ANKARA SÜNNETSİZLER EKOLÜNÜN YEDİĞİ NANELERE YAKINDAN BAKIŞ - 22
Bir önceki yazıda, Doç. İlyas Canikli'nin şu sözlerini
aktarmıştık:
"... söz konusu
rivayetlerin, Hz. Peygambere ait olduğunu ihtimal dahilinde
görmemekteyiz. Bizi bu kanaate sevk eden bazı etkenler vardır.
Bunların başında; söz konusu rivayetlerin isnad bakımından zayıf, kendi
aralarında çelişiyor olması, rivayetlere yapılan yorumların durumu daha da
zorlaştırması ve on iki halife rivayeti ile Tevrat’ta yer
alan on iki melik arasında ilişki kurulması gelmektedir." (s. 197)
Onu
"bu kanaate (yani "söz konusu
rivayetlerin Hz. Peygamber’e ait olduğunu ihtimal dahilinde
görmeme" kanaatine) sevk eden" abrakadabra
ve hokuspokus kabilinden iki "etken"sel
üfürüğü önceki yazıda konu edinmiştik.
Üçüncü
etken şu: "On iki halife rivayeti
ile Tevrat’ta yer
alan on iki melik arasında ilişki kurulması".
Anormal
süper zekânın bu “Tevrat ilişkisi” hakkında yazdıkları
şundan ibaret:
Nuaym’ın Fiten’inde bu rivayetlerden başka
Serc el-Yermûkî’nin rivayet ettiği “Tevrat’ta bu ümmetin on iki
melikinin olduğunu buluyorum...” rivayeti yer almaktadır. (s.
183)
Hepsi
bu..
Ve
bundan, "söz konusu
rivayetlerin Hz. Peygamber’e ait olduğunu ihtimal dahilinde
görmeme" sonucu çıkıyormuş.
*
Biz, arada böyle bir sonuca varmayı gerektiren mantıksal bir
bağ kuramıyoruz, fakat bu bizim kusurumuz.. Nitekim Con Ahmet'in devr-i
daim makinası ile 28 Şubatçı Kemalist generallerin yakıtsız enerji
üreten "erke dönergeci"nin çalışma düzeneğine de bugüne kadar
akıl erdirmeyi başarabilmiş değiliz.
Aradaki mantıkî bağ Einstein'ın izafiyet teorisinden
daha karmaşık birşey olmalı ki Canikli bizim gibi sıradan insanların
anlayamayacağı böyle bir bahse girmeme lütfunda bulunuyor..
Yoksa hafazanallah anlayalım diye beynimizi zorlarken belki
de "kafayı yerdik", kim bilir..
Adam düşünceli ve merhametli, okurlarına acıyor.. Bizim
yerimize de düşünmüş ve (kader meselesi gibi) esrarına bizim akıl
erdiremeyeceğimiz bir gerçeği yalın bir biçimde ifade etmiş..
*
Evet
bu şahıs "Nuaym’ın Fiten’inde bu rivayetlerden başka Serc
el-Yermûkî’nin rivayet ettiği 'Tevrat’ta bu ümmetin on iki melikinin
olduğunu buluyorum...' rivayeti yer almaktadır" diyor.
"Serc
el Yermûkî’nin rivayet ettiği ... rivayeti" derken yalan söylüyor.
Çünkü,
kurduğu cümleden, sanki Serc el-Yermûkî’nin rivayet ettiği (Hz.
Peygamber s.a.s.'e ait) bir hadîsten söz ediliyormuş gibi bir anlam çıkıyor.
Oysa,
Serc el-Yermûkî herhangi bir rivayette bulunuyor değil, birileri ondan
rivayette bulunmuşlar. (Bakınız: Nuaym, b. Hammad el-Mervezî, Kitabu'l-Fiten,
C. 1, Kahire: Mektebetu't-Tevhîd, 1412/1991, s. 96.)
Yani
söz, Serc el-Yermûkî'ye ait.. Hadîs-i şerîf değil.. Hz. Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem'le bir ilgisi yok.
Dört
ayrı sahabînin Rasulullah s.a.s.'den rivayet ettiği hadîs için "Hz.
Peygambere ait olduğunu ihtimal dahilinde görmemekteyiz" diyen adamın yaptığına bakınız: İmam Buharî ile İmam Müslim'in
bile sahih hükmünü verip Hz.
Peygamber s.a.s.'den rivayet ettikleri hadîsi kabul etmiyor, fakat Serc adlı
birinin sözünü hadîs zannetmemiz için hilekâr çenebazlıklar yapıyor.
İşin içine Tevrat girince,
(muhtemelen yahudi Goldziher çıfıtının hatırına) senet
tenkidi şişesini taşa çalıyor, metin tenkidi kâsesini
de balyozla yamyassı ediyor.
Serc diye biri gerçekten böyle birşey söylemiş midir, ravîler
kimlerdir, bunlar (Serc’in kendisi de dahil olmak üzere) güvenilir adamlar
mıdır; beyzademiz bu bahislere nedense hiç girmiyor.
Evet, "Serc el-Yermukî şöyle dedi" şeklinde
aktarılan bir sözü, hadîs zannedilecek şekilde naklediyor, sonra da bundan
hareketle "On iki halife konulu hadîsin Hz. Peygamber'e ait olması ihtimal
dahilinde görülemez" hükmünü veriyor.
Gerekçesi sağlam mı sağlam.. Muazzam.
Serc diye birinin böyle konuşmuş olması ihtimal dahilinde, hatta senet
ve metin tenkidi ile uğraşmamızı gerektirmeyecek şekilde kesin, ve de madem ki Serc hazretleri böyle konuşmuş, o halde
Hz. Peygamber s.a.s. 12 halifeden söz etmiş olamaz.
Muhteşem bir mantığın müthiş keşfi..
*
Bu
zekâ küpü, yukarıda aktardığımız ifadesinde geçen "rivayeti"
kelimesinden sonra bir dipnotla şu açıklamayı yapıyor:
Kitab-ı Mukaddes,
Tesniye bölümünde; “Ve bu söz bana iyi göründü, ve her sıpt için bir adam
olarak sizden on iki adam aldım” s. 177; ayrıca Krallar, Bab.4, s. 340’da, ‘Ve
İsrailin başında Süleyman’ın on iki kâhyası vardı...’ ibareleri yer almaktadır.
(s. 183, dn. 63)
Böylece
Serc'in sözüne açıklık getirmiş oluyor.. "Sadece Serc değil ben de buldum" diyerekten..
Böylece
devreleri tümden yakmış olduğunun, gemi azıya alıp işi tam anlamıyla akademik
hokkabazlık ve gözbağcılık haline getirdiğinin farkında değil.
İmdi,
bu 12 sıbt konusu Kur'an'da da geçiyor.. Bilindiği gibi
Hz. Yakub'un (İsrail) 12 oğlu vardı. Bu 12 oğulun her birinden bir sıbt
(torun) topluluğu (boy, kabile) meydana geldi.
Kur'an'da bu 12 rakamı
zaten varken niye Tevrat'a gidiyorsun?..
*
“Tevrat’ta
bu ümmetin on iki melikinin olduğunu buluyorum...” şeklindeki
ifadenin Hz. Peygamber s.a.s.'e ait olamayacağı açık, çünkü Rasulullah s.a.s.
ümmî idi, Tevrat'ı alıp incelemesi, onda birşeyleri bulmaya çalışması söz
konusu değildi.
Kaldı
ki, Serc'in sözünün tamamına bakıldığında, meselenin 12 Halife hadîsi ile
ilişkisiz olduğu ortaya çıkıyor, çünkü "Onlardan (o on iki kişiden) biri peygamberleridir" (Ehadühüm
nebiyyühüm) ifadesi geçiyor. (Kitabu'l-Fiten, C. 1, s.
96.)
Dolayısıyla
12 değil 11 halifeden söz etmek gerekiyor.
Fakat
mesele bundan ibaret de değil.. Serc'in sözünde gerçekte "melik"
kelimesi yer almıyor, bu da Canikli'nin uydurmalarından (ya da peydahlamış
olduğu akademik yumurtalarından) biri..
*
Evet
Serc, gerçekte “melik” kelimesini
kullanmıyor. Kullandığı kelime "ribbiyyûn"..
Serc’in sözünün tamamı şöyle (eksik gedik Arapçamla doğru
anladıysam):
“Tevrat’ta şunu buluyorum. Bu ümmette
on iki ribbiyyûn (rabbanîler) vardır, onlardan biri peygamberleridir. Adetleri
tamamlandığında (on ikiye ulaştığında, on ikincisi de yaşayıp öldüğünde)
azgınlık yaparlar (tuğyana kapılırlar) ve haddi aşarlar (bağy başgösterir),
aralarında kötülük ortaya çıkar.”
Peki ribbiyyûn ne demek?
TDV İslâm Ansiklopedisi'nin
"Rabbâniyyûn" maddesinde şu bilgiler veriliyor:
Rabbi ve rabbânî kelimeleriyle bağlantılı
biçimde Kur’an’da bir yerde geçen ribbiyyûn ise (Âl-i İmrân
3/146) “rabbe kulluk eden” mânasındaki ribbi kelimesinin çoğulu olup öğretici ve
yönetici durumundaki rabbâniyyûna tâbi olan halkı ifade eder (Tâcü’l-ʿarûs,
“rbb” md.; Taberî, III, 117-119; Âlûsî, III, 129). Bir yoruma göre rabbânî
“terbiye eden” mânasındaki “rabbe”ye, ribbi ise “cemaat” karşılığındaki
“ribbe”ye nisbet edilmektedir (Elmalılı Muhammed Hamdi, II, 440).
*
Bu
şahıs sözde 12 Halife hadîsine ait bütün rivayetleri toplayıp senet
ve metin tenkidine tabi tutmuş.. İlgili rivayetleri/varyantları şema
ile de göstermiş (s. 175).
Ancak,
şemada gösterdiği kaynaklar arasında Nuaym bin Hammad'ın Fiten'i
yer almıyor.
Normal
olarak "Demek ki söz konusu hadîs Fiten'de
geçmiyor" diye düşünebilirsiniz.
Ben
de öyle düşünmüştüm, gelin görün ki kazın ayağı öyle değil. Tezde şu satırlar
yer alıyor:
On
iki halife rivayeti ... Nuaym (ö. 228/843)’ın Fiten’inde
Abdullah b. Ömer’in naklettiği rivayette ise, “Biz Hz. Peygamberin yanında
bulunan Kureyş’ten bir topluluktuk. Hepimiz de Benî Ka’b’dan idik. Hz.
Peygamber ya Benî Ka’b, hepsi de sizden on iki halife olacaktır” dedi
şeklinde yer almaktadır.
Nuaym’ın Fiten’inde
“On iki halife” ifadesinden başka, “On iki emîr” de yer
almaktadır. Rivayet İbn Abbas’dan şu şekilde gelmektedir: “...On iki halife
sonra emîr..” rivayetin son kısmında ise, İbn Abbas, Saffah, Mansur,
Mehdî’nin isimlerine yer vermekte bu işi Hz. İsa’ya kadar götüreceklerini ifade
etmektedir. Yine Nuaym’ın Fiten’inde “On iki halife hadisi
değişik bir boyut kazanmakta olup, halife yerine emîrden başka, melik kelimesi
de kullanılmaktadır. Huzeyfe b. Yeman’ın rivayetine göre, “...Benî Umeyye’den
on iki melik olacaktır...” şeklinde değişik bir karakter kazanmaktadır.
Nuaym’ın Fiten’inde bu rivayetlerden başka Serc
el-Yermûkî’nin rivayet ettiği “Tevrat’ta bu ümmetin on iki
melikinin olduğunu buluyorum...” rivayeti yer almaktadır.
Nuaym
(ö. 228/843)’ın el-Fiten’inde İsmail (a.s.)’in soyu ile on
iki halife arasında bir ilişki kurulduğu görülmektedir. Rivayet, Damra, İbn
Şevzeb (Abdullah b. Şevzeb), Ebû Minhâl, Ebû Ziyad ve Ka’b isnadıyla şu şekilde
yer almaktadır: “Allah İbrahim’e kendi soyundan on iki yönetici verdi. Bunların
hayırlısı ve üstün olanı Ebû Bekir, Ömer ve Osman’dır.” Söz konusu rivayette,
üstünlük sıralamasında Hz. Ali’nin isminin yer almadığı görülmektedir. Bu
rivayetin ravilerinden olan Damra b. Rabia el-Kuraşî (ö. 202/616) “sika” ve
“Salihu’l-Hadis”olarak nitelendirilmektedir. İbn Şevzeb (Abdullah b. Şevzeb)
(ö. 144/762) de güvenilir bir hadis imamı olarak bilinmektedir. Ancak İbn Hazm
onu “meçhûl” kabul etmektedir. Rivayetin diğer bir ravisi Ebû Minhal (Seyyar b.
Selâme) (ö. 129/747)’in hadislerinin güvenilir, yazılabileceği ve delil olarak
kullanılabileceği söylenmektedir. İsnatta yer alan Abdullah İbn Şevzeb’in cerh
edilmesi nedeniyle rivayet isnad bakımından sıhhatli değildir.
*
Birinci
paragrafta geçen Kâ'b'dan kasıt, Kâ'b bin Lüeyy.. Fiten'in
Arapça aslında bu şekilde geçiyor.
Görüldüğü gibi
Canikli bu rivayetin ravîlerinden ve senedin sıhhati konusundan hiç söz
etmiyor.. Ayrıca bu rivayeti varyant şemasına da (s. 175) almamış..
Buradan
anlaşılabileceği gibi Canikli'nin "tetkik"i "sıhhat"li bir tetkik değil..
Zayıf bir tetkik.
Tetkikimsi..
Vatandaşın bir
gözü kapalı, bazı şeyleri görmemek için bilerek kapattığı anlaşılıyor.
Yukarıda ondan
aktardığımız ikinci paragrafta yer alan "Nuaym’ın Fiten’inde
'On iki halife' ifadesinden başka, 'On iki emîr' de
yer almaktadır" şeklindeki cümle de yanlış..
Nitekim sözlerinin
devamı şöyle: "Rivayet İbn Abbas’dan şu şekilde gelmektedir: '...On
iki halife sonra emîr..' ”
Görüldüğü gibi
emîr kelimesi için sayı söz konusu değil. Bu, "on iki halife" (isnâ
aşera halîfeten) ifadesinden sonra gelen emîr kelimesinin başında
"el" takısının bulunmasından da anlaşılıyor.
*
Bu şahsın Huzeyfe
b. Yeman r. a.'den aktardığı söze gelince.. Fiten'den
aktaralım, o şöyle demiş: "Osman radiyallahu anh'ten sonra Benî
Ümeyye'den (Emevîler'den) on iki melik olur/olacak." (Kitabu'l-Fiten, C. 1, s. 96)
Ona
"Halifeler (mi)?" diye sorulmuş, "Bilakis, melikler" diye
cevap vermiş.
Canikli nedense
bu rivayetin ravîlerini de sorgulamıyor ve "İsnadı zayıftır" gibi
bir hüküm vermeye ihtiyaç duymuyor. Ancak, bu rivayetin 12 Halife hadîsi ile
bir ilgisi yok, çünkü hadîste sözü edilen 12 halîfenin özelliği,
yöneticilikleri sırasında İslam'ın aziz oluşu.. Bu da öncelikle Dört Halife
dönemi için söz konusu..
Bu şahıstan
yaptığımız alıntının son paragrafındaki “Allah İbrahim’e kendi soyundan on iki yönetici verdi. Bunların hayırlısı
ve üstün olanı Ebû Bekir, Ömer ve Osman’dır” şeklindeki söze gelince.. Bu da Kâ'b'ın sözü..
Ayrıca rivayette ismi geçen peygamber gerçekte
Hz. İbrahim değil, Hz. İsmail..
"Ha İbrahim olmuş, ha İsmail, ne fark eder?!" demeyin, çok şey fark eder.
Hz. Davud ve Hz. Süleyman İbrahim a. s.'ın torunlarıdır, İsmail a. s.'ınsa değil.. Dört Halife, peygamberlerden üstün olabilir mi?!
Fakat asıl sorun
şu: Canikli, Kâ'b'ın sözünü, Hz. Peygamber s.a.s.'in hadîsiymiş gibi bir
izlenim verecek şekilde aktarıyor..
*
Fakat burada daha
büyük bir başka sorun var..
O da şu: Fiten'den
bütün bu rivayetleri aktaran Canikli, Cabir bin Semure kanalıyla gelen hadîsi
Nuaym bin Hammad da kitabına almış bulunduğu halde, (yukarıda ondan yaptığımız
alıntının gösterdiği gibi) o hadîsten hiç söz etmiyor.
Nuaym bin Hammad,
söz konusu 12 Halife hadîsini “Cabir bin Semure r. a., Şa'bî, Davud bin Ebî
Hind ve Ebu Muaviye” tarîkiyle rivayet ediyor..
Hadîs şöyle:
"Bu iş, hepsi Kureyş'ten olan on iki halîfeye değin azîz olmakta devam
eder." (Kitabu'l-Fiten,
C. 1, s. 95)
Canikli efendi
ise ne bu rivayetten söz ediyor, ne senet tenkidi yapıyor, ne de bu rivayeti
hazırladığı şemaya alıyor..
Bütün yaptığı,
milleti Hz. İbrahim ile Emevîler arasında dolaştırarak kafaları karıştırmaktan
ibaret..
*
İmdi,
hadîsi bu haliyle aldığımızda herhangi bir kafa karışıklığının söz konusu
olması mümkün değil (Kafası birşeye basmadığı için her zaman karışık olan
angutlar hariç).
Dolayısıyla,
bu hadîsi uydurma ilan etmek için "rivayetlere yapılan yorumların
durumu daha da zorlaştırması" türünden sudan bahanelerin ardına
saklanmak, devekuşu zekâlılar dışında kimsenin tevessül edebileceği birşey
değildir.
Ancak, Canikli'yi "bu kanaate sevk eden bazı etkenler" bunlarla sınırlı da değil.. Bir dördüncü daha var: Rivayetlerin "kendi aralarında çelişiyor olması".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder