https://www.academia.edu/99485233/%C3%87ok_Sessiz_Bir_%C3%96l%C3%BCm_%C5%9Eeyhleri_de_Vururlar_
Dr. Seyfi SAY
KAN UYUMAZ!
(Hz. Davud) Aynı bıçakla o adamın da öldürülerek kısas
edilmesini emretti.
Ne hile yaparsa
yapsın, Tanrı bilgisinden kurtulabilir mi hiç?
Tanrı’nın hilmi, müdarada bulunur.
Bulunur amma, adam haddi aşınca iş değişir, meydana çıkar.
Kan uyumaz, gönüllere onu araştırmak, müşkülü halletmek merakı düşer.
(Mevlâna, Mesnevî, C. 3, çev. Veled İzbudak, 3. b., İstanbul: MEB, 1995, s. 202.)
İÇİNDEKİLER
“ONUN ÖLÜMÜNE BÜTÜN SAN’A HALKI KATILMIŞ OLSAYDI, HEPSİNİ DE ÖLDÜRÜRDÜM” 5
SUİKAST VE KISAS 6
ÖLÜLERE VE ÖLÜME
DAİR BİR NOT 8
LEŞLER VE TEŞKİLAT (HAİN
DİYE ÖLDÜRMEK, ŞEHİT DİYE GÖMMEK) 11
28 ŞUBAT’TA MİT’İN ROLÜ VE ESAD COŞAN HOCA’NIN ÖLÜMÜ 18
“TÜRK
İSTİHBARAT KAYNAKLARI” VE BİR ÖLÜM 31
AVUSTRALYA’DA ÖLÜM… VE 12’DEN VURMAK 55
“PROF. COŞAN’IN ÖLÜMÜNDE KİLİT İSİM” 66
“KİLİT İSİM”DEN CEVAP 72
BİR ÖLÜM… VE S. G. 79
BARNABAS İNCİLİ’Nİ GÖRENLER ÖLÜYOR DA, GÖSTERENLER NİÇİN ÖLMÜYOR? 97
“İNGİLİZ İSTİHBARATI UYMADI, VATİKAN VERELİM” 101
ODATV’NİN İŞKEMBESİ GELİŞMİŞ
MÜNAFIĞININ YALANI 106
“DOĞUM”U NEDEN HATIRLATILIYOR DA, “ÖLÜM”Ü UNUTTURULUYOR? 109
ESAD COŞAN’IN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ İDDİALAR SORUŞTURULMALIDIR 117
ESAD COŞAN’IN ÖLDÜĞÜ KAZAYI ÇÖZMEK İÇİN ARSLAN BULUT’U
KILAVUZ EDİNENLER 121
KAZADAKİ SİS: ŞEHİT OLDUYSA, SUİKASTİ KİM YAPTI? 125
“SUÇLANDILAR, FİŞLENDİLER VE İNFAZ EDİLDİLER” 128
“SUÇLANDILAR,
FİŞLENDİLER VE İNFAZ EDİLDİLER”
Takvimler 13 Haziran 2015 tarihini gösterirken Haber7.com Prof. Dr. M. Esad Coşan hocayı hatırlamış
bulunuyordu.
Hatırlamalarının nedeni, Kanal
A Genel Yayın Yönetmeni Alper Tan’ın bir yazısıydı.
Alper Tan, Esad Efendi’nin 24 yıl önce,
1991’de yaptığı bir konuşmayı yazısına taşımıştı.
Yazının başlığı şöyleydi: “Esad Coşan 24 sene önce uyarmış!”
Haber7, yazıyı şu ifadelerle sunuyordu:
Gazeteci
Alper Tan, Paralel Yapının ardındaki derin güçleri ve Esad Coşan’ın 24 yıl
önceki önceki uyarıları hatırlatan bir yazı kaleme aldı.
Gazeteci
Yazar Alper Tan, “Hocamız, şeyhimiz, gavsımız diyerek
aklını, mantığını, ruhunu, parasını, ahiretini, kayıtsız şartsız ve İslam’a da
aykırı olarak başkalarına teslim etmiş olanların dikkatine sunuyoruz” diyerek
kaleme aldığı yazısında, Paralel Yapının
ardındaki derin güçleri deşifre ederek, şaibeli bir trafik kazasında hayatını
kaybeden Esad Coşan‘ın 24 yıl
önceki bazı uyarıları hatırlattı.
Yazıya gelince..
Tan’ın yazısı şöyleydi:
28 Şubat
döneminde yasakçı sisteme uymayan, yasakçı düzenin
değişmesi için gayret eden veyahut “şimdilik” bir şey yapmasa bile ilerde
sistem açısından tehlikeli olabileceği varsayılan insanlarla
ilgili infaz kararları veriliyordu. Anlatıldığına
göre infaz kararı çıkanların sayısı 11.800 civarındaydı. Çok çeşitli yol ve
yöntemlerle infazlara da başlanıyor. 2003 yılına kadar devam eden süreçte bu
11.800 infaz kararından yaklaşık 3.600’ünün uyguladığı anlaşılıyor. Faili meçhul kalan cinayet, kayıp, çatışmada öldürülme, trafik
kazası, intihar, evinde veya işyerinde ölü olarak bulunma, gizlice zehirlenme
uygulanan yöntemlerden sadece bazıları.
2000’li
yılların başında çeşitli evlerin bahçesinde, bodrumunda veya farklı yerlerde
füze gibi yerlerden cesetleri çıkarılanlar, bu kapsamda infaz edilen
insanlardı. Domuz bağı ile boğularak öldürülenler bu kapsamda can verenlerdi.
Bunların bazıları “Kürtçü” bazıları “Bölücü” bazıları
da “İslamcı” yaftalarıyla suçlandılar, fişlendiler ve infaz
edildiler. Ama ortak yönleri, yasakçı, vesayetçi düzen
açısından tehlikeli görülüyor olmalarıydı.
Bu infaz
listelerinde adı bulunanların bazıları, durumdan haberdar
oldukları için yurt dışına gittiler. Yurt dışına gidenlerden biri
de Prof. Dr. Esad Coşan’dı. Yurt dışına giderek hem İslami hizmetlerini
devam ettirmek hem de darbeci düzenin hışmından uzaklaşmak istemişti. Ama yasakçı düzenin planı yurt dışında da işlemeye devam etti. Esad
Hoca, Avustralya’da 4 Şubat 2001 tarihinde Sidney yakınlarındaki Dubbo
şehrinde trafik kazası süsü verilmiş bir cinayetle ortadan
kaldırıldı.
Türkiye’deki
vesayet sisteminin esas sahibi olan küresel güç, Esad Coşan’ı
Avustralya’da bile bulup ortadan kaldırırken, 1999 yılında Türkiye’de güçlü bir
başka “İslami hareket” yapının başını kendi ülkesine davet ederek
devasa bir çiftlik tahsis ediyor ve fevkalade bir koruma ve himaye altına
alıyordu. Söz konusu bu hareket oradan aldığı destek ve himaye ile daha da
büyütülecek, sadece Türkiye’nin değil tüm İslam dünyasının içine Truva atı gibi
yerleştirilecek ve vakti gelince de kullanılacaktı.
Nitekim 17
Aralık 2013 tarihi ile birlikte bu Truva atı harekete geçti, darbe girişiminde
bulundu. Gecikmiş de olsa hükümetin ve halkın feraseti ile oyun bozuldu.
Planlar ters tepti. Vesayet düzeninin savaşçıları bir kere daha yenildiler. Bu
girişimin nasıl olduğunu zaten hepimiz görerek yaşadık. Bu analizde bundan sonraki
kısmı Prof. Esad Coşan’ın bundan tam 24 sene önce 5 Mayıs
1990 tarihinde söylediklerine bırakmak istiyoruz. “Hocamız”
“şeyhimiz” “gavsımız” diyerek aklını, mantığını, ruhunu, parasını,
ahiretini, kayıtsız şartsız ve İslam’a da aykırı olarak başkalarına teslim
etmiş olanların dikkatine sunuyoruz.
5 Mayıs
1990 sohbetinde şöyle diyordu Prof. Esad Coşan:
“İslam’da
cemaatle beraber olunması tavsiye edilir. Cemaatle beraber olmak “hakla”,
“hakikatle” beraber olmaktır! Tek başına olsa bile, hakikatle beraber olan
cemaattir. Hakikatten kopmuş olanlar, milyonlarca da olsa tefrikadadır.”
“Bugün
maalesef tüm İslâm âlemi emperyalist güçlerin sultası altındadır. Kuş uçurtmazlar, takip ederler… Hem de kendisi takip
etmez… Amerika seni John’la takip etmez, Smith’le takip etmez. Adı senin benim gibi olan Müslümanla takip eder; canına
okur. O milletin içinden çıkmış hain vasıtasıyla takip eder ve
millete en büyük zararı, kendi içinden çıkmış insanlara yaptırır. Parayla satın alır, ajan edinir ve öyle kullanır.”
“Herkese
ajan demiyoruz; metot bilmediğinden, ilimden uzak olduğundan emperyalist onu
kullanır, fark etmez. Sahte bir takım organizasyonlar
var, topluyorlar insanları etraflarında, ondan sonra onları toptan satıyorlar! Götürüyor,
olmadık yere bağlıyor… Mü’min feraset gözüyle bunları anlayabilmeli. Hizmet
ediyorum diyen insanları, organizasyonları irfan teraziniz ile tartın!”
“Böyle
birtakım insanlara, organizasyonlara körü körüne bağlanmayın! Her
birinize istiklâl tavsiye ediyorum. Hür olun, hizmeti kendiniz tespit edin, yapmaya
çalışın!”
“Emperyalistlerin
türlü oyunları var. İslâm, bir kimsenin hizmetiyle yürüyecek
hâle gelirse, o kimseyi yok ederler, öldürürler, satın alırlar, tehdit
ederler. Ne yapmak lâzım? Hizmeti yaygınlaştırmak lâzım,
herkesin lider olması lâzım. “Tek lider, vazgeçilmez
insan…” diye bir şey olmaz. Bakın, Filistinli çocuklarla niye
başa çıkamıyorlar? Hepsi lider.”
“Bir lidere, tek hocaya, tek ekibe bağladığı bir yığın
insanı, böyle üzüm salkımını sapından tutar gibi, istediği yere
götürüyor!”
“Onun
için, teşkilât kurdurtuyorlar; teşkilâtın başına kendi adamlarını –hain bir kimseyi– koyuyorlar. Öteki
insanların hepsini, üzüm salkımı gibi oraya buraya
götürüyorlar.”
“Müsaadeli, ağabeyli, bilmem neyli hizmet olmaz… Tâbi
olmayın kimseye! Bana da tabi olmayın! Bana tabi olursanız, beni sıkıştırırlar.
Ondan sonra, “Sen bu adamlarına şöyle yap!” derler. İslâm’a, Allah’ın emrine
tabi olun! Allah’ın dinine hizmet edin! Tek başınıza olsanız da, hakla beraber
olun! O zaman İslâm kalkınır; başka türlü kalkınamaz! “Aa, efendim, dirlik, düzenlik, birlik, beraberlik, organizasyon
bozulmasın” diyorlar.
“Her biriniz
İslâm için, kendinizin dünyada kalmış tek adam olduğunuzu düşünün. Ama senin
gibi aynı hedefe yürüyen başka insanlar varsa; onlarla da işbirliği yap! Yapmıyorsa, silkele at be! Sen onu sırtında
taşımak zorunda mısın? Beni sırtında taşımak zorunda mısın? Kimse kimseye hürriyetini vermesin! Hürriyet aziz
şeydir. İnsan, ancak Allah’a kul olur.
“Allahım!
Ancak sana kulluk eder ve yalnız senden yardım dileriz.”
(http://www.haber7.com/medya/haber/1411209-esad-cosan-24-sene-once-uyarmis)
Tan’ın yazdıkları bunlar..
Fakat bir de yazmadıkları var..
Birincisi, Esad Efendi, FETÖ
bağlamında aktarılan bu sözleri, o sıralarda derin devletin baş tacı ettiği
Fethullah için değil, “derin milli görüşçü” Oğuzhan Asiltürk’ün etkisi
altındaki Erbakan için söylemişti.
Erbakan, Refah Partisi ve derin
devlet için..
Derinlerin güdümündekiler, o konuşma
yüzünden Esad Efendi için “Katli vaciptir” fetvası bile verdirmişlerdi.
Yalnız bırakılmıştı.
Düzenlediği bir programa katılan tek
cemaat lideri, 28 Şubat Süreci’nde “Deprem ilahî ikazdır” dediği için hapse
atılacak olan Mehmet Kutlular’dı.
Ki Esad Efendi de, uyduruk bir
bahaneyle hapse atılacağını, Mehmet Kutlular gibi az bir süreyle paçayı
kurtarmasının mümkün olmayacağını düşünmüş olmalı ki, Türkiye’yi terk etmiş
bulunuyordu.
Fethullah Gülen de ülkeyi terk
etmişti, fakat Erdoğan’la ittifak kurmuş, kadroları bir nevi iktidar ortağı
haline gelmişti.
*
Erdoğan o süreçte Esad Coşan hoca
ile değil, küresel egemen güçlerle ve içerideki uzantılarıyla birlikte hareket
etti.
Misal: 2000 yılı cumhurbaşkanlığı
seçimi sırasında Esad Efendi, Ahmet Necdet Sezer’e karşı Nevzat Yalçıntaş’a
destek vermesi için Erdoğan’a üç kişilik bir heyet göndermiş bulunuyordu.
Heyettekilerden biri Av. Yalçın
Ünal’dı.
Erdoğan teklifi reddetti,
milletvekili arkadaşlarını Sezer’e destek vermek üzere yönlendirdi.
Çünkü Milli Görüş gömleğini çıkarmış
bulunuyordu.
*
Alper Tan’ın yazısına dönelim..
Esad Coşan size “Hocalarınızı
putlaştırmayın!” diyordu da, yerine “Din devletinin son kullanım tarihi
geçmiştir” türünden laflar üreten liderlerinizi koymanızı mı istiyordu?!
Öyle anlaşılıyor ki bir koyundan
iki, hatta üç beş post çıkarmakta ustalaşmış olan derinler, dirisini
kullanamadıkları Esad Efendi’nin ölüsünü kullanmaya çalışıyorlardı.
*
Tan’ın yazısındaki şu paragraf
önemli:
28 Şubat
döneminde yasakçı sisteme uymayan, yasakçı düzenin
değişmesi için gayret eden veyahut “şimdilik” bir şey yapmasa bile ilerde
sistem açısından tehlikeli olabileceği varsayılan insanlarla
ilgili infaz kararları veriliyordu. Anlatıldığına
göre infaz kararı çıkanların sayısı 11.800 civarındaydı. Çok çeşitli yol ve
yöntemlerle infazlara da başlanıyor. 2003 yılına kadar devam eden süreçte bu
11.800 infaz kararından yaklaşık 3.600’ünün uyguladığı anlaşılıyor. Faili meçhul kalan cinayet, kayıp, çatışmada öldürülme, trafik
kazası, intihar, evinde veya işyerinde ölü olarak bulunma, gizlice zehirlenme
uygulanan yöntemlerden sadece bazıları.
Tan acaba şu soruların cevabını
biliyor muydu:
Bir: İnfaz edilen 3 bin 600 kişiden
kaçı zehirlenmiş olabilir?
İki: 2003’ten sonraki infazlardan ne
haber?
İnfazlar durduruldu mu yoksa devam
mı etti?
Devam ettiyse, dönemin iktidarının
aktif veya pasif, doğrudan ya da dolaylı onayı var mıydı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder