Azizî mahlasıyla sayfalarımıza yorum yazan değerli okurumuz, "SELANİKLİ HIRSIZ ZAMPARA ATATÜRK'ÜN İNGİLİZ İSTİHBARATININ AJANI BİR HAİN OLDUĞUNUN İSPATI" başlıklı yazımız için şöyle bir yorum yazmış bulunuyor:
Seyfi Bey;
“Black Jumbo'nun kim olduğu/olabileceği” hakkında, Kemal
Paşa'ya ihtimâl vermeyen daha farklı bir analiz yapmış
Selim Erdoğan➜https://x.com/
Selim
Erdoğan’ın analizi Yaşar Gören’in
dikkat çektiği noktaya cevap veren ve onu çürüten bir analiz olmaktan uzak..
İlgisiz..
Dikkatsiz
bir şekilde aceleci bir hüküm vermiş durumda..
Tabiî
Erdoğan’ın bilerek “analitik illüzyon” numarası yapıp okurlarını aldatmaya
çalıştığını düşünenler de olabilir.
Ancak,
Erdoğan’ı şahsen tanımadıkça bu konuda kesin konuşmak mümkün değildir.. Biz, safça
“milli ve yerli yüzyıllık ezber”in etkisinde kaldığını kabul etmeyi tercih
ediyoruz.
Resmî
putperestlik ideolojisinin tahribatından hangimiz aklımızı tam koruyabildik
ki?!..
*
Bilim
adamlığıyla ilgisi bulunmayan “filim” adam tiyatrocu Turgut Özakman’dan “rahmetli” diye söz eden Erdoğan’ın vardığı
sonucun yanlışlığının nedenini aşağıda göstereceğiz..
Fakat
önce neler yazmış olduğuna bir göz atalım:
DR. SELİM ERDOĞAN
@HarpCografyasi
[1] BLACK JUMBO efsanesi... Özellikle rahmetli Turgut
Özakman'ın Şu Çılgın Türkler'de gündeme taşıdığı bir ad; Black Jumbo..
iddiaya göre İngiliz istihbaratının TÜRK KARARGAHI'na sızmış casusu. Peki
gerçek mi? Karargah'taki subaylarımız arasında bir İngiliz ajanı mı vardı?
[2] Peşinen söyleyelim: Kesinlikle HAYIR !
Peki nereden biliyoruz? 5 Ağustos 1921
tarihli, İstanbul'daki İngiliz İstihbarat biriminin (muhtemelen MI2 istasyonu)
Londra'daki Savaş Bakanlığı'na gönderdiği, daha sonra hükümete sunulan ÇOK GİZLİ rapordan... Şimdi raporu
inceleyelim+
[3] Öncelikle raporda verilen bilgilerden
sadece Kütahya Eskişehir Muharebeleri'nin
nasıl cereyan ettiği kısmı doğru. Türk Ordusu'na ilişkin bilgilerin çoğu
yanlış. 3 piyade ve 1 süvari tümeni ihtiyatta olmak üzere toplam 19 piyade ve 4
süvari tümeniyle savaştığımız yazıyor.++
[4] Oysa Kütahya Eskişehir'de toplam 13 piyade ve 4 süvari tümeniyle
savaştık. Buna ek olarak bir süvari tugayımız da vardı ve tüm süvari kıtaları
muharebeye katıldı, süvari ihtiyatı yoktu. Türk Karargah'ında bulunan bir casus
6 tümenlik (25.000 asker) hata yapamaz!++
[5] Raporda "Denizli Çivril
bölgesinde Türklerin 1 süvari ve 1 piyade tümeninden oluşan 10. Grubu" ifadesi
de kritik bir hata. Burada yalnızca 6. Tümen var ve Türk Ordu kuruluşunda
"10. Grup" diye bir grup yok. Karargaha
sızabilen bir casusun tüm ordu kuruluşunu bilmesi lazım.+
[6] Aslında raporda "istihbarat"
olarak Londra'ya gönderilen tüm bilgi Yunanların elde edip karargahlarındaki
İngiliz subaylarla paylaştıkları. Zaten raporda da açıkça "Yunan karargahındaki iletişim subayımız",
"askeri temsilcimiz" gibi
ifadeler yer alıyor.++
[7] Yine raporda bol bol "Yunanların ele geçirdiği Türk askeri
belgeleri" ifadesi geçiyor. Bu kadar çok kritik yanlışı görünce,
aslında Türk Karargahı'nın Yunanlara sağlam dezenformasyon yaptığını düşünmek
de mümkün. Bu belgeler kasten yakalatılmış da olabilir.++
[8] Yunan ikmal yolları, menzilleri
raporda en ince ayrıntısıyla verilirken Türk Ordusu'nun ikmal ve lojistik
bilgileri yalnızca Yunanların bildiği
kadarıyla var ve "tahmin
edilmekte" deniyor. Karargahta bulunan bir İngiliz casusunun bu kritik
bilgilere sahip olmaması mümkün mü?+
[9] Bununla birlikte, yalnızca Türk Ordusu'nun en tepedeki 3 isminin bildiği bir gizli
harekatı Yunanların anında öğrenmesi, İngilizlerin 1. DS boyunca kullandığı
şifre çözme cihazını Anadolu'da da
kullandıklarını düşündürüyor. Tabii o da
22 Temmuz 1921'e kadar. Sonrası yok!++
[10] Özetle: Black Jumbo'nun kim olduğunu henüz bilmesek de "kim
olmadığını" artık biliyoruz: İngiliz casusu kesinlikle Türk subayı, hele
hele karargahta bir kurmay DEĞİL. Ancak TBMM'deki
vekiller için aynı şeyi söyleyemiyoruz, çünkü...++
[11] TBMM'de gizli
celsede görüşülen, Rusların "11. Kızılordu'yu sizin yanınıza savaşmaya
gönderelim" teklifine verdiğimiz "teşekkür ederiz, biz başımızın
çaresine bakarız" cevabı ve İngilizlerin bu olasılık üzerine yaptıkları
analiz en ince ayrıntısına kadar
raporda var.++
[12] Yani Black Jumbo olarak bilinen
İngiliz casusu Karargah'ta değil. Bir Türk subayı değil. Ancak TBMM'de bir İngiliz ajanı olduğu kesin.
Bu gizli celsenin olduğu gün oturuma katılan mebuslardan yola çıkarak çemberi
daraltmaya devam edelim...
[13] Konuyla ilgili ayrıntılı bir "Milli Mücadelede
Casuslar Savaşı" yazmak şart oldu sanırım, ne dersin @ccanuyarr
*
Özetle,
Erdoğan, “rahmetli”si “filim” adam
Turgut Özakman’ın Black Jumbo’dan bahsederken ‘çuvallamış’ olduğunu söylüyor..
Özakman’ın
yazdıkları baştan sona zaten hikaye.. Değersiz çöp yığını..
Erdoğan,
bu paylaşımlarını beş buçuk yıl önce, Mayıs 2020’de yapmış..
Vaad
ettiği "Milli Mücadelede Casuslar
Savaşı" başlıklı çalışmayı yapamadığı anlaşılıyor.
Bunu
Yaşar Gören yapmayı başarmış durumda..
Anlaşılıyor
ki Özakman Black Jumbo meselesini yazarken “karartma” yapmış..
Bundan hareketle Selim Erdoğan’ın yazdıklarını şöyle yorumlayanlar çıkabilir:
Belki de
birileri, her ne kadar tiyatrocunun yazdıkları “karartmalı” da olsa, arkasının
geleceğini ve işin dönüp dolaşıp Selanikli Atatürk'e dayanacağını düşünerek
tiyatrocunun devirdiği çamı çıra olarak kullanmayı planlamışlar.
Erdoğan’ın “Bununla
birlikte, yalnızca Türk Ordusu'nun en
tepedeki 3 isminin bildiği bir gizli harekatı Yunanların anında öğrenmesi,
İngilizlerin 1. DS (Dünya Savaşı) boyunca kullandığı şifre çözme cihazını Anadolu'da da kullandıklarını düşündürüyor.
Tabii o da 22 Temmuz 1921'e kadar.
Sonrası yok!” şeklindeki paylaşımı, “karartma”yı ortaya koyuyor.
İşte Yaşar Gören tam da bu noktada devreye giriyor, projektörü 22 Temmuz’dan
sonrasına çeviriyor.
Yok denilen sonrasına..
*
Yaşar Gören Sakarya Savaşı’ndan söz ediyor.. Selim Erdoğan ise, bu savaş öncesinde yaşanan Kütahya-Eskişehir bozgunuyla ilgili istihbaratı tartışıyor.
Erdoğan’ın tartıştığı belge 5
Ağustos 1921 tarihli.. Yaşar Gören ise 20 Ağustos 1921 gecesi saat 23.35’te İstanbul’daki Müttefik
Kuvvetler Başkomutanı İngiliz Generali Harrington’ın Londra’ya gönderdiği telgrafı delil olarak
gösteriyor.
Konu da, tarihler de
farklı..
Mesela bir adam 20
Ağustos’ta bir cinayet işlese, onu savunan avukat, “Ama bundan iki hafta önceki
bir haberde geçen cinayet olayında bu adamın adı geçmiyor, demek ki masum”
diyebilir mi?!
*
Ne yazık ki Erdoğan burada bir çarpıtma yapıyor (ya da yanlış
akıl yürütüyor)..
“Yalnızca Türk Ordusu'nun
en tepedeki 3 isminin bildiği bir gizli harekatı Yunanların anında öğrenmesi”ni, İngilizlerin Birinci Dünya
Savaşı boyunca kullandıkları şifre çözme
cihazını Anadolu'da da kullanmış olmaları varsayımına bağlıyor.
Ne alakaysa..
Sanki Türk ordusunun tepesindeki üç isim
(Selanikli zampara Atatürk, Fevzi Çakmak, İsmet İnönü), harekat planlarını
oturup birlikte yapmıyorlardı da her birinin elinin altında bir telgraf cihazı
vardı ve birbirlerine şifre ile “Şöyle mi yapsak, böyle mi yapsak” diye mesaj
gönderiyorlardı ve de sanki bu telgraf cihazlarının başında İngilizler’in şifre
uzmanları da vardı da bunları çözüp ayrıca kendi merkezlerine gönderiyorlardı.
Ortada açık bir facia var ve ona kulp takmak için birileri kırk
takla atıyor, akla ziyan senaryolar yazıyorlar.
Ortadaki (üstü örtülmesi mümkün olmayan) yalın gerçek şu: O üç
isimden biri İngilizler’in adamıydı.. İşbirlikçi casustu..
*
İngilizler ile telgrafla temas kurma imkanına sahip olan tek
kişi Selanikli zampara hırsızdı.
Ayrıca geçmişi, mazideki bağlantıları buna müsait kişi de yine Selanikli hırsız..
Fevzi Çakmak ve İsmet İnönü ajanlık şaibesinden uzaklar..
Selanikli zamparanın aksine, geçmişte Aubrey
Herbert ve Robert Frew gibi İngiliz ajanlarıyla dostluk yapmış, başbaşa gizli kapaklı buluşmalar gerçekleştirmiş, casuslar tarafından onurlarına verilen yemeklere katılmış olduklarını söyleyemiyoruz.
Yine, Selanikli gibi İstanbul'da gazete çıkarıp İngiliz propagandası yapmış da değiller.
Evet, Yaşar Gören’in söylediği gibi, Black Jumbo, zampara
Atatürk’ün ta kendisiydi..
Milli Mücadele boyunca millete her yalanı söylemiş, başta Padişah Vahideddin olmak üzere kendisine güvenen Osmanlı devlet erkanını aldatmış, Halife
kurtulsun diye taa Hindistan'dan gönderilen paraların üstüne yatmış bir hırsız zamparadan, takiyyeci üçkâğıtçıdan herşey
beklenir.
Yüzyılın büyük yalanını itiraf etmenin ne büyük bir travma
olduğunun elbette farkındayız.. Fakat kendimizi aldatmaya çalışmanın bir yararı
yok..
Yok sayarak bu travmayla baş etmemiz mümkün değil.. Acı gerçeği
kabullenmek durumundayız.
İnsanların “fikri hür,
irfanı hür, vicdanı hür” olmalarına izin vermeyen putlaştırmacı yasaklarla,
gerçeği öldürüp mezara gömen zalim koruma yasalarıyla bir yere varamayız.
Artık ilkokulların birinci sınıfının okuma kitabına “Ali yat yat
uyu!” yerine şunu yazmalıyız: “Sana 'ata'lık taslayan Selanikli ajan, bir sahtekâr kelekti yavrum!
Aldanma, yalanlarla kendini avutma, titre ve kendine dön!”
*
Yaşar Gören hakikati görmüş,
tek fırça darbesiyle çılgınlık heveslisi tiyatrocu "filim" adam Özakman’ın da, tilmizi Erdoğan’ın da hatalarını düzeltmiş bulunuyor.
Başkalarının
fark etmediği, ya da fark edip de görmezden geldiği mühim bir gerçeği, insan zihnini esaretten kurtarıp özgürleştiren bir hakikati yüksek
sesle dile getirme dürüstlük ve cesareti gösterdiği için her türlü takdiri hak
ediyor.