https://www.academia.edu/116175907/Cemaat_K%C3%BCresel_%C4%B0slam_Devletidir
Dr. Seyfi SAY
İÇİNDEKİLER
EHL-İ SÜNNET VE CEMAAT TABİRİNDE YER ALAN ‘CEMAAT’, İSLAM DEVLETİDİR 5
CEMAAT, "İSLAM DEVLETİ"DİR; İSLAMSIZ
DEVLET İSE (KUR'AN'A GÖRE) TAĞUT EGEMENLİĞİDİR 8
“İSLAM
DEVLETİ” OLARAK CEMAAT 12
"EHL-İ SÜNNET VE CEMAAT"İN CEMAATİ,
SÜNNET (ŞERİAT) İLE CEMAATİ (DEVLETLEŞMİŞ TOPLUMU) CEM ETMİŞTİR 18
İLAHİYATÇI CEHALETİ VE “CEMAAT” 23
CEMAAT, İSLAM DEVLETİDİR 30
EHL-İ SÜNNET VE CEMAAT (SÜNNET'İN VE CEMAAT'İN
EHLİ) OLMANIN ANLAMI: İSLAM DEVLETİ 35
KENDİSİNİ “CEMAAT” ZANNEDEN (BAĞRI TAŞ, KOYUNDAN
YAVAŞ) MAHCÛR KALABALIKLAR 50
"CEMAATLİK NERDE, BİZDEN GEÇMİŞ MÜSLÜMANLIK
BİLE" DEMEYE DOĞRU 57
CEMAATSİZ ZAMANLAR 66
HANGİ CEMAAT? 74
KİTAPSIZ SULTAN (DEVLET), VE CEMAAT 87
CEMAAT VE DEVLET-Çİ ŞİRK 94
TEK CEMAAT, TEK DEVLET, TEK DAVA 105
ATATÜRKÇÜ PUTPERESTLİK VE CEMAATSİZ CUMHURİYET 114
KÂFİR OLDUĞUNU BİLMEYEN KÂFİRLER DİYARI: TÜRKİYE CUMHURİYETİ 124
YENİ ŞAFAK'IN FIRILDAĞINA HİLAFET DERSİ 134
DEVLETE, SİYASETE VE HİLAFETE DAİR (SÖZDE DİNDAR, ÖZDE SİYASAL DİNSİZ
OLMAK) 142
AK PARTİLİNİN
İSLAMCILIKLA SAVAŞI 147
İSLAM'SIZ (DİNSİZ)
HİLAFET PROJESİ 155
ZEKÂ YETERSİZLİĞİNİN VE AHLÂKÎ YOZLAŞMANIN
İSLAMCILIK ELEŞTİRMENLİĞİ SEMPTOMU 161
İMTİHANIN DOĞASINDANDIR, SINAV SIRASINDA ALEM BU VE KRAL SENSİN, FAKAT
"KALEMLERİ KALDIRIN, ŞİMDİ HESAP VAKTİ" DENİLEN BİR AN GELİR 167
HİLAFET (İMAMET) VE DEVLET BAŞKANLIĞI 177
İSLAM'A DEVLETİ ÇOK GÖREN MÜSLÜMANIMSILAR 188
LORD CURZON'UN YERLİ-MİLLİ MÜRİTLERİ, "SON KALE" BÜLBÜLLERİ 199
DEVLET, ŞERİAT/HUKUK, VAHİY VE AKIL 207
MAZLUMLARIN
SIĞINAĞI "SON KALE", CEMAAT VE İSLAM DEVLETİ 221
LAİKLİK, ACIKILDIĞINDA AFİYETLE YENİLEN HELVADAN MAMUL "HUKUK
DEVLETİ" PUTU, VE 28 ŞUBAT 227
“EHVEN-İ ŞER” FIRKA YA DA CEMAATİMSİLER 242
ULUS-DEVLET FIRKACILIĞI VE TÜRKİYECİLİK 254
*
EHL-İ SÜNNET VE CEMAAT TABİRİNDE YER ALAN ‘CEMAAT’,
İSLAM DEVLETİDİR
Dünya
Müslümanlarının büyük çoğunluğunun kendisini Ehl-i Sünnet ve Cemaat
mezhebi mensubu kabul ettiği biliniyor.
Türkiye’de
de durum aynıdır.
Ancak, çok
az kişinin Ehl-i Sünnet ve Cemaat (ehlü’s-Sünneti ve’l-Cemâ’ati)
tabirinde geçen cemaatten kastın ne olduğu konusunda bilgi sahibi olduğu
görülüyor.
Ehl-i Sünnet
ve Cemaat’ten olmak, “mutlak” manada bir “sünnet”i (herhangi bir sünneti/geleneği )
takip etmek ve bunun yanı sıra “yalnız başına hareket etmek yerine bir topluluk
(cemaat) içinde yer almak” anlamına gelmez.
Buradaki sünnet,
(İngilizce’deki “the”ya karşılık gelen) “el” takısı/edatı ile ifade edilen
belirli bir sünnettir. Yani Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in
sünneti.
Kastedilen
cemaat de yine “el” takısı ile ifade edilen cemaattir: el-Cemâ’atü.
Bu cemaat, “bir
siyasal lider (halife/imam) etrafında toplanıp devletleşerek Şeriat’i
uygulayan, Allahu Teala'ya şirk koşup isyan etmekten ve tağuta boyun
eğmekten kaçınan İslam toplumu/ümmeti” demektir.
Bir başka
ifadeyle el-Cemâ’at, “ümmet devleti”dir, “ümmetin devleti”.
Diğer bir
deyişle (bütün Müslümanları temsil eden, Müslümanların birliği esası üzerine
kurulu, başında halife bulunan) İslam devletidir.
*
Bu
söylediklerimiz, siyaset felsefesi yapma meraklılarının ya da İslam’ı
güncelleyip laikliğe (siyasal dinsizliğe) uydurmak için el çabukluğu
ve dil kıvraklığından yararlanan modernist-tarihselci ilahiyat
illüzyonistlerinin uydurmaları kabilinden bir kendi icadımız değildir.
Akıl ve
naklin (ayet ve hadîslerin) ortaya koyduğu gerçektir.
Bu kitap
boyunca konu ile ilgili argümanları sıralayacak, ulema tarafından ortaya
konulmuş olan şer’î ve aklî delilleri aktaracağız.
*
Evet, Ehl-i Sünnet ve Cemaat’ten olmak, Sünnet’e tabi
olmak, “İslam’ın güncellenmesi” gibi abrakadabralar ve “tecdîd”
kavramının istismarına dayalı mugalata ve demagojilerle onu (moda
durumundaki) “yükselen trend”ler lokomotifinin peşine takma bid’atçiliğinden
uzak durmaktır.
Yine, Ehl-i
Sünnet ve Cemaat’ten olmak, ümmeti temsil eden bir devletin (hilafetin)
bulunduğu zamanda İslam devletine (cemaate) tabi olmak, böyle bir devletin
bulunmadığı zamanda ise onun kurulmasının vacip olduğunu kabul
ederek (zihniyet düzeyinde) “ulus-devlet / ulusal devlet / milli devlet”
tefrika ve hizipçiliğinden, bölücülüğünden uzak durmaktır.
Dahası, Ehl-i
Sünnet ve Cemaat’ten olmak, Kur’an’da yer alan “millet”
kelimesinin içinin boşaltılıp “ırk” ya da “ulus” manasında kullanılması
sahtekârlığına, yani kavram hırsızlığına/gaspçılığına dayalı “milliyetçiliğe”
prim vermemek, böylesi bir “bölücülük” temelli cahiliye davası gütmekten
kaçınmaktır.
*
Ulus-devlet (milli
devlet) idealine bağlı olanlar (ulusalcılar/milliyetçiler), zihniyet olarak
Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebine sırt çevirmiş bir kesimdir.
Bunların bir
bölümü, esas itibariyle Ehl-i Sünnet’ten olmayı (hatta müslüman olmayı)
umursamayan kaşar dalalet ehlidir.
Büyük bölümü
ise, neyi savunduğundan, neye inandığından habersiz, zamanın moda akımlarının
seli içinde yuvarlanıp giden (iradesini ve aklını kullanmaya üşenen) tembel
beyinlilerdir.
Farkında
olsunlar veya olmasınlar, bunların benimsedikleri mezhep Ehl-i Sünnet ve Cemaat
mezhebi değil, milliyetçilik (bazen de ulusalcılık) diye
adlandırdıkları kavmiyetçilik mezhebidir.
*
Kısacası, İslam
devleti idealine (Cemaat idealine) bağlı olmak, Ehl-i Sünnet ve
Cemaat’ten olmanın şartıdır.
İslam
devleti idealine bağlı olmayanlar Ehl-i Sünnet ve Cemaat’ten değildir. Ehl-i
bid’attir.
“Cemaat
ehli” değil, kavim eksenli “bölücülük ehli”dirler.
Bunlar,
birilerinin kendi laik (siyasal dinsiz)
yapılarından/topluluklarından/devletlerinden ayrılmak istemesini lanetlenmesi
gereken bir bölücülük olarak kabul ederler, fakat kendilerinin
“ümmet”in bir parçası olarak “müslüman birliği” içinde yer
almaları gerektiği düşüncesini kabul etmezler.
Cemaat’e bu kadar
uzaktırlar.
Ne Sünnet’in
ehlidirler ne de Cemaat’in (Ki cemaat, Sünnet’e bağlılığın bir gereği olduğu
için, cemaat anlayışından yüz çeviren aynı zamanda Sünnet’ten yüz çevirmiş
olur).
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder