İki buçuk yıl önce,
2020 yılının Kasım ayında, Mısır'ın darbeci yönetimi, bir âlimi tutuklamıştı.
Tutuklanan Mustafa el-Adevî’nin suçu, Fransız mallarına boykot uygulanması yönünde çağrıda bulunmuş
olmasıydı .
El-Adevî'nin boykot
çağrısının nedeni, Fransa medyasının Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’i
aşağılayan karikatürler yayınlanmasına bu ülke yönetiminin engel olmaması, icat
ettikleri “nefret suçu”na Peygamber Efendimiz s.a.s. söz konusu olunca saygı
göstermemeleriydi.
*
Mustafa el-Adevî, Türkçe’ye
iki eseri tercüme edilmiş bir âlim.
Bir kitabının tanıtımı
Dunyabizim.com’da şu şekilde yer almıştı:
Mustafa el-Adevi, Türkçe okuyanların hemen hemen hiç tanımadığı bir kalem. El-Adevi’nin yakınlarda İnsan Yayınları'ndan basılan Kur’an ve Sünneti Anlamanın Temel İlkeleri adını taşıyan kitabını görmeseydim, hazreti ben de tanımayacaktım. Kitap, bize Mısırlı bir âlimi tanımamız ve onun İslam’ın iki temel delili olan Kuran ve Sünnet’e bakışını anlamamız için önemli bir fırsat veriyor. Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İslam Hukuku Anabilim Dalı hocalarından Prof. Dr. Şevket Topal’ın çevirisiyle dilimize kazandırılan eseri, ehl-i sünnet perspektifinin yeniden değerlendirilmesi olarak görüyorum.
Mustafa
el-Adevî, 1954 yılında Mısır’da dünyaya gelmiş, yüksek tahsilini mühendislik
okuyarak tamamlamış. Üniversiteden sonra İslami ilimlerde ilerlemeyi gönlüne
koyan el-Adevî, bu bağlamda ilk olarak Kur’an-ı Kerim’i hıfz etmiş ve Yemen’de
İslami ilimler tahsil etmiş. Özellikle Mukbil
bin Hadi el-Vadii’den 4 yıl boyunca ders alarak İslam ilimleri
konusunda rusuh sahibi olmuş. El-Adevi, 4 yılın ardından ülkesine dönerek küçük
bir mescit yaptırmış ve kendisini ilme adamış, ders halkaları oluşturarak
öğrenciler yetiştirmiş. Özellikle İmam-ı Buhari ve İmam-ı Müslim’in hadis
kitaplarının yanında tefsir ve fıkıh dersleri okutmuş.
Burada
hoca-talebe ilişkisine dair, yetiştirdiği öğrenciler ile ders aldığı hocalar
babında bir parantez açmak istiyorum. Eskiden, yani ilmin satırlarda değil de
sadırlarda olduğuna itikat edilen devirlerde insanların hangi hocalardan ders
aldıkları onların terceme-i hallerinde yazardı. Bu durum öğrenci için, önemli
bir kayıt ve referans mektubu niteliğinde, değerinde bir nottu, tarih
düşümüydü. Ancak bugün böylesi bir durum maalesef özellikle ülkemizin batısında
yetişenler için pek fazla mümkün değil. Ancak Doğuda yetişenler için -İslam
ilimleri konusundaki gelenek orada devam ettiğinden, henüz kaybolmadığından-
mümkün.
*
El-Adevî, 2011 yılının
Eylül ayında da Türk medyasında gündeme gelmişti. Ancak ismi el-Adevî değil,
el-Advi olarak geçiyordu.
Gündeme geliş nedeni,
Erdoğan’ın Mısır’da yaptığı laikleşme çağrısına yönelik itirazıydı.
Tepkisi şu şekilde
haber olmuştu:.
Mısırlı Alimden Erdoğan`a:
Tevbe Etmelisin
Mısırlı Şeyh Mustafa El-Advi, Erdoğan`ın Mısır gezisini yorumladı. Şeyh
El-Advi Erdoğan`ın sözlerinden beri olduğunu ilan ederek kendisini Allah`a
tövbe etmeye davet etti.
Şeyh El-Advi ülkenin yaşadığı olaylar ve
geçirmekte olduğu şu zorlu dönemde Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın
ülkeyi ziyaretine dikkat çekerek sözlerini şu şekilde sürdürdü:
‘Çeşitli olaylar yaşamakta olduğumuz
şu dönemde Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Mısır’ı ziyaret etmiştir.
Keşke etmeseydi! Zira sözlerinin arasında ‘laikliği’
tasdik etti. Oysa biz Allah’ı şahit
tutarız ki laiklik ‘kafir’ bir düzendir. Biz bu kanun düzeninden; laiklikten beriyiz. Mısır Müslüman bir
ülkedir, bir İslam devletidir. Laik Türkiye gibi değildir. Mısır Müslüman bir
ülkedir ve Allah’ın izniyle Müslüman olarak yaşayacaktır. O başkanın; Türkiye
başbakanının hitabı sırasında sarfettiği o sözleri tamamen reddetmekteyiz.’
İktisadi reformlar gibi dünyevi meselelere ilişkin reform önerileri
getirdiği takdirde kabul edilebilir ve faydalı olabileceğine değinen Şeyh El-Advi: “… Aksine
bizler kesinlikle dini namaz, oruç, zekat ve hacla sınırlandırıp devletten
uzaklaştıran laikliği küfür olarak kabul ettiğimize dair Allah’ı kendimize
şahit tutarız. Öyle ki Rabbimiz Allahu
Teala yüce kitabında şöyle buyurmaktadır: ‘Kitabın
bir kısmına inanıp da bir kısmını inkar mı ediyorsunuz? Sizden öyle
davrananların cezası dünya hayatında ancak rüsvaylık; kıyamet gününde ise en
şiddetli azaba itilmektir. Allah sizin yapmakta olduklarınızdan asla gafil
değildir’ dedi.
Başbakan Erdoğan’ın Müslüman bir ülkeye Allah’ın emrine muhalif olmayan öneriler,
ülkeye ve ekonomisine faydası olacak önerilerle gelmiş olması gerektiğini
vurgulayan Mısırlı Şeyh, laiklik sistemini tavsiye veya övgünün ise, ister Erdoğan ister başkası tarafından
gelmiş olsun kesinlikle kabul edilemez olduğunu söyledi. Şeyh El-Advi şöyle
devam etti:
‘Laikliği inkar ettiğimize Allah’ı
şahit tutarız. Bu kişiye de hitabı esnasında sarfettiği sözlerinden,
laikliği övmesinden ötürü Allah’a tövbe etmesini tavsiye ederiz.’
Dünya işlerinde ise deneyim sahiplerinin tecrübelerinden
faydalanılabileceğini dile getiren El-Advi, ekonomik ve
siyasi reformların da İslam Şeriatı çerçevesinde gerçekleştirilmesi ile
emrolunduğunu, ancak asla ve asla laiklik metoduna tabi olmakla emrolunmadığını
vurguladı. El-Advi şöyle dedi:
‘Ancak asla kafir laik metoda tabi olmakla emrolunmadık. Allah’ın dostu
İbrahim (a.s.), Musa (a.s.), İsa (a.s.), Hud (a.s.) ve diğer peygamberlerin hiçbiri laik değildi.
Aksine hepsi gerek kanun gerek yöntem olarak İslam üzerineydi.’
Şeyh Mustafa El-Advi konuşmasının
sonunda Başbakan Erdoğan’ın konuşmasında laikliğe övgüsünü tekrar reddini ortaya
koyarak şöyle dedi:
‘Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşması esnasında Türkiye’de yürürlükte olan kafir mezhep laiklik hususunda
insanları mutmain etmesini tam reddimi ilan ediyor ve Allah’a karşı laiklikten, liberalizmden ve demokrasiden,
İslam’a aykırı olan tüm kanunlardan kendimi temize çıkarıyor ve Allah’ı bu
sözlerime şahit kılıyorum.’
(https://dogruhaber.com.tr/haber/13634-misirli-alimden-erdogana-tevbe-etmelisin/)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder