KAYNAK: Yaşar Gören'in Facebook hesabı:
https://www.facebook.com/yasar.goren.12?locale=tr_TR
Kanunsuz Kemal
İşte Gören'in o açıklamaları:
Ben diyorum ki cumhuriyetin ilanı da Mustafa Kemal'ın cumhurbaşkanı seçilmesi de yasa dışıdır. Mutlak butlan var. Her ikisi de geçersizdir. Ben bunu söylediğim için ifade vermek zorunda kaldım. Dedim ki 333 tane milletvekili var. 1876 tarihli Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasası) geçerli.
Haliyle anayasanın herhangi bir maddesinin değiştirilebilmesi için 3'te 2 yani sülüsen ekseriyet diyor anayasa. Üçte iki çoğunluk gerekiyor. 217 vekil gerekiyor. Bunun için çoğunluğa ihtiyaç var. Savcılık karar masası bana mektup göndererek haklı olduğumu bildirdi.
*
Antep, Urfa, Maraş ve Adana'da çeteler Fransız Ordusu'na kan kusturdu. Mustafa Kemal ve arkadaşları bu savaşları Ankara'dan seyretti...
*
Antep’te halk Fransızlara karşı ayaklanıp 6400 şehit verdiği esnada, M.Kamal Ankara’dan sadece seyretti. Karayılan [Molla Mehmed], çiftliğini satıp 80 tane tüfek satın alıp cihad ediyor.
M. Kamal'ın "bugünkü sınırları süngümle çizdim" hikayesi bir yalandır.
*
100 yıllık Kemalist Yalanlar galerisini bir hamlede yerle bir eden Yaşar Gören'in Sansürsüz Tarih programının 7. Bölümü YouTube'daki Propaganda kanalında .... KAÇIRMAYIN!!!
SEYRETME LİNKİ: https://youtu.be/MHC_zLmXxoo?si=MJdqIzUQDTeXUwVO
*
Mustafa Kemal'in Ankara'da topladığı meclis haydut meclistir. Osmanlı İmparatorluğu dingonun ahırı değildi. Anayasa'ya göre Meclis sadece payitahtta yani İstanbul'da toplanabilir. Ankara'da bir Meclis toplanamaz. Bu, topluyor. Ağır suçludur.
*
Filistin'de İngilize tek kurşun atmadan savaş alanından kaçan Mustafa Kemal'in askerleri Konya'da 6 bin 529 Müslümanı astı. Müftüleri, Müderrisleri, medrese öğrencilerini...
*
CUMHURİYETİN KABULÜ DE MUSTAFA KEMAL'İN CUMHURBAŞKANI SEÇİLMESİ DE GEÇERSİZDİR. YOK HÜKMÜNDEDİR. YASADIŞIDIR. MUTLAK BUTLAN VAR.
Fotoğraf: Gazeteci Yılmaz Öztuna'nın Türkiye Gazetesi'nde çıkan bilgilendirmesi.
29 Ekim 1923. 102 yıl önce bugün. Televizyonlarda yalanlar fink atıyor. Yalan ama her şey yalan. Söyledileri herşey. Kurdukları tek bir doğru cümle yok. Gazeteler de öyle.
Padişahlıktan cumhuriyete geçmek için referandum yapılmalıydı. İttihatçı haydutlar, sanki öğrenci derneğinde tüzük değişikliği yapar gibi, Anayasayı çiğneyip geçtiler. Referandum yapılmadı. Yoklamasız toplanan Büyük Millet Meclisi, gece geç saatlerde önce Anayasa’yı değiştirdi. Anayasa’nın birinci maddesine “Türkiye Devleti’nin şekl-i hükümeti, cumhuriyettir” cümlesi monte edildi. 158 oyla Anayasa mı değişir? Değişikliğin resmi gazetede yayınlanması ve halka ilanı gerekiyordu. Bu da yapılmadı. Sadece 15 dakika sonra bu kez cumhurbaşkanı seçimine geçildi. Mustafa Kemal tek aday olarak seçime katıldı ve salonda bulunan milletvekillerinin oylarıyla üstelik işari oyla Cumhurbaşkanı seçildi. Yani oylar sayılmadı. Resmi açıklamalar oybirliği ile / 158 oyla seçildi, yönündedir. Oysa milletvekili sayısı 333 idi. Ve bırakın Anayasayı değiştirmek / Cumhuriyeti kabul etmek ve cumhurbaşkanı seçmek için gerekli olan üçte iki çoğunluğu, salonda salt çoğunluk bile yoktu. Üçte iki çoğunluk rakamı 217, salt çoğunluk rakamı ise 167 idi. Zaten resmi açıklamalar toplantının 159 kişiyle yapıldığı şeklindedir.
ŞİMDİ AYRINTILARA GEÇELİM
Cumhuriyet ittifakla kabul edildi diyorlar. 158 milletvekili oy kullandı, diyorlar. Kaç kişi oy kullandı, gerçekte bilinmiyor.
Ya geride kalanlar?
Onlara haber verilmemişti, onlar muhalif olarak görünüyorlardı. Yangından mal kaçırırcasına, bir gece İsmet Paşa ile Mustafa Kemal Paşa'nın başbaşa görüşmüş karar almışlardı. Cumhuriyet'e itirazları olan, Cumhuriyet'e değil ama bu şekline itirazı olan milletvekilleri o gün çağrılmadı. 29 Ekim günü bunların katılması engellendi.
Toplantı, bir grup toplantısı, Halk Fırkası toplantısı şeklinde başladı. Toplantı devam ederken sıralar değiştirildi, şimdi Genel Kurul var, dendi. Saat 20:30 civarında. Genel Kurul'da görüşülmeye başlandı, Halk Partisi'nin kendi toplantısı olduğu için diğerleri katılamadı, Kazım Karabekir Trabzon'da, Rauf Orbay İzmir'deydi.
Ve Cumhuriyet, 29 Ekim 1923’te Meclis’te bulunanların işari oylarıyla kabul edildi. [2]
Bu karardan 15 dakika sonra ise Cumhurbaşkanı seçimine geçildi ve Mustafa Kemal yine aynı kişilerin oylarıyla Cumhurbaşkanı seçildi. [3]
Halbuki Mahmut Goloğlu’na göre Meclis 287 milletvekilinden oluşuyordu. [4]
Dursun Gök ise “Ikinci Türkiye Büyük Millet Meclisi Dönemi (1923-1927)” isimli çalışmasında Meclis’e seçilenlerin 287 kişi olduğunu belirledikten sonra istifa ve yeniden seçilmelerle bu sayının 314’e kadar çıktığını açıklamakta (5), ancak hemen ardından II. TBMM mebuslarının mesleki dökümünde Mehmet Turhan’ın “Siyasal Elitler” kitabından yaptığı alıntı ile bu oranı 333 olarak göstermektedir.[6]
Peki diğer milletvekilleri neredeydi? Tarihçi Yılmaz Öztuna şöyle diyor:
“… Cumhuriyet rejimine geçildi. Atatürk böyle istedi. Bir referandum falan yapılmadı. Zaten cumhuriyet, milletvekillerinin ancak yarısının gece meclis oturumuna katılıp müzakeresiz oylanıp kabûl edildi. Diğer yarısına o oturuma katılmamaları için haber gönderildikten başka, gelmemeleri için evlerinin önüne polis dikildi. 1923 meclisi milletvekili sayısının, cumhuriyet için oy verenlerin iki misli olduğu rakamların belâgati ile açıktır. Üstelik bu, ikinci Meclis’tir.”[7] Mustafa Kemal'in deyimiyle "Kız gibi meclis" Bütün üyeleri tek tek Mustafa Kemal tarafından seçilmiş meclis. İşte bunların yarısının evlerinin önüne polis dikilmiş…
Önergede dikkati çeken husus, ‘Cumhuriyet’in ilanından’ değil, ‘Türkiye Devleti’nin hükümet şeklinin cumhuriyet olduğunun açıklığa kavuşturulmasından’ (kullanılan terim ‘tavzih’tir) söz edilmesiydi. Tavzih işi, anayasanın 1'inci maddesine “Türkiye Devleti’nin şekl-i hükümeti cumhuriyettir” cümlesinin eklenmesiyle yapılmıştı. Ancak hemen ardına, daha önceki metinde olmayan “Türkiye Devletinin dini, din-i İslamdır, resmi lisanı Türkçedir” şeklinde yeni bir madde getirilmişti. Bunun muhafazakâr kesimlere verilmiş bir sus payı olduğu açıktı. Ayrıca ‘cumhurbaşkanlığı’ konusuyla ilgili iki yeni madde ile bazı maddelerde de değişiklikler yapıldı. Bu değişikliklerin tamamı geçersizdir, yok hükmündedir. Keellem yekun.
Kanun, yoklamasız oylandığından oylamaya kaç kişinin katıldığı, dolayısıyla kaç kişinin oyuyla rejimin ‘cumhuriyet’ olduğu bilinmiyor. Ancak, bundan sonra cumhurbaşkanı seçimine geçilmiş, oturumu yöneten İsmet Bey sonucu şöyle açıklamıştı: “Türkiye Cumhuriyeti için yapılan intihapta reye iştirak eden azanın adedi 158’dir. 158 aza, müttefiken Ankara mebusu Gazi Mustafa Kemal Paşa Hazretleri’ni Cumhuriyet Riyaseti’ne intihap etmişlerdir.”
