KEMALİSTLERİN KADİR MISIROĞLU'NU İTİBARSIZLAŞTIRMA OYUNUNA GELMEK





Kemalistlerin “Fesli Deli Kadir” diyerek alay ettikleri Kadir Mısıroğlu’nun müslüman bir mücadele adamı olduğu inkâr edilemez.

İmam Hatip Okullarının banisi (Prof. Sadettin Ökten ile Hümeyra Ökten’in babası) Celal Hoca’nın akrabası bir Karadenizli..

Lise yıllarından itibaren, bir müslüman olarak, inandığı doğruları her yerde cesaretle söylemiştir.

Kemalizmi ilk sorgulayan, bu yolda ağır bedeller ödeyen biri.

Fethullah Gülen konusunda da, daha hiç kimsenin onun aleyhinde laf etmediği 1990’ların başında milleti uyarmış durumda. (O yıllarda basılan bir kitabında, onun aleyhinde sert sözler var.)

12 Eylül darbesi yüzünden yurtdışına çıkmış, ardından vatandaşlıktan da atılmış bulunuyor.

*

Elbette kusurları yok değil..

Denize düşen yılana sarılır hesabı İngiltere’ye gitmiş ve Nakşbendî şeyhi geçinen Kıbrıslı Nazım’ın etkisi altına girmiş.

Kızının hastalığı ile ilgili olarak yaşadığı bir olay sonucu onun keramet sahibi olduğuna inanmış.

Almanya’da imalat ve ticaret işleri yapmaya kalkışmış, iflas yaşamış, kendisiyle birlikte başka bazılarının da zarar etmesine yol açmış, bir milyon Mark borca batmış.

Ancak, anılarını anlattığı kitabında, çalışmalarının (devlet düzeyinde) sabote edildiğini, ketenpereye getirildiğini ayrıntılı biçimde anlatıyor.

Bunları gözardı edemeyiz.

Kitaplarında yaptığı itiraflarından biri de şu: “Beni bir, ajanlar, iki, paragöz dolandırıcılar hep aldattılar. Onları hiçbir zaman baştan teşhis edip de kendimi koruyamadım” diyor.

İtirafının doğru olduğu, Kıbrıslı Nazım’a inanıp güvenmiş ve bu yüzden bazı saçma laflar etmiş olmasından da belli.

*

Mısıroğlu’nun diğer bir hatası, saplantı düzeyindeki İran ve Şia düşmanlığıydı.

Bu, onu, Hz. Ali ve Hz. Hüseyin’i (radiyallahu anhüma) tenkide kadar götürdü.

Böylece, Ehl-i Sünnet’in “ashab hakkındaki tutumu”ndan farklı bir tavrı benimsemiş oldu.

Şiîler’i tenkid edip, Hz. Ali ve Hz. Hüseyin hakkında dilini tutması gerekirdi. (Karşı cephedeki birileri de, Hz. Osman r. a. gibi ashaba hakaret edenleri rahmetle anarken, Hz. Muaviye r. a.’e karşı da buğz ve adavet sergileyebiliyor, ashab hakkında dillerini tutmaları gerektiğini unutuyorlar.)

Hz. Osman hesabına Hz. Ali’yi, Hz. Ali hesabına da Alicilik (Alevîlik) yaparak Hz. Osman’ı suçlayacak halimiz yok.. Hesapları Allahu Teala’ya aittir.. Ne Osmancı, ne de Aliciyiz.

Evet, Mısıroğlu Alevîlerin yaptığı hatanın bir benzerini sergiledi (Ancak Alevîlerinki kadar şiddetl ve sert olmadığını da belirtelim).

Bununla birlikte Mısıroğlu’nun hataları, tekfire vs. tabi tutulmasını gerektiren hatalar değil.

Ancak, “itikadî ve fıkhî konularda” sözü dikkate alınabilecek bir alim de değildi.

Fakat Kemalizm’e karşı verdiği mücadele dolayısıyla rahmetle anılmayı hak ediyor.

Kaypak ve fırıldak değildi, İslamcı/Şeriatçı olduğunu her zaman söyledi.

*

Mısıroğlu’nun kökenine gelince..

Kökeni Hz. Adem aleyhisselam ile Havva anamıza dayanıyor.

Türkiye’de insanların nüfus kayıtları Tanzimat’la birlikte tutulmaya başladığı için insanların kökenini tam bilmek mümkün değil. (Aşiretler hariç.. Cumhuriyet dönemi öncesinde Anadolu’da birçok kimsenin doğum yeri hanesine aşiretinin adı yazılıyordu.. Mesela benim dedemin, dedemin babasının ve dedemin dedesinin doğum yeri olarak doğdukları köyler değil, aşiret adı yazılı.)

Kadir Mısıroğlu’nun kökenini ben bilemem, nüfus kayıtları devletin elinde.

Ancak, kökeninin bir önemi yok; yaptıkları, söyledikleri ve yazdıkları önemli.

Diyelim ki ataları Selanik’ten Karadeniz’e gelmiş olsun, bu, onun İbranî kökenli olduğunu ispatlamaya yetmez.. Türk de olabilir, Türk olması ihtimali daha yüksektir.

Diyelim ki İbranî kökenli, bu, onun ataları gibi yahudi olması, “iki din” taşıyan bir sabatayist olması anlamına da gelmez.. Abdullah ibni Selam r. a. gibi mühtedî olabilir.

*

Kadir Mısıroğlu’nun her görüşünü kabul etmek zorunda değiliz.

Yanlışlarını yazar, delilleriyle ortaya koyarsınız. (Ki bazı görüşlerini biz de geçmişte yazılarımızda tenkide tabi tuttuk.)

Fakat tutup faraziyeler, tahminler, birilerinin kara propaganda ürünü iftiraları olabilecek iddialar üzerinden onun hakkında kesin hüküm vermek, sövüp saymak, Mısıroğlu’na zarar vermeyeceği gibi, bunu yapan kişinin “sözleri dikkate alınmaması gereken güvenilirlikten yoksun” bir kişi olduğunun düşünülmesine yol açar.

* * *

Yahudi değilim

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “hocam” dediği, ... Atatürk düşmanı Kadir Mısıroğlu, dün "Cumartesi Sohbetleri"nde konuştu. Mısıroğlu, kendisi hakkındaki iddialara bir yanıt verdi...

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “hocam” dediği, ... Atatürk düşmanı Kadir Mısıroğlu, dün "Cumartesi Sohbetleri"nde konuştu.

Mısıroğlu konuşmasında yine Atatürk düşmanlığını sergilerken, "Mustafa Kemal zannettiğiniz kadar, büyük biri değildir" dedi. Mısıroğlu, Mustafa Kemal düşmanlığının bedelini ödediğini belirtirken, "Orta mektep talebesiydim, ne söyledim bilmiyorum ama 1 hafta kovuldum. Lisede resmini yırttım, 3 gün kovuldum. Üniversite kantininde bir hudut aleyhine konuştum. Ben bu noktaya böyle anti-kemalist, herkes adımı anan, ‘O Atatürk düşmanı mı’… Bu Atatürk düşmanı olmak kolay olmadı, onu da söyleyeyim size. Çünkü o düşmanlığın bedeli ödeniyor. Bu bedeli ödemeyi göze almadan böyle Atatürk düşmanı denilmez kimseye" şeklinde konuştu.

Kendisinin Yahudi olduğuna dair iddialar hakkında da konuşan Mısıroğlu, "Ben, bana göre, dünyanın en güzel kasabasında doğdum. Oradan hiçbir Yahudi geçmedi. Akçaabat’ın toprağına bir Yahudinin gölgesinin düşmediğine Kur'an'a elimi basarım" diye belirtti. 

Mısıroğlu, kendisini şikayet edenler hakkında ise, "18 şikayetçi var, 1 numara Komünist Partisi, 2 numara Halk Partisi, öyle devam ediyor. Ben bunların şikayetiyle iftihar ediyorum" diye ifade etti.

Mısıroğlu'nun konuşmasından ilgili bölüm şu şekilde:

"Mustafa Kemal zannettiğiniz kadar, büyük biri değildir. Müminler cezayı hak ettiler. Allah onu yapacak durumdaki birine ruhsat verdi. Ama Sabri Bey, ben neler söyledim, şimdi burada tekrarlasam Odatv yine onları kapar, yeni söylenmiş gibi yapar. Orta mektep talebesiydim, ne söyledim bilmiyorum ama 1 hafta kovuldum. Lisede resmini yırttım, 3 gün kovuldum. Üniversite kantininde bir hudut aleyhine konuştum. Ben bu noktaya böyle anti-kemalist, herkes adımı anan, ‘O Atatürk düşmanı mı’… Bu Atatürk düşmanı olmak kolay olmadı, onu da söyleyeyim size. Çünkü o düşmanlığın bedeli ödeniyor. Bu bedeli ödemeyi göze almadan böyle Atatürk düşmanı denilmez kimseye. Ben bu bedeli ödedim. 4 suikastten kurtuldum, onları anlatmıyorum şimdi size…

Bu da kayınpederimin İstiklal Gazisi, madalyaları… Daha önce de ben bunların cevabını verdim. ‘Yahudiymiş, ben de Yahudiymişim’. Ben dünyanın en güzel kasabasında doğdum, bana göre. Oradan hiçbir Yahudi geçmedi. Akçaabat’ın toprağına bir Yahudinin gölgesinin düşmediğine Kuran’a elimi basarım.

Benim şehirde bile mezarı olmayan eniştemi Yahudi yapıyor. ‘Bütün sülalem Yahudi’. Ne yapıyor biliyor musun? Bunların doğum tarihlerini alıyor. Mesela bu kayınpederin babası memur. Babası emekli olduktan sonra, onun da mezar taşı var, ama bulamadım.

Bu adam Bilecik’te şube reisiyken 49’da vefat etti. Babası da Konya’nın Musalla Mezarlığı’nda yatıyor. Ama bunun doğduğu yer Selanik. ‘Sen Selanik’te mi doğarsın, o zaman Yahudisin.’ Osmanlı Rumeli’yi Andolu’dan daha fazla Türkleştirdi. Çünkü düşman oradan geliyor, bu taraftan geliyor.

Bunların söylediği hiçbir şey doğru değil. Doğru olan tek şu söz var: ‘9’u 5 geçe kenefe gidin.’ Ondan da savcılıktan bir takipsizlik aldım. Bunların haberleri yoktur. Şimdi, bu bir kampanya, öyle hissediyorum. ...

Doğruluk konusunda, biz babalarımızın çocuğu olamadık… Bunu çok yakın zaman için doğru kabul etme... Babalarımız daha kemalistti. Eğer devletle ilişkili ise, mesela muallim ise, Kemal’i methetti, ne yapsın şimdi? O kadar methettiğini, ‘ben yanılmışım’ nasıl desin, diyemiyor. Devlette vazife alanlar ama... O vazifeler dolayısıyla bu güruha katıldılar… Tanzimattan itibaren fire vere vere geliyoruz."

Odatv.com

KİMİN YÜZYILI?

 (İlk yayın tarihi: 11 Kasım 2023)

KİMİN YÜZYILI?.. ALLAH'IN RASULÜ'NÜN HALİFESİ MEHDÎ'NİN Mİ, ALİ RIZA OĞLU MUSTAFA'NIN LAİK (SİYASAL DİNSİZ) TÜRKİYE'SİNİN Mİ?

 









Yazımızın başlığındaki sorunun cevabı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a göre, ikincisi: Önümüzde "Türkiye yüzyılı" varmış.

Mehdî mi?

Ali Rıza oğlu Mustafa'nın (Ki sonradan Türkler'in atası olduğunu ilan etme anlamına gelecek şekilde Atatürk soyadını almıştı) laik (yani “siyasal dinsiz”) Türkiye'sinde Mehdî'den bahsedilebilir mi?

Nitekim Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından Adnan Tanrıverdi Paşa Mehdî'den bahsetme gafletinde bulunduğu için görevinden istifa etmek zorunda kaldı.

Ve dün (10 Kasım 2023), Anıtkabir'i ziyaret edip Anıtkabir Özel Defteri'ni imzalayan Erdoğan, "Türkiye'nin yükselişine, Türkiye Yüzyılı'nın inşasına ve milletimizin asırlık hedeflerine ulaşmasına hiçbir güç engel olamayacaktır" demiş bulunuyor. (https://www.haber7.com/siyaset/haber/3366574-anitkabir-ozel-defterini-imzalayan-erdogandan-turkiye-yuzyili-vurgusu)

*

Laik (siyasal dinsiz) Türkiye Devleti'nin geleceği söz konusu olunca gaybtan haber vermek, kehanette bulunmak, mucize ya da kerametlere rakip olacak şekilde parlak istikbal müjdesi vermek serbest.

Makbul.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in geleceğe dair verdiği haberlere gelince..

Bunlar söz konusu olduğunda birden bire "şirk" hassasiyeti depreşen, gaybı Allah'tan başkasının bilemeyeceğini ve bildiremeyeceğini söyleme kahramanlığı sergileyen tarihselci, modernist, "part time deist", “kripto Kemalist” ilahiyatçı soytarılar, mevzu laik (siyasal dinsiz) Türkiye Devleti’nin geleceği olunca, dut yemiş bülbül.

*

"Türkiye'nin yükselişine, Türkiye Yüzyılı'nın inşasına ve milletimizin asırlık hedeflerine ulaşmasına hiçbir güç engel olamayacaktır"mış.

Eskiler “Büyük lokma ye de büyük konuşma” demişler..

İnsan hiç olmazsa bir “inşallah” der.

“Hiçbir güç engel olamayacaktır”mış.

Sen Allahu Teala’dan bir söz mü aldın, sana bir vaatte mi bulundu?

Mezarlıklarda Kur’an okumasıyla ve Kur’an’ın mezarlıklarda okunmasını tavsiye etmesiyle meşhur olan Erdoğan acaba şu ayetleri hiç okumuş mudur:

Bir de dediler ki: “Bize ateş, sayılı birkaç günden başka asla dokunmayacaktır.” Sen onlara de ki: “Siz bunun için Allah’tan söz mü aldınız? Eğer böyle ise, Allah verdiği sözden dönmez. Yoksa siz Allah’a karşı bilemeyeceğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?” (Bakara, 2/80)

Âyetlerimizi yok sayan ve “Elbette bana mal (zenginlik, refah, dünyevî ilerleme) ve evlâd (nüfus artışı ve çoğalma) verilecektir” diyen kimseyi gördün mü?

Gaybı mı bildi, yoksa Rahmân'ın katından bir söz mü aldı?

Hayır! Onun söylediklerini yazacağız. Ve ona azabı uzattıkça uzatacağız.

Ve o söylemekte olduğu şeylere (biz) vâris olacağız, (kendisi de) bize yalnız olarak gelecektir. (Meryem, 19/77-80)

Bir devlet başkanının mezarlıkta Kur’an okuması marifet değil, ondan beklenen, Kur’an doğrultusunda bir “devlet aklı” oluşturmasıdır.

Ali Rıza oğlu Mustafa’nın mezarında niye Kur’an okumuyor,  oradaki deftere niye ayet yazmıyorsun?

Evet, Allahu Teala’dan söz  almış gibi gelecek müjdesi veriyorsun da, bari “Türkiye’nin yükselişine Allah’tan başka hiçbir güç engel olamaz” deseydin ya..

Allahu Teala’nın iradesini ve takdirini yok sayar şekilde konuşmasaydın..

Hiçbir güç engel olamazmış.

Bu söz karşısında “La havle ve lâ kuvvete illâ billah” (Değişim ve güç ancak Allah iledir, Allah’ın dilemesiyledir) demekten başka ne yapabiliriz?

*

Cumhurbaşkanı’nın deftere yazdığı cümleler, bir ölüye hesap verircesine kaleme alınmış.

Ne yazık ki bu devlet, laik (siyasal dinsiz) olduğu için, Hayy ve Kayyum olan Allahu Teala’ya hesap verme zihniyetiyle hareket etmiyor.

Bir ölünün mezarına gidip laik (siyasal dinsiz) tarzda hesap vermeyi tercih ediyor.

Peki, bu tablo karşısında o çok bilmiş modernist ve tarihselci ilahiyat soytarılarından neden hiç ses çıkmıyor?

(Bu bahiste Cübbeli Felaket gibi yerli-milli ehlî sünnetçiler "part time deist" tarihselci modernistleri geçtiler ya, neyse..)

*

Evet, Erdoğan, peygamberî bir üslup ile Türkiye yüzyılı müjdesini veriyor.

Ali Rıza oğlu Mustafa’nın mezarına gidip hesap verebilen laik (siyasal dinsiz) bir devletin yükselişine hiçbir güç engel olamayacakmış.

Sanki Allahu Teala’nın bunlara bir borcu var..

Buna karşılık bazı Müslümanlar da bu yüzyılın Mehdî yüzyılı olacağına inanıyorlar.

Yahudiler ile kimi Hristiyanlar da Mesih yüzyılı olacağı inancını taşıyorlar.

Mesela internette Yisroel Moshe Sorotzkin diye bir hahamın bu konuyla ilgili videoları paylaşılıyor. “The End Illuminated” adı altında, Mesih’le gelecek aydınlık günleri anlatan iki ciltlik bir kitap da yazmış.

İnternet ortamı böylesi hahamların videolarıyla dolu.. Yüz binlerce, milyonlarca kişi tarafından takip ediliyorlar.

Hristiyanların bir bölümü de bu Yahudilere destek veriyor.

Türkiyeli Yahudiler’in yayın organı Şalom gazetesinde de konuyla ilgili olarak (tam da iki yıl öncenin 10 Kasım günü) şunlar söylenmiş bulunuyor:

Yahudi teolojisinde Maşiyah [Mesih], Kral Davut’un [Hz. Davud a.s.’ın] soyundan Tanrı tarafından gönderilecek karizmatik bir liderdir. Bu lider, Yahudileri yabancıların boyunduruğundan kurtaracak, sürgünü sonlandıracak ve tüm Yahudilerin döneceği Eretz İsrael’de İsrail Krallığını kuracaktır. Yahudi Mesihçiliği; İsrail kimliği, milliyetçilik ve Eretz İsrael ile iç içe bir kavramdır. Aynı zamanda Mesih sadece Yahudileri değil, yapacağı tüm radikal değişikliklerle ahir zamanda bütün insanlığı, dünyayı kurtaracaktır. Mesih kavramı, önce Saadia Gaon, sonrasında Rambam aracılığıyla dinin içine güçlü bir doktrin olarak yerleşmiş, Reformist hareketin doğmasına dek Yahudi toplumunda gücünü korumuş, İsrail Devleti’nin kurulmasıyla bilakis güçlenmiştir. …

Yahudi milliyetçiliğinin güçlenmesi Mesih beklentisini de arttırdı. Nitekim Yahudi sorununa bir devlet kurmak suretiyle çözüm bulmak isteyen Siyonizm, Mesih’i bir hareket [şahs-ı manevî] olarak yorumlar. İsrail’in kurulmasından sonra Mesih beklentileri azalmamış ve dünyadaki gelişmeler Mesih’in gelmesi ile ilişkilendirilmiştir. …

… Talmud bilgilerine göre David’in [Hz. Davud’un] oğlu [torunu] Maşiah, ancak kötülük tüm dünyada yayıldığı zaman gelecektir. Mesih gelmeden önce tüm dünyada gençler yaşlılara hakaret edecek, yaşlılar gençlere saygı duyacak, kızlar annelerinin, erkekler babalarının önüne geçecek, imanlı olanlar aşağılanacaktır (Babil Talmudu, Sanhedrin 97a). Devlet sapkınlık içinde olacak… Alimlerde bilgi kalmayacak (Yeşaya 32:14), ayrıca ırklar tüketim topluluklarına dönüşecek ve hiçbir maddi zenginlikle tatmin olamaz hale geleceklerdir. Hastalıklar ve pahalılık artacak, dünya verimsiz olacaktır. Zohar’ın kurucusu Rabi Şimon Bar Yohay ise, Mesih’in gelişinden hemen evvel dünyanın üzerinde on alamet gelişeceğini belirtmiştir. …

… Diaspora’da yaşama gücü Mesianik umuttan kaynaklanmış, her gün tefilalarda söylenen temel dua olan Amida’da bu umut dile getirilmiştir.  Modern Ortodoks Yahudi inancı, Mesianik dönemde sürgündekilerin bir araya geleceğini, Yahudilerin atalarının toprağı olan Eretz Yisrael’de toplanıp, burada Yeruşalayim’deki Mabet’teki Korban ritüeli dahil tüm mitsvotu (farzları) icra edebileceklerini ifade eder. Siyonizm ise, Mesianizm inancından ziyade Yahudi halkının kurtuluşu için kendisinin köklü değişiklikleri yaratma inisiyatifini oluşturmasını öngördüğünden, ultra-Ortodokslar ile çelişmektedir. Fakat, Filistin mandasındaki ilk Aşkenaz baş hahamı ve dinsel Siyonizm’i savunan R. Abraham Isaac Kook ise, Kutsal Topraklarda başlayan Yahudi yerleşiminin, aslında manevi kurtuluşun ilk aşamasını oluşturduğunu ve Mesianizmi sürüklediğini savunmuştur. …

Maşiyah’ın gecikmesi hususuna değinen ultra-Ortodoksların çok ünlü lideri Rebbe Menaehem MSchneerson ise kurtuluş hakkında bilgilenmenin, dini yasalara hâkim olmanın, Maşiyah’ın daha çabuk gelmesini sağlayacağını vurgulamıştır.

(https://www.salom.com.tr/haber/120289/yahudilikte-mesih-beklentisi)

*

Müslümanlardan Mehdî’nin çıkışıyla ilgili tarih vermiş olanlar var.

Mesela biri şu meşhur İbn Arabî..

Bu keramet şampiyonu, İbn Haldun’un Mukaddime’de söylediğine göre Mehdî’nin miladî 1200’lü yıllarda (yaklaşık sekiz asır önce) çıkacağını müjdelemiş..

Bu fos kerametine bakarak diğer saçmasapan kerametlerinin doğruluk derecesini tahmin edebilirsiniz.

Günümüzde de, Mehdî’nin yakında çıkabileceğini söyleyenler mevcut.

Mesela Bediüzzaman, geçen asrın ortalarında, yüz yıl sonra ortaya çıkacağını ifade etmiş.

Bu tür ifadeler kullananların bir bölümü, konuyla ilgili rivayetlere dayanıyorlar.

Bazıları da rüyalardan hareketle bu sonuca varıyor.

*

Konuyla ilgili rivayetlerden hareketle Mehdî’nin çıkış tarihini hesaplayanlardan biri, Tarık Mahmud (Tariq Mehmood) adlı bir yazar.

İnternette (Amazon’da) satışta olan bir kitapçığı var: Imam Mahdi 2029.

Mehdî’nin ya 2029 ya da 2036 yılında çıkacağını öne sürüyor.

Bu iddiasının “hadîslere, bilime ve İncil’e” dayandığını iddia ediyor.

Ona göre, Suriye’deki kargaşa (Şam fitnesi), Mehdî’nin çıkışının habercisi..

Bu fitnenin ne kadar devam edeceğine gelince.. Ebu Hureyre r. a.’in rivayet ettiği bir hadîse göre 12, yine onun rivayet ettiği bir hadîse göre de 18 yıl sürecek..

Yazara göre, fitnenin biteceği yıl, (Kudüs’ü kurtarmak üzere) Horasan’dan gelecek olan siyah bayraklıların ortaya çıkacağı yıl.. (Ebu Hureyre hadisine göre, Fırat’ın suyunun kesilmesi olayı da bu sırada yaşanacak.)

Yazar, yine rivayetlere dayanarak, siyah bayraklıların çıkışından 72 ay sonra (2029’da) Mehdî’nin çıkacağını ileri sürüyor.

*

Suriye olayları 2011’de başlamıştı.

Yazara göre, fitne 12 yıl sürerse siyah bayraklılar 2023 yılında ortaya çıkacaklardı.

Çıkmadılar.

İkinci ihtimale göre fitne 18 yıl sürecek, siyah bayraklılar 2029 yılında çıkacak, Mehdî ise 2035’te.

Yazar, ayrıca İncil’e dayanarak bu dönemde küresel ekonomik çöküş yaşanacağını ileri sürüyor. (Usul ilkesi gereği Tevrat ve İncil’in bu tür haberlerini tasdik etmek de, yalanlamak da uygun değil.)

*

Konu hakkında rüyalarından hareketle konuşanlara gelince..

Arap dünyasında hem hadîslere hem de rüyalara dayanarak İsrail’in yakın zamanda yok olacağını (ve dolayısıyla Mehdî’nin geleceğini) öne sürenler var.

Türkiye’ye gelince.. Erbakan’ın eniştesi merhum Prof. Osman Çataklı Mehdî bekleyerek öldü denilebilir.

Prof. Mahmud Esad Coşan Hoca da, 1994 (veya 1995) yılında Aksaray şehrinde yaptığı bir konuşmada, dört beş yıl önce kendisine rüyasında Mehdî’nin o gün (veya o gece) dünyaya gelmiş olduğunun bildirildiğini söylemişti.

Benzer şekilde, Nurcu camianın tanınmış yazarlarından Mustafa Kaplan da Akit gazetesindeki bir yazısında, 1990’lı yıllarda hapis yatarken rüyasında gördüğü Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’in, Mehdî’nin o gün hayatta olduğunu kendisine söylemiş bulunduğunu ifade etmişti.

Esad Efendi’nin rüyası ve Mehdî’nin 40 yaşında çıkacağına dair rivayetler doğruysa önümüze 2029 yılı gelir. (Kamerî 40 yaş, Güneş takvimiyle 39 yıla karşılık geliyor.)

Haseki Eğitim Merkezi hocalarından merhum Ahmet Muhtar Büyükçınar’ın da 2029 yılı ile ilgili bir rüyası var.

Yıldırım Alkış’tan dinleyelim:

Ağustos 2007 Yalova Esenköy’de İmam Hatip Liseleri müdürleri seminerindeyiz. O tarihlerde Mersin İmam Hatip Lisesi Müdürlüğü görevini yürütmekteydim. Kıymetli fikir insanı, yazar ve hatip Münir Arıkan da seminere hoca olarak gelmişti. Ahmet Muhtar Büyükçınar’ı ziyaret ettiğini söyledi. Mesele anlaşıldı ki Hoca Esenköy’de. Esenköy’e yerleşmiş, yazlı-kışlı burada ikamet edermiş. Hemen üç kafadar bir araya gelip, tarif edilen adrese koşar adımlarla yel olduk. Evin altında fırın vardı, fırını da oğulları çalıştırıyorlarmış. Selam verip Ahmet Muhtar Hocayı görmek istediğimizi söyledik. Fırından ekmek çıkartan arkadaş belli ki oğluydu. Bizden tarafa: “Çıkın görün, üçüncü katta” dedi. “Bir haber verseydiniz” deyince de “Gerek yok, babam alışık” dedi. Bu kadar kolay olacağını beklemiyorduk.

Kapıyı hanımefendi açtı, sanki uzun zamandır beklenen ve tanıdık bir misafirmişiz gibi hiç tereddüt etmeden “buyurun, buyurun” diyerek bizi içeriye buyur etti. Uzunca bir süre beklememize rağmen hocayı göremedik. Meğer yan odada hasta yatıyormuş. Kabul edildiğimiz odaya yürüme aparatından destek alarak zahmetlice geldi. Üzüldük tabi rahatsız etmiş olmaktan dolayı. O bizi rahatlattı, ziyaretimizden duyduğu memnuniyetini beyan etti. Malta humması rahatsızlığı varmış, başka da yürümesine engel ne rahatsızlığı var fazla irdelemedik. …

İmam Hatip Liselerinin ve Din eğitiminin öneminden bahsetti. “Sizin en hayırlılarınız Kur’an’ı öğrenenleriniz ve öğretenlerinizdir.” “Beşikten mezara kadar ilim öğrenin.” hadis-i şeriflerini okudu ve kısaca açıkladı. Sonra da yıllar önce gördüğü bir rüyasından mülhem olarak: “2029 da dünyada büyük bir olay olacak, içinde ben de varım. İnşallah iyileşeceğim.” dedi ama Hoca 2013’de vefat etti. 2029’da ne olur, olan şeyin içinde Hoca olur mu, olursa nasıl olur, onu hakikat ehline havale edelim.

(https://www.maarifinsesi.com/ulu-cinar-ahmet-muhtar-buyukcinar/)


LAİKLİĞİN (SİYASAL DİNSİZLİĞİN) BATIL DİNİ: ATATÜRKÇÜ PUTPERESTLİK

Peygamber Efendimiz  sallallahu aleyhi ve sellem gelecekle ilgili haberler vermiş, istikbalde neler olacağını bildirmiştir. Kendisini  Atatü...