ANKARA SÜNNETSİZLER EKOLÜNÜN YEDİĞİ NANELERE YAKINDAN BAKIŞ - 2
Bir önceki yazıda
ilahiyatçı şımarık tufeylîler kumpanyasının seçkin yıldızlarından İlyas Canikli’nin
doktora tezi etiketli güldürü metninde yer alan bir “laik düzenciler için hadîs kurban etme ritüeli”ni konu
edinmiştik.
Sahih bir hadîs için şunu
diyor:
“Sonuçta iki
halife rivayetleri için şunları söylemek mümkündür: İki halife rivayetinin yer
aldığı Muslim, Ebû Avane, Neysâbûrî, Beyhakî’nin ortak ravisi
olan Ebû Nadra’nın cerh edildiği görülmektedir.” (s. 163)
Tamam da, o hadîsi Ebu
Said el-Hudrî r. a.’den rivayet eden Ebu Nadra “cerh” edilmişse (bazı
suçlamalara hedef olmuşsa) bile, cerh edilmeyen bir başka isim de (Muttalib bin
Abdullah bin Handab) aynı hadîsi aynı zattan rivayet etmiş ve Kudâî bunu eserine yazmış.
Sadece bu kadar mı?
Hayır!
Ayrıca
aynı hadisi Ebu Said el-Hudrî dışında üç ayrı sahabî daha rivayet etmiş,
bunlardan Ebu Hureyre’nin rivayetini hem Taberanî hem de
Heysemî eserlerine almışlar.
*
Ancak, ilahiyatçı ciddiyetsizlik mesleğinin güzide temsilcisi İlyas
hazretleri onların rivayetini beğenmiyor:
“Taberâni’nin ve Heysemî’nin ravilerinden
olan Ebû Hilâl de hadiste zayıf kabul edilmektedir.” (s. 163)
Diyelim
ki zayıflar.. Onların zayıflığı, diğer rivayetleri de güvenilmez hale getirir mi?!
Diyelim
ki sen matematiği zayıf bir adamsın, çarpma ve bölmeyi bazen doğru bazen yanlış
yapıyorsun.. Arkadaşın Mehmet ise matematikte iyi.. Bir gün ikinize “Yarım ile
yarımı (0,5 ile 0,5’i) çarptığınızda sonuç kaç olur?” diye soruldu.. Mehmet de,
sen de, “Çeyrek, yani 0,25 olur” dediniz. Soruyu soran da şöyle dedi: “Sen
matematikte zayıf bir adamsın, dolayısıyla cevabına güvenilemez. Mehmet de
senin gibi cevap verdiğine göre o da güvenilmez hale geldi. Dolayısıyla ‘metin
tenkidi’ yöntemine başvurmak gerekiyor. Bu yöntemle olaya baktığımızda sonucun
‘iki buçuk’ olması gerekiyor.”
Böylesi
bir akıl yürütmede bulunan bir dangalak için ne demek gerekir?
*
Hadîsler böyle bir kafayla mı değerlendirilir?!
Onu
da geçtik, aynı hadîs iki sahabî tarafından daha rivayet edilmiş.
Abdullah bin Amr’ın rivayetini Ebu Davud Sünen’ine almış.
Abdullah ibni Ömer'in rivayeti ise Ebu Yusuf tarafından
kaydedilmiş.
Kimse bunların ravîlerine laf söyleyememiş.
Üstelik, yukarıda da söylediğimiz gibi, Ebu Said el-Hudrî vasıtasıyla gelen rivayetin tek ravîsi Ebu Nadra da değil.. Muttalib bin Abdullah bin Handab da aynı hadîsi aynı zattan rivayet etmiş ve Kudâî bunu eserine yazmış.
*
İlahiyat alanının güldürü ana bilim dalında bölüm başkanı olmayı hak eden
İlyas efendi bu söylediklerimizi anlamakta zorluk çekeceği için “çağdaş/modern”
dönemden örnek verelim.
Diyelim ki rahmetli Necmettin Erbakan’ın bir sözünü Lütfi
Doğan, Tahir Büyükkörükçü, Recai Kutan ve Süleyman Arif Emre
aktardılar.
Recai Kutan’dan bize nakilde bulunanlar, iki kişi: Biri Temel
Karamollaoğlu, diğeri “laik düzenciler için hadîs kurban etme ritüeli”nin İlahiyat sirkindeki mucidi
Prof. Mehmed Said Hatipoğlu.
Ve
birileri, M. Said Hatipoğlu için “Bu adam bu işlerde gevşektir, yalan da
söyleyebilir” diyerek güvensizlik izhar ediyorlar.
Fakat
Karamollaoğlu’na itirazları yok.
Süleyman
Arif Emre vasıtasıyla gelen rivayet silsilesinde ise Prof. Hayri Kırbaşoğlu’nun
da adı geçiyor.
Hatipoğlu’na
itiraz edenler Kırbaşoğlu için de “Bu Eda Taşpınar ve Sezen Aksu avukatına
bizim güvenimiz yok” diyorlar.
Fakat,
Lütfi Doğan ve Tahir Büyükkörükçü hocalar vasıtasıyla gelen rivayetlere
itirazları yok.
İmdi,
bu durumda “Erbakan böyle bir söz söylemiş olamaz, çünkü rivayet edenler
arasında Hatipoğlu ve Kırbaşoğlu gibi cemaziyelevvelleri malum kulağı kesikler de
var” denilebilir mi?!
*
Denilemeyeceği açık..
Ancak bu tespit, akıl ve mantığı düzgün işleyenler için geçerli..
İlahiyat sirki ya da gazinosunda, orada ne yiyip ne içiyor, ne tür gösteriler
izliyor ve ne makamda şarkılar dinliyorlarsa, kafalar farklı çalışıyor.
Nitekim, sirkin yeni yetme canbazlarından İlyas Canikli yukarıya
aldığımız sözlerini şöyle sürdürüyor:
“Dolayısıyla söz konusu rivayetlerin subûtunda şüpheler vardır. Ayrıca iki
halifeden birinin ne şekilde siyaset sahnesinden kaldırılacağı konusu ne Hz.
Peygamber döneminde ne de ilk halife seçiminde gündeme gelmiştir.” (s. 163)
İlahiyat
gazinosunun dumanlı havasında kafası iyice çalışmaz hale gelmiş olan bu
heyecanlı canbaz, sübutunda şüphe bulunan hususun Ebu Nadra ile Ebu Hilal’in hadîs
alanındaki güvenilirliğinden ibaret olduğunu, güvenilirliğinde şüphe bulunmayan
kanallardan da gelmiş olduğu için hadîsin kendisinin sübutunda (sabit oluşunda,
mevcudiyetinde) şüphe bulunmadığını anlayamıyor.
Ya da sahtekârlık yapıp anlamamış görünüyor.
Bu, hamakatten kaynaklanan anlayışsızlıktan daha
kötü bir haslet.. Şenaet ve denaet anlamına gelen bir felaket..
*
Evet, söz
konusu hadîs, (Ebu Nadra ile Ebu Hilal’in yer almadığı) güvenilir üç kanaldan daha geliyor.
Bu
güvenilirliği zayıf kişilerin de rivayet zincirinde yer aldıkları iki ayrı
senet ise, onları destekliyor, güvenilirliklerine güvenilirlik katıyor.
İlyas efendi
(bütün milleti aptal zannettiği için) tecahül-i arifane sanatından faydalanan
bir sahtekâr değil de sadece idrak yetersizliği ile malul bir azgelişmiş zekâ
olabilir. Bu ihtimale binaen, onu aydınlatmak için şöyle bir misal getirelim:
Diyelim ki bir
haberi güvenilir, yalan dolan bilmeyen üç haber kanalı yayınladı, ayrıca (Odatv.com
gibi) yalan ve çarpıtmalara çok başvuran iki mecra daha aynen yayınladılar..
İmdi, çıkıp
şunu diyebilir misiniz: Odatv de bu haberi yayınladı,
dolayısıyla haberin gerçekliği şüpheli..
Tam aksine
şunu demeniz gerekir: Odatv de ara sıra doğru haber
verebiliyor.
Ne yazık ki
bu ülkede, bu kadarına bile aklı yetmeyen adamlar tutup Sünnet gibi İslam’ın
iki temel kaynağından biri hakkında hezeyanlarda bulunabiliyorlar.
*
Üstelik, Ebu
Nadra ile Ebu Hilal’i güvenilir bulanlar da var.
Ebu
Nadra’dan başlayalım..
Onun durumu
(İlyas Canikli’nin anlatımıyla) şu:
“Ebû
Nadra … Yahya b. Maîn kendisinin
güvenilir olduğunu söylemektedir. Bunun
aksine, Buhârî’nin kendisinden hadis almadığı, çok hadis rivayet ettiği ve hata
yaptığı, her rivayetiyle amel edilemeyeceği haber verilmektedir”. (s. 152.)
Bir: Yahya bin Maîn,
ravîler konusundaki değerlendirmeleri dikkate alınması gereken bir isimdir.
İki: Buharî’nin ondan
hadîs almaması, ihtiyaç duymamasından kaynaklanıyor da olabilir.
Üç: Çok hadîs rivayet
etmek tek başına bir kusur değildir.
Dört: Hata yaptığının
söylenmesi her zaman hata yapması anlamına gelmez.
Beş: Her rivayetiyle amel
edilemeyeceğini söyleyenler, bazı rivayetleriyle amel edilebileceğini de
söylemiş olurlar.
Altı: Ebu Nadra, bu
örnekte olduğu gibi, hata yapmayan güvenilir kişilerin rivayet ettiği bir hadisi
aynen naklettiğinde, bu, söz konusu hadîsin sübutu aleyhinde delil olmaz, tam
aksine, Ebu Nadra’nın kimi rivayetlerinin güvenilir ve hatasız olduğunu
gösteren bir delil olur.
*
Gelelim Ebu Hilal’e..
İlyas Canikli şunları
yazıyor:
“Ebû Hilâl … Hakkında rical kitaplarında çok değişik bilgiye rastlamak mümkündür. Ebû Davud, onun hadiste güvenilir bir kimse olduğunu söylerken Nesâî , “Hadiste kuvvetli değildir” demektedir. Fellâs ise, onunla ilgili şu bilgileri vermektedir: “Yahya b. Saîd Ebî Hilâl’den hadis rivayet etmezdi. Abdurrahman ise kendisinden hadis rivayet ederdi.” İbn Ebî Hatim “Buharî onu zayıf kimseler arasında saydı” derken, Ebû Hâtim de onu hadiste gevşek kimselerden kabul etmektedir. Yahya b. Maîn de “Hadiste güvenilir değildir. Hadisine ekler yaparak rivayet ederdi” demektedir. (s. 152.)
Görüldüğü
gibi Ebu Davud onu “güvenilir” buluyor. Ondan hadîs rivayet eden muhaddisler
mevcut.
Zayıf
ya da gevşek bulanlar da, onu yalancılıkla veya hadîs uydurmakla suçluyor
değiller.
“Hadîsine
ekler yaparak rivayet etmesinden” neyin kastedildiği belli değil. “Hadîsten şu
anlaşılır” diyerek kendi yorumunu ekliyor olabilir.
Bununla
birlikte, bu kusur, burada tartışma konusu olan hadîs için söz konusu değil.
Söz
konusu hadisi diğer “güvenilir” senetlerde geçtiği gibi rivayet etmiş olduğuna
göre, “Her zaman da ekleme yapmıyormuş” hükmünü vermek gerekir.
İlyas
efendi ise, bu hükmü vermek yerine, “Bak gördünüz mü, hadîslere ekleme
yapabilen bir adammış, dolayısıyla bu hadisi de atalım” demeye getiriyor.
Tamam
da, güvenilir rivayet silsileleri neyine yetmiyor!
O
rivayet silsilelerinin varlığı, Ebu Hilal’in kimi rivayetlerinin son derece
güvenilir olduğunu ispatlar, başka birşeyi değil.
*
Ürettikleri
saçmalıkların dipsiz hamakatlerinden mi yoksa derin sahtekârlıklarından mı
kaynaklandığı konusunda tereddütte kaldığımız böylesi kişilerin Rasulullah
sallallahu aleyhi ve sellem’in hadîsleri söz konusu olduğunda hadlerini bilip
edeplerini takınmaları gerekiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder