https://archive.org/details/ajan-dindarliginin-kodlari-anti-islamcilik-pseudo-hilafetcilik
ANTİ-İSLAMCILIK, PSEUDO-HİLAFETÇİLİK
Dr. Seyfi SAY
İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ 5
BİRİNCİ BÖLÜM: ANTİ-İSLAMCILIĞIN ANATOMİSİ
“ÖZEL AJAN” MEHMET ŞEVKET, İSLAMCI BABANZADE’YE
KARŞI 6
FETHULLAH’IN YERLİ-MİLLİ İKİZİ: MEHMET ŞEVKET EYGİ 12
İSLAMCILIK
DÜŞMANLIĞI VE AJANLIK 15
“AYILANA GAZOZ BAYILANA LİMON” TARZI
ÇİFTE TUZAK: “KUR’AN MÜSLÜMANLIĞI” UYMADIYSA “KUR’AN’DA OLMAYAN MÜSLÜMANLIK”
VERELİM! 20
DERİN “MÜSLÜMAN” İSLAMCI OLMAZ, KÂHİNCİ OLUR 24
"ALLAH’I PUTA BENZETEN İSLÂMCI" 26
KÂFİR Mİ, MÜNAFIK MI, MANTIKLI DÜŞÜNEMEYEN BİR
BEYİNSİZ BUNAK MI? 32
DEMAGOJİYİ BIRAK, DÜRÜST OL! 33
GÖREVLİ AJAN DİNDARLIĞININ ANTİ-İSLAMCI (ADI
KONULMAMIŞ) İDEOLOJİSİ: DEVLETÇİLİK 37
İSLAM-İSLAMCILIK
AYRIMI İLLÜZYONU, "İSLAM DEVLETİ - LAİK (SİYASAL DİNSİZ) DEVLET"
AYRIMINI UNUTTURMAK İÇİN SAHNELENİYOR 41
“İSLAMCILIĞA
KARŞI DEVLETÇİLİK” PUTPERESTLİĞİNİ “İSLAMCILIK İDEOLOJİSİNE KARŞI DİN OLARAK
İSLAM” ETİKETİYLE PAZARLAMA DECCALLIĞI 48
İSLAM
HUKUKU, İSLAM AHLÂKINA KARŞI OLABİLİR Mİ? YA DA ŞU: İSLAM AHLÂKI, İSLAM
HUKUKUNA KARŞI OLABİLİR Mİ? 52
“DEVLETÇİ”
(KARİKATÜR) İSLAM, “İSLAMCI” İSLAM’A KARŞI
59
İSLAMCILIK DÜŞMANLIĞININ PARAVANASI: EHLÎ SÜNNETÇİLİK 64
KÜFÜR İNADI MI, BUDALALIĞIN SON KERTESİ Mİ? 72
İSLAMCILIĞA DÜŞMAN, TÜRKÇÜLÜĞE DEĞİL.. SİYASAL İSLAM’IN EN AZILI DÜŞMANI, FAKAT (DİNSİZ
DE OLSA) DEVLET TARAFTARI, DEVLETÇİ.. 77
MİLLÎ GAZETE YAZARI İLE BEYAZ SARAY ULUSAL
GÜVENLİK DANIŞMANI İSLAMCILIK KONUSUNDA NEDEN AYNI ÇİZGİDE? 79
BU, EDEPLİ HALİYMİŞ.. KORKUNÇ TERBİYE 85
İSLAMCILIK ADI ALTINDA İSLAM DÜŞMANLIĞI 89
EHL-İ SÜNNET EDEBİYATI YAPAN EDEP ÖZÜRLÜ TEKFİRCİ BİR YAZARIN SAPIK BİR CÜMLESİ 97
“BÜYÜK SAPIKLIK” MI, KÜFÜR MÜ? 98
İKİNCİ BÖLÜM: PSEUDO-HİLAFETÇİLİK: PAPA TİPİ HALİFE
AJANIN ‘LAİK (SİYASAL DİNSİZ)’ İSLAM BİRLİĞİ VE
HİLAFET PROJESİ 103
MEHMET ŞEVKET’İN İNGİLİZÎ NANTOŞ İMAM-I KEBÎRİ
(HALİFE-İ MÜSLİMÎNİ) 109
ÖZEL HARPÇİ HAFİYENİN İMAM-I KEBÎRİ 114
BU NE SÜNNÎLİKTİR Kİ ŞİÎLİKTEN İÇERÜ 120
MEHMET ŞEVKET’İN ŞİÎLİĞİ 122
BİR EHL-İ SÜNNET İSTİSMARCISI 131
DERİN LAİK KUKLACILAR KUKLA BİR THE İMAM-I KEBÎR
İSTİYOR 134
EHL-İ SÜNNET BUYSA, ŞİA NE? 138
ŞİA’NIN VE KENDİLERİNİ EHL-İ
SÜNNET’TEN ZANNEDEN ŞİÎLEŞMİŞ KİŞİLERİN ZAMANIN İMAMI SAFSATASI 145
GİZLİ İMAM-I KEBÎR’E (HALİFEYE) “GIYABINDA BİAT” ÇAĞRILARININ EHL-İ
SÜNNET’E GÖRE DURUMU 147
BİR İNGİLİZÎ’NİN EHLÎ SÜNNETÇİLİK PROTESTANLIĞI 149
*
ÖNSÖZ
Bu çalışmamızda yer alan yazıların hemen tamamı Mehmed
Şevket Eygi’nin sağlığında yayınlandı. Ancak, gözden geçirip küçük rötuşlar ve
bazı ilave açıklamalar yapmış bulunuyoruz.
Eygi, bir değil birkaç kuşağa hitap etti.. Sesini
geniş kitlelere duyurma imkânına sahip oldu.. Yüzbinlerce, milyonlarca insanı
etkiledi.. Her ne kadar vefat etmişse de, zihniyeti capcanlı, o yüzden, buraya
aldığımız yazılar güncelliğini korumaya devam ediyor.
Çünkü Eygi’nin temsil ettiği “ajan tipi devletçi
dindarlığı” üreten çark, günümüzde, daha fazlası olamayacak bir verimlilik
düzeyinde dönüyor..
Öyle ki eski komünist yeni ulusalcıların, Leninci,
Stalinci, Maocu iken taze Atatürkçü olarak arz-ı endam eden solcuların İslamcı
diye atıp tuttukları kişiler ve çevreler, döneklik ve özür dilemecilik moduna
geçtiler, İslamcılığın bir numaralı düşmanı gibi konuşup yazabildiler..
Böylece İslamcılık, tabiri caizse, gelenin gidenin
vurduğu bir tür şamar oğlanına dönüştürüldü.
Bu “İslamcılık karşıtı dindar”lar yaptıkları İslamcılık
eleştirisi sayesinde solcular, Kemalistler, ulusalcılar, Türkçüler ve
laiklerden aferin aldıkları zaman da “Asıl fazilet düşmanın bile ikrar ve
itirafa mecbur kaldığı fazilettir” diyerek övündüler.
Başlıca dertleri “düşman” dedikleri “dost”larından
aferin almak haline geldi..
Burada anlattıklarımız sadece Mehmet Şevket’in değil, “aydın-entel-münevver” dindar geçinen dönek
bir kitlenin hikâyesi.
*
MİLLÎ GAZETE
YAZARI İLE BEYAZ SARAY ULUSAL GÜVENLİK DANIŞMANI İSLAMCILIK KONUSUNDA NEDEN
AYNI ÇİZGİDE?
Geçmiş yıllar..
Kafalar karışıktı..
Türk lirasının Amerikan doları karşısında
değer kaybetmesini “Amerika bizi ekonomik olarak çökertmek istiyor” diyerek
sadece bu etkene bağlayanların, Berat Albayrak’ın ekonominin dümeninde
bulunduğu Akparti iktidarı sırasında McKinsey ile
anlaşmak istemiş olmaları insanları şaşırtıyordu.
Niye şaşırıyorlardı ki, devletleri zaten oldum olası
Amerikancıydı..
ABD’yi eleştirirken kullandıkları dil bile sitemden
ibaret olageldi hep.
Söze, “Biz stratejik ortak değil
miyiz, ortak ortağa bunu yapar mı?” diyerek başlıyorlar, başladılar.
FETÖ (Bir ara paralel devlet diyorlardı) konusundaki
kırgınlıklarının temelinde de bu “ortaklığa sadakat ve vefa”
talebi vardı.
“Ağam” diyorlardı,
“Ortadoğu’daki kâhyan yani stratejik ortağın olan
ben dururken, emrim altındaki bir marabayla nasıl
böyle doğrudan görüşür, yüzgöz olursun, şımartırsın?”
*
McKinsey ile anlaşmak istemiş olmalarına şaşırmamak
gerekiyordu.
Bu ülkede çok daha şaşırtıcı olan durumlar da var.
Ve kimse bunları görmek istemiyor.
Paralel devlet diye (Ki aslında paralel Amerikan stratejik ortaklığı veya paralel Amerikancılık anlamına gelmektedir)
gürültü koparanlar, ABD ile doğrudan bağlantı kurmayıp “yerli malı / milli mal” olarak kalan paralel Amerikancılıktan
şikâyetçi değiller.
İçimizdeki bu paralel Amerikancılık, özellikle
İslamcılık konusunda kendisini gösteriyor.
*
Bir zamanlar Beyaz Saray Ulusal Güvenlik Danışmanı olarak
ülkesine hizmet etmiş olan John Bolton, Ekim 2018’de, radikal İslamcı terör örgütlerinin,
ABD’ye ve onun yurtdışındaki çıkarlarına yönelik en üst düzey sınır ötesi tehdidi oluşturduğunu söylemiş bulunuyordu.
Amerika’nın Sesi’nde yer alan habere göre; Bolton,
silahlı İslamcı militanları tanımlarken “radikal İslami” ifadesini kullanmış.
İlgili haberde şöyle
deniliyordu:
“Bir önceki
başkan Barack Obama, bu nitelemeyi, dünyadaki barışçıl Müslümanları
rencide ettiği ve teröristlerle bir tuttuğu gerekçesiyle eleştiriyor ve
kullanmıyordu.”
(https://www.voaturkce.com/a/abd-yeni-terorle-mucadele-stratejisini-acikladi/4600256.html)
*
Barack Obama‘nın bile
yapmadığı densizliği, terbiyesizliği ve edepsizliği, bir Millî Gazete yazarı
yapıyordu.
Adı, Mehmed Şevket Eygi’ydi..
“Bütün İslamcılıklar sapıklıktır” diye
saçmalayabilmişti.
Aynı şekilde, “İyi Müslüman ol, sakın İslamcı olma.
Onun iyisi yoktur” zırvasını yazmıştı.
Bütün İslamcılıklar sapıklıkmış, iyisi yokmuş.
İmdi, kelime (lügat) manası
itibariyle İslamcılık, “İslam taraftarlığı”
demektir. Türkçü’nün Türk, milliyetçinin milliyet, Atatürkçünün Atatürk,
cumhuriyetçinin cumhuriyet taraftarı olması gibi..
İslam taraftarlığına sapıklık demek, küfürdür.
Bunu diyen kişi, küfür (dinsiz imansız) laf söylemiş
olur.
*
Aslına bakılırsa, bu Mehmet Şevket densizinin
terbiyesizliği, Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı’nınkinden bile büyük ve şedit..
Çünkü, John Bolton, doğrudan İslamcılığı hedef almıyor, ona bir “radikal” sıfatı ekliyor.
Hatta, radikal İslamcılığı bile tek başına suçlamıyor,
“terör” diye nitelendirdiği eylemlere yeltenen radikal
İslamcıları suçluyor.
Bu densiz soytarı ise, radikallik ve terör vs. boyutu
aramadan, İslamcılığı baştan ayağa sapık ilan etme alçaklığını sergiliyordu.
Hem de, müslüman mahallesinde..
Uyuşturulmuş, afyon yutturulmuş, morfin yemiş,
kendisinden ve dünyadan habersiz müslüman mahallesinde..
*
İmdi, denilecektir ki, “Burada İslamcılık ile lügat
anlamı değil, siyasal ve sosyolojik terim/ıstılah anlamı kastediliyor”.
Olabilir..
Ancak, sonuç değişmiyor.
Çünkü, İslamcılığın bu terim anlamı ile şu iki şey
kastediliyor: 1. Bütün İslam ülkelerinin siyasal birliğini savunmak, 2.
İslam’ın siyasal, toplumsal ve ekonomik hükümlerinin devlete hakim olmasını
istemek.
Bunlara karşı çıkmak, ve sapıklık olarak nitelendirmek
de, İslam itikadı çerçevesinde küfre karşılık gelmektedir.
*
Eskiden daha dolaylı ifadeleri, tevile elverişli
buldukları kavramları kullanıyorlardı..
İrtica ve gericilik gibi..
Sonra bundan vazgeçtiler..
Doğrudan İslamcılık ve
İslamcı tabirlerini kullanmaya başladılar.
Fakat cepheden mertçe taarruza da geçmediler. Çünkü
bu, muhatapların İslamcılığa daha sıkı ve kararlı biçimde sarılmaları sonucunu
verirdi.
O yüzden, dindar-mütedeyyin-muhafazakâr saflardaki ajanlarını sözde nefis muhasebesi ve özeleştiri
maskesi altında sahaya sürdüler.
Dindar kesimdeki safları aldatıp kandırmak için bir
yandan da ehlî sünnetçilik
şampiyonluğu yapıyorlardı.
Riyakâr, sahte ve istismarcı ahlâk ve irfan edebiyatı
da bu ehlî sünnetçiliğe eşlik ediyordu.
*
Evet, bu Mehmet Şevket edepsizi, yayıncı, kitapçı, gazeteci vs. gibi sıfatlar da taşıyordu.
Birisi çıkıp “Bütün kitap-çılar sapıktır, ve bütün kitap-çılık faaliyetleri sapıklıktır. Hemen
kaşınma Mehmet Şevket uyuzu, sana demedim, kitap başka kitap-çılık başka..
Kitabın başımızın üstünde yeri var, ama kitap-çılığın iyisi olmaz, o,
sapıklıktır” deseydi, Mehmet Şevket’le alay etmiş olmaz mıydı?
Kitaba bundan âlâ düşmanlık olur mu?
*
Bir insan, aşırı Selefî bir
tutumla, “Sonradan üretilmiş kavramlar bid’attir, biz
sadece Kur’an ve Sünnet’te yer
alan kavramları kullanmalıyız” diyebilir.
Ancak, bu durumda “müslüman” kavramı
yerine “müslim”i kullanmak zorundadır. İranlılar “müslim” yerine
“müselman” demişler, Türkler de İslam’la önce İran topraklarında
karşılaştıkları için onlardan bu kelimeyi almış ve “müslüman” yapmışlar.
(Aslında müslümân/müslimân, Farsça’da “müslimler” demek olur. Sondaki “ân”
Farsça çoğul ekidir, Türkçe’de “ler/lar”a karşılık gelir.)
Benzer şekilde, böyle bir kişinin namaz ve abdest kelimelerini (Ki Farsça’dırlar)
kullanmaması gerekir. Ayrıca “Müslüman-lık“tan hiç
bahsetmemesi, onun yerine hep İslam tabirini
kullanması icab eder. (“Ci-cı-cü-cu” eki sapık da “lık-lik” eki kutsal mı?)
Aynı mantıkla “Sufî olma,
mutasavvıf olma, Hanefî olma, Nakşibendî
olma, Mevlevî olma, Matüridî olma!
Kendini sadece müslim olarak adlandır” demek
de gerekir.
Evet, böylesi bir aşırı Selefî duyarlılık,
kendi içinde tutarlı olmak, çifte standarda kaymamak şartıyla, belki bir ölçüde
anlayışla karşılanabilir. Yanlıştır ama, görmezden gelinmeyi hak edebilir.
Fakat, devletin kullandığı bir adam olduğu
eski bir İçişleri Bakanı (Faruk Sükan) ve Genelkurmay İstihbarat Dairesi
Başkanlığı yapmış bir korgeneral (İsmail Hakkı Pekin) tarafından açıklanmış
olan bir kaşar ajan sadece İslamcı kavramına
ve İslamcılığa savaş açıyorsa, orada durup düşünmek
gerekir.
Böylesinin bir yandan da rüşvet-i kelâm kabilinden
Kemalizm eleştirisi yapmasına aldanmamalıdır.
Hitap ettiği okur kitlesinin zaten böyle bir hastalığı
yoktu.
Fakat, o işlevsiz ve faydasız Kemalizm aleyhtarlığı
ile devşirdiği meşruiyetin ve kazandığı itibarın/güvenin gölgesinde,
İslamcılığı katlediyor, İslam’ın canına okuyordu.
Küfür söz yazma imtiyazı elde
ediyordu.
Obama’nın, hatta John Bolton’un bile yapmadığı
alçaklığı ve ihaneti sergiliyordu. Sergileyebildi.
*
Bu şahsın Ekim 2018’de yayınlanan bir
yazısının ilk paragrafı şöyleydi:
“BENDENİZ devamlılık taraftarıyım,
bütün arıza ve kopukluklara karşıyım. İngiltere krallığı ve Japonya
imparatorluğu iki devamlılıklar ülkesidir. Hukukta, kimlik ve kültür konusunda
yenilik, arıza, kaza, kopukluk, devrim istemem.”
Görünüşe göre, mesela İngiltere ve Japonya’da İslam
devrimi olmasını da istemez.
Lafına bakılırsa, istemiyor.
Devrim kelimesinin Arapça karşılığı inkılab.. Ve ayet-i kerîmede şöyle geçer:
“… yarın bilecek o zulmedenler
hangi ınkılâba münkalib olacaklar.” (Elmalılı meali, Şuara, 26/227) (Ömer Nasuhi Bilmen meali: “Ve o kimseler ki,
zulmettiler, nasıl bir inkılab mahalline yuvarlanıp gideceklerini yakında
bileceklerdir.”)
Beyaz Saray Güvenlik Danışmanı’nın ağzıyla yazıp çizen
bir adamın, zihniyetini ayet-i kerîmelerden alması tabiî ki beklenemez.
Şimdi bu sapık acaba ne derdi merak ediyorum..
“Müslümanlar İslamcılar gibi olmamalı, Kur’an okumamalı, Amerika’nın Sesi‘nden Beyaz Saray Güvenlik
Danışmanı’nın irşadını dinlemeli” der miydi?
Yazdıklarına bakılırsa, savunduğu uçuk kaçık, savruk
ve de çarpık medenîlik, genel kültür vs. hurafeleri çerçevesinde tavsiye ettiği
şey, son tahlilde bundan ibaretti..
*
Bazıları şöyle düşünebilir:
Bu angut dinozoru, aklî melekeleri dumura uğramış
sapığı, ya da akılsız numarası yapan “kullanışlı kaşar”ı kim okuyacak da kim
etkilenecekti!..
Öyle değil..
Şu Temel Karamollaoğlu‘nun,
Fatih Erbakan’ın o zamanki ve sonraki laflarına bir bakın!..
Üstelik adamlar, fiilen Erbakan‘ın halefi durumundalar..
İmamlığa soyunmuş adamların böyle yaptığı yerde cemaat
ne yapar, siz tahmin edin.. Cami dışından cemaati izleyenleri ise hiç düşünmek
istemem, hafazanallah..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder