https://www.academia.edu/91453818/Siyasal_%C4%B0slam_ve_Siyasal_Dinsizlik_Laiklik_
SİYASAL İSLAM VE
SİYASAL DİNSİZLİK (LAİKLİK)
Dr. Seyfi SAY
İÇİNDEKİLER
“SİYASAL İSLAM”LARINI
YİYİP BİTİRENLER, “SİYASAL DİNSİZLİK” (LAİKLİK) SOFRASINA KURULDULAR 5
SİYASAL İSLAM KARŞITLARI
AMERİKAN (HAÇLI) İSLAMI’NIN MİSYONERLERİDİR 10
“SİYASAL OLMAYAN İSLAM” YA DA İSLAM’I
ÖLDÜRMEK 16
“İSLAMCI” BATILILAR:
GELLNER, DE TOCQUEVILLE, ROSENTHAL. LEWIS 20
SİYASAL İSLAM VE İRTİCA 27
ASIL SİYASAL İSLAM, BATILILAR
TARAFINDAN “DİN” KABUL EDİLEN İSLAM’DIR, AMERİKAN İSLAMI’DIR 31
HRİSTİYAN
BATI’NIN SİYASAL İSLAM PROJESİ 33
BATILILARIN İCAT ETTİĞİ SİYASAL’SIZ “GERÇEK
İSLAM” 37
CİHADİZM,
İSLAMCILIK VE LAİK ŞEHADETİZM 46
İSLAMCILIĞI REDDETTİKLERİNİ SÖYLEYENLER,
AMERİKAN (HAÇLI) İSLAMI’NIN MİSYONERLERİDİR 54
SİYASAL İSLAM’IN SERENCAMI 67
SİYASAL
İSLAM’IN ÇOKÇULUĞU YA DA ÇOĞULCULUĞU 72
SİYASAL
İSLAM’I (İSLAMCILIĞI) ÖLDÜRMEYE ÇALIŞAN İÇ VE DIŞ TETİKÇİ KATİLLER 75
LAİKLİĞİN (SİYASAL
DİNSİZLİĞİN) BEĞENDİĞİ İSLAMCILIK: HALK İSLAMCILIĞI 90
SİYASAL
İSLAM VE SİYASAL DİNSİZLİK (LAİKLİK) 97
İSLAMCILIK VE
VATANPERESTLİK 102
SAADET PARTİSİ ‘TUTARLILIĞI’: MİLLÎ GÖRÜŞ-ÇÜ
OLALIM, İSLAM-CI OLMAYALIM 111
ERDOĞAN’IN
MİSYONU VE İSLAMCILIK 118
İSLAMCILIK MUHALİFLERİ FOLKLOR EKİBİ: ÇALANLAR BATILILAR
VE BATICILAR, OYNAYANLAR YERLİ-MİLLİ ŞUURSUZLAR (BİR DE OYNUYOR GÖRÜNEN
NÜFUZ/TESİR/ETKİ AJANLARI) 131
BATILILAR’A GÖRE MUHARREF (BOZULUP TAHRİF
OLUNMUŞ) HRİSTİYANLIK DİN, TAHRİF EDİLEMEYEN İSLAM İSE İDEOLOJİDİR 158
İSLAMCILIK HAKKINDA
SÖYLENENLERE DAİR BİRKAÇ NOT 166
MÜSLÜMAN-İSLAMCI
AYRIMININ KÖKENİ 186
TÜRK USULÜ YENİ
“DİNDAR”LIĞIN DAYANILMAZ HAFİFMEŞREPLİĞİ 191
TÜRKİYE SEVGİSİ İMANDAN
DEĞİLDİR, FAKAT İSTİSMARCI SEVGİ EDEBİYATI NİFAKTAN (MÜNAFIKLIKTAN) OLABİLİR 195
ÖZDENÖREN’İN MANTI(KSIZLI)ĞI
198
ÇARPITMA, MUGALATA VE
DEMAGOJİ’NİN ÖZDENÖREN’İ 201
MÜNAFIK AMENTÜSÜ: “ŞERİAT’E
KARŞIYIM, AMA MÜSLÜMANIM” 208
YUSUF KAPLAN’IN “(LAİKLİĞİNE RAĞMEN)
TÜRKİYECİ” SİYASAL İSLAM’I 215
DEVLETİN DİNSİZLİĞİ VE
İMANSIZLIĞINA ADALET KILIFI 224
ŞERİAT’İN UYGULANMASINI İNGİLİZÎLER İSTEMEZ 232
ŞERİATÇI OLUNMADAN MÜSLÜMAN OLUNAMAZ 234
İSLAM’IN SİYASETİNE KARŞI
AHLÂK İSTİSMARI 237
İSLAMCI OLMAYAN DİNDARLIK DİN İSTİSMARIDIR 241
“İSLAM BİR İDEOLOJİ
DEĞİLDİR” DİYENLERİN GERÇEK DERDİ 247
İSLAM
ELBETTE BEŞERÎ BİR İDEOLOJİ DEĞİLDİR, FAKAT HRİSTİYANLIĞIN YERLİ-MİLLİ
VERSİYONU DA DEĞİLDİR 252
İSLAMCILIK YA DA SİYASAL
İSLAM, İSLAM’IN KENDİSİDİR 264
*
“SİYASAL İSLAM”LARINI YİYİP BİTİRENLER, “SİYASAL DİNSİZLİK” (LAİKLİK) SOFRASINA KURULDULAR
Yiyip bitirdikleri için
Siyasal İslam’a ve İslamcılığa “laf sokuşturmak”tan kendilerini alamıyorlar.
Türkiye’de 28 Şubat
sonrası dönemi en iyi açıklayan kelimeler nelerdir diye sorulsa, cevabım “kriz”
ve “deprem” olur. Siyasette, ekonomide, iç ve dış politikada, hemen her alanda
deprem yaşandı, kurulu bütün sosyal ve siyasal yapılar alt üst oldu.
Şu anda da kriz
içindeyiz ve bu sadece ekonomik alanda yaşanıyor değil; toplumsal, kültürel ve
siyasal alanlarda da ağır bir bunalımla karşı karşıyayız.
Bununla birlikte en büyük krizi
“İslamî kesim”in yaşadığını söylemek mübalağa olmaz.
En başta, “düşünce” alanında bir
kriz yaşıyor İslamî kesim. Eski “söylem”lerini terk etmiş durumda, yeni bir
söylem ise geliştiremiyor.
Yaşanan şey, savrulmuşluk.
*
Dışımızdaki kesimin “Siyasal
İslam” diye adlandırdığı siyasî harekete bakıldığında, büyük ölçüde (Batılı
anlamda) laik ve demokrat bir hareket halini aldığı görülüyor.
Sözkonusu hareket, “ekonomik
topluluk” niteliğindeki Avrupa Birliği’ne yıllarca karşı çıkmışken, 28 Şubat’ın
etkisiyle, (Eski Yunan, Roma ve Hristiyanlık sacayakları üzerinde yükselen) bir
“siyasal birlik” haline gelmiş olan AB’den yana olabildi.
Olivier Roy’un Siyasal
İslam’ın İflası adıyla dilimize çevrilen kitabında İslam dünyasının geneli
için yaptığı tespit, Türkiye’de yaşananlara da bir ölçüde uyuyor:
İslamcılığın siyaset sahnesinden yok
olduğu sanılmasın. Tersine, Pakistan’dan Cezayir’e kadar yaygınlaşıyor, sıradanlaşıyor,
genel siyasal manzarayla bütünleşiyor, âdetleri ve çatışmaları
belirliyor. …. Fakat başlangıçtaki hızını yitirdi. ‘Sosyal-demokratlaştı’.”
(Olivier Roy, Siyasal İslam’ın İflası, çev. C. Akalın, İstanbul
1994, s. 11.)
İslamcılık birçok yerde sadece
sıradanlaşmadı, İslamcılık olmaktan da çıktı.
Türkiye’de olduğu gibi..
Kuşkusuz Türkiye’deki “eski
İslamcılar” kendilerini sosyal-demokrat olarak adlandırmak istemeyeceklerdir. Ama
(Akparti örneğinde olduğu üzere) “muhafazakâr demokratlık”ları ile “toplum”a
olan bağlılıklarının toplamı “sosyal demokratlık” anlamına gelir.
İşin aslı şu ki, benimsedikleri
muhafazakâr demokratlıkları, sosyal demokratlıktan daha matah birşey değildir.
Bu noktada, pusulasız bir gemi
haline gelmiş olan Saadet Partisi’nin miçoluk alanındaki liyakati tartışmasız
olan kaptanı Temel Karamollaoğlu’nun, “İslamcı değilim, müslümanım” şeklindeki
“derin devlet” mamulü mottonun müşterisi haline gelmiş olduğunu hatırlamak,
Türkiye’deki İslamcılığın hal-i pür melalini anlamak için yeterli olabilir.
*
Yaşanan şey laikleşme..
Dünyevî kazanımlar için laik
zihniyeti benimsemeye başlayanlar, kendileriyle birlikte İslam’ı da
laikleştirmeye, İslam’a laik bir gömlek giydirmeye çalışıyorlar.
Böylece akıllarınca müslümanlığı
da elden çıkarmamış oluyorlar.
Roy, haklı olarak, ödünç bir
söylemle, İslam dışı bir kavramsal çerçeve ile İslam’ı savunmanın gerçekte
“İslam’ı laikleştirme” anlamına geldiğini ifade eder:
“Modernlik, müslüman ülkelerde İslam’ın dışında yerleşmektedir ve
İslamcılar da dinin laikleşmesi
sürecinin ilgili taraflarından biridirler.... Edinilmiş olan bir Batılılaşmayı
reddederken, otantiklik mitosunu, ödünç aldıkları bir dilde, otantik olmayan
içinde dile getirmektedirler. Çünkü bu [söylemdeki] modernlikten, hayal edilen
bir gelenek adına, gerçek geleneğe dönüşün reddini ödünç almaktadırlar.” (s.
