SELANİKLİ MUSTAFA ATATÜRK'ÜN İBADETE KARIŞTIRILMASI ANAYASAL SUÇTUR.. ANAYASAL DÜZENİ YIKMA GİRİŞİMİDİR

 



Diyanet İşleri Başkanlığı'nın Selanikli Mustafa Atatürk'ün ismine cuma hutbelerinde yer vermesi, anayasal suç işlemesi anlamına gelir, çünkü laiklik ilkesine aykırıdır.

Laiklik gereği devlet işleri ile din işleri birbirine karıştırılamaz.

Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nda ne yerlerin ve göklerin yaratıcısı Yüce Rabbimiz Allahu Teala'nın adı geçiyor, ne Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in adı, ne de dinimiz İslam'ın ismi.

Fakat Selanikli'nin adı geçiyor.

*

Cuma hutbesi, cuma namazının, ibadetin bir parçasıdır.

İbadettir.

İbadete Selanikli Mustafa Atatürk karıştırılamaz.

Bu, laikliğe aykırıdır.

Nedir yani, rakı müptelası, dans ve vals tutkunu, aşk hayatının zenginliğiyle maruf Selanikli, Kur'an'da adı geçen bir peygamber mi?!

Ya da Mehdi gibi Rasulullah s.a.s. tarafından "geleceği müjdelenmiş" salih bir zat mı?!

*

Anayasal açıdan durum bu olduğu gibi, İslam açısından da Selanikli'nin isminin hutbede anılması caiz değildir.

Haramdır.

Çünkü adamın küfrü (müslüman olmadığı), kendi sözleriyle sabit.

Bu bilindiği için, devlet erkânı bunun cenaze namazını bile kıldırmaya gerek görmemişler, kızkardeşi Makbule Hanım'ın feryad u figan koparıp ayak diretmesi sonucu öylesine bir namaz kıldırmışlar.

Cenazesinin cami musallasına gitmesi diye bir durum yaşanmamış.

Çünkü devlet erkânı o adamın camiyle, cemaatle, namazla, imanla, İslam'la alâkasının bulunmadığını biliyor.

Kardeşi ölen acılı ve kederli Makbule Hanım'ın gönlü olsun diye, öldüğü binada, oradaki hazıruna, mizansen kabilinden bir cenaze namazı kıldırmışlar.

Tabiî camiye götürmeden.

Şimdi tutturmuşlar "Hutbede Selanikli'nin adı anılsın da anılsın"..

Bunu ne İsmet İnönü istedi, ne Celal Bayar.

Sırf çıngar çıkarmak için "Atatürksüz hutbe"yi büyük bir millî mesele yapan, adeta iç savaş gerekçesi haline getirenlerin, "Alçaklar, Atamız'ın naaşını camiye götürmemişler" diye dertlendiklerine hiç şahit oldunuz mu?!

Ah sefil hokkabazlık, sen dünyada Türkiye'de olduğundan daha fazla nerde baş tacı edildin!

*

Evet, Selanikli'nin adının ibadete bulaştırılması haramdır.

Bunu yapan, haram iş işlemiş olur.

Helal kabul eden ise kâfirdir.

Bundan sekiz yıl önce, dönemin TBMM Başkanı İsmail Kahraman, "Anayasa'da laiklik diye bir ifadenin yer alması şart değildir" dediği için acayip bir tantana koparılmıştı.

Hayır, "Anayasa'da İslam ibaresi geçsin" demiyordu. "Anayasa'da laiklik, tarifi yapılmadan geçmesin" diyordu.

Bazılarına göre, Anayasa'nın diğer maddeleri zaten laikliği anlam olarak içeriyordu, dolayısıyla tanımına gerek yoktu.

Ancak, bu mantığa göre, tanımı gibi ismine de ihtiyaç kalmamaktaydı.. İsminden bahsetmek boş gevezelik haline gelmekteydi.

Dolayısıyla, savundukları mantık gereği Kahraman'a, "Haklısın, bunu düşünememiştik, bize bunu hatırlattığın için teşekkür ederiz" demeliydiler.

Demediler..

Hakaretin, tehdidin, aşağılamanın, şirretliğin, arzızlığın, saldırgan dilin bini bir paraydı.

*

O süreçte Cumhurbaşkanı Erdoğan da topa girmiş, sanki Kahraman böyle birşey demiş gibi, "Anayasa'da İslam'ın geçmesine gerek yok" diye konuşmuştu.

Şimdi, 30 Ağustos Zafer Bayramı bahane edilerek kopartılan "Cuma hutbesinde Selanikli'nin adı niye geçmedi" şeklindeki hayasızca akının durdurulması için ortaya çıkıp "Hutbede Selanikli'nin adının geçmesine gerek yoktur, bu bir ibadettir" diye bir açıklama yapmalıdır.

Şimdi değilse ne zaman?!

Ve bu açıklamayı sen yapmayacaksan kim yapacak?!

*

Aslına bakılırsa, Diyanet'in böyle 30 Ağustos Zafer Bayramı konulu hutbe hazırlatması da yanlıştır.

Bid'attir.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, Bedir Zaferi'nin yıldönümleri münasebetiyle benzer hutbeler okumuş mu?!

Dört Halife döneminde "Mekke'nin fethinin yıldönümü" filan diye hutbe okunduğu hiç görülmüş mü?!

Hutbede İslam'ın esasları anlatılmalı, dinî bilgi verilmelidir.

Devlet, zaferlerini zaten âlâ-yı vâlâ ile kutluyor, Diyanet kendi işine bakmalıdır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DÜZELTME VE ÖZÜR

  "Sen Utanmazlığın ve Karaktersizliğin Resmini Yapabilir misin Abidin?" başlıklı yazımız şu satırlarla başlıyordu:  MİT’i (Milli ...