https://archive.org/details/sunnete-karsi-metin-tenkidi-sarlatanligi-hilafet-hadisleri-ornegi
SÜNNET’E KARŞI METİN
TENKİDİ ŞARLATANLIĞI
Dr. Seyfi SAY
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ YERİNE:
LAİKLİĞİN (SİYASAL DİNSİZLİĞİN) EMRİNDEKİ SİYASAL İLAHİYATÇILARIN SİYASAL İSLAM
DÜŞMANLIĞI 4
BİR İLAHİYAT GAZİNOSU
ASSOLİSTİNİN ENCAMI 9
TARİHSELCİ-MODERNİST İLAHİYATÇILARIN
“ZEKÂ YAŞI” ORTALAMASI SEKİZ GİBİ GÖRÜNÜYOR 16
ANKARA İLAHİYAT TİPİ “ZAMAN MAKİNASI” YA DA “GAYBA
VUKUF” MUCİZESİ 22
‘SÜNNET’SİZ BUDALALIĞIN ALTIN ÇAĞI 25
ÇIFIT GOLDZIHER’İN YERLİ-MİLLİ
GAYRİMEŞRÛ (NESEBİ GAYRİ SAHİH) “DÖL”Ü: ANKARA EKOLÜ 30
ÇIFIT GOLDZIHER’İN MANEVÎ DÖLÜ
(MANEN ÖLÜ) ANKARA EKOLÜ 34
“ANKARA ÖLÜ
GOLDZİHER DÖLÜ EKOLÜ’NÜN HADÎS USÛLÜ’NDE YAPTIĞI “NİYET OKUMA” DEVRİMİ 38
DEFOLU ANKARA EKOLÜ
EZBERİ: ÇIFIT-I AZAM GOLDZİHER’İN İZİNDE METİN TENKİDİ 46
NE SİHİRDİR NE KERAMET, METİN
TENKİDİDİR BU MERET 51
ANKARA EKOLÜ
UKALALARINA (ATATÜRK KONULU BİR ÖRNEK OLAYLA) ÜCRETSİZ “METİN TENKİDİ” KURSU (1)
57
ANKARA EKOLÜ PALYAÇOLARININ METİN TENKİDİ BALONU 70
ANKARA ŞOVMENLER EKOLÜ'NÜN METİN TENKİDİ (KRİTİK-ANALİTİK
DÜŞÜNCE) İLLÜZYONU 77
ANKARA EKOLÜ ŞOVMENLERİNE (ATATÜRK KONULU BİR ÖRNEK
OLAYLA) ÜCRETSİZ “METİN TENKİDİ” KURSU (2) 82
AKADEMİK İŞPORTACILIĞA "CERH" NEŞTERİ 99
İLAHİYATÇILAR PANAYIRININ PUTPERESTLİĞE MEYİLLİ
CESUR CAHİL VE AHMAKLARI 104
SÜNNET SAHASININ KARTALLARINI YERE SEREN ANKARA DEFOLU EKOL SİVRİ SİNEĞİ 109
SİYASALSIZ İSLAMCILIĞIN ORYANTALİST DANSININ KIVRAK VE FIRILDAK FİGÜRLERİ 120
AKADEMİK CEHALETİN AĞINDAKİ İLAHİYAT 130
NEBEVÎ HİLAFET VE MÜLKÎ (MELİKÇE) HİLAFET 142
İMAM BUHARÎ VE İMAM MÜSLİM'E HADÎS DERSİ VERMEK 152
EN KARA EKOLÜN MÜZELİK ZIRVALARI 158
MASALIN BİLE BİR KENDİ İÇ MANTIĞI VARKEN ANKARA
EKOLÜ TİPİ AKADEMİK CÜRUFTA NEDEN YOK? 163
MANTIĞIN KÜSÜP TERK ETTİĞİ TOPLULUK: ANKARA EKOLÜ 171
İLYAS CANİKLİ’NİN HEYBESİNDEKİ ASIL
BÜYÜK TURPUN SİYASAL RENGİ 182
*
ÖNSÖZ YERİNE: LAİKLİĞİN (SİYASAL DİNSİZLİĞİN) EMRİNDEKİ
SİYASAL İLAHİYATÇILARIN SİYASAL İSLAM DÜŞMANLIĞI
İslam devleti tabirinin
birçoklarının tüylerini diken diken ettiğinin farkındayız.
Üstelik bunların birçoğu kendilerini
dindarlıkta yekta zannetmekte.
Fakat, dinsizliğe (küfre, şirke)
devleti bonkörce bağışlarken, İslam’a devleti çok görüyorlar.
Laiklik (siyasal dinsizlik) için her
gün iman tazelerken, sözde müslüman oldukları halde, İslam’ın devlete hâkim
olmasını gereksiz ilan ediyor, hatta “tehlike” ilan edenlere dolaylı destek
veriyorlar.
Bunu yaparken de “Siyasal İslam”dan,
“İslamcılık”tan vs. söz ederek dolambaçlı ifadeler kullanıyorlar.
Hristiyan ve Yahudiler ile onların
izinden giden yerli-milli işbirlikçileri, çağdaş Batı uygarlığının Amerika’da
hayata geçirdiği “En iyi kızılderili ölü kızılderilidir” politikasından
uyarlanmış olan “En iyi İslam, devletsiz, siyasetsiz, laik (siyasal
dinsiz) rejimin insafına terk edilmiş köle İslam’dır” felsefesinin
üzerine yapıştırdıkları “laik tandanslı din ve vicdan hürriyeti” etiketi ile
Müslümanları aldatıp dolandırıyorlar.
*
İslam kelimesi yetmiyormuş gibi “Siyasal
İslam” ve İslamcılık tabirlerini ortaya atıyor, böylece
içimizdeki aptalları ve de “Ne şiş yansın ne kebap” babından aptal görünmeyi
çıkarlarına uygun bulanları peşlerine takıyorlar.
Sözde İslam’a değil, Siyasal İslam’a
ya da İslamcılığa karşılar.
Bu, “Erdoğan iyi, Siyasal Erdoğan (siyaset
yapan, devlet yöneten Erdoğan) kötü” demek gibi birşey..
Evinde oturan, etliye sütlüye
karışmayan, kanun yapmayıp konulan kanunlara tıpış tıpış uyan etkisiz yetkisiz,
güdülen koyundan farksız, ayaklar altında çiğnenen aciz bir Erdoğan’ı baş tacı
etmeye hazırlar, fakat Siyasal Erdoğan’ı ise ellerine geçirseler bir
kaşık suda boğacak, diri diri derisini yüzecekler.
Güya Erdoğan’a karşı
değiller, Siyasal Erdoğan’a karşılar.
*
Böyle yazdığımıza bakmayın, Erdoğan
gibi siyasetçiler söz konusu olduğunda kimse böylesi bir söylemle ortaya
çıkmıyor.
Çünkü bu tür numaraları
kimsenin yutmayacağını gayet iyi biliyorlar.
Fakat İslam söz konusu olduğunda bu
bayat ve aptalca söylem sözde “bilimsel” kitaplarda bile kendisine yer buluyor.
İslam’a değil Siyasal İslam’a karşı
olduklarını söyleyenler çok akıllılar ya, dünyada bir tek onlar akıllı ya,
Müslümanları aptal zannediyorlar.
Bu hokkabaz abrakadabrasını
Müslümanlardan ahmak ya da dünyaperest olanlara yutturmak için de, özellikle
İslamî camiadaki “nüfuz/etki ajanı” konumundaki adamlarını
kullanıyorlar.
(Bunlardan biri, Genelkurmay
İstihbarat Dairesi Başkanlığını da yapmış olan Korgeneral İsmail Hakkı
Pekin’in “Özel Harp”in adamı olduğunu açıklamış bulunduğu Mehmet Şevket Eygi
idi. Bu şahıs, Erbakan’ın gazetesi Millî Gazete’de “Bütün
İslamcılıklar sapıklıktır” diye yazabilmişti. Yazmasına müsaade edilmişti.)
*
Fakat böyleleri, mesela Atatürkçülük
vs. söz konusu olduğunda “Atatürk’e değilse de, her tür
Atatürkçülüğe ve dolayısıyla Siyasal Atatürkçülüğe karşıyız”
demiyorlar. (Atatürk öldüğü için, onun “şahsına” taraftar veya muhalif olmanın
“fiilen” bir önemi yok. Fakat Atatürkçülük ideolojisi millete dayatılıyor.)
İslam’a değil İslamcılığa karşı
olduğunu söyleyen süper sivri zekâlar milliyetçilik bahis mevzuu olduğunda “Milliyetle sorunumuz yok, fakat
siyaset arenasında milliyetçilik yapmak, milliyet istismarıdır.
Biz siyasal milliyetçiliğe karşıyız” diye konuşmuyorlar.
“Milliyete
diyeceğimiz bir şey yok, fakat milliyetçiliğin (ırkçılığın) her
türü sapıklıktır” diye yazmıyor, yazdırmıyorlar.
“Dinsizlik,
fertlerin kendi karar verecekleri birşeydir, isteyen dinsiz olabilir,
fakat dinsizlik devlete hâkim hale getirilerek dinsizler
lehine dinliler baskı altına alınmamalıdır, siyasal dinsizlik
(dinsizlikçilik) tehlikelidir” demeyi kimse düşünmüyor.
İslam’a değil İslamcılığa karşı
olduğunu söyleyen beyzadeler, “Türkiye’ye değil, Türkiyeciliğe,
özellikle de Siyasal Türkiyeciliğe karşıyız” deme ihtiyacı
duymuyorlar.
“Türkiye yaşasın,
var olsun, fakat Siyasal Türkiye kahrolsun, Türkiyecilik kahrolsun!
Türkiyeciliğin her türü sapıklıktır” demek, Türkiye düşmanlığı değilse, Türkiye düşmanlığı nasıl
birşeydir?
Sözde İslam’a değil İslamcılığa
karşı olanlar, kendi putlaştırdıkları şahıslar, kurumlar, devletler, gruplar,
cemaatler, ideolojiler vs. söz konusu olduğunda böyle akla ziyan ayrımlar yapıp
konuşmak bir yana, öyle konuşacak olanları hain ilan edip çarmıha germek için
alesta bekliyorlar.
Bunlara göre, herşeyin “siyasal”ına
kapı sonuna kadar açık olmalı, milliyetçiliğin/ırkçılığın,
sosyalizmin/solculuğun, her zihniyetin “siyasal”ı, siyaseti serbest olmalı,
siyaset ve siyasallık bir tek İslam’a yasaklanmalı.
*
Laiklik (siyasal dinsizlik) devlet
işleriyle din işlerini birbirinden ayırma iddiasında..
İslam ise, devlet işleriyle
dinsizlik işlerini birbirinden ayırıyor.
İslam’a göre dinsizlik
devlete karışamaz, dinsizliğin devlet işlerine bulaştırılmasına müsaade
edilemez, din de (İslam devleti de) dinsize karışmaz, ona müslüman olma
dayatmasında bulunmaz.
İşte bu noktada Siyasal İslam
(İslam’ın siyaseti) ile siyasal dinsizlik (laiklik) karşı karşıya gelmektedir.
Müslümanlar, “Siyasal alanın temel
kurallarını kullar koyamaz, bunlar ancak kulların yaratıcısı olan Allahu Teala
tarafından belirlenir. Biz insanların, temel hak ve hürriyetler söz konusu
olduğunda birbirimiz için kural koymamız, birbirimize tanrılık
taslamamız anlamına gelir, birbirimizi kendimize kul ve köle yapmaktır”
derken, açık ya da örtülü (takiyyeci) dinsizler (kâfirler ve münafıklar),
“Kuralları Allah koyamaz, bizim putlaştırdığımız, tanrı yapıp
taptığımız şahıslar (tağut) koyar, biz onların ilke ve
inkılaplarına tabi oluruz. Siyasal alan, tağutlarımızın
tekelindedir” diyorlar.
*
Ve bu tağutçu laikler,
tağutun egemenliğinin sürmesi için bir yandan jakoben siyaset izlerken,
diğer yandan da Müslümanlar arasındaki ajanları ve işbirlikçileri ile beşinci
kol faaliyeti yürütüyor, içerideki “itikadî sabotaj timleri”
eliyle İslam’ı içeriden tahrif ve tahrip etmeye çalışıyorlar.
Adamlarına “Bütün İslamcılıklar
sapıklıktır” diye yazdırabiliyorlar.
Bu arada, kullanışlı dünyaperestler
olan “devlet memuru” modernist-tarihselci ilahiyatçıları da
tepe tepe kullanmayı ihmal etmiyorlar.
Bu “siyasal ilahiyatçılar” eliyle, İslam’ın siyaseti demek
olan Siyasal İslam’ı yok etmeye, İslam’ın siyasete ilişkin hükümlerini geçersiz
hale getirmeye ve itibarsızlaştırıp unutturmaya çalışıyorlar.
Bunun için de, Kur’an’daki
siyasete ilişkin hükümleri tarihsel (tarihte kalmış, devri
geçmiş) ilan ediyorlar.
Hadîslere gelince.. Onları da ya
ravîleri (rivayet edip aktaranları) bahane ederek ya da “metin tenkidi”
adını verdikleri “Bence Peygamber bunu demiş olamaz” şeklinde özetlenebilecek
sözde bilimsel “her hadîsin üzerine giydirebildikleri konfeksiyon kılıf” ile,
“uydurma” etiketli çuvala dolduruyorlar.
Böylece, hem o hadîsleri rivayet
eden selefi, hem bütün bir ömürlerini bu işe harcayarak onları toplayıp yazmış
olan muhaddisleri, hem de onlardan hareketle bize “fıkıh” mirası bırakmış olan
ulemayı cahil, anlayışsız, uydurmalar peşinde ömürlerini ziyan etmiş ahmaklar
taifesi ilan etmiş oluyorlar.
Fakat dertleri aslında onlarla
değil.. Dertleri, hadîslerdeki İslamcılığa, Siyasal İslam’a dayanak
olan tebligatla..
O tebligatı, bildirimleri katletmek
için çalışıyorlar.
Kim için, kim hesabına?
Hristiyan Batı patentli laikçi tağut düzeninin bekası için..
Bu işbirliğinde nimet-külfet dengesi
de gözetiliyor tabiî.. İşbirlikçi “siyasal
ilahiyatçı” makulesinin hizmetleri karşılığında aldıkları samansal
"semen", ömür boyu garantili bir maaş ile hristiyan yüksek öğrenim
sisteminden ithal edilmiş prof., doç. ve dr. gibi unvanlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder