İBN HACER EL-ASKALANÎ'NİN İBN ARABÎ SOYTARISI HAKKINDAKİ HÜKMÜ: SAPIKTIR



İngiliz'in Ibn Arabi Society'si, "müslüman" akademisyenleri "yemliyor"ken..



Aliyyü’l-Kârî rh. a., vahdet-i vücutçuluk hezeyanına dair kitabında, pekçok alimin İbn Arabî hakkındaki görüşlerini de aktarmaktadır.

O alimlere göre (onların isimlerini burada saymayalım), İbn Arabî’nin eserlerindeki kimi küfür sözleri bir kulp takıp tevil etmek mümkün değildir; açıkça küfürdürler.

Aynı şeyi merhum Ömer Nasuhi Bilmen Hoca da Büyük Tefsir Tarihinde söylüyor ve ulemanın bu yöndeki beyanlarını aktarıyor.

(Bir hafta kadar önce birisi bana Gümüşhanevî Dergahı şeyhlerinden Hasan Hilmi Kastamonî rh. a.’in halifelerinden Ahmed Fevzi Efendi’den [1874-1957] bahsetmişti.. H. Hilmi Özdemir, onunla ilgili olarak Bolvadinli Yörükzade Ahmed Fevzi Efendi adlı bir kitap yayınlamış [Ankara, 2007]. Bana Ahmed Fevzi Efendi’den bahseden kişi, söz konusu kitapta, Ahmed Fevzi Efendi ile Mehmed Zahid Kotku rh. a. arasında geçen bir mektuplaşmadan bahsedilmekte olduğunu söyledi. Mehmed Zahid Efendi ona, vakfedilmiş fakat şu anda istifade edilmeyen kitapları satıp yerine başka kitap alıp koymanın caiz olup olmadığını sormuş. Ahmed Fevzi Efendi de meseleyi Ömer Nasuhi Bilmen Hoca’ya sormuş ve aldığı olumsuz cevabı Mehmed Zahid Efendi’ye bildirmiş. Ömer Nasuhi Hoca’ya sormuş olmasına bakmayın, aslında o da Konyalı Mehmed Vehbi Efendi’den ve Şeyhülislam Musa Kâzım’dan icazetli, yani çifte icazet sahibi bir müderris.. Aynı zamanda Hasan Hilmi Kastamonî rh. a.’in icazetli halifesi.)

*

Aliyyü’l-Kârî ve Ömer Nasuhi Bilmen gibi alimlerin dile getirdiği gibi, İbn Arabî’nin sapık zırvalarını tevil etmeye çalışanların, genellikle, ona ait küfür ifadeleri kullanmak zorunda kaldıkları ya da “Bunları ehli anlar” diyerek deyim yerindeyse topu taca attıkları görülmektedir.

Bunlara göre, “ehil” olmak için, İbn Arabî’nin eserlerindeki herzeleri gözü kapalı kabul etmek gerekiyor. Herhangi bir alim itirazda bulunduğunda, otomatik olarak “ehil” olmaktan çıkmış bulunuyor.

Kısacası, kralın mahir terzisi elinden çıkmış muhteşem elbiseyi görme kabilinden bir ehliyet..

Sadece ehil olanlar, atlet ve donla ortada gezinen haşmetli kralın üzerindeki müstesna güzellikteki elbiseyi görme imtiyazına sahip.

*

Aliyyü’l-Kârî rh. a., İbnü’l-Arabî’ye atfedilen senetsiz sepetsiz keramet hikâyelerinden farklı olarak, şöyle bir olayı da nakletmektedir:

Hafız ve Hüccet Kadı Şihabüddin Ahmed b. Ali b. Hacer Askalanî’den –ki Şafiî mezhebindendir– rivayet olunmuştur. Demiştir ki: 

Benimle İbn Arabî taraftarları arasında, onunla ilgili olarak büyük bir tartışma ortaya çıktı. Ben nihayet onun (İbnü’l-Arabî’nin) kötü ifadelerini aktardım. Onunla ilgili olarak benimle tartışmaya giren kişiye bu kolay gelmedi ve beni Mısır Sultanı’na bir başka konuda şikâyet edeceğini söyleyerek tehdit etti.

Oysa ki o söylediği şikâyet konusu, bizim tartışmamızla ilgili değildi. Güya bununla beni zor duruma düşürmek istiyordu.

Bunun üzerine ben de kendisine dedim ki:

“Bizim bu tartışmamızla ilgili olarak Sultan’ı ne diye devreye sokmak istiyorsun? Gel birlikte Allah’a yakaralım…. De ki: Allah’ım, eğer İbn Arabî sapıklık üzere ise, lanetinle bana lanet et, bana ceza var.

Kendisiyle tartışma yaptığım kişi de bunu söyledi. Ben kendim de şöyle dedim:

Allah’ım eğer İbn Arabî hidayet üzere ise, bana lanetinle lanet et, bana ceza ver.” …

Nihayet oradan ayrıldık. Daha sonra Mısır’ın gezinti yerlerinden birinde biraraya geldik. Dolunaylı bir gece idi. O şahıs bize dedi ki: “Ayağımdan aşağı yumuşak birşey hareket ediyor. Bakın hele.” Biz de hemen baktık, fakat birşey göremedik. Göremediğimizi de kendisine söyledik. Daha sonra bu kişi gözlerini kaybetti.’ ”

*

İbn Hacer el-Askalanî rh. a., büyük bir muhaddis.. Dikkat edilirse, Aliyyü’l-Kârî onun için “Hafız ve Hüccet” diyor.. Hadîs hafızıdır, o kadar ki, hadîsçiler arasında “Hafız” denilince özel olarak akla gelen isim odur.

Askalanî, İbn Arabî’nin “hidayet” değil “sapıklık/dalalet” üzere olduğunu söylüyor, ifadelerinin kötülüğünden bahsediyor.

İlminin yanısıra dürüstlüğü ve hakşinaslığıyla da maruf olan Askalanî’nin bu şahitliği önemlidir.

Hüccettir.

Çünkü onun gibi muhaddisler, meslekî formasyon ve alışkanlıkları gereği, söylentiler üzerine hüküm bina etmez, rivayet edilen sözlerin, sahibi olduğu iddia edilen kişilere aidiyetinden emin olmak isterler. Buradan anlaşılıyor ki, İbn Arabî’den nakledilen sapıkça laflar sonradan Yahudiler vs. tarafından kitaplarına eklenmiş değil, bizzat İbn Arabî’nin herzeleri.

Ve Askalanî gibi senetsiz sepetsiz konuşmayacak olan büyük bir muhaddis, o sözlerin söz konusu sapığa ait olduğundan emin bulunduğu için, bu konuda gönül rahatlığıyla “lanetleşme” yapabiliyor.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

OSMANLI'NIN YETİŞTİRDİĞİ MEHMED AKİF ERSOY'DAN LAİK (SİYASAL DİNSİZ, SİYASAL KÂFİR) DÜZENİN VE ONUN YEŞİL KEMALİST DİNDARLARININ ÜRETTİĞİ MEHMED AKİF ERSOY'A...

  LAİKLERİN ÇÖZÜMSÜZ DİLEMMASI:  İSLAMCILAR (İSLAMİSTLER) DÖNSÜN İSLAMCILIK KARŞITI (ANTİ-İSLAMİST) VE "LAİK DÜZEN" YANLISI "...