Bu sayı rejimin adını koyan kanunun oylamasına katılanların da sayısı olmalıdır. Ancak İsmet Bey, ‘çekimser’ veya ‘ret’ oyu verenlerden söz etmediğine göre, Mustafa Kemal kendisine oy vermişti. Şevket Süreyya Aydemir Tek Adam (C.III) adlı eserinde “159 kişi oya katılmış ve 158 oyla Gazi Mustafa Kemal oybirliğiyle Türkiye Reisicumhurluğu’na seçilmişti. Çekimser kalan tek oy Mustafa Kemal’in oyu idi” diyerek, bu garabeti gidermeye çalışacaktı. Ama asıl garabet, Cumhuriyet’in ilanı oylamasına, TBMM’nin 320 üyesinden sadece 158 veya 159’unun katılmasıydı. Meclis’in tüm üyelerinin bizzat Mustafa Kemal tarafından seçilmiş olduğu düşünülünce fire büyüktü.
Sabaha karşı 101 pare top atışı
Mustafa Kemal’in teşekkür konuşmasını Afyonkarahisar Mebusu Kamil Efendi’nin okuduğu dua izledi. Ankara halkı, olayı gece atılan silah ve havai fişeklerle öğrendi, ama İstanbul’da kutlamalar, 30 Ekim günü sabaha karşı 3’te Selimiye’den atılan 101 pare top atışıyla yapıldığı için halk büyük korku yaşadı.
31 Ekim günü, Halife Abdülmecid Efendi, Mustafa Kemal’e, dedesinin hükümdarlığını ima eden ‘Abdülmecid bin Abdülaziz Han’ imzalı kuru bir tebrik telgrafı gönderdi. Mustafa Kemal de kendisine aynı kurulukta teşekkür etti. Aynı gün İstanbul’daki Vatan ve Tevhid-i Efkâr gazetelerini ziyaret eden Rauf Bey, Cumhuriyet’in kendilerinin yokluğunda alelacele ilan edilmesinden duyduğu şaşkınlığı belirttikten sonra, olayın İttihatçıların Merkez-i Umumi kararlarına benzediğini ima etti ve hükümetin bu acelenin haklı ve mantıklı gerekçelerini açıklamasını beklediğini ekledi.
13 Ekim’de Sarıkamış’tan ayrılan, Cumhuriyet’in ilanını Trabzon’da iken top atışlarından öğrenen Kazım Karabekir, 10 Kasım’da İstanbul’a vardıktan sonra şu açıklamayı yapacaktı: “Cumhuriyet şeklinin memleketleri yükselten bir şekl-i idare olduğu şüphesizdir. Şahsi saltanatların aleyhdarıyım.” Rauf Bey, Refet Bele ve diğerleri İstanbul’da kalırken, Kazım Karabekir 15 Kasım’da Ankara’ya gelmiş ve Mustafa Kemal’i ziyaret etmek istemişti, ancak hastalık mazeretiyle huzura alınmamıştı. (Mustafa Kemal 1927’de okuduğu Nutuk’ta, bu kararı alırken arkadaşlarına danışma gereği duymadığını çünkü onların da kendisi gibi düşündüklerine emin olduğunu söyleyecekti.) Bu tarihten sonra, ‘cumhuriyet’ tartışmaları, yerini hilafetin kaldırılması tartışmalarına bırakacak, bu tartışmalar aralık ayının sonunda Cumhuriyet’in ilan şeklini ‘düzenbazlık’ olarak niteleyen İstanbul’da bir dizi gazeteci, aydın ve muhalif cemiyetin Ankara’dan gönderilen İstiklal Mahkemesi’nde yargılanmasıyla tırmanacaktı. Yeni rejimin anayasası ise ancak altı ay sonra hazırlanabilecekti.
Not: Cumhuriyeti 2'nci Meclis "kabul" etmiş ve Mustafa Kemal'i 2'nci Meclis Cumhurbaşkanı "seçmiştir" ..TBMM albümünde bugün 2'nci Meclis'in milletvekili sayısı 320 olarak kayıtlıdır. Yani bir kere daha bu seçim geçersizdir. Yok hükmündedir. Yasadışıdır.
KAYNAKLAR:
[1] Erik Jan Zürcher, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, (Tercüme eden: Gül Çağalı Güven), Bağlam Yayınları, Istanbul 1992, sayfa 50.
[2] TBMM Zabıt Ceridesi, Içtima 28, 29 Ekim 1923, cild 2, sayfa 96.
[3] TBMM Zabıt Ceridesi, Içtima 28, 29 Ekim 1923, cild 2, sayfa 99. (Orjinali 119. sayfa) Ayrıca bakınız; Ahmet Cemil Ertunç, Cumhuriyetin Tarihi, Pınar Yayınları, 6. Baskı, Istanbul 2011, sayfa 72.
[4] Işıl Çakan, Türk Parlamento Tarihinde II. Meclis, Çağdaş Yayınları, Istanbul 1999, sayfa 86-90.
[5] Dursun Gök, Ikinci Türkiye Büyük Millet Meclisi Dönemi (1923-1927), Siyasi, Sosyal, Iktisadi Gelişmeler, Inkılaplar, Olaylar, Tepkiler, Konya 1995, sayfa 12.
[6] Dursun Gök, Ikinci Türkiye Büyük Millet Meclisi Dönemi (1923-1927), Siyasi, Sosyal, Iktisadi Gelişmeler, Inkılaplar, Olaylar, Tepkiler, Konya 1995, sayfa 14.
[7] Yılmaz Öztuna, “Cumhuriyet’e geçiş biraz sancılı oldu”, Türkiye Gazetesi, 14 Mayıs 2011.
. Ayşe Hür
https://tr.wikipedia.org/…/TBMM_2._dönem_milletvekilleri_li…c
*
Mondros imzalanır imzalanmaz Mustafa Kemal, İsmet (İnönü), Fevzi (Çakmak) Kazım Karabekir, Refet (Bele), Ali Fuat (Cebesoy) hemen silah bıraktı.
OSMANLI ORDUSU İKİYE BÖLÜNDÜ.
TESLİMİYETÇİLER / DİRENİŞÇİLER. TESLİMİYETÇİLERİN BAŞINI İNGİLİZCİ MUSTAFA KEMAL ÇEKİYOR.
AMA, 9 PAŞA SİLAH BIRAKMIYOR. FAHREDDİN PAŞA "DEVAM" DEDİ.
31 Ekim 1918. 107 yıl önce. Osmanlı Ordusu'nun İngilizci kanadı / Mustafa Kemal ve arkadaşı 5 komutan ateşkesi hemen kabullendi ama, Osmanlı paşalarının çoğu Mondros'a karşı...
. Fahri Paşa (General Fahreddin Türkan): Hicaz Ordusu komutanı. Medine müdafii. Teslim olmuyor.
. Mürsel Paşa (General Mürsel Baku): Kafkasya’da Azerbaycan kuvvetleri komutanı. Nuri Paşa’yı destekliyor...
. Şevki Bey (Yakup Şevki Subaşı Paşa): Kafkasya’da 9'uncu Ordu komutanı. Savaşa devam, diyor...
. Nihat Paşa (Anılmış): Pozantı’daki 2'nci Ordu komutanı. Mülki makamları ayaklanmaya çağırdı. Kilikya’yı boşaltmıyor.
. Ali İhsan Paşa (Sabis): Mezopotamya’da 6'ncı Ordu komutanı. Teslim ol, diyen İngiliz komutana küfür etti. Onu esir aldı.
. Galip Paşa: Yemen 40'ıncı Tümen Komutanı. Teslim olmuyor.
. Tevfik Paşa: Yemen’de 7'nci Kolordu Komutanı. Teslim olmuyor.
. Asir’deki 23'üncü Kolordu Komutanı teslim olmuyor...
Kaynak: Hasan Tahsin Cervatoğlu, Bekirağa Bölüğü-Malta Sürgünleri, İngiliz Savaş Bakanlığı tarafından 3 Ocak 1919 ve 15 Ocak 1919 tarihinde İstanbul, Bağdat ve Kahire komutanlıklarına çekilen iki şifreli telgraf...
Not: Asir, o dönemde Yemen'in kuzeyinde küçük bir devletti. Bugün öyle bir devlet yok.
Not 2: Savaş yanlısı bu Osmanlı komutanlarına daha sonra eski 8'inci Ordu Komutanı Cevat Paşa ve eski 4'üncü Ordu Komutanı Küçük Cemal Paşa da eklenir. Ve Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Ali Fuat Cebesoy ve Refet Bele hariç Yıldırım Ordu komutanlarının tamamı tutuklanarak Malta Adası'nda hapsedilir. İngilizler, Mareşal Liman von Sanders'i de unutmazlar. İstanbul'dan Almanya'ya giderken gemisini durdurur ve Mareşal'i Malta'da hapsederler.