Mayıs 2016’da CHP Grup Başkanvekili Engin Altay “Laikliği korumak için kan da dökülür” diye konuşmuştu.
“Ne dediğimi bilerek konuşuyorum” demeyi de ihmal
etmemişti.
Laiklik yabancı bir kelime, Türkçesi “siyasal dinsizlik” oluyor.
Siyasal dinsizliği (siyasal sıfatını bırakırsak yalın
dinsizliği) korumak için kan da dökerlermiş.
Hayır, bunu kendi evinde çocuklarıyla sohbet ederken söylemiş
değildi.
CNN TÜRK canlı
yayınında söylemişti..
Odatv gibi
mecralar da bunu haber yapmışlardı.
“Skandal!.. İç savaş çağrısı..” filan diyerek değil..
“Dökeriz haaa!” kıvamında.
*
İslam’ı
korumak için, değil kan dökmek, sesinizi yükseltmeniz bile suç
olabilir.
“İrtica azdı, gercilik tehlikesi büyüdü, laiklik tehlikede”
denilebilir.
Ama laiklik için kan dökmek serbest..
Laiklik için kan dökeriz diye konuşmak da serbest..
Adamlar bu öldürme, kan dökme işini sevdiler.
Geçmişte bunu açıkça yapıyorlardı, sonraları ise işi trafik kazaları, zehirlemeler vs. ile
örtülü yapmaya başladılar.
Böylesi daha sorunsuz ve keyifli oluyordu zahir.
*
Evet, böylesi adamlarla aynı ülkede yaşıyoruz.
Üstelik onların kan
dökücü, kana susamış laikliğinin (siyasal dinsizliğinin) hükmü altında.
Ancak Türkiye, 1927’ye kadar, Anayasasına göre bir
İslam devletiydi..
O yıl dinsiz (siyasal dinsiz) hale geldi, fakat açıkça
“Dinsiz imansızım” demedi.
Resmen laik (siyasal
dinsiz) olması 1937 yılına kaldı.
O yıllarda devletin İslamîliğini korumak için de kan
dökülür müydü?
*
Laiklik (siyasal dinsizlik) için kan da dökerlermiş.
Ne dediğini bilerek konuşuyormuş.
Zihniyet, kafa, işte bu!
Laikliği (siyasal dinsizliği) kan dökerek getirdiler, kan dökerek de
koruyacaklarmış.
Hani ülkede laikliğin kaldırılması yönünde ciddi bir teşebbüs olsa, hadi
neyse!
CHP’linin böyle konuştuğu yıl TBMM Başkanı İsmail Kahraman bile, tepki çeken konuşmasında laikliğin kendisine karşı çıkmamış, kavramın tanımlanmamış olmasından
yakınmıştı.
Bunu bile hazmedememiş, Kılıçdaroğlu, Akşener ve Bahçeli ortalığı
birbirine katmışlardı.
Putlarına sövülmüş putperestler gibi hırçınlaşmışlardı.
Ardından da Erdoğan, Kahraman’a ayar vermişti.
Hayır, Kahraman “Şeriat gelsin!” filan demiyordu. “Zaten Anayasamız dindar sayılır” filan gibi yalan yanlış birşeyler demiş, “Laik kelimesi Batı’da olduğu gibi Anayasa'da geçmese de zararı olmaz” anlamına gelen sözler sarfetmişti.
Bu kadarı, kan dökme seansları için senaryolar yazmalarına yetti.
Meğer kan içici laik (siyasal dinsiz) vampirlerle aynı ülkede
yaşıyormuşuz.
*
CHP adına konuşan Grup Başkanvekili, önce kimin kanını dökmeyi
düşünüyordu acaba?
İsmail Kahraman’ın mı?
Kan dökme aracı olarak neyi uygun bulmuşlardı?
Hayallerindeki alet kör testere miydi, yoksa balta mı?
Zatıalilerine hangisi uyardı?
*
Gökleri ve yeryüzünü yaratan Allahu Teala katında bir müminin hayatı, senin
laikliğini (siyasal dinsizliğini) geçtik, vatanın da dahil tüm dünyadan daha değerlidir.
Allah’ın Rasulü s.a.s. şöyle buyurmuştur:
“Müslüman bir insanın öldürülmesindense, (insansız) bir dünyanın
yok olması Allah katında daha ehvendir.” (Tirmizî, Diyat 5; İbn-i Mace,
Diyat,1)
Laik devletçi faşist zihniyet ise, putlaştırdığı laiklik (siyasal
dinsizlik) için adam öldürmeyi övünülecek bir şey olarak görür.
Onlara göre, bu helaldir, mübahtır, iyidir, fakat Allah yolunda cihad, (siyasal dinsizliği
kendilerinden aldıkları) Batılı efendileri öyle gördüğü için, terördür, kötüdür, suçtur.
Derini ve yüzeyseliyle devletin on yıllarca destekleyip palazlandırdığı diyalogcu
Fethullahçılık için de, Mavi Marmara’da ölenlerin, yahudi otoriteye
itaat etmedikleri için, kanının değeri yoktu.
*
“Kim de bir mü'mini kasden
öldürürse, artık cezâsı, içinde ebediyen kalıcı olarak Cehennem’dir; Allah
ona gazab etmiş, ona lâ'net etmiş ve onun için büyük bir azab hazırlamıştır!” (Nisâ, 4/93)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder