Diyanet
İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Selim Argun bakınız ne diyor:
“Bütün camilerde aynı hutbenin okunması Anayasanın
Başkanlığımıza tevdi ettiği milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç
edinmek görevi temeline dayanmakta ve dinin bütün konularına yıl
içerisinde orantılı olarak yer verilmeye gayret edilmektedir.”
Hutbe, cuma namazının bir parçasıdır.
İbadettir.
Ve Diyanet İşleri Başkanlığı, camilerde, “Anayasanın Başkanlığa
tevdi ettiği milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinmek
görevi temeline dayanarak” hutbe okuyormuş.
Bunu, Diyanet İşleri
Başkan Yardımcısı diyor.
Yerlerin ve göklerin
yaratıcısı, din gününün (ahiretin) sahibi Allahu Teala da şöyle diyor:
“De
ki: “Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. Şu var ki bana, ilâhınızın, sadece
bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabbine kavuşmayı bekliyorsa salih
amel yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.” (Kehf, 18/110)
İbadette devleti Allahu Teala'ya ortak etmek, sadece İslam nazarında en büyük günah olan
ve tevbe edilip bırakılmaması durumunda Allahu Teala’nın asla affetmediği şirk zulmü
değildir, aynı zamanda devletin laiklik (din ve vicdan hürriyeti)
iddiasına da aykırıdır. ("İslam devleti", Allahu Teala'ya ortak koşulan bir put değildir, devletin Allahu Teala'ya kul olmasıdır.)
İbadette Allahu Teala’ya ortak koşmaya
zorlanmaktan daha büyük bir din ve vicdan hürriyeti ihlali olabilir mi?!
*
“İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut'u da (hidayete erdirdik). Hepsini
âlemlere üstün kıldık.
“Babalarından, çocuklarından ve kardeşlerinden
bazılarını da... Onları seçtik ve doğru yola ilettik.
“İşte bu, Allah'ın doğru yoludur. Kullarından
dilediğini o doğru yola iletir. Eğer onlar Allah'a ortak koşsalardı, yaptıkları
bütün amelleri boşa giderdi.”
(En’âm, 6/86-88)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder