
*
Şimdi soru şu:
ABD ile işbirliği yaparak sağa sola saldırma konusunda pek hevesli olan Erdoğan,
son zamanlardaki ekonomik darboğazı ve dış politikadaki sıkışmışlığı aklınca
aşmak için ABD’nin İran’a yönelik bir operasyonunda rol alabilir mi?
Olmaz olmaz
deme, olmaz olmaz.
Merhum Prof.
Dr. Mahmud Esad Coşan Hoca, 1990’lı yılların ilk yarısında, böyle bir
Türkiye-İran kapış(tır)masından endişe ettiği için yazı ve konuşmalarında bu
konu üzerinde çok durmuştu.
*
Yeri gelmişken
şunu da söyleyelim:
Erdoğan’ın Filistin konusundaki o kahramanca laflarına
itibar edilmez.
Çünkü
zatıalileri “siyaset”i iyi bilir.. Siyaset kurdudur.
Bir zamanlar, İslam İşbirliği Teşkilatı Ekonomik ve Ticari
İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) 32. Toplantısı’nın açılış oturumunda, ABD başkanı seçilen Trump’ı savunmak için bütün bir İslam
dünyasına hitaben şunları söylemişti:
“… Bize de geliyorlar diyorlar ki ‘Bak Trump,
Müslümanların aleyhinde konuştu, İslam’ın aleyhinde konuştu’… Biz siyasette bu
tür şeylerin hepsine alışığız. Bugün böyle konuşulur, sonra bu yanlış
düzeltilir. Fakat biz burada kalkıp kesinlikle oyuna gelmememiz lazım.”
(http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/11/23/cumhurbaskani-erdogandan-islam-ulkelerine-tarihi-cagri)
Soru şu:
Erdoğan’ın bu Filistinci konuşmaları hakkında İsrailliler de şunları söylüyor
olabilirler mi (ya da Erdoğan, İsrailliler’in şu şekilde akıl yürüteceklerini
düşünüyor olabilir mi):
“… Bize de geliyorlar diyorlar ki ‘Bak Erdoğan,
siyonistlerin aleyhinde konuştu, İsrail’in aleyhinde konuştu’… Biz siyasette bu
tür şeylerin hepsine alışığız. Bugün böyle konuşulur, sonra bu yanlış
düzeltilir. Fakat bizim burada kalkıp kesinlikle oyuna gelmememiz lazım.”
*
Kısa bir
hafıza tazeleme diye söze başladık fakat laf uzadı.
Gelelim asıl
mevzuya..
Odatv.com dün (yani 19 Nisan 2024 günü) Ertuğrul Özkök’ün
bir yazısını yayınladı.
Yazının
başlığı şöyle: “Özkök açık kaynaklara bakarak
gazetecilik dersi verdi… Erdoğan’ın yeni yönü”.
Özkök, yazısını şöyle bitiriyor:
Çarşamba günü Ankara’da basına açık
verilen brifingden aktardığım bu 4 önemli bilginin anlamı ne?
Benim
yorumum şöyle:
BİR:
… Türkiye Orta Doğu ile ilişkilerinde yeniden Batı eksenine dönüyor.
Ve
bizim için asıl “Tehdit” unsuru Batı değil, Doğu sınırımız.
…
bu iki açık istihbarat, Türkiye dış politikasının bu en tehlikeli bölge
konusunda, kişisel ve ideolojik saplantıları aşarak, ülke menfaatlerine
uygun rasyonel bir zemine oturtma işaretleri…
… mesele ülke güvenliği, bölge
istikrarı olunca…
Gerçekçilik
ağır basıyor.
Yine
de bir şüphe şerhi düşeyim.
Çünkü
mesele iç politika olunca, hala Rabia işaretinden medet uman bir
medya var.
Ben de Özkök’e sevineceği bir haber vereyim..
Artık o Rabiacılar’ın yerinde yeller esiyor.
Erdoğan’ın yandaş medyadaki leşkerleri doğu
sınırımızda İran’a karşı savaşı başlattılar bile..
*
Evet, kimisi “İran’a karşı atom bombası vs.
hazırlamalıyız” filan diyor, kimisi Ortadoğu’da hiç müslüman ülke
göremediğini ilan ediyor.
Fakat haklarını yemeyelim, “Erdoğan leşkerliğinin
hakkını” iyi veriyorlar.
Patlıcanın değil padişahın dalkavuğu olduğunu
söyleyen şahıs gibi bunlarda da can var, fakat vicdan var mı, varsa ne kadar
var, bilmiyorum.
Ancak, bir hatırlatma yapmakta fayda var:
İran’a yönelik bir Batı harekatına Rusya
seyirci kalamaz.. Suriye’de yaptığı gibi işe müdahil olur.. Böylece Türkiye-Rusya
ilişkileri bir çıkmaza girer.
Öte yandan, Afganistan ve Pakistan’da
da hareketlenmeler olur..
Ve bu hengâmede Türkiye bir kaza kurşunu ile
yaralanabilir.
Komşunun evinde yangın çıkmaması bizim için de hayatî
öneme sahiptir.
Çünkü yangın bizim eve de sıçrayabilir.
*
Özkök’ün yazısı şöyle:
Tarihe dikkat…
14
Nisan 2024
Yani İran’ın İsrail’e
300 balistik füze ve IHA gönderdiği gecenin ertesi günü…
Şimdi
vereceğim şu haber eminim sizi de şaşırtacak.
İşte
o gün, yani 14 Nisan günü Adana İncirlik üssüne 2 adet B-1B uçağı indi.
Diyeceksiniz
ki, ne var bunda.
Biraz
sabredin.
ERTESİ
GÜN TÜRK F-16’LARI
İLE
BİRLİKTE HAVALANIYOR
Ertesi
gün bu iki uçak Türk F-16’ları ile birlikte havalandı.
Uçtukları
bölge Türk hava sahasıydı ve iki gün boyunca birlikte uçtular.
Bu
uçuşların, iki ülkenin genelkurmay kayıtlarındaki resmi tanımı şuydu:
“Havada
Yakıt İkmali ve Müşterek Taaruz Kontrolör Eğitimleri…”
Tatbikat
yaptıkları havasahası neresi?
Suriye,
Irak ve İran sınırlarına yakın bölge…
UÇTUKLARI
BÖLGENİN DÜNYA
GÖZÜNDEKİ
KOORDİNATLARI NE
Şu
an bütün dünyanın nefesini tutup izlediği ve her an kontrolden çıkıp dejenere
olabilecek bir “Savaş” bölgesine dört dakikalık uçuş mesafesi…
İran
saldırısından 24 saat sonra sınırımızda böyle bir tatbikat başlıyor.
F-16’ları
biliyoruz.
Ya
“B-1B” uçakları ne?
Yani
Amerika”nın İncirlik’ten havalanan o iki uçağı.
VİKİPEDİA’YA GÖRE İNCİRLİKE’TEN
HAVALANAN
B-1B UÇAĞI NEDİR
Ben
savunma uzmanı değilim.
Girip
Vikipedia’dan baktım.
Tam
adı şu:
“Rockwell
B-1 Lancer…”
“ABD
Hava Kuvvetleri’nde bulunan uzun menzilli stratejik bombardıman uçağı…
Stratofortress ve B-2 Spiritile beraber ABD uzun menzilli bombardıman
kuvvetlerinin belkemiğini oluşturur…”
‘YAKIT
İKMALİ’ VE ‘TAARUZ’
KELİMELERİ
AYNI CÜMLEDE
Ne
demek şimdi bu?
Tatbikat
Türk hava sahasında ama kullanılan uçakların menzilleri uzun ve adı
“Bombardıman” uçağı.
Buna
aynı cümlede geçen, “Havada ikmal” kelimelerini de eklerseniz, bu tatbikatın
rotası da kendiliğinden ortayla çıkmıyor mu?
Dediğim
gibi bu tatbikat İran saldırısından sadece 24 saat sonra yapılıyor.
ZAMANLAMA
SORUSU: ÖNCEDEN
PLANLI
MI? TESADÜF MÜ, YOKSA
Zamanlaması
bir tesadüf mü? Önceden planlanmış bir tatbikat mı? O Amerikan uçakları hep
orada mı? Yoksa yeni mi geldiler?
Kesin
bilgim yok.
Ama
ister önceden planlanmış olsun ister yeni…
Bu
tatbikatın “Birilerine” verdiği “Bir mesaj” olacak.
Bu
mesaj herhalde İsrail’e değil…
Öyleyse
kime?
Acaba
24 saat önceatılan 300 Balistik füze ve kamikaze drona mı?
Hiç
yorum yapmayacağım, çünkü kesin bilgim yok.
BU
‘TOP SECRET’ BİLGİYİ
BANA
VEREN TÜMAMİRAL
Merak
etmişinizdir bu “Top Secret” gibi görünen bilgi nereden aldığımı?
Yok
hiç öyle ‘Top Secret’, bir ‘Classified’ bilgi değil.
Bu
askeri bilgileri dün sabah Milli Savunma Bakanlığı’nın resmi internet sitesinde
okudum.
Hem
de Bakanlığın “Haftalık Basın Bilgilendirme” toplantısından.
Basın
ve Halkla İlişkiler Müşaviri Tuğamiral Zeki Aktürk’ün verdiği açık ve resmi
bilgi bu.
ANKARA,
İNCİRLİK’TEN GELEN BU BİLGİYİ
BÜTÜN
KOMŞULAR BİLSİN Mİ İSTEDİ
Demek
ki Savunma Bakanlığı İncirlik’teki bu ortak tatbikatın bütün dünya tarafından
duyulmasını istemiş.
“Şeffaflık”
mı? Yoksa kadife bir şeffaflık eldiveni içinde demir bir mesaj mı…
Yorum
yapmıyorum…
Çünkü
kesin bilgim yok.
BRİFİNG
HİYERARŞİSİNDE
ALTINCI
SIRADA VERİLDİ
Gazeteci
olarak brifingle ilgili bir gözlemim daha var.
Bu
çok önemli bilgi, brifingin “Altıncı bölümünde” verilmiş.
Yani,
günün önem sırasında baya altlara atılmış.
Tatbikat
15 Nisan’da başlamış ve iki gün sürmüş.
Bu
brifing 18 Nisan günü bakanlığın resmi sitesine konmuş.
Yani
17 Nisan’da bitişinden 12 saat sonra…
AYNI
GÜN EDİRNE SINIRINDAN GEÇEN
ÜST
DÜZEY YUNANLI KOMUTAN KİMDİ
Aynı
brifingden çok ilginç bir açık istihbarat daha…
Doğu
sınırımızda bu tatbikatın yapıldığı aynı gün, yani 16-17 Nisan günü, en Batı
sınırımızda da çok ilginç bir şey yaşanıyor.
Yunanistan’ın
“Kamia” adıyla bilinen 31’inci Mekanize Piyade Tugayı komutanı, o gün Türkiye
sınırını geçerek Edirne’ye geliyor…
Ve
orada Türk silahlı Kuvvetlerinin 54’cü Mekanize Piyade Tugay’ını ziyaret
ediyor.
DÜN
YANİ CUMA GÜNÜ EDİRNE SINIRINDAN
YUNANİSTAN’A
GEÇEN TÜRK KOMUTAN
Aynı
Yunanistan sınırından ikinci açık istihbarat:
Bu
yazıyı yazdığım saatlerde, yani dün, 54’cü Mekanize Piyade Tugayımızın
Komutanı, Yunanistan sınırı geçmişti ve Trakya’daki Feres’te bulunan Yunan
31’inci Mekanize Piyade Tugayını ziyaret ediyordu.
Bu
ziyaretler ilk ama son olmayacak.
Düşünebiliyor
musunuz? Bu iki asker bir Türk-Yunan savaşında karşı karşıya gelecek iki
tugayın komutanları.
TÜRK
VE YUNAN KOMUTANLAR 14
KARŞILIKLI
ZİYARET DAHA YAPACAK
Türk
ve Yunan birliklerinin komutanları 14 karşılıklı ziyaret daha yapacaklar.
Yani,
bir zamanlar, boynunda fotoğraf makinası ile gezen turistlerin bile casus
muamelesi gördüğü yerleri birbirlerine açacaklar.
Ve
son bir açık istihbarat.
Türk.
Ve Yunan askeri ve sivil heyetleri bu Pazartesi günü Atina’da biraraya geliyor.
Amaç
“İki ülke arasındaki güven artırıcı önlemleri arttırmak.”
ERDOĞAN’IN
WASHİNGTON ZİYARETİNE
İKİ
HAFTA KALA GELEN 4 HABER
Çarşamba
günü Ankara’da basına açık verilen brifingden aktardığım bu 4 önemli bilginin
anlamı ne?
Benim
yorumum şöyle:
(*)
BİR: Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington’a yapacağı ziyaretten 2 hafta önce
İncirlik’teki bu ortak tatbikat bence şu anlama geliyor:
Türkiye
Orta Doğu ile ilişkilerinde yeniden Batı eksenine dönüyor.
Ve
bizim için asıl “Tehdit” unsuru Batı değil, Doğu sınırımız.
Yani
Orta Doğu…
İNŞALLAH
BU HABERİ DOĞRU
YORUMLUYORUMDUR
Evet,
inşallah doğru yorumluyorumdur.
Çünkü
bu iki açık istihbarat, Türkiye dış politikasının bu en tehlikeli bölge
konusunda, kişisel ve ideolojik saplantıları aşarak, ülke menfaatlerine uygun
rasyonel bir zemine oturtma işaretleri…
BAŞKENTLERDE
‘DENİZ PARKI”
SAVAŞI
CEPHEDE OMUZ OMUZA
Dikkat
edin dış görünüşte ABD ile durmadan çekişiyoruz.
Yunanistan
ile “Deniz Parkı” vs gibi konularda diplomatik savaş veriyoruz.
Ama
mesele ülke güvenliği, bölge istikrarı olunca…
Gerçekçilik
ağır basıyor.
Yine
de bir şüphe şerhi düşeyim.
Çünkü mesele iç politika olunca, hala Rabia işaretinden medet uman bir medya var.
(https://www.odatv.com/guncel/ozkok-acik-kaynaklara-bakarak-gazetecilik-dersi-verdi-erdoganin-yeni-yonu-120039426#google_vignette)