41)
Evet, bazıları otantiklik
mitosunu otantik olmayan içinde dile getirmekte ve hayalî bir gelenek adına gerçek geleneği
reddetmektedirler. Bunlar, modernlik karşıtı olduğunu zanneden
modern(leştirilmiş)lerdir.
O yüzden “İslamcılık modern bir
olgudur” diyerek İslamcılık karşıtlıklarına sözde makul bir gerekçe üretiyor,
“modern” İslamcılığa karşı “otantık” İslam’ı savunuyor gibi görünmek
istiyorlar.
Halbuki savundukları İslam
“laikleştirilmiş İslam”..
Gerçekten samimi biçimde (veya
bilinçli olarak) “otantik” İslam’ı savunuyor olsalar, bugün İslamcılığa
yüklenen anlam çerçevesinde “İslamcı” olmaktan başka seçeneklerinin
bulunmadığını kabul etmek zorunda kalacaklar.
*
İslamî hareketi salt bir
(yerli-milli) parti hareketi gibi algılayanlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası
ile Siyasal Partiler Yasası’na uymak zorunda olan partilerinin yanı sıra
İslam’ı da kısmen Anayasa’ya ve sözkonusu yasaya uygun biçimde anlamaya
başladılar.
Refah Partili yıllarda durum
buydu.
Bugünse Saadet Partisi ile
Akparti, kendi ifadelerine bakılırsa, “Batılı anlamda” laik ve demokrattır. Bunu
açıkça, göğüslerini gere gere söylüyorlar.
Laik (dinsiz yönetim yanlısı) ve
demokrat (edille-i şeriyye yerine halkın heva ve hevesinin tabisi) olduğunda
İslam’dan geriye ne kalır?!.. Umurlarında değil.
Bu partilerin tabanları da, ne
yazık ki, laik ve demokratik (İslamî/İslamcı
olmayan) bir İslam yorumuna doğru sürüklenip gittiler.
Söz konusu partilerin lider
kadroları, kendi veballeriyle birlikte, tabanlarının vebalini de yüklenmiş
durumdalar.
Dünyevî kazanımlarının, ikbal
sarhoşluğunun uyuşturucu etkisi yüzünden, veballerinin ne kadar acı verici sonuçları
olacağını anlayamıyorlar.
*
“İslamî kesim”in,
geçmişte “Siyasal İslam” ile aralarına mesafe koyarak kendilerini (zımnî
biçimde) “Kültürel İslam” taraftarı şeklinde takdim edenlerine gelince, onların
durumlarının daha iyi olmadığı kesin.
İslamî tebliğ kavramının
yerini dinler arası diyalog, emr-i bi’l-maruf ve (özellikle de) nehy-i
ani’l-münkerin yerini de hoşgörü almıştı.
Cihad ise hiç
hatırlamadıkları bir kavramdı.
“Siyasal”a olan
alerjileri “tenafür” boyutunda olan bu çıtkırıldımlar, FETÖ olarak
damgalanmalarının ardından açıkça “Siyasal Batıcı” haline geldiler.
“Siyasal”ın onlardan
aldığı intikam acı oldu.
*
FETÖ’nün TSE tarafından
“yerli-milli” damgasına layık görüldükleri için KETÖ METÖ gibi isimlerle
anılmaktan kurtulan benzerleri ise, hoşgörü yerine “İslam ahlâkı, Anadolu
irfanı” vs. gibi ikâme kavramlara sarılmış durumdalar.
“Yok abi, bizim
Şeriat’le, İslamcılıkla, Siyasal İslam’la ne işimiz olur, biz ahlâk
fedaileriyiz, irfan bekçileriyiz, yerliyiz, milliyiz” diye yaltaklanma modundalar.
FETÖ’nün yaşadıklarını
yaşamıyor olmaları dünyevî açıdan bir kazanım olsa da, onunla “ahiret kardeşi”
durumunda olup olmadıklarını kendilerine sormalarında fayda var.
Bu “ahiret kardeşliği”
sorusu, dünün İslamcı, bugünün yerli-milli muhafazakâr demokrat partileri için
de geçerli.
Kendilerine şunu
sormalılar: Zihniyet düzeyinde bizim FETÖ’den farkımız var mı? Varsa ne?
*
Yerlilik ve millilik, bu
sorunun cevabında İslam açısından bir önem taşımıyor.
Hiç kuşkusuz Kureyş
kabilesinin müşrikleri de, ulu önderleri Ebu Cehil’i tanımayan, vatanlarını
terk edip Hristiyan Habeşistan’a ve Yahudilerle meskun Medine’ye hicret eden
Müslümanları yerlilik ve millilik bakımından sorunlu görüyorlardı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder