Yaşar
Gören’in kaleminden ‘Enver ve Mustafa Kemal'in Kitabı’ çıktı!
Arşiv
belgeleri, mahkeme zabıtları ve elçilik raporlarına dayanan üç ciltlik eser,
1908’den 1938’e uzanan süreçte İttihat Terakki’nin terör ağı, Yıldız Sarayı’nın
yağmalanması, İstiklal Mahkemelerindeki darağaçları ve Hint Buhara fonlu servet
transferini gözler önüne seriyor. Resmî tarih kalıplarını yıkan yaklaşımı ve
ayrıntılı dipnot sistemiyle kitap, yakın tarihe gerçek pencereden bakmak
isteyenler için güçlü bir başvuru kaynağı.
23.07.2025
- 10:46 23.07.2025 - 11:11 15 Okunma Süresi:
11 Dk
Araştırmacı-tarihçi
Yaşar Gören, “Türkiye’de tarihçi yok, akademi görevini yapmadı; yakın tarihi
hâlâ bilmiyoruz” diyerek kaleme aldığı “Enver ve Mustafa Kemal’in Kitabı 1908‑1938”i
okurla buluşturdu.
İslambol
Yayınları’ndan çıkan eserde Gören yüzlerce Osmanlı, Berlin ve Moskova arşiv
belgesi, elçilik raporu ve mahkeme tutanağını derleyerek resmî tarihin
sakladığı “ihanet zinciri”ni açıyor.
I. cilt,
II. Abdülhamid’in direnişini, İttihat‑Terakki terörünü ve Enver Paşa’nın Balkan
bozgunundaki rolünü belgeliyor. II. cilt, Yıldız Sarayı yağması, Bolayır
hezimeti, İstiklâl mahkemeleri, Kemalizm’in ülkeye ihanetini ve
Mustafa Kemal'in servetinin Hint‑Buhara altınıyla beslendiğini anlatıyor.
Final
cilt, altın ruble transferleri, şapka ithalatı, Konya, Zilan, Dersim
harekâtları ve 6 bin idamla “hesap günü”nü tasvir ediyor.
Mustafa Kemal’in
1913 Somerset buluşmasını, Hilafet fonlarıyla “cumhuriyetin en zengini”ne giden
yolu ve istiklâl mahkemelerindeki darağaçlarını rakam rakam veriyor.
Gören,
“Bulduğum doğruları hiç çekinmeden yazdım; edebiyat yapmadım, tarih yazdım. Bu
kitap tek cilt değil, yüz kitap gücünde” sözleriyle eserini ortaya koyuyor ve
“halının altına süpürülen olayları” okurun vicdanına sunuyor.
I. ciltte neler var?
Tarihçi Yaşar
Gören’in “Enver ve Mustafa Kemal’in Kitabı 1908-1938” üçlemesinin birinci
cildi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecini resmî tarih kalıplarına mahkûm
etmeden; arşiv belgeleri, hatıratlar, dönemin basın kayıtları ve geniş kaynak
taraması üzerinden yeniden okuyan cesur bir çalışma olarak öne çıkıyor. Eserin
alt başlığı “Bir gazetecinin kaleminden belgelerle yakın tarihimiz” ifadesini
boşuna taşımıyor. Çalışma boyunca anlatılan her başlık belge referanslarıyla
destekleniyor ve kitabın sonunda kapsamlı ekler ve kaynakça bu belge tabanlı
yaklaşımı somutlaştırıyor.
Gören, daha
girişte terminoloji tercihini bir taraf beyanı olarak açıklar: tarih
anlatısında kullanılan her sıfat yön tayin eder; heykeller dikerek methiye
düzen bir anlatımı değil, haklı gerekçeler, deliller ve belgelerle bu
heykelleri yıkan bir yaklaşımı benimsediğini söyler. Mason ya da Yahudi kökenli
aktörlere “hürriyet kahramanı” denmeyeceğini, İttihat ve Terakki’den cemiyet
veya parti değil, açıkça terör örgütü olarak söz edeceğini ve devleti on yılda
çökerten haydut kadroları “vatan kurtarıcısı” diye övmeyeceğini belirterek
kitabın ideolojik ve metodik hattını çiziyor.
Bu çerçevede
Enver’in “hürriyet kahramanı” değil, kendi devletine savaş açmış eşkıya bir
terörist olarak; Mustafa Kemal, Kazım Karabekir, İsmet İnönü ve diğer kritik
isimlerin ise Masonlukla ve İttihat-Terakki terör örgütü yapısıyla iç içe
geçmiş bir kadro olarak ele alındığını görüyoruz. Gören, Macedonia Risorta
Locası’nın Maşrık-ı Azam’ı Emmanuel Karasso ile kurulan ilişkiler üzerinden
Osmanlı’nın içerden tasfiyesine dönük faaliyetlere dikkat çeker; genç yaşta
sahneye çıkan bu aktörlerin bağımsız fikir üretmediklerini, küresel ağların
etkisi altında hareket ettiklerini vurgular.
Kitap boyunca
İttihat ve Terakki’nin niteliği sürekli olarak “su katılmamış terör örgütü”
vurgusuyla netleştirilir; örgütün farklı siyasal damarları (Milliyetçi-Almancı,
Liberal-İngilizci, Türkçü-Turancı vb.) aynı çatı altında topladığı, geniş ve
parçalı federatif bir yapı gibi işlediği, Babıâli Baskını ile iktidarı tek elde
topladığı anlatılır. Bu çerçeve, örgütün Mason çevrelerle ve yabancı nüfuz
odaklarıyla etkileşimine dair sahadan aktarımlar ve dönemin tanıklıklarıyla
desteklenir.
Gören’in
İttihat ve Terakki’ye getirdiği değerlendirme yalnızca ideolojik niteleme
değildir; örgütün II. Abdülhamid’e uzanan suikast hazırlıkları, ölüm listeleri
çıkarıp fedailerini sokağa saldığı vakalar ve ilmiye mensuplarından askeri figürlere
uzanan cinayet zincirleri ayrıntılı vaka anlatımlarıyla örneklendirilir. Bu
bölüm, Selanik merkezli yapılanmanın terör pratiklerini gösteren vaka
dökümleriyle dikkat çekiyor.
Birinci cildin
ana tarihî omurgası II. Abdülhamid dönemine yaslanır. Sultan Abdülaziz’in
devrilmesinden sonra yaşanan siyasi çalkantılar, V. Murad’ın kısa saltanatı,
II. Abdülhamid’in tahta çıkışı, Kanun-i Esasi’nin ilânı ve Mithat Paşa ile
yetki çekişmeleri ayrıntılı ve belgelere dayalı olarak izlenir. Bu kısım,
Abdülhamid’in devleti ayakta tutma çabası ile derin hizipleşmeler arasındaki
gerilimi ortaya koyar.
Ciltte geniş
yer tutan “Makedonya Meselesi ve Balkan Savaşı” bölümü, Makedonya’nın
jeostratejik kavşak niteliğini, etnik-dinsel çeşitliliğini ve 19. yüzyıl
sonundan Balkan Savaşları’na kadar uzanan süreçte büyük devlet rekabeti içinde
nasıl bir kriz alanına dönüştüğünü kapsamlı biçimde açar. Bölgenin ticaret ve
askerî yollar üzerindeki merkezi konumu; Türk, Sırp, Bulgar, Yunan, Arnavut ve
diğer unsurların iç içeliği; çetecilik faaliyetleri ve dış müdahaleler
ayrıntılı olarak işlenir.
Bu bölümde
ayrıca İngiltere başta olmak üzere Avrupa güçlerinin Makedonya dosyasını
Osmanlı’yı parçalamaya dönük bir basınç unsuru olarak kullandığı rapor ve
layihalar aktarılır; Türk/Müslüman ahalinin geç uyanan savunma refleksine dair
çağdaş gözlemler paylaşılır. Böylece Balkanlar’daki çözülmenin yalnız dış
müdahale değil, içerideki örgütlü ihanet ve gevşeme ile hızlandığı resmi
güçlenir.
Gören, 1908
sürecini anlatırken gayrimüslim çetelerin Enver ve Resneli Niyazi etrafında
toplanmasını, Üçüncü Ordu’nun dağılmasını ve Yüzbaşı Mustafa Kemal’in
Selanik-dağ hattı haberleşmesini yürütmesi gibi kritik ayrıntıları kayda
geçirir; 1789 Paris Devrimi’nden devralınan “Hürriyet, müsavat, uhuvvet”
sloganlarının İstanbul sokaklarına taşınışı üzerinden de dönemin ideolojik
transfer kanallarını gösterir.
Kısacası
birinci cilt, Osmanlı son dönemini ve 1908 eşiğini, resmî anlatıları sorgulayan
bir perspektifle ve belge dayanaklı titiz bir derlemeyle okura sunar. Devlet-i
Aliyye’nin cihan çapındaki genişliğini hatırlatarak başlayan çalışma,
çözülmenin iç aktörlerini teşhir eden bilgileriyle, yakın tarih muhasebesine
gerçek pencereden bakmak isteyen okuyucu için sağlam bir başvuru zemini
oluşturuyor.
II. ciltte neler var?
Yaşar Gören’in
“Enver ve Mustafa Kemal’in Kitabı 1908‑1938” dizisinin II. cildi,
imparatorluktan cumhuriyete uzanan son otuz yılı ‘ihanet dosyası’ olarak
yeniden kurguluyor.
Eser, birinci
cildin usûl beyanını burada da yineliyor: terminoloji yön tayin eder; İttihat‑Terakki
‘cemiyet’ değil tam teşekküllü terör örgütüdür, Enver ‘Gagauz kökenli eşkıya’,
Mustafa Kemal ve çevresi ise Mason‑İngiliz istihbarat şebekesinin uzantısıdır.
Bu çerçeve, cildin “Önsöz” ve “Terminoloji ve Kavramlar Hakkında” başlıklı ilk
sayfalarında ilan edilir.
Ana Yapı
İçindekiler
tablosu, kronolojik değil “suç‑tema” eksenli bölümlerden oluşuyor:
1. Mustafa Kemal’in Doğum Tarihi
Muamması – resmî
kayıtlardaki farklı yıllar karşılaştırılır, Harp Okulu defterindeki 1296 (R.)
kaydı miladî 1880’e sabitlenir.
2. Yıldız Sarayı Yağması (1909) – Hareket Ordusu’nun
Abdülhamid’in sarayını talan listesi tam adlarla verilir; belgede “Mason
Yüzbaşı Mustafa Kemal Bey: elmaslı‑inci gerdanlık” satırı özellikle vurgulanır.
3. Bolayır Hezimeti ve İngiliz
Kontağı (1913) – Balkan
Harbi’nde Bolayır taarruzunun çöküşü anlatılır; hemen ardından Mustafa Kemal’in
1913 sonbaharında MI6 şefi Aubrey Herbert’in Somerset’teki evinde misafir
edilişi, Allenby ile ilk teması kaydedilir.
4. Cinayetler Tarihi (1920‑1938) – 19 başlıkta siyasi
infazlar ve katliamlar sıralanır:
o
TKP lideri
Mustafa Suphi ve 13 arkadaşının Karadeniz’de boğazlanması
o
Yahya Kâhya’nın
susturulması
o
Ali Şükrü Bey’in
boğularak öldürülmesi ve Topal Osman vakası
o
Halit Paşa,
Abdurrahman Bey, Fikriye Hanım suikastleri
o
İzmir suikastı
yargılamaları ve idam dalgası.
5. İstiklâl Mahkemeleri ve Şapka
İdamları –
Erzurum’dan Kastamonu’ya dek 6.000’den fazla darağaçlı bilanço, cellât
Kara Ali’nin “6.128 idam” övüncüyle aktarılır.
6. Bölgesel Katliamlar – Konya (6.529 asılan),
Zilan Deresi (15 bin sivil), Dersim harekâtı ve Seyit Rıza’nın yaşı
değiştirilerek asılması.
7. “Cumhuriyet’in En Zengini” – 1922‑1938 arasında
Atatürk’ün birikiminin “devlet üstü servet”e dönüşmesi, para trafiğinin İngiliz
kanallarıyla yönetildiği iddiası ayrı bir dosya olarak sunulur.
Belgeler
Gören, her
vakayı arşiv fişleri, elçilik raporları, mahkeme zabıtları ve dönemin
gazeteleriyle besler; “Bu kitap, Devlet‑i Aliyye’yi çökerten benzersiz ihanetin
kitabıdır” cümlesiyle misyonunu özetler. Eser; Berlin Dışişleri arşiv
yazışmalarından, İkdam Gazetesi’nin 17 Nisan 1919 tarihli saray yağması
raporuna kadar geniş bir belge repertuarını dipnotlandırır.
İkinci cilt,
Enver‑Mustafa Kemal eksenindeki güç mücadelesini “terör, yağma ve tasfiye
zinciri” üzerinden okuyor; 1909 Yıldız baskınından 1938’e uzanan her kritik
uğrakta iç ve dış hain aktörlerin adını, suç fiilini ve kanıtını yan yana
koyuyor. Böylece resmî tarihin perdelediği alanları gün yüzüne çıkarırken,
“devlet‑i ebed‑müddet” idealine sadakatini ve şehadetini ilan ediyor.
III. ciltte neler var?
Yaşar Gören’in
“Enver ve Mustafa Kemal’in Kitabı 1908‑1938” serisinin üçüncü cildi, dizinin
“hesap günü” hükmündeki bölümü olarak karşımıza çıkıyor. Yazar, ilk iki ciltte
ortaya koyduğu metodolojik hattı burada da yineliyor — terminoloji bilhassa
seçiliyor, belgeye dayanan net hükümlerle “ezbercilere ağır gelecek” bir tarih
muhasebesi sunuluyor.
Cilt,
kronolojik anlatıyı bir kenara bırakıp tematik “suç dosyaları” etrafında
örgütlenmiş bölümlerden oluşuyor. En dikkat çekici başlık “İngiliz
İstihbaratı Mustafa Kemal’e Çalışıyor”; burada Reuters aracılığıyla Hint
Hilafet fonlarının nasıl yönlendirildiği ayrıntılarıyla sergileniyor.
Arkasından Buhara Meclisi’nin Moskova kanalıyla Ankara’ya aktardığı altın
rubleler ve bu meblağların Maliye kayıtlarına girmeyişi inceleniyor.
Hint ve Buhara
fonları
Gören, Hint
Müslümanlarının hilafeti kurtarma niyetiyle topladığı yardımların Osmanlı
Bankası üzerinden doğrudan Mustafa Kemal’in tasarrufuna geçtiğini, bu
işlemlerde MI6‑Reuters hattının “kurnaz tahsildar” rolü oynadığını belgeyle
gösteriyor. Benzer şekilde, Sovyet arşivlerine ve Buhara Cumhuriyeti karar
defterlerine dayanarak 11 milyon altın rublenin “askerî hazine” yerine şahsî
birikime dönüştüğünü ortaya koyuyor.
Servet dosyası
“Cumhuriyet’in en zengini”
başlıklı bölümde, İş Bankası hisselerinden çiftliklere, fabrika ve maden
iştiraklerinden geniş arazi portföyüne kadar ayrıntılı bir mal varlığı listesi
sunuluyor. Yazar, Soyak ve İsmail Cem kaynaklı rakamları toplu dökümle verip
154 bin dönümden 310 bin dönüme uzanan arazileri, onlarca sanayi tesisini ve
yüksek meblağlı banka bakiyelerini satır satır diziyor.
İstiklal Mahkemeleri
ve iç tasfiyeler
Cilt; Konya,
Zilan, Dersim gibi yerlerdeki askerî‑sivil operasyonları, şapka kanununa
muhalefet bahanesiyle gerçekleştirilen infazları ve “cellat Kara Ali’nin
6 binin üzerindeki darağacı bilançosunu” uzun tutanak dökümleriyle anlatıyor .
Böylece Millî Mücadele sonrasında inşa edilen otoritenin “hukuk yerine istisna
rejimi”yle kurulduğu vurgulanıyor.
Şapka iktisadı
ve Borsalino seferleri
Şapka
Kanunu’nun hemen ertesinde Borsalino gemilerinin İstanbul’a dolu şapka
indirdiğini, ithalatçı yığınların kazancının ‘reforma’ örtülerek garanti altına
alındığını gösteren bölüm, kültürel dayatmanın ardındaki ekonomik zinciri
gözler önüne seriyor.
Gerçek
yüzleşme
Üçüncü cilt,
dizinin önceki kitaplarında çizilen “terör örgütü‑mason taifesi‑yabancı
istihbarat” üçgenini malî kayıtlar, banka dekontları, mahkeme zabıtları ve
sahadaki katliam verileriyle tamamlıyor.
Gören,
Mustafa Kemal ve yakın çevresini “işgal kuvvetleriyle muvazaalı servet
transferi yürütmek, muhalifini istiklal mahkemeleriyle tasfiye etmek”le mahkûm
ederken; belge hacmi ve dipnot ağı sayesinde iddialarını tartışmadan öte,
“tarihin kaydına geçirilmiş tespit” mertebesine yükseltiyor. Böylece üçlemenin
son halkası, resmî anlatının en sakıncalı alanlarını açığa çıkaran, milli
hafızaya “gerçekle yüzleşme” çağrısı yapan sarsıcı bir referans kaynağı olarak
yerini alıyor.
Kitaptan bir alıntı
“Tarihte
kurduğumuz en büyük devlet, Osmanlı İmparatorluğu’dur. Aslında adı Osmanlı
İmparatorluğu değil Devlet-i Aliyye idi. Yüce devlet yani...
3 kıtaya
yayılmış bir cihan devletiydik. Avrupa’nın ortasına kadar bizimdi. Rusya’nın
güneyi, bugünkü Ukrayna, Deşt-i Kıpçak bizimdi. Romanya, Bulgaristan,
Sırbistan ve Batum bize aitti. Yunanistan’ı saymı- yorum. Yunanistan diye bir
devlet yoktu zaten o topraklar da bize aitti...
Arabistan,
Musul, Bağdat, Arnavutluk bizimdi. Afrika’da Fas, Cezayir, Tunus, Libya,
Mısır, Sudan, Somali ve hatta Çad bizimdi. Mozambik’in kuzeyindeki Şeyseller
Adası Valisi İstanbul’dan gidiyordu.
Basra, Kuveyt,
Katar Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye’nin toprağıydı... Filistin, Gazze, Şam,
Halep, İsrail bizimdi. Ürdün diye bir devlet yok- tu ve o topraklar da
bizimdi. 7’nci Ordu Komutanı Mustafa Kemal’in Filistin’de savaş alanından
kaçmasıyla başımıza gelen korkunç yenilgi, her şeyin sonu oldu.
Devleti
Aliyye, kendi ordusunun ihanetine uğradı. Hainler, kurtarıcı pozuna
bürünerek galiplerle topraklarımızı paylaşmayı kendilerine yakıştırdılar.
Ama hala 10 milyon kilometre kare toprağımız vardı. Lozan’da
10’da 9’unu,
İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan’a verdiler. Galipler geriye
Anadolu’yu ve Trakya’nın küçük bir kısmını bıraktılar.
Bu kitap, bu
benzersiz ihanetin kitabıdır...”
Baran Dergisi
(https://www.barandergisi.net/yasar-gorenin-kaleminden-enver-ve-mustafa-kemalin-kitabi-cikti)
*
Tarihçi
Yaşar Gören 5816’dan beraat etti!
Mustafa Kemal
hakkında yapmış olduğu üç paylaşım sebebiyle iki yıldır yargılanan tarihçi
Yaşar Gören, beraat etti.
27.04.2024
- 17:47 30.04.2024 - 12:51
5816 sebebiyle
yargılanan tarihçi Yaşar Gören için beraat kararı verildi.
İstanbul
Anadolu 50. Asliye Ceza Mahkemesi kararında Gören’in üzerine atılı suçun
unsurlarının oluşmadığı vurgulandı. ...
Gören’in
5816’dan yargılandığı üç paylaşım:
1) İngiliz
valisi olmak isteyen Mustafa Kemal'e İngiliz istihbaratının cevabı
"İstanbul'da İngiliz İşgal Kuvvetleri'ne iş başvurusu yapan o kadar çok
Osmanlı subayı var ki... hangi birinize iş verelim..." 25Aralık 1918. 103
yıl önce bugün."
2) “Atatürk 19
Mayıs'ta Samsun'a çıktı ve kurtuluş savaşını başlattı” sanıyorsunuz değil mi?
Sanmayın. 19 Mayıs'ın üzerinden bir buçuk ay geçti ama ortada başlayan bir
kurtuluş savaşı yok. Mustafa Kemal İngiliz işgali altındaki Samsun’dan İngiliz
İşgali altındaki Erzurum’a geldi. İngiliz istihbaratı Mustafa Kemal’e “Osmanlı
devletini beraber yıkalım” demeye hazır 3 Temmuz 1919. 103 yıl önce bugün.
3) 13/07/2022
tarihinde "Osmanlı Devleti, ittihatçı subayların ihanetine uğradı. 27
yaşındaki bu subaylar Gagauz Enver, Resneli Niyazi, Eyüp Sabri, Hasan Tosun,
Halil (Kut) Bekir, dağa çıktılar. Kendi devletlerine savaş açtılar. Mustafa
Kemal, terör örgütünün merkezinden Enver'e haber taşıyor. İttihatçı subayların
ve Bulgar, Yunan, Ulah, Sırp, Ermeni çetelerin tek hedefi var. Osmanlı’nın
defterini dürmek, Abdülhamid’i yıkmak...
(https://www.barandergisi.net/tarihci-yasar-goren-5816dan-beraat-etti)
*
EKŞİ SÖZLÜK'TEN
ilginç bir adam. furkan bölükbaşı'nın kanalında sansürsüz tarih diye oldukça iddialı ve kendince delilli bir şekilde anlatısı söz konusu. ezber bozan bir anlatı...
ilgiyle dinliyoruz.
ayrıca 3 ciltlik bir kitabı da var. yeni aldım ama henüz başlamadım: "enver ve mustafa kemal'in kitabı".
açıklaması şöyle:
türkiye'de tarihçi yok. akademi görevini yapmadı. yakın tarihi yazmadı. bu nedenle, kuleli vak'ası'ndan bu yana neler yaşadığımızı bilmiyoruz. bize kahraman veya hain olarak anlatılanlar neler yaptılar bilmiyoruz. halının altına süpürülen olaylardan haberimiz yoktur. 75 yaşındayım. yakın tarih hakkında bildiklerimi uzun yıllar sosyal medya üzerinden paylaştım. ama bu yeterli değildi. sonunda uğur mumcu gibi yapmaya kitap yazmaya karar verdim. uğur mumcu ile 1974-79 yılları arasında anka ajansı'nda birlikte çalışmıştık. iş arkadaşıydık. o, aynı zamanda cumhuriyet gazetesi'nde köşe yazıyordu. kimsenin etkisinde kalmazdı. bulduğu doğruları hiç çekinmeden köşesinde açıklardı. ben de böyle yaptım. 100 kitap gücünde bir kitap yazdım. okuyunca, neden böyle dediğimi anlayacaksınız. kitabım adından anlaşılacağı üzere 30 yıllık bir zaman dilimini kapsıyor görünse de gerçekte böyle değil. evet, yazdıklarımın yüzde 99'u, 1908-1938 tarihleri arasını anlatıyor ama mukaddimesi 1859 yılındaki kuleli vak'ası… bu açıdan 79 yıllık bir zaman dilimini kapsıyor… tarihçi, olmuş bitmiş şeyleri yazar. ama doğru belge ve doğru bilgi kullanılmalıdır. yoksa, yazılanlar tarih değil edebiyat olur. edebiyat yapmadım. tarih yazdım"
*
yaşar gören, mustafa kemal'i dün yayınlanan bölümde şöyle eleştiriyor:
yaşar gören: "dünya'da ülkesinin topraklarını parayla satan 2 lider vardır. çar ikinci alexander ve mustafa kemal... mustafa kemal batum'u 10 milyon altın ruble'ye ruslara sattı. musul ve kerkük'ü de 500 bin sterlin'e ingilizlere sattı."
izlemek için:
https://www.youtube.com/…atch?v=347xsvruulw&t=1850s
(https://eksisozluk.com/yasar-goren--6885302?p=2)
*
youtube'da ezber bozan mevzular anlatıyor
https://youtu.be/65g17ojsere?si=i8jh1mqrumu33ayz
*
mustafa kemal'i şu şekilde eleştirmiştir:
"yıldırım ordular grubunun mahvolmasına yol açmış. 35 bin şehidimiz var, 75 bin esirimiz var, 400 tane top yüzlerce makineli tüfek ingilizlere bırakılmış...
adam (mustafa kemal) bunları dert edeceği yerde, padişaha halepten akıl veriyor. yani şöyle bir hükümet kur, onu oraya getir bunu buraya getir. beni de harbiye nazırı yap diye akıl veriyor."
eleştiriyi izlemek isteyenler:
https://www.youtube.com/…ch?v=quiug2seqt8&start=613
*
mustafa kemal'in emrindeki askerlerin konya halkından 6529 kişiyi astığını söylemiştir. bu söylediği resmen halka yönelik katliam demek! kadir mısıroğlu'ndan bile daha çarpıcı şeyler anlatıyor.
izlemek için:
https://www.youtube.com/watch?v=2uimbufqp_k&t=330s
(https://eksisozluk.com/yasar-goren--6885302?p=1)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder