ŞEHRİYE MEZHEBİNİN TALİBAN'A KARŞI ÜRETTİĞİ EN TAZE, EN GÜNCEL ŞEHİRLİ İSLAM

 





Yeni Şafak'ın arslan parçası (hem de kılıçlısından) İsmail'inin, İbrahim Kalın'ın konuştuğu yerde susması olmazdı.

O yüzden, Taliban'a "İslam'ın ruhu" koklatmaya çalışan İbrahim'in bıraktığı yerden topu alıp, onların müslümanlığına sövüp saymaya, küfretmeye başladı: Toz toprak İslamı.

Kendisini bir yandan da nezaket sahibi ince ruhlu biri zanneden bu küfürbaz "Kibar Feyzo", 31 Aralık 2022 tarihli yazısına Nevşin Mengü'den alıntı yaparak başlamış.

Akıl hocası sadece İbrahim değil.. Nevşin Mengü'ler de ilham kaynağı.

"İslam'ın ruhu"nu çok iyi kavramış olduğuna inandığı Nevşin Mengü hocaefendi hazretleri ile elele vermiş İslam'ı köylülerin elinden kurtarmaya çalışıyor. 

Yazısından anlaşılan bu.

"Bana kafa dengi arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim."

*

Taliban'a din dersi veren büyük alim ve düşünür Nevşin'e göre, (Mısır'ın diktatörü Sisi'ye meşruiyet kazandırma dışında bir derdi kalmamış gibi görünen) Ezher şeyhi "kentli İslam"ı, Taliban ise "dağlı İslam"ı temsil ediyormuş.

"Mengü, yaptığı ayrımda da, vardığı sonuçta da sonuna kadar haklı" diyor Yeni Şafak'ın şehirli Kibar Feyzo'su.

Nevşin sonuna kadar haklıymış..

Buna göre, Amerikan mandası Sisi'nin hizmetindeki kapıkulunun İslam'ı iyi, emperyaliste kök söktüren Taliban'ınki kötü.

Aslında yok bu yerli milli kibar kafanın Sisi'ninkinden farkı, fakat bunlar kendilerini Osmanlı zannediyorlar.

Tek fark bu.

*

Yeni Şafak'ın Kibar Feyzosu, sözlerini şöyle sürdürüyor:

Ben olsam “dağlı İslam’ı” diyerek kavramsallaştırmazdım bunu ancak sonuç değişmez tabii. Bugün dünyada benim “toz toprak İslam’ı” dediğim, başkalarının “köylü İslam’ı” olarak tanımladığı bir anlayış ile “kentli, şehirli İslam” diyebileceğimiz bir anlayış mücadele halinde ve bu mücadele günden güne şehirli Müslümanlar aleyhine gelişiyor.

Demek ki bunların yeni mezhebi "şehirlilik".. 

Bu şehirlilik de, Sisi kafasında olmak anlamına geliyor.

Ancak, bu kentli kibar Feyzolar da kendi aralarında arasıra anlaşmazlık yaşıyorlar.

Mesela Türkiye'nin şehirlisi, Mısır'a gidiyor, "Şeriat'ın sırtına tekmeyi vurun, laik olun!" diyor.

Mısır'ın şehirlisi Sisi, bu kadarını söylemiyor. 

O, Mısır'ın toz toprak içindeki dağlı ve köylülerini, İhvan'ı döverken biraz daha dikkatli bir dil kullanıyor. 

Şeriat'i değersizleştirme anlamına gelen laflar etmiyor.

Sisi, Türkiye'nin şehirlileri kadar kibarlaşamamış, onda biraz köylülük kalmış.

*

Yeni Şafak'ın kibar şehirlisi, yazısının devamında Batılı "emperyalistler"e ve İslam dünyasındaki diktatörlere sitem ediyor. 

Sözleri şöyle:

Önce dışsal sebeplerle başlayalım. Türkiye’de Kamalizm, İran’da molla rejimi, Mısır ve Suriye’de diktatörlükler, Afganistan ve Irak’ta Rusya-ABD emperyalizmi, Bangladeş ve Pakistan’da İngiltere, Afrika’nın pek çok ülkesinde İtalya, Fransa, Belçika gibi emperyalistler yüzünden…

Yarattıkları baskı ve/veya sömürü düzenine hakiki bir alternatif, ciddi bir itiraz olarak gördükleri “şehirli İslam’ı” yok etmenin bir yolu olarak Müslümanları bir yandan kentten kovup bir yandan marjinalize ve kriminalize etmeyi seçtiler. Meselenin önemli yanı, mühim noktası burasıdır.

Malum, şair taifesi yalancı olur, yalan söylemeye alışkındırlar.

Çünkü palavra atmazsan şiirin tadı tuzu olmaz, iyi şiir yazılmaz.

Ancak, usta şairler yalanlarını usturuplu bir biçimde söyleyebiliyor ve "Yalan ama kulağa çok hoş geliyor" dedirtebiliyorlar. 

Yeni Şafak'ın Kibar Feyzo'su gibi acemi şair taslakları ise yalanın cılkını çıkartıyor, palavraların belini kırıyorlar.

Yukarıdaki sözleri de bu türden..

*

Kibar Feyzo'nun "soyut" palavralarındaki büyücü tütsüsünün dumanlarını süpürüp atmak için pencereleri açmaya, odaya temiz hava girmesine izin vermeye ne dersiniz..

Türkiye'de, "şehirli İslam"a karşılık gelen Akparti'nin iktidar olmasının zeminini kimler hazırlamıştı?

Kimi marjinalize ve kriminalize etmişlerdi? Erdoğan'ı mı?

Necmettin Erbakan'a sadıkken öyleydi de, sonra, "Tayyip'i marjinalize ve kriminalize edemezsiniz" demediler mi?!

Türkiye'deki 28 Şubat diktatörlüğünün derin ayakları da Batılı efendilerinin tavsiyesi doğrultusunda, "köylü gömleğini çıkarıp şehirli tişörtü giymiş Tayyip"in kriminalizasyon sürecine son vermediler mi?!

ABD'nin, Avrupa'nın "şehirli Tayyip"e verdiği desteği unuttuğumuzu mu sanıyor şehirli kibar Feyzolar?

Hayır, bunlarınki köylü kurnazlığı değil, şehirli kurnazlığı.

*

FETÖ'ye gelelim..

FETÖ'nün yeri neresi? Onlar dağlı, köylü toz toprak İslamı'nı mı temsil ediyor, yoksa sizin şehirli İslamı'nızı mı?

Cevap ver, sonradan görme kibar tip!

Gerçi iş FETÖ bahsine gelince denklem karışıyor.

Çünkü, benzer kibarlıktaki birileri, "İslam dünyasındaki diktatörlükler, 'hizmet hareketi' gibi şehirli İslamı'nı temsil eden oluşumları marjinalize ve kriminalize ediyor, şehirden kovuyorlardiyebilirler. 

Şu anda FETÖ'cü suçlamasına maruz kalmamak için diyemezler de, yarın fırsat bulduklarında diyecekleri kesin.

Nitekim Yeni Şafak'ın Kibar Feyzo'su da zamanında "hizmet hareketi" meftunuydu. Onlara yağ çekiyordu. 

Onların yanında yer almaya devam etseydi hali haraptı.. Açıkça destek vermesi durumunda soluğu yurtdışında ya da hapishanede alabilirdi.

Üstü kapalı destek vermesi durumunda da İbrahim Kalın gibi devletlularla ve Akpartili belediyelerle olan verimli muhabbeti zarar görürdü.

*

Tabii bir de Karar'cılar, Davutoğlu, Babacan, Gül vs. var.

Karar gazetesi taifesi de Kibar Feyzo'nun bu yazısından kendilerine pay çıkartabilir, "Anlattığı bizim hikâyemiz" diyebilirler.

"Türkiye'deki baskı düzeni, keyfini sürdüğümüz şehirli İslam'ımızı yok etmek için bizi kentten kovdu, kriminalize edemediyse de marjinalize etti" diyerek kahırlanabilirler. 

Gerçekten de Mehmet Ocaktan askılı pantolonu ve piposuyla, caz merakıyla şehirliliğin kitabını yazmıştı. Arkadaşlarının da şehirlilikte ondan geri kalır yanı yoktu. 

Aralarındaki başörtülüler de şehirliliğin hakkını vermek için birer birer başlarını açabildiler. 

Evet, Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan gibi isimler, şehriye mezhebi kurucusu Nevşin'in taksimatı çerçevesinde hangi saftalar?

Onları, kentten kovulan şehirli İslamı mensupları mı kabul edeceğiz, yoksa dağlı İslamı'nın temsilcileri olarak mı göreceğiz?

Görüldüğü gibi, şehriye mezhebi müctehitlerinin ictihat yapmaları gereken çok fazla sorun var ortada. 

Neyse, bizim sorunumuz değil, meseleyi aralarında halletsinler.

*

Her devrin adamı olmayı, durakta beklemeyip ilk gelen sağlam otobüse binmeyi, daima kazanacak ata oynama esnekliğini göstermeyi iyi bilen Kibar Feyzo sözlerini şöyle sürdürüyor:

Pakistan’da, Mısır’da, Türkiye’de ve pek çok farklı İslam coğrafyasında “iyi yetişmiş”, “dünyayı kavrama aralığı yüksek”, “sözünü dümdüz ama ölçüsünce söyleyen” adamları yok ettiler ve yerlerine nereden geldiklerini, hangi formasyona sahip olduklarını bilmediğimiz, çeteleşme, aşiretleşme, iktidar oyunu oynama gibi türlü çirkinlikleri bünyelerinde barındıran hastalıklı zihinlere sahada yer açıldı. 

Bu şablona göre mesela İbrahim Kalın'ı, iyi yetişmemiş (kötü yetişmiş), dünyayı kavrama aralığı düşük, sözünü eğri büğrü söyleyen bir adam kabul etmek gerekiyor.

Çünkü yok edilmemiş, gelmiş Türkiye'nin tepesindeki saraya kurulmuş..

Eğer iyi yetişmiş olsaydı, Kibar Feyzo'nun teşhis ve tespitleri çerçevesinde yok edilmiş, yani kenara atılmış olması gerekiyordu.

Evet, Kibar Feyzo'ya göre, Batılı emperyalistler ve İslam dünyasındaki yerli baskıcı düzenler, iyi yetişmiş insanları yok etmişler, yok ediyorlar..

Karar gazetesinin Mustafa Karaalioğlu ve Ocaktan gibi yazarları, Abdullah Gül, Davutoğlu ve Babacan gibi siyasetçiler, kendilerini medya ve siyaset alanında yok edilmeye çalışılan insanlar olarak görüyor olabilirler. 

Böylesi karanlık bir tablo çizip ah vah eden ben değilim.. Kibar Feyzo..

*

Peki, birileri yok ediliyor da yerlerine kim geliyor, kimleri getiriyorlar?

"Hangi formasyona sahip oldukları bilinmeyen" kişileri.. Kibar Feyzo'nun cevabı bu.

Kibar'ın kurduğu denklemdeki bilinmeyen x ve y'lerin (yani formasyonu belirsiz kişilerin) bugünkü tabloda karşılığı Türkiye'de Erdoğan ile yandaşları, Mısır'da ise Sisi ile (Ezherli kapıkulları türünden) avanesi oluyor. 

Ancak, Kibar Feyzo bu formasyon konusunda biraz haksızlık ediyor olabilir.

Erdoğan'ın hangi formasyona sahip olduğu bilinmiyor mu?!

Biliniyor.. Üniversite mezunu bir ekonomist.. 

Büyükelçi, eski bakan Egemen Bağış.. Bakara makara konusunda formasyonu eksiksiz..

17-25 Aralık'ın dört bakanı.. Onların formasyonu benim akıl ve havsalamı, kapasitemi aşıyor. O yüzden izninizle bu konuya girmeyeceğim..

Düzce milletvekili Fevai.. Formasyonunu konuşturup Erdoğan'ın Allah'ın bütün vasıflarını kendisinde taşıdığını ilan etmişti.

Akparti sözcüsü, eski bakan Ömer Çelik.. "İnsanın ayağını yerden kesen aşk, puro ve motosiklet" konularında formasyonu tam.. (Ayrıca, Rus kızları konusundaki formasyonu da uluslararası yazışmalara yansıyıp Türk milletinin göğsünü kabartmış durumda.)

Numan Kurtulmuş'u da unutmayalım.. Harun'lu Karun'lu cümleler kurma, maçın ortasında bile transfer olup takım değiştirebilme konusunda eşsiz formasyon sahibi bir siyaset dehası..

Mehmet Metiner'in formasyonu ise göz kamaştırıyor. Maşallah her oyun havasına uyum sağlamayı, her zaman zeytinyağı gibi üste çıkmayı, bukalemun gibi gittiği her kapıya yakışmayı biliyor. Formasyon harikası.. 

Listeyi uzatmayalım.. 

Bana kalırsa Kibar Feyzo bilinmeyen formasyondan bahsederken haksızlık ediyor.

*

Ancak, Kibar Feyzo'nun derdi sadece bilinmeyen formasyon değil.

"Çeteleşme, aşiretleşme, iktidar oyunu oynama gibi türlü çirkinlikler"den de söz ediyor.

Etrafıma bakıyorum, kimler çeteleşmiş, aşiretleşmiş, kimlerin etrafı kalabalık, kimler bir menfaat dayanışması içindeler diye..

Birilerini görüyorum elbette.. Aralarında Kibar Feyzo da var mı derseniz, bunu doğrudan ona sormalısınız derim. 

Türkiye'deki iktidar oyununa bakıyorum, Akparti ve MHP'yi görüyorum..

Ha bir de BBP'yi..

Siz kimleri görüyorsunuz?

*

İktidar oyunu çirkinliğinden söz eden Kibar Feyzo, çaktırmadan bu partilere laf mı sokuşturuyor diye bir soru akla gelebilir.

Zannetmiyorum, fakat kendisine sormak daha doğru olur..

Bu iktidarın yerinde yellerin estiği gelecek bir zamanda "Aslında ben o günkü iktidar sahiplerini uyarıyordum, sözümü dümdüz ama ölçüsünce söylüyordum, bazıları anlamıyorlardı" diye kıvırabilir, fakat şimdi böyle düşündüğünü zannetmiyorum.

Her neyse.. Kibar'ın iltifatları bunlarla sınırlı değil tabiî.. Hastalıklı zihinlerden de söz ediyor:

... yerlerine nereden geldiklerini, hangi formasyona sahip olduklarını bilmediğimiz, çeteleşme, aşiretleşme, iktidar oyunu oynama gibi türlü çirkinlikleri bünyelerinde barındıran hastalıklı zihinlere sahada yer açıldı.

Türkiye'ye bakıyoruz, mesela bir Halis Bayancuk'un, bir Alparslan Kuytul'un seslerinin kesildiğini, konuşturulmadıklarını, hapse atıldıklarını görüyoruz. 

Acaba Kibar Feyzo, “İyi yetişmiş, dünyayı kavrama aralığı yüksek, sözünü dümdüz ama ölçüsünce söyleyen adamları yok ettiler" derken bu gibi isimleri kastediyor olabilir mi?

Eğer bunlarsa, onların yerini alan hastalıklı zihin sahibi iktidar oyuncuları kimler olabilir?

Görüldüğü gibi, Kibar Feyzo meramını iyi anlatamıyor, çok karışık yazıyor.

Kime vuruyor, niçin vuruyor, belli değil.. 

İfadeleri, bir körün şahit olduğu bir körler dövüşünü anlatışı gibi insan zihninin devrelerini yakacak türden muazzam muammalar içeriyor.

Bu, aşırı kurnaz olmasından, sağ gösterip sol vurmayı iyi bilmesinden kaynaklanıyor olabilir. Pratikte böyle olmasa da teorik olarak bu ihtimal "ontolojikman" varit. 

İkinci bir ihtimal, "İyi şair olmak için iyi yalan söyleyebilmeliyim, iyi palavralar üretebilmeliyim" diye kolları sıvamış bir sakar şair özentisi olması ve farkında olmadan baltayı taşa vurması..

*
Kibar Feyzo'nun bu üç gün önce yayınlanmış yazısını konu edinmeye devam edeceğiz inşaallah.

Bugünkü (3 Ocak 2023 tarihli) yazısına da sıra gelecek, Allah izin verirse..


SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK’ÜN OSMANLI DEVLETİ’NE "AÇIK" İHANETİ

  UĞUR MUMCU'NUN DİLİNDEN KARABEKİR-ATATÜRK KAVGASI – 39   Bir önceki bölümde, Selanikli’nin, (Tevfik Paşa kabinesinin güvenoyu almasın...