CUMHURİYET’İN ATATÜRK’Ü, İSTİKLAL HARBİ’NİN GAZİ MUSTAFA KEMAL’İNİ NASIL KAZIĞA OTURTTU?

 






Haber, “AK Parti’den Atatürkçülük açıklaması!” başlığını taşıyordu.

Spot ise şöyleydi: AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Mahir Ünal, son günlerde tartışılan “AK Parti Atatürkçü mü oluyor” sorusuna yanıt verdi.

Haberi veren, haber7.com.. Giriş tarihi 13.11.2017.

Haber metni, “AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Sözcüsü Mahir Ünal, Ülke TV’de yayınlanan Arafta Sorular programında Esra Elönü’nün sorularını yanıtladı” diye başlıyor.

Mahir Ünal şunları söylemiş:

Cumhurbaşkanımız 10 Kasım’da dedi ki “Milletin Mustafa Kemal’i, Kurtuluş Savaşı’nın Gazisi, Cumhuriyetin Atatürk’ü” bu çok güzel bir konumlama…

Biz Atatürk’ü “göklerden bakan iki çift mavi göz” ya da “Kabe Arabın olsun bize Çankaya yeter” diyecek kadar, sanki “eski Yunan’ın o Olimpus’ta yaşayan mitolojik bir tanrısıymış gibi” konumlayan anlayışın yerine Kurtuluş Savaş’ının gazi önderi, büyük devlet adamı, büyük komutan, büyük stratejist ve lider olarak Mustafa Kemal Atatürk’ü hakettiği yerine koymaya çalışıyoruz.

Atatürkçü olduğunu söyleyenler, Kemalist olduğunu söyleyenler, yıllarca Atatürkçülük üzerinden yıllarca bu toplumun, tarihine, inancına, değerlerine saldırdılar. Atatürk üzerinden Osmanlı’yla defalarca hesaplaştılar, Vahdettin’e saldırdılar, Abdlhamid Han’a “Kızıl Sultan” dediler….

Biz onlara şunu diyoruz, Mustafa Kemal Atatürk üzerinden toplumun değerlerine saldırmayın, çünkü Mustafa Kemal’in kendisi toplumun bir değeridir. Cumhuriyet bizim çünkü; cumhuriyeti CHP kurmadı. Cumhuriyeti bu millet kurdu… Bizim kendisini cumhuriyetin sahibi zannedenlerle sorunumuz var, bizim Atatürk’ü topluma bu milletin tarihine, inancına, değerlerine saldırmanın maskesi haline getirenlerle sorunumuz var. 

Bizim söylediğimiz, Mustafa Kemal Atatürk’ü hakettiği yere koyalım… Bir kahraman olarak orada dursun… Onun omuzundan bu toplumun değerlerine saldırmayın, inançlarına saldırmayın, insanları Mustafa Kemal Atatürk üzerinden ötekileştirmeyin.

CHP, Atatürkçü bir parti olamaz. (…) Atatürk’ün resimlerini paranın üzerinden sildiler, makamlardaki Atatürk resimlerini kaldırdılar. İş artık öyle bir noktaya gelmişti ki Atatürk’ü koruma kanunu çıkarmak zorunda kaldı Demokrat parti. Çünkü bizzat CHP’nin kendisi Atatürk’ü yok ediyordu.

(http://www.haber7.com/guncel/haber/2471054-ak-partiden-ataturkculuk-aciklamasi)

*

Mahir Ünal’ın sözleri, CHP’nin putlaştırıcı duruşu karşısında makul, dengeli ve ölçülü gibi görünüyor.

Ama değil.

Çünkü ortadaki vakıaya, gerçekliğe aykırı.

Ünal, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Atatürk için yaptığı “milletin Mustafa Kemal’i, Kurtuluş Savaşı’nın gazisi, Cumhuriyet’in Atatürk’ü” taksimi için “Çok güzel bir konumlama” derken de hata ediyor.

Kurtuluş Savaşı’nın (Padişah Vahideddin’e “Kulları Mustafa Kemal” imzasıyla dalkavukça telgraf gönderip azat kabul etmez sadakatini bildiren) Mustafa Kemal’i ile kimsenin bir kavgası yok.

Fakat zaferin hemen ardından “kurucu meclis”teki “kurucu ruh”a (İslam’a) muhalefet ederek bu ruhun sahiplerini tasfiye eden, yeni bir meclis oluşturarak onu sözde milletin vekilleri, özde kendisinin atanmış yalakalarıyla dolduran Kamal Atatürk’ü bu millet benimseyemedi.

Çünkü, zaferden sonra yüzündeki maskeyi indirip gerçek hüviyetini ortaya koyan Kamal Atatürk bu millete, bu milletin ruhuna karşıydı.

*

Zaferden sonra Mustafa Kemal gitmiş, yerine Kamal Atatürk adını alacak bir put gelmişti..

Ve bu putlaştırılmış Frankeştayn, Kurtuluş Savaşı’nın Mustafa Kemal’ini, savaş esnasındaki bütün söylemleriyle birlikte, Kazıklı Voyvoda Vampir Drakula gibi, tabiri caizse kazığa oturtmuştu.

Put Atatürk’ün, bir zamanların “Kulları Mustafa Kemal”e yaptığı kötülüğü kimse yapmadı.

Onun sahtekâr bir yalancı, takiyyeci, “gizli gündem” sahibi siyasal dolandırıcı olduğunu ilan etti.

Savaş sırasında (Kâzım Karabekir’in vurguladığı gibi) TBMM’de “Zaferden sonra kenara çekileceğim, koltukta gözüm yok” şeklinde palavra nutuklar atarak fedakârlığına ve hasbîliğine milleti hayran bırakan Mustafa Kemal’in cambaz bir hilekâr olduğunu ortaya koydu. (Bazı insanları olaylar istemediği yerlere sürükler, bununki öyle değildi, bilinçli yalan dolan ve sahtekârlıktı. Daha Erzurum Kongresi sırasında hempaları Mazhar Müfit Kansu ile Süreyya Yiğit’e Osmanlı Devleti’ni yıkıp kendi cumhurbaşkanlığını ilan edeceğini söylemiş durumdaydı.)

Cumhuriyet’in Atatürk’ü, “Ben bu hizmetleri, Osmanlı’nın maaşlı bir askeri olarak vazifem icabı yaptım, Allah’ın rızasından, milletimin duasından başka bir karşılık da beklemedim” diyerek kenara çekilmedi.. Tam aksine, “İhtimal bazı kafalar kesilecektir” diyerek kendi saltanatına karşı duranları tehdit edip milletin iradesine karşı “darbe” yaptı ve kendisinden önceki padişahlarınkinden daha güçlü yetkilerle tabiri caizse saltanat sürdü.

Güya milletin vekillerinden oluşan bir TBMM vardı, fakat burası aslında Selanikli’nin atadığı yalakalar orkestrası durumundaydı.. Buna karşılık meşrutiyet dönemlerinde padişahların Meclis’i tümüyle kendi atadıkları isimlerle doldurmaları durumu yaşanmamıştı.

*

İstiklal Harbi’nin hasbî, fedakâr, gözü gönlü tok kabul edilen Mustafa Kemal’ini kazığa oturtan Cumhuriyet’in Atatürk’ünün ilk icraatlarından biri, Kızılay ile Sıhhiye arasına heykelini diktirmek olmuştu.

Milletin en fakir zamanında.

Şahsını putlaştırma yolunda dolu dizgin gidiyor, dörtnala koşturuyordu.

Basit bir evde, mesela Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem gibi derme çatma mefruşatsız bir odacıkta yarı aç yarı tok yaşamadı.. Padişahların sarayında, Dolmabahçe’de saltanat sürdü ve orada öldü.

Padişahlardan daha uyanık olduğu için saltanat portföyüne Savarona gibi yatları ve muhtelif yerlerdeki çiftlikleri de ekledi.. Evet, tek çiftliği Atatürk Orman Çiftliği değildi.

Cumhuriyet’in Atatürk’ü, Kurtuluş Savaşı’nın Mustafa Kemal’inden intikamını, o savaş sırasında çektiği akıbet korkusunun bedeli olarak kendisini “Cumhuriyet’in la yüs’el (hesap sorulamaz) ve la yuhtî (hata etmez) cumhurbaşkanı” yaparak aldı.

Fakat, Mustafa Kemal’e olan hıncı bir türlü dinmediği için nüfus kaydından bu ismi tümden sildirdi.

Nüfus cüzdanındaki ismi “Kamal Atatürk”tü.. Mustafa buharlaşıp yok olmuş, Kemal ise mutasyon geçirip Kamal şeklindeki bir Frankeştayn’a dönüşmüştü.

Böylece Cumhuriyet’in Atatürk’ü, İstiklal Harbi’nin Mustafa Kemal’ini kazığa oturtmaktan da beter etmiş, ölüsünü yakıp külünü savurmuş oluyordu.

Cumhuriyet’in Atatürk’ünün Mustafa Kemal’e yaptığı kötülüğü hiç kimse yapmadı..

Yapamadı.

*

Kamal Atatürk’ü “hak ettiği yere koyma”ya gelince..

Kamal Atatürk’ün bile beğenmediği, yok etmek için ter döktüğü Mustafa Kemal’i ben niye beğeneyim ki?!

Kamal’a gelelim..

Kamal Atatürk’ü, kendisinden sonraki kuşakları da bağlayacak, onların iradelerine ipotek koyacak, “millet iradesi”ne sınır getiren “değiştirilemez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez” (sanki gökten inmiş gibi) kutsal ilke ve inkılapların sahibi olarak görmek, herşeyden önce akla, mantığa, bilime, insanlık şeref ve haysiyetine, “hür fikir, hür vicdan ve hür irfan”a aykırıdır.

Akıl açısından durum bu.. İslam açısından ise bu, ölüp gitmiş, cesedi çürümüş aciz bir faniyi haşa Tanrı yapmaktır.

Laik (siyasal dinsiz) mevcut rejimin Kamal Atatürk için benimsediği konum, ancak Allahu Teala için söz konusu olabilir.

Dolayısıyla, Kamal Atatürk artık “Allah’ın kulu” olarak hak ettiği yere konulmalıdır.

Demokrat Parti’nin milletin başına bela ettiği koruma kanunu zulmü sona erdirilmelidir.

AK Parti bunu yapmadıkça, Atatürk’ü hak ettiği yere koyma açısından kalıcı ve kayda değer hiçbir şey yapmış olmaz.

*

Kâzım Karabekir Paşa’nın şahitliğine göre (Ki bu şahitliği Uğur Mumcu da ilgili kitabında aktarıyor), Kamal Atatürk, Müslüman Türk milletinin mukaddesatına dil uzatıp hakaret etmiş, Allahu Teala’nın kitabını aşağılamış, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e karşı saygısızlıkta bulunmuştur. (ABD Büyükelçisi Charles H. Sherrill’in şahitliği de var da, hadi onu saymayalım.)

Demokrat Parti iktidarı, Kamal Atatürk için koruma kanunu çıkarmakla onun putlaştırılmasının önünü açmış, bu millete ve insanlık şeref ve haysiyetine karşı suç işlemiştir.

Kamal Atatürk dinimize diyanetimize sövecek, Allahu Teala’yı ve Peygamber’ini aşağılayacak, “Bu milletten din ve namus telakkisini kaldırmalıyız” diye konuşacak, milleti eşek sürüsü yerine koyacak, fakat hiç kimse bu haddini bilmez şımarık adam hakkında, Kamal’ı putlaştıran putçuların hoşuna gitmeyen bir şey söyleyemeyecek..

“Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şah olsa!”

Bu taksimi ancak laik (siyasal dinsiz) hukukumsu yapabilir.


İNGİLİZ PİYONU ZAMPARA ATATÜRK'ÜN, İŞVERENİ İNGİLİZ İSTİHBARATI (GİZLİ SERVİSİ) ŞEFİ ROBERT FREW İLE MACERALARI

  Mehmet Hasan Bulut’un “ İngiliz Derviş: Yeni Türkiye’nin Doğuşu ve Aubrey Herbert ” adlı kitabı (4. b., İstanbul: IQ Kültür Sanat Yayıncıl...