https://archive.org/details/ideolojisiz-siyaset-partilikten-pirtiliga
Dr. Seyfi SAY
İÇİNDEKİLER
BİRİNCİ BÖLÜM: OMURGASIZ SİYASET
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ’NİN KADROLU VE SÖZLEŞMELİ
AVUKATLARI 4
BUDALALAR KUMPANYASININ BREMEN
TİPİ MIZIKACILARI 9
DARBENİN “İNKILAPÇI/DEVRİMCİ”, ATATÜRKÇÜ VE AYNI ZAMANDA “KANLI İRFANLI”
OLANINI SEVMEK 11
FETÖ VE MİT 18
İNÖNÜ: HALKIMIZ [TÜRK MİLLETİ] GÜCE, SİLAHA TAPAR,
KORKAKTIR 25
“MİLLİYETÇİ ŞEHVET PARTİSİ”NİN MAFYALAŞMIŞ
“İNSAN KAYNAKLARI” 29
“İSLAM”CI/”DİN”Cİ DEĞİLMİŞ, “GÖRÜŞ”ÇÜYMÜŞ 31
GELENEKLE HESAPLAŞMAK 34
TÜRK
BAYRAĞI, TÜRKİYE BAYRAĞI 40
NİÇİN ERDOĞAN? 43
MUTA NİKÂHI VE YATAK KASETLERİ 48
AKPARTİ KEMALİZMİ 50
SAADET NEREYE KOŞUYOR? 54
DEVLETİN TEFECİLİĞİ 59
İKİNCİ
BÖLÜM: LİDERİMSİLER
SAÇININ SUÇU YOK, AKLI KISA 64
DİNÎ
“DEĞER”DEN LAİK (SİYASAL DİNSİZ) DEĞERSİZLİĞE 74
DİNDARLIKLA DİNSİZLİK ARASINDA SALINAN SİYASET
CANBAZI 82
SEN CESUR OL DA VAHİDEDDİN’İN ADINI AN! 85
“DİNDAR” SİYASETÇİNİN İKİ BÜYÜK HATASI 87
STRATEJİK ÇUKURLUK VE
“ZAMANIN RUHU” 92
TUTARSIZLIKTA (YA DA SİYASÎ AKROBASİ VE BUKALEMUNLUKTA) YARIŞAN
POLİTİKACILAR 95
ALEVÎ
SİYASETÇİ OLMAK 101
AKPARTİ KEMALİZMİ
“Yandaş” tabir olunan medya organlarından Sabah gazetesinin yazarı Mahmut Övür, bir
yazısında, “Cumhurbaşkanı Erdoğan” diyor, “AK
Parti’nin başına geçtikten sonra iki önemli mesaj verdi”.
İlki yeni siyasal sistemle ilgiliymiş: “Yüzde 50 artı 1’i almak için artık toplumun yüzde yüzünü
kucaklamalıyız.”
Peki bu kucaklama nasıl olacaktı?
Övür’e göre, “yeni bir siyaset dili” ile: “Bunun için de AK Parti’nin kendini yenilemesi ve yeni
bir siyaset diline ihtiyacı vardı.”
Evet, “değişimin en önemli göstergesi siyaset
diliydi”.
Bunun ilk işaretlerini de, Övür’ün ifadesiyle,
“Cumhurbaşkanı Erdoğan Cumhuriyetin değerleriyle ilgili
çıkışıyla” vermişti: “Sihirli sözcük ‘Gazi
Mustafa Kemal Atatürk’tü…”
Sihirli sözcük..
*
Bu meyanda Övür, Erdoğan’ın yayınladığı 29 Ekim Cumhuriyet
Bayramı mesajını da aktarıyordu:
“Bin yıldır aziz vatan
topraklarının müdafaası için bir gonca gül gibi toprağa düşen
kahraman şehitlerimize Yüce Mevla’dan rahmet ve mağfiret diliyorum.
Başta Cumhuriyetimizin banisi, Kurtuluş Savaşımızın
muzaffer komutanı Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak
üzere, tüm gazilerimizi de rahmetle, tazimle yad ediyorum.”
*
Ancak, “Batı cephesinde yeni birşey yok”.
Batıcı cephede ve
CHP’de..
Övür’e göre, Akparti cenahında, “derin veya yakın tarihe
ait bütün değerlere sahip çıkmak isteyen, değerlerle ilgili bir
kavgayı, gerilimi istemeyen bir toplum var”.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “yeni bir
siyaset diliyle ortak bir noktada buluşmanın, yeni bir
toplumsal sentezin yolunu açma arayışı içinde”…
Övür, CHP‘den de aynı şeyi
bekliyor:
“CHP olmak
üzere diğer siyasi muhatapların da toplumdaki bu talebi görüp değişmesi
gerekiyor. Onlar hala sert ve ötekileştirici bir dil kullanmayı
sürdürüyor.”
*
Ortak değerlere sahip çıkmak, toplumsal bir sentez oluşturmak fena birşey
olmayabilir.
Ancak, önce neyin “değer” olduğuna
karar vermemiz gerekiyor.
Yani, öncelikle değer yargılarımız ortak
olmalı.
Vatanımız ortak.. Dilimiz, dillerimiz ortak..
Ecdadımız ortak.. Tarihimiz ortak… Pekçok gelenek ve göreneğimiz ortak..
Soluduğumuz hava ortak.. Mezarlıklarımız ortak.. Camimiz ortak… Dinimiz hiç
kimsenin tekelinde değil..
Bunlarda sorun yok.. Fakat, ortak değer olarak getirip
Atatürk’ü dayatırsanız (ki bu, adı konulmamış bir Atatürkçülük ya da Kemalizm oluyor), bunun adı
ortak değerlerde buluşma değil, tek-tipleştirme olur.
Böylesi durumlarda önemli olan, ortak değerlerde buluşma edebiyatı yapmak
değil, ahde vefa (sözleşmelere riayet, verilen sözlere
uyma) ilkesine göre hareket etmektir.
*
Mesela İslam devleti, zimmîlere (gayrimüslimlere)
ortak değerler etrafında buluşma ya da toplumsal uzlaşmayı sağlama
maskesi altında İslam dinini ya da Arapça‘yı
dayatmaz, dayatamaz.
Onlardan Peygamber Efendimiz s.a.s.’i
“ortak değer” olarak görmelerini isteyemez.
Burada geçerli olan şey, gayrimüslimlerle İslam
devleti arasındaki “zimmet akdi/ahdi/sözleşmesi”nden,
yani hukuktan ibarettir.
Ortak değer ancak sözleşmelere riayet ve hukuka bağlılık nosyonu
olabilir.
*
Mesela, kendi tarihimize baktığımızda, Erzurum Kongresi ile varılmış bir toplumsal
mutabakat/sözleşme, millete verilmiş bir söz bulunduğunu görüyoruz.
İşte esas olan, bu tür sözlere/sözleşmelere/ahitleşmelere
riayet etmek, evrensel ahde
sadakat (Pacta Sunt Servanda) ilkesine göre hareket etmektir.
Hukukun gereği budur.
Bu sözleri görmezden gelip sonra Mustafa Kemal’in bizzat şahsını “ortak değer” olarak
ilan etmek; hukuku ayaklar altına almak, insan
şeref ve haysiyetini hiçe saymak, fertlere “fikri hür, vicdanı hür” olmayı
çok görmek demektir.
*
İşte Turgut Özal ile Recep Tayyip Erdoğan arasındaki fark burada..
Özal, 1989 yılında, “Atatürk ilah değildir” diyerek
onun aşırı yükseltilmesine ve hakkındaki abartılı ifadelere karşı çıkmıştı. .
Erdoğan’ın ise, tazimle (yücelterek)
andığı, Aziz Atatürk diye yad ettiği Mustafa Kemal’i
bir ortak değer olarak tartışılamaz, sorgulanamaz
bir tabu haline getirme yolunda yürüdüğü görülüyor.
Kendisine ve bu topluma yazık ediyor.
Ve şunu unutuyor: Eğer sen böyle Atatürkçülük
yaparsan, Allahu Teala karşılık olarak seni “ortak değer”inizi doya doya,
tadına vara vara paylaşmanız için senden daha Atatürkçü olanların eline
bırakabilir.
O zaman neyin değer, neyin değersizlik olduğunu
anlarsın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder