OPERASYON 2023 MÜ?

 





Savaşın gereği şudur: 

Piyadeyi sahaya sürmeden önce düşman saflarını top atışıyla döver, hallaç pamuğu gibi atar, bir taraftan canlarını alırken, kalan sağların da, top gürültüleri ve göğe yükselen dumanlarla akıl sağlığı ile oynar, psikolojilerini alt üst edersiniz.

28 Şubat sürecinde böyle olmuştu.

Birileri, yıllarca üzerinde çalıştıkları, medyada meşhur ettikleri "derin" adamları Müslüm ile "derin kız"ları Fadime'yi biraraya getirmiş, senaryosunu kendi yazdıkları seks filminde oynatmışlar, bunu bir medya sineması bombardımanına dönüştürmüşlerdi.

O günleri hatırlamayan gençler bilmez, öyle bir hava oluşmuştu ki, Müslüm yüzünden sakallı sakalından, başörtülü de Fadime yüzünden başörtüsünden utanır hale gelmişti.

Öyle acımasız, yoğun ve korkunç bir bombardımandı.

Dindar/mütedeyyin camianın psikolojisi alt üst olmuş, susup sinmişler, küfür cephesi ve münafıklar ise bayram yapmaya başlamıştı.

Ardından Sincan'da resmî izinle sıradan bir Kudüs Gecesi tantanası yaşanmış, medya eliyle ulusal bir felaket ya da doğal olmayan afete dönüştürülmüş, o hengâmede Sincan'da "tesadüfen" tanklar yürümüştü.

*

Asıl dert ne Müslüm ile Fadime'nin aşkına olan öfke, ne de Kudüs duyarlılığına olan Yahudice nefretti, asıl dert, başbakanlığını Erbakan'ın yaptığı hükümetin İslamcı biliniyor olmasıydı. 

Hükümet ile onun arka bahçesi olduğu düşünülen "yeşil sermaye", imam hatip liseleri ve Kur'an kurslarının ocağına incir dikilmek isteniyordu..

Şimdi, Hiranur Vakfı olayı çerçevesinde o günleri hatırlatan bir şamata ile karşı karşıyayız.

Ancak, 28 Şubat sürecindeki olay bir tsunamiydi, bu ise, kış mevsimine özgü sıradan bir fırtına.

Bununla birlikte, arada şöyle bir fark var: 28 Şubat tsunamisine Erbakan hükümeti ancak üç buçuk ay dayanabilmişti, yıkılıp gitmişti. Bugünkü fırtına ise, mevcut iktidar için ancak yaz sıcağındaki serin ve ferahlatıcı meltem işlevi görebilir.

*

Evet, 28 Şubat fırtınası, Erbakan hükümetini, partisini (Refah Partisi'ni, ve onun devamı Fazilet Partisi'ni) ezip geçmişti.

Geriye kolu kanadı kırık bir Saadet Partisi enkazı, cılız ve bodur bir parti makisi kalmıştı.

Bu arada İskenderpaşa gibi bazı cemaatlerin yayın faaliyetleri de eriyip gitmiş, Prof. Mahmud Es'ad Coşan hoca Türkiye'yi terk etmek zorunda kalmış, birçok başörtülü öğrenci ve öğretmen perişan olmuştu. 

*

Dedik ki, bugünkü fırtına mevcut iktidar için, ancak yaz sıcağındaki serin ve ferahlatıcı bir meltem işlevi görebilir.

Öyledir, çünkü, ne Erdoğan bir Erbakan'dır, ne de partisinin zihniyeti/ideolojisi Millî Görüşçülüktür (Erbakan'ın tabiriyle "kuş dili" ile ifade edilen İslamcılık/Şeriatçılıktır).

Akparti, muhafazakâr demokrat laik bir partidir, (Fethullahçı bazı ahmaklar Erdoğan'ın MSP ve Refah geçmişinden dolayı İslamcı deseler de) İslamcı değildir, laiktir. Öyle ki, Erdoğan, Mısır ve Tunus'a gidip "Şeriat'e karşı laikliği" tavsiye edebilmiştir.

Nasıl Fethullahçılık hareketine birileri "ılımlı İslam" unvanını layık görüyorlarsa, Akparti için de "ılımlı laik" parti denilebilir.

Konuya dönelim, bugünkü Hiranur Vakfı türünden olaylar, mevcut iktidar için, hele de böyle bir seçim öncesinde, ancak yaz sıcağındaki serin ve ferahlatıcı meltem işlevi görebilir.

Çünkü, Türkiye'nin "siyaset sosyolojisi", bu tür kavga gürültülerin, çekişme ve gerginliklerin, pirenin deve yapılmasıyla oluşturulan gerilimlerin, bir bardak suda kopartılan fırtınaların, akla ziyan kutuplaşmaların Akparti'ye ve Erdoğan'a hizmet etmesini sağlamaktadır. 

*

Bugünkü kavgada, Kemal Kılıçdaroğlu ve Selahattin Demirtaş gibi "siyaset dersinden notu sıfır" laikçilerin, Hiranur Vakfı yem'ine hemen balıklama atladıklarını görüyoruz. 

Bu hıyar kavgasının sonunun nereye varacağını hesaplayamayan böylesi tuzluk siyasetçilerine Erdoğan'ın çok ihtiyacı var.

Erdoğan'ın şansı ve zenginliği bu.

Sonuçta muhafazakâr seçmen, "Ulaaa şunlara bak, bir erken evlilik olayını bahane edip işi nerelere götürüyorlar! Allah muhafaza bunlar bir iktidar olsalar nerdeyse Kur'an okumayı bile yasaklarlar, canımıza okur, ocağımıza incir dikerler.. Cenazelerde, mezarlıklarda Kur'an okuyan Reis nerdeee, bunlar nerde!" diyecektir.

Akpartililer de muhafazakârlara, mesajı almış olduklarını umarak, "Sizi nankörler, bizim kıymetimizi bilmiyorsunuz ha, bakın da görün biz gidersek sizi neler bekliyor!" diye bıyık altından gülerek bakacaktır. 

Hiranur Vakfı şamatası aslında kritik bir seçim öncesinde fırtınalı bir denizde dalgalarla boğuşan Erdoğan'a atılmış bir can simidi olarak değerlendirilebilir.

Projektörleri böylesi bir zamanlamayla bu olaya çevirenler, bu işi biliyorlar. (Ya da hiç bilmiyor, kendi ayaklarına kurşun sıkıyorlar; nerede durduklarına bağlı.)

Kötü olan şu ki, bu arada İslam'ın haysiyeti ve şerefi ile oynanıyor


KIZIN BABASI HİRANUR VAKFI HOCASI OLMASAYDI, VAKA-YI ADİYEYDİ, KİMSE DÖNÜP BAKMAZDI

 

















BULUĞA ERMEMİŞ KIZ ÇOCUKLARINI VELİSİNİN EVLENDİRMESİ VE İSLAM FIKHINDAKİ YERİ

Önder NAR

(Medine İslam Üniversitesi mezunu)

 

SORU:

Görmez'den, "çocuk gelin" tepkisi:
http://www.haber7.com/guncel/haber/1271812-gormezden-cocuk-gelin-tepkisi  
Bu yazı doğru mu?


CEVAP: 

İslam'da evlenme yaşı ile ilgili detay şudur:

... Akıl: Doğruyu yanlıştan ayırt etme melekesidir.

Buluğ (Baliğ): Vücudun cinsel yönden olgunlaşmasına verilen genel addır. Kadınlarda buluğ yaşı(ergenlik) bazı iklimlerde 9, bazılarında 13-14 yaşlarında gerçekleşmektedir. Erkeklerde ise bazı iklim ve ülkelerde 12, bazılarında 13-15 yaşlarında gerçekleşmektedir.

Akıl ve buluğ şartlarının oluşması  evliliğe uygunluk halini oluşturur.

Bunlara göre sorunuzun cevabı şudur;

İslam fıkhına göre âkil-baliğ olan mükellef kadın ve erkek karşılıklı kabul ile nikah akdi kıyarak evlenirler. İslam fıkhında evlenmede esas olan düzlem bu düzlemdir.

Akil baliğ olmayan bireylerin esasen evlilik akdi yapmaları söz konusu değildir.
Akil baliğ olmayan bireylerin evlilik akdi yapmaları geçersizdir.

*

Akil-Baliğ Olmayan Kızların Velileri Tarafından Evlendirilmeleri Konusu:

İslam Toplumlarında velinin, velisi olduğu çocuk adına nikah akdi yapması da vaki ve caiz bir uygulamadır.

Peygamber efendimiz zamanında velilerin kız çocuklarını uygun buldukları eş adaylarına (daha buluğa ermemelerine rağmen nikah kıyma manasında) vermeleri uygulaması vardı.

Hasep ve neseb (soy sop) sahibi ailelerin kızlarına talip olma ve onlarla velilerinin oluruyla nikah akdi yapma asr-ı saadette var olan bir uygulamaydı.

Bu nikah akdinden gaye; beğenilen aile kızlarının kaçırılmaması gayretinin mubahlığı idi.

Yine, yetim kalan kızların da sahip çıkılıp kollanılması için de bu nikah akdi meşru kılınmıştı.

Velisinin kendi adına birisiyle nikah akdi kıydığı kız, sadece hükmen [kâğıt üstünde] o erkekle nikahlı olur, o kadar.

Buluğ çağına ermeden … velisinin kendi adına nikahını kıydığı kız ile kocası olan şahıs, cinsel ilişkiye giremez.

Kız hiçbir surette -aralarında nikah akdi var diye- cinsel ilişkiye zorlanamaz. …

Velisinin kıydığı nikah akdiyle evlendirilmiş bir kız, buluğa erer ermez zifaf durumunda da değildir. Buluğ alameti olan adet görme halinin istikrar bulması beklenilir. Bu durum asgari olarak 3 -4 hayız halidir.

Bundan sonra velisinin nikahını kıydığı kıza hakları ifade edilir. Kız isterse velisinin kıydığı nikahı onaylar, isterse bu nikah akdini feshedip nikahı (evlilik akdini) bitirir ve uygun bulacağı başka bir erkeğin teklifini değerlendirir. …

*

Not: Bu uygulamanın Allah'tan korkan ve Ahiret günü hesaba çekileceğinden emin olan iman sahipleri hakkında geçerli olduğu unutulmamalıdır.

Bir kız çocuğunun ya da bir kadının kandırılarak veya zorla evlendirilmesi ''kebira''dır. (büyük günahtır).

İradesine aykırı olarak bir kızı evlendirmek Allah'tan korkmayanların fiili olabilir.

Kız çocukları, ailelere ve veli olarak onlardan sorumlu tutulanlara emanettir. O emanete hiyânet edilecekse, buna vekilin ya da velinin vasisi olduğu kızı evlendirmesini men ederek mani olunamayabilir. [Hıyanet eden başka şekillerde de hıyanet edebilir.] O bağlamda da, henüz buluğa ermemiş kızların velileri tarafından evlendirilmelerine, ilgili kural suistimal edebilir bahanesiyle karşı çıkılması geçersizdir.

Kötülük yapmak bir tercihtir. Kötüyü tercih etmek imana bulaşmış bir hastalıktır.

Allah'tan korkmayan bir aile ya da insanın, İslam fıkhındaki bu kural olmasa da başka bir fıkhi değeri suistimal ederek yapmak istediğini yapmaya çalışmasına engel olunamayabileceği de unutulmamalıdır. [Hiç kural tanımayanların varlığı da bir gerçektir.]

Yani Peygamberimizin bilgisi dahilinde gerçekleşen ve uygulanan bir evlilik düzeneğine karşı çıkılması yerine; İslami değerleri ve kuralları suistimal etmeye ve suistimal edeceklere karşı tedbir alınmalıdır. [İnkâr etmezsin, karşı çıkmazsın, fakat tedbir babından kendin bundan uzak durursun. Uzak durmakla da günaha girmiş veya istenmeyen birşey yapmış olmazsın.]

Bu durum hayatın her alanında şehvetlerinin esiri olan insanların başvurabilecekleri bir durumdur. Nikah bile, aileye girip ailedeki başka bir kadına yakınlaşabilmek için kullanılabilecek bir vesile yapılabilir. Ortaklık bir şahsın malını çalmak için vesile yapılabilir.

Aslında mubah olan fiillerin yasaklanması veya bazı sonuçlarına bakılarak ayıplanması yerine öncelikle meşruiyet ve mubahlık zemininde kalmasının sağlanması için farkındalık oluşturulması gerekir.

*

Not: D.İ. Başkanlığının bu açıklaması konuyu bilmeyen bir gazeteci tarafından özetlenerek haber yapılmış olsa gerektir.

Küçük kızların velileri veya vasileri tarafından evlendirilmeleri de, buluğa ermiş kızların velileri vasıtasıyla muvafakatları alınarak evlendirilmeleri de caizdir.

Muhtemelen Başkan bey zorla evlendirilen kızlardan bahsediyor. Bu zaten tartışma dışındadır.

Nureddin (Yıldız) Beyin fetvası da bu konuyla alakalı değildir.

http://www.haber7.com/gundem/haber/1271670-yildizdan-carpitilan-sozleri-ile-ilgili-aciklama  

Not: (Özet metin:  “… Şeriatımız İslam’ın evliliğe ruhsat vermesi, yaş sınırı olmadan küçük çocukların da evliliğine (evlilik akti) izin vermesi veya velilerinin onları evlendirebileceğini söylemesi, tavsiye niteliğinde değildir. Aksine kerahetle (tiksinme düzeyinde hoş karşılanmamakla) beraber izin verdiği bir şeydir…” Nureddin Yıldız)

Mülahazalarım:

1-İslam Şeriatinde ve fıkhında tiksinilecek düzeyde bir helal yoktur. Nurettin Yıldız’a nisbet edilen bu sözler gerçekten kendisi tarafından söylendiyse yakışıksız ve yanlıştır.

2-Küçük kızların velileri tarafından evlendirilmesinin meşru oluş boyutunda anormal bir durum yoktur. Detayı yukarıdadır. Söz konusu evlilik akdi nişan hükmündedir. Buluğa ermemiş kız bu nikahla zifafa girmez. Buluğa erdiğinde de kız hürdür isterse velisinin onay verdiği nikahı onaylar ve zifaf olur. İsterse de nikah akdini fesheder ve nişan hükmünde olan nikah ortadan kalkar.

3-Günümüzdeki bazı doğu illerinde var olan uygulamanın İslam’la alakası yoktur. Tamamen aslı İslami olmayan bir töredir. Karşı çıkılacaksa töreye karşı çıkılmalıdır. Tiksinti ifadesini İslami ilimler mensubuna yakıştıramadım.

4-İlla da utanılacak bir şey aranıyorsa ülkemizde evlilik çağına gelmiş üniversiteli kızlarımızın escort-kızlık yapmalarından utanmak gerekir.

Yine üniversitelerde erkek arkadaş edinip ailelerinden habersiz evlilik hayatı yaşayan kız ve erkeklere bu fetvaları verenlerden utanmak gerekir.

Yine üniversite bitiminde memleketlerine dönerken bakire olarak dönebilmek için kızlık zarı diktirmeye fetva veren terbiyesizlerden tiksinti duymak yeğdir.

(Kaynak: https://www.eskieserler.com/Eski/Eserler/Fetva/714/Buluga-Ermemis-Kiz-Cocuklarini-Velisinin-Evlendirmesi-Ve-islam-Fikhindaki-Yeri.asp)



SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN OSMANLI DEVLETİ’NE "AÇIK" İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 39   Bir önceki bölümde, Selanikli’nin, (Tevfik Paşa kabinesinin güvenoyu almasın...