ZAMANIN İMAMI, MÜSLÜMANLARIN HALİFESİNE KARŞI

 



Bu “zamanın imamı” meselesini esas itibarıyla konuyla ilgili hadîsler çerçevesinde ele almak gerekir ve bunu inşaallah yapmaya çalışacağız, fakat öncelikle günümüzdeki yanlış anlamalar, çarpıtmalar ve istismarcı tartışmalar üzerinde durmakta fayda var.

İskenderpaşa Cemaati özelinde konuşmak gerekirse, Mehmed Zahid Kotku k. s. ile Esad Coşan rh. a.’in kendilerini ima ile de olsa “zamanın imamı” diye takdim etmediklerini biliyoruz.

Kitaplarında ve konuşmalarında bu tabir üzerinde durduklarını da hatırlamıyorum.

Bu tabir İskenderpaşa cemaatinde, kendisini “doğal lider” olarak takdim eden Nureddin Coşan ile birlikte gündeme getirildi.

“Peygamberlere uymayan insanların helak olması gibi, zamanının din önderini, vazifeli insanını bilmeden, onu tanımadan ölmesi de o kişinin helakine, sanki islamdan önce ölmüş gibi imansız gitmesine sebep olabilir” denildi ve (“Anlarsın ya!” babından zamanın imamı olduğu öne sürülen) Nureddin’e tabi olmayan eski ihvan (cemaat mensupları) ahiretleri ile korkutulmaya çalışıldı.

*

Ancak, “zamanın imamı” tabiri Nureddin’in (ya da Nurettincilerin) tekelinde değil.

Bu söyleme başka gruplarda da rastlanabiliyor.

Mesela Nurcular arasında bu tabir yaygın.

Bir örnek olarak, Bingöl Belediyesi’nin internet sitesinde yer alan bir haberde geçen ifadeleri gösterebiliriz.

Şöyle deniliyor:

Bediüzzaman Said Nursi’nin vefatının 56. yıldönümü münasebetiyle Bingöl Belediyesi ile Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) Bingöl İl Temsilciliği tarafından düzenlenen programda konuşan Araştırmacı Yazar Muhammed Kaynun, Üstad Bediüzzaman’ın sözlerine atıfta bulunarak, “Zaman ihtiyarlandıkça Kur’an gençleşiyor” dedi.

Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi’nin hayatından ve eserlerinden kesitler sunan Kaynun, “Malumunuz Üstad hazretleri zamanın imamı, müceddidi ve dolayısıyla onun fikirleri bu asra damgasını vurmuştur….” dedi.

(https://bingol.bel.tr/tr/haber/zaman-ihtiyarladikca-kuran-genclesiyor)

*

Aslına bakılırsa “zamanın imamı” tabiri tek başına ele alındığında bir sorun teşkil etmez.

Mesela “Diyarbakır’da 1980’li yıllarda zamanın valisi şöyle şöyle yapmıştı” dediğinizde, bunda yadırganacak bir şey yoktur.

Ya da, “Diyarbakır Ulu Camii’nde 1970 senesinde zamanın imamı şöyle şöyle konuşmuştu” diyebilirsiniz.

Bunun gibi, belirli bir bölge ya da topluluk için de zamanın imamından söz etmek mümkün olabilir.

Mesela Kafkasya’da Ruslar’a karşı cihadı başlatan Gazi Muhammed rh. a., o bölgede zamanın imamı durumundaydı. Dağıstan Müslümanlarının o zamanki imamıydı.

O şehit olunca yerine Hamzat Bey imam oldu. O sırada orada zamanın imamı oydu.

O da vefat edince yerini Şeyh Şamil aldı, o zamanki imam oldu. O dönemin, o zamanın imamı oydu.

Bu anlamda imamlık (önderlik, liderlik) vasfı taşıyan herkes, imamlık yaptığı dönemde, kendisine tabi olanlar için zamanın imamıdır.

Mesela Bediüzzaman rh. a., Nurcular için zamanın imamıydı. Yaşadığı dönemde Nurcuların imamı/önderi oydu.

Buna karşılık Nakşibendî tarikatından bir grubun imamı da Abdülhakim Arvasî rh. a. idi.

Tabiî gayrimüslimler de imamsız (lidersiz, öndersiz) değil.

Mesela Rusya’da zamanın imamı, Vladimir Putin.

*

Bu kadarla kalındığında zamanın imamı tabirinde sorun yok.

Ancak, iş bu noktada bırakılmıyor.

“Zamanın imamı” tabiri çerçevesinde şöyle bir mesele ortaya çıkıyor: Müslümanlar söz konusu olduğunda zamanın imamından kasıt, halife midir?

Zamanın imamlığı, hilafet/halifelik (müminlerin emirliği) kurumuna mı karşılık gelmektedir?

Zamanın imamından kasıt halife ise, Müslümanların bir halifesinin bulunmadığı (bir takım imamcıkların ya da hizip/fırka/devletçik/devletimsi şeflerinin sağda solda hüküm sürdüğü) dönemlerde zamanın imamı da yok demektir.

Günümüzde olduğu gibi.

Bu durumda “zamanın imamını bilme ve tanımadan” söz etmek, insanlara (olmayan birşeyi bilme ve tanıma gibi) akla ve mantığa aykırı bir mükellefiyeti yüklemek anlamına gelir.

Yok eğer zamanın imamından kasıt halife değilse, mesela Hz. Osman döneminde zamanın imamı kimdi?

*

Zamanın imamından kasıt halife ise, sorun yok. 

Fakat zamanın imamı ile halife (evrensel İslam devletinin başkanı/reisi) kavramları farklı anlamda kullanılıyorsa, bu ikisi birbirinden farklı şeylerse, o zaman mesele karma karışık ve çetrefil hale geliyor demektir.

Bu durumda şu soruyu sormak gerekir: Hz. Ebubekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali, zamanın imamı mıydılar, yoksa değil miydiler?

Birinci ihtimali alalım.

Zamanın imamı idiyseler, yani birbirinden farklı olan halifelik ile zamanın imamlığını birlikte uhdelerine almayı başarmış idiyseler, mesela Hz. Ömer, kendisinden sonraki zamanın imamını bilmediği için halifenin seçimini bir heyete havale etmiş, onlar da tesadüfen zamanın imamı olan Hz. Osman’ı halife seçmişler demektir.

Tesadüfen.

Bilmeden, tanımadan.

Bu durumda Hz. Osman, “Zamanın imamı budur” denilerek değil, kazara halife olmuş demektir.

İkinci ihtimale gelelim.

Halifelik ile zamanın imamlığının farklı şeyler olması varsayımı çerçevesinde eğer Dört Halife zamanın imamı değildiyseler, o takdirde onlara (Dört Halife’ye) tabi olanlar, zamanın imamına tabi olmadıkları için cahiliye ölümü ile ölme tehlikesi içinde yaşayan adamlar haline gelmişler demektir.

Böyle birşey olabilir mi?!

*

Hadîslerde geçen “zamanın imamı”ndan kasıt, ümmetin başına geçerek fiilen otorite tesis etmiş, Şeriat’e bağlılığını deklare ederek “Allah’ın indirdiği hükümler” ile ümmeti idare etmekte olan fiilî (fiilen halifelik yapan) halifedir.

Yani zamanın imamı, Müslümanların halifesidir.

Bir başka deyişle, halife, zamanın imamıdır. Yaşadığı zamanın imamı..

Evet, hadislerde geçen anlamda zamanın imamı sıfatı ancak bir halife için kullanılabilir. (Hadîsler konusuna döneceğiz inşaallah.)

Gayrimüslimlerin veya müşriklerin kahr ve galebesi altında yaşayan, hukukuna ve hürriyetine malik olamayan, gayrimüslimler veya müşrikler tarafından hapsedilen, sürgün edilen, birtakım haklarından mahrum bırakılan zatlar bu anlamda “zamanın imamı” değillerdir.

Çok büyük velî de, eşi bulunmaz alim de olabilirler, fakat zamanın imamı değillerdir.

Gayrimüslimlerin yasalarına tabi olarak, tebaiyet arz ederek onların müsaadesi nisbetinde bazı mevki ve makamları ele geçiren “sınırlı sorumlu”, meramını (tabiri caizse Hz. Süleyman'ın bile anlamakta zorlanacağı) "kuş dili" ile anlatmaya çalışan ya da yutkunmakla yetinen (yarı köle) müslüman siyasetçiler de, zamanın imamı olma vasfından uzaktırlar.

Köleden imam (halife) olmaz.

*

Konuya devam edeceğiz inşaallah.


SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN OSMANLI DEVLETİ’NE "AÇIK" İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 39   Bir önceki bölümde, Selanikli’nin, (Tevfik Paşa kabinesinin güvenoyu almasın...