ATATÜRKİST/KEMALİST AHLÂKSIZLIK İLE FETÖ’CÜ SAHTEKÂRLIK BİRBİRİYLE YARIŞIYOR

 

















Selanikli Ali Rıza ile Zübeyde’nin ölmüş oğlu Mustafa Kemal’in soyunu sopunu tartışanlar var.

Kimisi “Kökeni, kendilerini üstün ırk kabul eden Yahudilere dayanıyordu; sabetayisttir, dönmelerdendir” diyor, kimisi sarı saç mavi gözüyle iftihar edip “Kökeninde Arnavutluk, Slavlık ‘asalet’i var” iddiasında bulunuyor.  

Kimisi Karaman kökenli Türkmen, Türk oğlu Türk olduğunu yazıyor..

Kimisi Malatyalı halis muhlis Türk yapıyor.

Bilmiyorum.. Önemli de değil..

Senin soyunun sopunun bir önemi yok, senin ne olduğun, ne yaptığın önemli.

*

Ancak, Selanikli Mustafa kardeşimizin kendisine tutup Ata-türk soyadını almış olması büyük bir haddini bilmezlik.

Türkoğlu olmak sana şeref olarak yetmiyor mu?!

Neden alay eder gibi kendini Türkler’in atası ilan ediyor, bu milletin mezarlardaki atalarının cümlesinin kemiklerini sızlatıyorsun?

Sen Satuk Buğra Han’ın, Selçuk Bey’in, Tuğrul Bey’in, Oğuz Han’ın, Sultan Alparslan’ın, Kürşad’ın, Bilge Kağan’ın, Fatih Sultan Mehmed’in, Yavuz Sultan Selim’in atası mısın?!

Atatürk soyadını almanda, zımnen, “Hepinizin ninesiyle tanışıyorum” imasının bulunduğunu anlamana yetecek zekâ sende yok mu?

Veya var da, bize el hareketi mi çekiyorsun?

Tamam şerefyab olmak, onurlanmak, kendinde bir asalet görmek istiyorsun.. Buna düşkünsün.. Anladık, fakat bunu, bütün bir milleti aşağılama anlamına gelen bir empati fukaralığı, nobranlık, haddini bilmezlik, bencillik, kibir, tekebbür ve hodbinlikle, yaşlısı genci, alimi cahili, şehidi gazisi, paşası neferiyle bütün bir milleti çocuk yerine koyarak mı yapmak zorundasın?!

Böyle bir garabet dünyanın neresinde görülmüş?!

Bu millete çocuğun muamelesi yapmaya ne hakkın var?!

Tevekkeli değil “Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” diye bir icat çıkarmış.

Çocukların çocukça egemenliği.. Babalarının (daha doğrusu babalık taslayan ağalarının) nezareti ve gözetimi altında egemenlik.

Babalık heveslisi, çocuk yerine koyduğu millete bir de çocuk işi bayram bahşetmiş.

*

Selanikli Mustafa’nın kendi nineleriyle tanışmış olmasından mutluluk duyacaklar olabilir.. Ama herkes bunu içine sindiremez.

Kimsenin kimseye atalık, babalık taslamaya hakkı yoktur.

Türkiye’deki Kemalistler/Atatürkistler de, Selanikli gibi haddini bilmez bir topluluk.

Şöyle konuşuyorlar: “Atatürk olmasaydı babanızın kim olduğunu bilemeyecektiniz.”

Bu kafaya göre, şu anda Batı Trakya’da, Makedonya’da, Bulgaristan’da, Kırım’da vs. yaşayan Türkler’in babası belli değil.

Bir tane de Balkan göçmeni çıkıp bu Kemalistlere “Sizin ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu? Lan biz Yunan, Bulgar, Makedon, Sırp, Rus çocuğu muyuz laaan?” diye itiraz etmiyor..

Yok!.. Ses yok, tıs yok.. Pişmiş kelle gibi sırıtıyorlar.

Hatta bunların belki Kemalist olanları da "Atatürk olmasaydı babanız..." diyerek aynı koroya katılıyor.

Vatana bakıyorsun, herkesin babası olduğunu iddia eden biri var.. Tutmuş kendisine Atatürk soyadını almış. 

*

Bazılarının bir “devlet aklı”ndan söz ettiğini görüyoruz.

Türkiye’de devlet akılsızlığı var, aklı yoktur. Varsa da biraz kıttır.

Mesela Selanikli Mustafa Atatürk’ün laflarını alın.. Osmanlı’yı Türk milletine zulmetmiş olmakla suçluyor ve Kemalist devletçiler de hemen tasdik ediyorlar.

Fakat Ermeniler, Rumlar vs. çıkıp “Osmanlı bize zulmetti” dedikleri zaman, “Hayır, bizim atalarımız hiç kimseye zulmetmemiştir” diye konuşuyorlar.

Hani Osmanlı zalimdi?! Tu kakaydı?!

İşte Türkiye’deki devlet aklı böyle birşey..

Akılsızlıktan az birazcık hallice.

*

Türkiye’deki bu devlet akılsızlığı hiçbir suçunu ve hatasını kabul etmez.

Mesela 12 Eylül dönemindeki Diyarbakır Hapishanesi’ni alalım.

O dönemde “Devletin yanlış işleri var.. Diyarbakır Hapishanesi’nde akıl almaz zulümler yapılıyor” diyen biri çıksa, devlete iftira atma, tahkir etme, halkı devlete karşı kışkırtma vs. gibi suçlamalarla tutuklanır, perişan edilirdi.

Dolayısıyla kimseden ses çıkmıyordu.

Yıllar sonra gazetelerde çarşaf çarşaf işkence rezaletleri yayınlandı, kitaplar yazıldı, hatıratlar neşredildi, devlet erkânı da “Türkiye’ye artık hukuk ve demokrasi geldi, işkenceli günleri geride bıraktık” vs. türünden açıklamalar yaptılar.

Benzer şeyler 1990’lı yıllardaki faili meçhuller için de söylendi.

Başta inkâr edildi, sonra kabul edildi.

2000’li yıllar için de aynı şey geçerli..

Meşhur MİT’çi (Ki babası da MİT’çiydi) Mehmet Eymür, 2000’li yıllarda MİT’in başının altından çıkmış bazı gariplikleri atin.org adlı sitesinde yayınlamıştı.

*

Bugünümüze gelelim..

FETÖ’cü olmakla suçlanıp tutuklanan birçok kişiye akıl almaz işkenceler yapıldığı iddia ediliyor.

Bazı tutuklulara tecavüz edildiği, kadınların hamile kaldığı vs. söyleniyor, yazılıp çiziliyor.

Devletluların sicilini ve sabıka kaydını bilmesek, “Kesin iftiradır, Türkiye bir hukuk devletidir, Türk devleti adildir, geleneği olan köklü devlettir, gecekondu devlet değildir, devlet vakarına sahiptir, bunlar olabilemez” diyeceğiz.

Fakat diyemiyoruz.. Görkemli geçmişi buna izin vermiyor.

Şunu biliyoruz: Bugünün devletluları bu iddiaların gerçek dışı olduğunu söyleyeceklerdir.

Gerçek dışı olabilir mi?.. Olabilir, mümkündür.

Gerçek olabilir mi?.. O da olabilir, mümkündür..

Çünkü geçmişte de böyleydi.. İnkâr ediliyor, sonradan gerçek olduğu kabak gibi ortaya çıkıyordu.

*

İmdi, eğer bu iddialar gerçekse, mevcut iktidar, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere bütün yetkililer suç ortağıdır.

Bu dünyada değilse de ahirette, kendileri tecavüz etmiş gibi ceza görürler.

İşte “kul hakkı” denilen şey budur.

Kâfir bile olsa mazlumun duasına perde yoktur.. Korkmak gerekir.

Adam idamı hak ediyorsa idam da edersin, fakat idamının yanı sıra ona hakaret etmeye, işkence yapmaya, tecavüz etmeye hakkın yoktur.

Hukuk (Ki gerçek hukuku/hakları Şeriat belirler) ne diyorsa onu yaparsın, onun ötesinde birşey yapamazsın.

Yaparsan, zalimsin.. Zalimin önde gidenisin.

*

Eğer dersen “Türk devletinin memurları böyle şeyler yapmaz”..

O zaman şunu derim: Her melaneti işlemekle (kumpasçılıkla, şantajcılıkla, darbecilikle, kasetçilikle, cinayetle vs.) suçladığınız FETÖ’cüler asker, polis, hakim, savcı, MİT’çi, öğretmen vs. değiller miydi?!

Türk devletinin memurları değiller miydi?!.

Demek ki Türk devletinin memurları arasından her melaneti işleyebilenler çıkabileceğini kabul ediyorsunuz.

FETÖ ile ilgili iddialarınız böyle düşündüğünüzün kanıtı. 

O halde, benzer melanetlerin şu anda da yapılıyor olması mümkün.. Olmayacak şey değil.

Dünkülere her istediklerini verip şımartmışsanız, bugünkülere de her istediklerini veriyor olabilirsiniz.

*

Gelelim FETÖ’cülere (Fetullahçı Takiyye Örgütü mensuplarına)..

Bu FETÖ’cülerde (onları temsilen konuşanlarda) bir Şeriatçılık, Şeriat hassasiyeti göremiyoruz.

Varsa yoksa dertleri demokrasi, insan hakları, laiklik, Batı’nın ezber mavalları..

İslam’da Yahudi ve Hristiyanlar’ın beğenmediği ne varsa onları bir şekilde Siyasal İslam ya da İslamcılık diyerek lanetleme derdindeler.

Türkiye laik (siyasal dinsiz) bir devlet olduğu, AK Parti de son tahlilde Kemalist/Atatürkist bir parti olarak politika ürettiği halde (Ki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ve Siyasal Partiler Yasası çerçevesinde faaliyet gösteren, İslamcı olmadığını sürekli vurgulayan bir parti), bunu görmezden ve bilmezden gelerek suçu Siyasal İslam’a (kısaca İslam’a) yüklüyor, AK Parti’yi Siyasal İslamcı ilan ediyorlar.

Necmettin Erbakan “Milli Görüş” vs. diyerek bir “kuş dili” icat etmişti.. AK Parti ve lideri Erdoğan öyle değil..

Buna rağmen FETÖ’cüler, AK Parti’yi İslamcı gibi göstererek, onun üzerinden, dolaylı olarak İslam’a kin kusuyorlar.

Böylece yeni efendileri Batılılara “Bakın biz de sizin kadar değilse de az birazcık İslam düşmanıyız” mesajını vermek istemiyorlarsa, bu salağa yatma ve milleti salak yerine koyma numarasını niçin sürdürüyorlar?

Çağdaş uygarlık düzeyi meraklısı Batıcı ve laik Kemalizmle bir dertleri yok gibi görünüyor.

Devletin laikliğini, Kemalistliğini, Batıcılığını sorun yaptıklarını görmüyoruz.

Kıyamet alâmeti şaşkın bir topluluk durumundalar.

Sadakatleri Yahudi ve Hristiyanlar’a, gâvura, fakat yardımı Allahu Teala’dan bekliyorlar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

DÜZELTME VE ÖZÜR

  "Sen Utanmazlığın ve Karaktersizliğin Resmini Yapabilir misin Abidin?" başlıklı yazımız şu satırlarla başlıyordu:  MİT’i (Milli ...