İLYAS CANİKLİ’NİN DERİN HEYBESİNDEKİ ASIL BÜYÜK TURPLARIN SİYASAL RENGİ

 




ANKARA SÜNNETSİZLER EKOLÜNÜN YEDİĞİ NANELERE YAKINDAN BAKIŞ – 25

 

"Ankara Ölü Goldziher Dölü Ekolü"nden Doç. İlyas Canikli'nin “Hilâfet Kavramıyla İlgili Hadislerin Tetkiki” başlığını taşıyan doktora tezimsisinin "sonuç" bölümünün son paragraflarını da mercek altına alarak bu tartışmayı bu bölümde noktalayacağız inşaallah.

Şöyle diyor:

8. Gelecekte halifelerden birinin çok mala sahip olacağı ve bu malı insanlar arasında dağıtacağını dile getiren hadislerin Hz. Peygambere ait olması söz konusu değildir. Çünkü vahyin bildirmesi dışında Hz. Peygamberin gelecekte vuku bulacak olaylar hakkında bilgi vermesi Kur’an’a aykırı bir durumdur. Ayrıca halife, mehdî ve deccal ilişkisini dile getiren hadislerin de hilâfetin nassa dayandığını iddia eden kimselerin iddialarını haklı çıkaracak sıhhatte olmadıkları yapılan senet ve metin tetkîki sonucunda görülmüştür. (s. 242)

Kur’an’dan habersiz, fakat Kur’an’a aykırılıktan söz ediyor.

Bu şahsın tezinin sonuç bölümündeki bu ifadeleri onaylamış olan danışmanı hayırsız Prof. Hayri’nin de, diğer jüri üyesi ilahiyatçı akademisyenlerin de boş beleş adam oldukları böylece belgelenmiş oluyor.

Ankara Ekolü denilen, başını Prof. Mehmed Said Hatiboğlu’nun çektiği soytarılar kumpanyasının bütün üyelerinin durumu aslında bu: Boş beleş adamlar..

Adamlar çift kanatlı, zülcenaheyn.. Hem bilgi bakımından boşlar, hem zekâ.. Böyle balon gibi yüksekten uçmaları, içlerinin boş (daha doğrusu heva ve havayla dolu) olmasından kaynaklanıyor.

*

“… vahyin bildirmesi dışında Hz. Peygamberin gelecekte vuku bulacak olaylar hakkında bilgi vermesi Kur’an’a aykırı bir durumdur”muş..

Sanki, “gelecekte halifelerden birinin çok mala sahip olacağı ve bu malı insanlar arasında dağıtacağını dile getiren hadisleri” rivayet edenler, ayrıca şunu diyorlar: Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, gelecekte vuku bulacak bu tür olayları “vahyin bildirmesi dışında” biliyordu..

Böyle bir iddiaları yok, hiçbir zaman da olmadı, fakat bu ilahiyatçı süper zekâ onlara zımnen böyle bir iddiayı izafe ediyor.

Oysa, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in gelecekle ilgili olarak verdiği bütün haberler vahiy kaynaklıdır..

Bu konularda “vahyin bildirmesi dışında” bir şey söylemiş olması mümkün değildir.

*

Bu aptal şahıs belki de “vahyin bildirmesi dışında” ifadesi ile “Kur’an’da yer almıyor olma”yı kastediyor.

Vahyedilen her hususun Kur’an’da yer alması gerekmez.

Bir peygamber ortada herhangi bir kitap ya da suhuf (sayfalar) söz konusu olmadan da vahiy kaynaklı bilgi aktarabilir.

Mesela, Lut kavmini helak eden meleklerin önce Hz. İbrahim a. s.’a uğramalarını, onu âlim bir oğul ile müjdelemelerini, ve Lut kavmini helak edeceklerini, sadece Lut ailesinin kurtulacağını bildirmelerini alalım (Hicr Suresi)..

Bunlar, gelecekle ilgili haberler..

Ve, o an için, bir kitap ya da suhuf’ta yer alacak şekilde indirilmiş ayetler değiller..

İmdi, bu görüşmenin ardından Hz. İbrahim a. s.’ın bir komşusuna, kendisinin ve hanımının çok yaşlı olmalarına rağmen bir oğullarının olacağını, ve çok yakında Lut kavminin helaki haberini alacaklarını söylediğini düşünelim..

Böyle gelecekten haber vermesi, Kur’an’a aykırı mıdır?

Bay angut, Kur’an’ın haber vermiş olduğu bir şey, nasıl Kur’an’a aykırı olabilir?

Ama, Ankara Ekolü adlı soytarılar sirki palyaçolarına göre, oluyor..

Bunlar, angutluğun bile cılkını çıkarttılar, angutluk bile bunlardan yaka silkiyor, bunlar yüzünden utancından öleyazmakta..

*

Mesela şu ayet-i kerime:

Bir zaman, Allah’ın kendisine lutufta bulunduğu, senin de lutufkâr davrandığın kişiye, “Eşinle evlilik bağını koru, Allah’tan kork” demiştin. Bunu derken Allah’ın ileride açıklayacağı bir şeyi içinde saklıyordun; öncelikle çekinmen gereken Allah olduğu halde sen halktan çekiniyordun. Zeyd onunla evlenip ayrıldıktan sonra müminlere, evlâtlıklarının -kendileriyle beraber olup ayrıldıkları- eşleriyle evlenmeleri hususunda bir sıkıntı gelmesin diye seni o kadınla evlendirdik. Allah’ın emri elbet yerine getirilecektir. (DİB Kur’an Yolu meali, Ahzab, 33/37)

Görüldüğü gibi, Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem, Zeyd r. a. ile Zeyneb r. a.’nın boşanacaklarını ve kendisinin Zeyneb r. a. ile evleneceğini, bu konuda henüz ayet inmiş olmadığı halde biliyor..

Yani ona, gelecekte olacak olaylar, Kur’an’da onlar hakkında bir şey indirilmemiş olsa bile, bildirilebiliyor.

İmdi, Peygamber Efendimiz s.a.s.’in “içinde sakladığı” şey, vahiy midir, değil midir?

Vahiydir diyorsanız, gelecekle ilgili olarak sahip olduğu diğer bilgilerin de vahiy kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini, “vahyin bildirmesi dışında” diyerek onları vahyin dışına atmanızın bile bile yalan söylemek olduğunu kabul ediyorsunuz demektir.

Yok, “Onlar vahiy değildir, onları vahyin bildirmesi dışında biliyordu” diyorsanız, o zaman da, onun “vahyin bildirmesi dışında” bilmesinin Kur’an’a aykırı bir durum olduğunu iddia etmeniz bile bile yalan söylemek olur.. Çünkü örneğimizdeki olay Kur’an’da bildiriliyor.

Evet, ortada bir “Kur’an’a aykırılık durumu” var..

Aykırılık, zekâ bakımından eşeklerden bir gömlek üstün oldukları görülen Ankara Ekolü dangalaklarının akademik üfürükçülük ve hikâyecilik sanatında..

*

Gelelim bu şahsın son cümlelerine:

9. Hz. Peygamberin vefatından sonraki dönemde Müslümanların siyasî literatürüne giren ve pek çok sayıda rivayette yer alan, ayrıca çeşitli tartışmalara konu olan hilâfet meselesi, günümüzde bazı kesimlerin zihinlerini meşgul etmektedir. Hilâfeti o günün şartlarına göre şekillenmiş siyasî bir kurum olarak görmeyerek ona dinî kutsiyet katmak isteyen ve bu kurumun yeniden hayata geçirilmesini dinî bir emir telakki eden dinî cemaat, grup ve oluşumlar bu düşüncelerini rivayetler yoluyla desteklemeye çalışmaktadırlar. Dolayısıyla bu grupların hilâfetle ilgili düşüncelerini mesnet kabul ettikleri dinî naslar/rivayetler çerçevesinde yeniden gözden geçirmeleri yararlı olacaktır. Aksi takdirde Kur’an’da yer almayan ve ayrıca Hz. Peygambere ait olduğu senet ve metin bakımından eleştiriye açık çok sayıda rivayet esas alınarak geçmişin siyasî tecrübelerini dinin mutlak emri kabul etmek gibi bir yanlışlığa düşülmüş olacaktır. (s. 242-3)

Böylece Vehbi’nin derin tandanslı, ortaya laik (siyasal dinsiz) kokular saçan çirkin kerrakesi olanca iğrençliğiyle arz-ı endam etmiş oluyor.

Hilafetin günümüzde bazı kesimlerin zihinlerini meşgul etmesi seni niye rahatsız ediyor, vatandaş?

Bu hassasiyetinin kaynağı ne?

Bu kurumun yeniden hayata geçirilmesini dinî bir emir telakki eden müslümanların varlığı seni neden bu kadar geriyor?

Neden nasırına basılmış gibi feryat ediyorsun?

Sen nesin, ilahiyatçı bir akademisyen misin, yoksa akıl(sızlık)larınca dine (yani Allahu Teala’ya) operasyon çekmeye çalışan bir istihbarat teşkilatının (gizli servisin) elemanı mı?

Nesin?

Hilafetle ilgili rivayetler uydurulmuş değil, fakat siz, Osmanlı’yı yıkan yahudi –hristiyan ittifakının “hilafetsiz ve halifesiz İslam” projesinin bekası için hadîsleri uydurma ilan eden bir “paralı ilahiyat askerleri” çetesisiniz. Ankara Ekolü’ne “İlahiyat alanının Wagner’i” denilse yeridir.

Bunların, yahudi çıfıt Goldziher ile onun prostestan yamağı Schacht kaltabanının zihniyetine aykırılığı Kur’an’a aykırılık olarak gösteriyor olmaları, sadece Kur’an konusunda cahil olmaları ve zekâ geriliğiyle açıklanamaz.

Yukarıya aldığımız satırlardaki “siyasal” boyut da gösteriyor ki olay laik (siyasal dinsiz) rejimin hassasiyetlerinden beslenen derin köklere sahip.

Salak ayağına yatarak milletin maneviyat hazinelerini talan etmeye çalışan bu kurnaz tilkiler, mukaddesat dolandırıcıları, mesleklerini icra ederken tecahül-i arifane sanatından da sonuna kadar yararlanmayı bilen profesyonel “din yolu haramisi” durumundalar.


SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN OSMANLI DEVLETİ’NE "AÇIK" İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 39   Bir önceki bölümde, Selanikli’nin, (Tevfik Paşa kabinesinin güvenoyu almasın...