“Hatta daha ileri gidiyorum dinsizin bile, ateistin bile inancına devlet
saygı duyacaktır.”
Bunu diyen kişi, Cumhurbaşkanı Erdoğan..
İdealindeki devlet,
“dinsizin bile, ateistin bile inancına saygı duyan” devlet..
Karışmayan devlet değil, “saygı duyan” devlet..
Dinsizin, ateistin
inancına saygı duyan devlet ne devletidir
biliyor musun Tayyip Bey?
Küfür devletidir..
Çünkü küfür, “Şer’an ta’zimi vacip olanı tahkir, tahkiri
vacip olanı ta’zimdir”.
Küfrün “fıkıh”
literatüründeki tanımı böyle..
Okuduğun imam hatip
lisesinde sana bunu öğretmemiş olmaları ne kadar kötü!..
Yok öğretiyorlar da
sen öğrenememişsen o (senin açından) daha da kötü..
*
Bu devlet dinsizin de,
ateistin de inancına saygı duyuyor, bundan şüphemiz yok..
Önünde saygı duruşunda
bulunuyor.
Saygı duymadığı bir
tek İslam.. İslam Şeriati..
Öyle ki, bu ülkede
Diyanet’in camilerinde bazı Kur’an ayetlerinin meali asla
okunmaz..
Onlara sansür uygulanır..
Hayır, devlet işlerinde değil, bizzat camideki
hutbede..
“Mış” gibi yapılarak İslam’a
saygı gösterildiği zaman da işin içinde genellikle bir “istismar” boyutu
mutlaka vardır.
İmdi sen göğsünü gere gere “Hatta daha ileri gidiyorum dinsizin bile,
ateistin bile inancına devlet saygı duyacaktır” diyorsun.. (http://www.sabah.com.tr/gundem/2016/04/27/iste-erdoganin-isaret-ettigi-misir-konusmasi)
Peki “Hatta daha ileri gidiyorum Şeriat’e de
devlet saygı duyacaktır” diye bir cümle kurabiliyor musun?
Kurmuyorsun..
Veya kuramıyorsun..
*
İşte bu da gösteriyor
ki, bu devlet dinsizliğe, ateistliğe saygı gösteriyor, İslam’a saygı
göstermiyor.
Dinsizlik ve atesitlik
hesabına rahatça böylesi cümleler kurabiliyorsun, fakat “içinden Şeriat geçen” bir cümle kurmaya cesaretin ya da niyetin yok.
Sen bile böyle bir
cümle kurmaya cesaret edemiyorsun..
Veya bunu
istemiyorsun..
O halde sen hangi
saygıdan bahsediyorsun?
*
Sen Şeriat kelimesini Türkiye’de
ağzına bile almış (veya alabilmiş) değilsin, fakat ona, Mısır’da ve Tunus’ta saygısızlık yaptın..
Sanki Şeriat Allahu
Teala’nın kullarına rahmeti değil de lanet birşeymiş gibi o devletlere Şeriat’i bırakmaları
çağrısında bulundun..
Bu, saygısızlık değil
midir?!
Değilse, saygısızlık
nasıl birşeydir?
*
Yaptığının saygısızlık
olup olmadığı konusunu başka bir örnekle kıyaslayarak tartışmakta fayda var.
2016 yılında dönemin
TBMM Başkanı İsmail Kahraman, “Anayasamız bugünkü tarzda laik kalsın,
fakat laiklik kelimesinin geçmesine
lüzum yok, örnek aldığımız Avrupa’da böyle” diye konuştuğunda, sadece
laiklik kelimesinin terk edilmesi talebi karşısında bile tüyleri diken diken
olan Kılıçdaroğlu, Akşener ve Bahçeli soyka
troykası (haftalarca aç kalmış bir “insan
eti sever” vahşi gibi) yamyamlık moduna girmişler, ülkede resmen siyasal
bir kriz başgöstermişti.
Hayır, Kahraman “Laiklikten
vazgeçelim” demiyordu, “Tanımlanmamış, içeriği belirsiz bir laiklik kelimesi istismara müsait, ona
gerek yok” diyordu. (Bir de tutup lüzumsuz yere 1982 Anayasası'nı "dindar anayasa" ilan etti ve bu sözü çarpıtıldı.)
Bu değerlendirme karşısında malum
yamyamgiller taifesi, “Hatta daha ileri
gidiyoruz Şeriatçının bile, İslamcının bile inancına devlet saygı duyacaktır” şeklinde
konuşmak (ve çok övündükleri çağdaşlıklarını, uygar yüzlerini
göstermek) gibi bir politik olgunluk, insanca bir diyalog ve müzakere tavrı sergilemeye tenezzül etmediler.
Yamyamlık mesleğiyle ilgili bütün bilgi, sezgi, tecrübe, yetenek ve hünerlerini cömertçe teşhir etmeye koyuldular.
Laiklik
kelimesinin Anayasa’da yer almaması teklifini (laikliğin kendisinin olmamasını
değil), düşünce hürriyeti adına görmezden gelinebilecek basit bir "saygısızlık" olarak değerlendirmeyi akıllarının ucundan bile geçirmediler.
Bunu "fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür" olma adına "saygı duyulması gereken bir fikir ayrılığı, farklı bakış açısı" olarak değerlendirmeye ise hiç yanaşmadılar.
Tam aksine, bunu
laiklik düşmanlığı, laiklik denilen el ürünü beşerî "nass"a karşı
açılmış bir savaş, kutsal laikliğe karşı işlenmiş affı imkânsız bir "laik günah" olarak
değerlendirdiler.
İsmail Kahraman'ı imana ve tövbeye davet ettiler.
Dahası, kan kokusu
aldığı için gözleri iştahla parlayan CHP’li bir vampirimsi yamyam ağzının suyu akarak “kan dökme” demeci verdi.
Bunların zihniyetine göre Türk devleti laiklik putuna hizmet için icat edilmiş bir putperest kurum, millet de o put için kurban edilebilecek (kendisini kurban edip “şehit” olabilecek) önemsiz bireyler demek olduğu için, laiklik kelimesinin sadece kullanılmamasını istemek bile devlet, cumhuriyet ve millet düşmanlığıydı..
*
Erdoğan'ın Mısır ve Tunus'ta görmek istediği tablo, bu muydu?
Evet, Erdoğan’ın
Mısır ve Tunus’a yaptığı “Şeriat’i terk” çağrısı nerden icab etmişti?..
Onlara, İsmail Kahraman
gibi “Şeriat kalsın, fakat bu tabir anayasanızda geçmesin” bile demiyordu.
Resmen “Şeriat’i
bırakın” diyordu.
İmdi, İsmail Kahraman’a
gösterilen tepki açısından baktığımız zaman bu ne anlama gelmektedir?
Erdoğan böylece Şeriat’e (İslam’a) saygı göstermiş oluyorduysa, İsmail Kahraman’ın da laikliğe saygı göstermiş olduğunu kabul etmesi ve onun arkasında durması gerekirdi.
Gerekirdi, fakat öyle yapmadı..
İsmail
Kahraman’ın kulağını çekti.. Çektirdi..
Oysa, bu olayı fırsat bilip, “Hatta daha ileri gidiyorum Şeriatçının bile, İslamcının bile inancına devlet saygı duyacaktır, benim Mısır ve Tunus'ta propagandasını yaptığım, onlara tavsiye ettiğim laiklik bunu gerektiriyor; bunu tecrübeli bir laiklik ihracatçısı, laikliğe sizden bile fazla sahip çıkmış bir 'laiklik gönüllüsü' olarak söylüyorum” demesi gerekirdi.
Demedi..
Diyemedi..
Demek ki laikliğin aslı ile reklamlardaki tanıtımı farklı..
Demek ki laiklik dinsiz ve ateistin karşısında saygı duruşunda bulunmak, dine (İslam'a) ise sansürü (özgürlük kısıtlamasını) reva görmekten ibaret.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder